KOBANÊ'DE UMUT YEŞERDİ
Tüm dünyanın gözlerinin çevrildiği 13 Eylül 2014 tarihinde başlayan ve 26 Ocak 2015 yılında özgürleştirilen Kobanê'deki tarihi direnişin komutanlarından biri olan Sefkan Kobanê ile konuştuk...
HPG’nin gelişi, genç yaşta mücadeleye katılanlar, yaşlı kadın ve erkeklerin mücadelede yer alması bize büyük bir moral, ruh ve direngenlik kazandırmıştı. Hiçbir şekilde korku, panik, umutsuzluk ve çaresizlik yaşanmadı. Kimsenin ölüm korkusu yoktu. Bir korku varsa o da arkadaşları yalnız bırakma korkusuydu.
"Kobanê destanını yaratan insanlığın özgürlüğe duyduğu inançtır. Zulüm, barbarlık ve insanlık dışı yöntemlere karşı tek yürek olan, nerede yaşarsa yaşasın Kobanê ile nefes alıp veren ortak bir ruhun eseridir bu destan. Apocu ruhla savaşan kahramanların yaşamına dair tanıklıklara geniş yer vermeye çalıştım. Ancak yine de yoldaşlarımızın yürekte açtığı boşluğa benzeyen o eksikliği dolduramadığımı biliyorum."
Bu sözler, DAİŞ’e karşı 13 Eylül 2014 tarihinde başlayan ve 26 Ocak 2015 yılında zaferle sonuçlanan Kobanê'deki direnişin komutanlarından Sefkan Kobanê'ye ait. Sefkan Kobanê, tarihi direnişi "Kobanê direniş güncesi" adını verdiği kitabında topladı. Sefkan Kobanê ile tarihi direnişi konuştuk.
2012 yılından beri Rojava’da özellikle Kobanê’de kaldınız. 2014 DAİŞ’in Kobanê saldırısına karşı nasıl bir hazırlık yaptınız?
2012 yılında Suriye’de başlayan çatışmalar sürecinde ÖSO birçok yeri ele geçirmiş, Rojava’yı da ele geçirme riski vardı. Çok kısa bir sürede komiteler oluşturularak 19 Temmuz’da Kobanê, 20 Temmuz’da Efrîn kantonları ilan edildi ve rejim buralardan uzaklaştırıldı. O dönem YPG ve YPJ güçleri profesyonelleşmemiş yerel güçlerden oluşuyordu. Önce silahlı savunma güçleri kuruldu. Milisler takımlar şeklinde örgütlendirildi. Alanlarda cepheler ve savunma hatları kuruldu. Köylerin kendilerini savunmaları için de böyle yapıldı. El-Nusra, sonra da DAİŞ’in birçok bölgeyi ele geçirmesinden sonra YPG taburları oluşturuldu. Batı, Doğu ve Güney olmak üzere üç cephede hazırlıklar yapıldı. Yer altında ve üstünde çok ciddi mevzilerin kurulması için yeterince zamanımız olmadı. Kilometrelerce uzunluğunda kanallar kazıyarak ilk hattı oluşturduk. Stratejik tepelerde mevzilendirmeler yapıldı. Bütün çalışmaları seferberlik ruhuyla yapılıyordu.
O dönemden biraz bahseder misiniz, neler yaşandı?
DAİŞ'in saldırıları uzun zamandan beri devam ediyordu. Haziran ve Temmuz aylarında DAİŞ rejime bağlı birçok bölgeyi ele geçirdi. Ağır silahları da ele geçiren DAİŞ, Sirîn tarafından saldırıya geçti. Hedefi buğday ambarların ele geçirmekti. En zorlu çatışmalarda bu bölgede gerçekleşti. DAİŞ, o cephede Çeçenlerden oluşan özel kuvvetlerini göndermişti. En seçkin komutanlar tarafından yönlendirilen Özel kuvvetlerin önünde kimsenin duramayacağı belirtiliyordu. Minbîç’i ele geçiren DAİŞ ilerleyerek Kobanê’yi çemberi almak istiyordu. Doğu cephesinde de Til Ebyad'dan başlayarak Kobanê’ye karşı bir savaş hattı oluşturuldu. DAİŞ, içinde onlarca tankın ve zırhlı aracın olduğu rejimin Eyn Îsa Taburu'nu ele geçirdikten sonra Til Ebyad üzerinden de Kobanê’ye yoğun bir saldırı başlattı. Bu saldırılar çok kapsamlıydı.
