AY IŞIĞININ ALTINDA KISA BİR GEZİ
Ayın şavkı vurur kleşimin önüne…
Bundan iki gün önce birimce araziye çıktık. Hem biz kendi işimizi yaptık hem de Xoşmer Arkadaş onlar. Besta çok geniş bir arazi. Etrafı görkemli dağlarla dolu. Herekol, Katolar, Kele Meme, kör kandil…
Kani Botki boğazına ulaşacağım zaman Kato’lardan dolunay çıkmaya başlamıştı. -yanımda neden bir fotoğraf makinesi yok diye hayıflandım- Hafif esen bir rüzgar yanağımı okşayıp geçiyordu. Bir kez daha ayın ihtişamı karşısında kendimi onun etkisine teslim ettim. Çocukluğumdan beri ay ışığının bende hep farklı bir etkisi olmuştur. Hep gizemli bir gücün olduğuna inanmışımdır. Bu gücün özellikle kadın üzerinde ayrı bir etkisi olduğunu düşünürdüm. Daha sonra yaptığım bazı araştırmalar -mitolojik ve bilimsel- bunu doğruladı. Mitolojik süreçte ay hep kadın tanrıçalarla simgeleştirilirmiş. Ve kadının rahim kanamaları, regl süreçlerinde ay çıktığı zamandaki hallerine göre ayinler ve kutlamalar olurmuş. Rahim kanamaları doğumla, bereketle bir tutulduğu için bu kan toprağa dökülürmüş. Bu nedenle bir çok yerlerde regl dönemleri ay hali, ay başı vb. şeklinde adlandırılır.
Bu işin farklı bir boyutu ama yaptığımız iş dolunayda olunca ayrı bir tadı oldu. İşin sinir bozucu yanı ise ondan bir kaç gün önce düşmanın hareketli birlikleri aynı güzergâhtan geçmişlerdi. Etikten yoksun zihniyetlerin ete bürünmüş, insana bürünmüş hali basiretsiz askerlerin ayak izleri her yerde vardı. Birde yakıp yıkmaya çalışmışlardı araziyi ama nafile. Arazi onlara inat çok fazla tahrip olmamıştı. Yine de içim kinle doldu. Onlarla aynı coğrafyayı paylaşmak ve kendilerine ait olmayacağını bildikleri için bu güzelim dağları çöpleriyle, izleriyle yok etmek istemelerine tahammül edemiyorum. Her ne yaparlarsa yapsınlar, bu yıl isyan bastırma hareketine Botan’da da kalkıştılar. Lakin bastıramayacaksınız. Buna ne tanklarınız, ne de toplarınız yeter. Çünkü üç-beş çapulcu dediğiniz Apo’cular artık halklaştı ve genişledi. Sizlerin hakim olamadığı beyinlere ve yüreklere Apo’cular iz bıraktı. Öyle bir iz ki, tarihin özgürlükçü kesimlerinin 21. yy’deki devamcısı…
En son askerlerin gözlem ve keşif amaçlı kullandıkları tepeye geldik. İşlerimizi yaptıktan sonra bir gerilla için en güzel şeylerden bir şeyi yaptık. Birimce oturup ayağımızın altındaki kocaman araziye bakarak, sırtımızı Katolara yaslayarak, dolunayda güzel bir sohbetle, düşmanın zayıf kısımlarını fark edipte dalga geçerek, birazda esprituel bir tarzla birbirimize takılarak bir durum değerlendirmesi yaptık. Eylem planlamaları, pusu yerleri, hareket tarzı hem bizim hem düşmanın nasıl olur vb. tartışmalarda eksik olmadı tabi.
Bu tartışmalara renk katan, dünyanın bir çok yerinde yediğimiz şeylerde tat almadığımız soframız da vardı. Bir çok insan için fakir ama biz gerillalar, devrimciler için zengin ve sade bir yemek yedik. Katolar’ın ünlü sirikli zozan peyniri, gerilla ekmeği ve yapay içecek yani lezzo. Aç olmadığım halde bir parça yedim. Böyle bir gecede bir gerilla bunu yapmazsa olmaz diye düşündüm. Ve gerçekten çok fazla olmayan bir yorgunluğun ardından iyi geldi hani. Gecenin gözdesi tabi ki Herem Arkadaştı. Uzman çavuşları gece sonunda ona benzemişti. Ceplerimizde yabani elmalar, boş şaşallar Herem Arkadaşımızın bireysel gömmelerine taşıdık. ‘uzman çavuşlar Albay’ına benzedi’ diyerek noktaya ulaştık.
Ş. Mahir noktası/ Çakçako
EKİN CUMALİ
YORUM GÖNDER