O günkü süreçte büyük bir irade ve ağır bedeller karşılığında Kobanê özgürleştirildi. Kobanê’deki mücadeleyi bu kadar direngen kılan ve kurtuluşu tetikleyen faktörler nelerdi?
Rojava Devrimi'nin ilanı Kobanê’de başladı. Önderliğin de ilk geldiği yer Kobanê’ydi. Rojava Devrimi'nin ilk çıkış yaptığı yerdi. Bundan dolayı ne pahasına olursa olsun korunması gerekiyordu. Kobanê Önderlik felsefesinin kıvılcım aldığı ilk alandı. Barazî, Ketikî ve Şêxan aşiretlerinin bölgesi. Bu aşiretler yurtsever, direngen ve savaşçı aşiretlerdir. Dört tarafı kuşatma içerisindeydi yaşamak için sürekli savaşmak zorunda kalan bir bölgeydi. Kobanê’nin dört tarafı çevrili olduğu için DAİŞ saldırılarına karşı gidilecek yer de yoktu. Ne pahasına olursa olsun savaşılması gerekiyordu. Geri çekilecek yer olmadığı için ya teslim olunacaktı ya da hep birlikte imha olunacaktı. Bundan dolayı buradaki güçler devrimin boğulmaması ve yeni bir Mahabad’ın yaşanmaması için ölümüne bir direniş gerçekleştirdiler. Bu direnişte kimler bedel verecek, kimler ölecek hesapları yapılmadı. İkircikli bir durum asla oluşmadı. Kobanê’nin savunulması için her bedel göze alınmıştı. Minbîç, Raqa ve Cerablus'tan gelen bütün Kürtler, Araplar ve Muarifler buraya sığınmıştı. DAİŞ’e karşı sığınılan bir kale olmuştu. Sağlanan demokratik ortam ve kadın hakları ortadan kaldırılacaktı. DAİŞ tarafından buranın ele geçirilmesi durumunda karanlık bir ortam oluşturacaktı. Kadınların Kobanê direnişinde oynadığı rol çok önemliydi. Direnişe ruh kattı. Kadınlar da iyi biliyordu, DAİŞ kadına köleliği dayatıyordu. Kadınlar bu ruhla köleliğe karşı savaştılar. Kölelik ve özgürlük arasındaki bir direnişti. Yine farklı halkların birlikte direnişini tüm bu saydıklarımla bütünleştirdiğinizde Kobanê’deki direnişin faktörlerini ortaya koymuş olacağız.
Neredeyse Kobanê’nin tamamı düşmanın eline geçmesine rağmen Kobanê terk edilmedi ve direnişe devam kararı alındı. O süreçte bir umutsuzluk yaşadığınız oldu mu?
Ne olursa olsun Kobanê’nin düşmeyeceğini, Kobanê’nin kurtuluşu için her şeyin yapılacağını biliyorduk. Cemal arkadaşla yaptığımız görüşmelerde mutlaka direnilmesi ve her şeyin yapılması gerektiğini açık bir dille vurguluyordu. Erzurum’dan Mardin’e, Dersim’den Cudi’ye kadar sürekli destek geliyordu. Cizre Kantonun’dan, Efrîn’den, Halep’ten yani her taraftan sürekli bir takviye vardı. Gelen YPG, YPJ, HPG, YJA Star güçleri yine Kürt halkının ve dostlarının desteği vardı. Yani bundan şunu anlıyorduk; belki büyük kayıplar olacak, ancak gidenlerin yerine yenileri gelecek ve her halükarda kazanan Kobanê olacaktı. Bundan dolayı da Kobanê’de direnenler ‘bu savaş kazanılacak tek bir direnişçi kalsa dahi bu mücadele sürdürecek’ şiarıyla çatışıyorduk. Tabi çok az sayıda olsa da korkanlar, yorulan bazı insanlar gidip Türkiye teslim oldu. Ancak bunun dışında direnenlerin çok büyük bir bölümü sonuna kadar savaşmayı seçti. HPG’nin gelişi, genç yaşta mücadeleye katılanlar, yaşlı kadın ve erkeklerin mücadelede yer alması bize büyük bir moral, ruh ve direngenlik kazandırmıştı. Hiçbir şekilde korku, panik, umutsuzluk ve çaresizlik yaşanmadı. Kimsenin ölüm korkusu yoktu. Biliyorduk ki şahadete ulaşan her arkadaşın yerine daha fazlası gelecekti. Bir korku varsa o da arkadaşları yalnız bırakma korkusuydu.
Cudi Amed
Birçok enternasyonalist genç Kobanê direnişinde yer aldı. Kobanê’nin özgürleştirmesin da enternasyonalist gençler nasıl bir katkı sağladı?
YPJ ve YPJ güçleri Kürtlerden, Araplardan, Ermenilerden, Türkmenlerden oluşuyordu. Bu anlamıyla zaten enternasyonalist bir yönü vardı. Ancak savaş ilerledikçe, dünyanın birçok ülkesinden gençlerin bölgeye gelerek direnişte yer alması bizim için çok büyük bir moral oldu. Gelenlerin sayılarından ziyade verdikleri moral ve destek çok önemliydi. Dillerini bilmesekte aynı siperde birlikte mücadele etmek çok büyük bir moral ve güç veriyordu. Enternasyonalistlerin gelişi bu sorunun sadece Kürtlerin sorunu olmadığını ilerici insanlığın sorunu olduğunu gösteriyordu.
Hebun Amed
Yaşadığınız herhangi bir olaydan sonra evet bu saatten sonra Kobanê düşmeyecek dediğiniz olay oldu mu?
Tabi Kobanê’nin düşeceğini hiçbir zaman düşünmedim. Ancak bazı fedaice direnişler vardı ki bu fedailikten sonra Kobanê düşmeyecek diyorduk. Düşenlerin yerine giden arkadaşlar daha önce gösterilen direnişten etkilenerek çok daha büyük bir moral ve güçle savaşıyorlardı. Benim koordine ettiğim cephede Zozan, Êriş, Bawer ve Teyar arkadaşın komutanlık yaptığı güçler köy köy direniyordu. Teyar köy muhtarıydı kendi köyünü savunmak için savaşıyordu. Arkadaşların direndikleri bölge diğer alanlara göre daha avantajlıydı. Tepeler, zeytin ağaçları vardı. Yani direnmeye daha elverişli bir alandı. Bundan dolayı köy köy çarpışarak geri çekildiler. DAİŞ, Doğu ve Batı Cephesi'nden Kobanê’nin içine girmişti. Ancak Eriş ve Zozan’ın savaştığı cepheler direniyordu. Birçok köyü ellerinde tutuyorlardı. O hat üzerinden sürekli Bakur’dan güçler takviye ediliyordu. DAİŞ tanklarla bölgeye saldırıyordu. Arkadaşların elinde tanklara karşı kullanabilecekleri silahlar yoktu. Arkadaşlara takviye de yapamıyorduk. Geri çekilme imkanları vardı. Ancak geri çekilmediler, tanklara karşı direnerek şehit düştüler. Arkadaşların bu tür eylemleri bütün cephe ve Kobanê direnişleri üzerinde büyük bir etki bıraktı. Kobanê’nin düşmeyeceğini en büyük belirtisi de bu direnişti.
Kendal
Şüphesiz Kobanê sürecinde çok farklı anılar yaşadınız. Kobanê sürecinde hiçbir zaman unutamayacağınız ve sizi etkileyen anılarınızdan bazılarını anlatabilir misin?
Hem kanton yönetiminde hem de şehir yönetiminde yer aldığım için birçok kişiyle iletişim halindeydim. Doğu, Batı ve Güney cephesi arasına gidip geliyordum. Halk ile savaş cephesi ve asayiş ile iç içeydim. Tabii ki unutamayacağım birçok olayı yaşadım. Unutamadığım Dilgeş arkadaş var. Amanos’tan Efrîn’e oradan Masiro arkadaş ile birlikte savaşın başında Kobanê’ye gelmişti. Genç bir arkadaştı. Görev dağılımı yapıldı; Kobanê’deki tek termal kamera Dilgeş arkadaşa verildi. Alanlara gider çekim yapar, bilgi toplar ve bize iletirdi. Yapılacak eylemin koordine bilgilerini iletiyordu. Dilgeş termal kamera ile o kadar bütünleşmişti ki hiçbir zaman unutamıyorum. Birçok defa yaralandı. Yarası iyileşmeden cepheye koşuyordu. Yaralandığına üzülmüyordu. Termale bir şey olacak diye korkuyordu. Yaralandığında ilk sorduğu şey termale bir şey oldu mu oluyordu. Termal kamerayı kendi canından daha çok değer veriyordu.
Devran Gewda
Cerablus cephesinde Botanê Sor adında bir arkadaş vardı. Cibne köyünde çok yoğun çatışmanın olduğu bir günde geri çekilme talimatı verildi. Botanê Sor arkadaşların verdiği talimat üzerine telsizle sorumluluğundaki arkadaşlara talimat vererek geri çekilmesini istedi. Kolunda yaralı olmasına rağmen kendisi geri çekilmeden tek başına bombalarla düşmanın içerisine girerek büyük kayıp verdirmişti. O arkadaşın eyleminden sonra bölgedeki arkadaşlar tekrardan saldırıya geçerek köyü geri aldılar. Bu saldırıda 15 arkadaş şehit düştü. Ancak Botanê Sor’un bu eyleminden sonra geri dönmek isteyenler, kaçmak isteyenler dahil herkeste direniş ruhu gelişti ve o bölgede muazzam bir direniş gösterildi. Botanê Sor orada efsaneleşti. Belki fedai eylemi Arîn Mîrkan ile özdeşleşti. Botanê Sor, Êrîş, Zozan, Revana ve birçok arkadaş fedaice şehit düştü. İlk fedai eylemini gerçekleştiren Botanê Sor’dur.
Botane Sor
Sozdar adında genç bir tim komutanı vardı. Kobanê’nin gar köylerine bağlı Yaramaz köyündeydi. Babası muhtardı. Babası da milislerle birlikte Til Ebyad cephesine yardıma gelmişti. Babası bir eyleme giderken cihazda Sozdar’ın şehit düştüğünü öğreniyor. Arkadaşlara Sozdar’ın cenazesini getirmeleri ricasında bulunuyor. DAİŞ’in eline geçmesini istemiyor. Cenazeyi getirdiler. Babası hiçbir şey olmamış gibi soğukkanlılıkla defin işlemlerinden sonra kızının silahını oğluna vererek, “bu silahı sen kaldıracaksın” dedi. Sozdar’ın babası gibi birçok baba ve anneler gördüm. Çocuklarının şehit düşmesinde korkmayan, şehit düşenlerin yerine çocuklarını gönderen, çocuklarıyla gurur duyan, kendileri katılan aileler azımsatacak gibi değildi.
Kobanê'nin ilk kahramanları
Arîn Mîrkan
YPJ’nin içinde mücadele veriyordu. Uzun süre kırsalda kalmış, gerilla eğitimi almıştı. Tecrübeli bir arkadaştı. Arkadaşlarına ilgi gösteriyor sorunlarıyla ilgileniyordu. Savaşı ve mücadeleyi bilmeyen arkadaşlara da öncülük yapıyordu. Gerillada aldığı eğitim ve Apoculuk ruhu deneyimsiz arkadaşların üzerinde büyük bir etki bırakmıştı. O eylemi Apocu ruhuyla gerçekleştirmiş, birlikte mücadele verdiği savaş tecrübesi olmayan arkadaşları üzerinde büyük bir etki bırakmıştı.
Revana
Revana arkadaş Batı cephesi'nde savaşıyordu. Kobanê’ye kadar savaşa savaşa gelen Revana arkadaş komutanlarına “yeter artık ne olursa olsun bundan sonra geri çekilmeyeceğiz” diyerek Seyran Lokantası'nda fedai eylemini gerçekleştiren ilk arkadaştır. Bu eylemi geri çekilmeye isyandır. Geri çekilerek Kobanê’nin savunulamayacağını belirtiyordu. Bu eylemden sonra arkadaşlar üzerlerine tank da gelse hiçbir yerde geri çekilmediler. Arkadaşları bulundukları yerleri ölümüne savundu. Tabi bunda Revana arkadaşın etkisi çok büyüktür. Revana arkadaşla başlayan ruh Arîn Mîrkan, Zozan, Êriş ve birçok arkadaşla devam etti. Kobanê’de bulunan Özgürlük Heykeli Arîn Mîrkan ile sembolleşse de aslında Revana arkadaşın heykelidir.
Ebu Leyla
Minbic’te Cephe el Ekrat’ın komutanıydı. Tabqa, Halep gibi birçok bölgeye gidip savaşan bir arkadaştı. Çatışan, eylem yapan sembol bir insandı. 2013 yılında Minbiç’e gittiğimde Kürt Mahallesi’ndeki asayişin sorumlusuydu, aynı zamanda Askeri Meclis'in içinde yer alıyordu. Kendisine bağlı güçlerle DAİŞ'e karşı bir eylem gerçekleştirmiş, 70’e yakın DAİŞ elemanını yakalayarak Kobanê’ye getirip bize teslim ettiler. Gözü pek, cesur, cesaretli hiç kimseden korkmayan, beklenmedik bir anda eylem yapan bir insandı. Cihazda konuşurken dahi sesi çok etkileyiciydi. Minbiç’e DAİŞ saldırılarınca çatışa çatışa Karakoz Köprüsü'ne kadar geldi. ÖSO’nun elemanları kaçarken Ebu Leyla savaşa savaşa Kobanê’ye kadar geldi. DAİŞ neredeyse oraya gidip eylem yapıyordu. Tüm bu saydıklarımdan dolayı Araplardan çok büyük sempati toplamıştı.
Viyan Soran
Viyan Soran, özünde Kürtlük taşıyan, söylediği Kürtçe ezgilerle herkesi etkileyen bir arkadaştı. Tabi herkes sesini radyo ve televizyonda duydu. Ancak biz onun sesini savaş cephesinde ve cihazda duymuştuk. Çok daha etkileyici olmuştu. Rojhilat Kurdistanı'ndan gelse de özünde dört parça Kurdistan’ı taşıyordu. Dağların aşığıydı. Mücadeleci bir insandı. Viyan'ın sesi ve içtenlikle söylediği ezgiler kulağımda kaldı.
Gelhat
Gelhat arkadaşı Kobanê sürecinden önce tanıyordum. İyi bir eğitim almıştı. Özel Kuvvetler'den sorumluydu. Kobanê’nin içinde görev almış asayişten sorumluydu. Gabar’da uzun süre kalmıştı. En son Cudi sorumlusuyken Kobanê’ye gelmişti. Kobanê’de 20 gün gibi kısa bir süre kaldı. Ama muazzam bir etki bıraktı. Kobanê’ye direngen ruhunu işledi. Herkes Kobanê’ye savunurken Gelhat Kobanê’nin savunmayla değil saldırıyla savunacağına belirtiyordu. Kobanê’de saldırı ruhunu Gelhat arkadaş yarattı.
Diyar Bagok
Mücadelenin içerisindeki fedakarlığı ile bilinen en eski arkadaşlardan bir tanesiydi. Birçok kademede komuta düzeyinde göre almış bir arkadaştı. Diyar Bagok’un duruşu ayrı bir duruştu. Asayiş içerisinde komutanlık yapıyordu. Sorumlusu olduğu grup DAİŞ saldırısına uğruyor, grup komutanı olmasına rağmen geri çekilmesi için grubuna emir veriyor. Tek başına DAİŞ ile savaşa giriyor. Saatlerce çatışarak alanı savunuyor ve orada şehit düşüyor.
Doğan arkadaş
Asayişin genel sorumlusuydu. Diyar Bagok ile birlikte hiçbir zaman ben komutanım uzakta durup komuta ederim havasına girmediler. Her zaman en ön cephede savaştılar. Duruşları ve mücadeleleriyle örnekler kişiydiler. Yaralanmasına rağmen arkadaşlara siz geri çekilin ben savaşacağım diyordu. Bu arkadaşların duruşları halkın üzerinde, YPJ ve YPG savaşçıları üzerinde çok büyük bir etki bıraktı. Sonuçta savaşçıların birçoğu tecrübesiz ve eğitim almadan ilk defa silahı eline alarak mücadeleye katılmışlardı.
ERKAN GÜLBAHÇE
KAYNAK: Yeni özgür politika
YORUM GÖNDER