DİRENGEN REFLEKSLER SERDEM AMED YAZILARI (2.BÖLÜM)
KAOS TRİOSU: ERDOĞAN, SADR VE BARZANİ
Küresel güçlerin devşirme ılımlı İslam projesi için Türkiye ve Ortadoğu'da siyaset sahnesine çıkardıkları Erdoğan'ın Irak’ta ki partneri devşirme şii projesinin aktörü Mukteda Sadr'dır. Ortadoğu denkleminde BOP projesinin bir diğer ayağı da Kürt işbirlikçi sünni projesinin sahadaki piyonu M. Barzani ve ailesidir. Ortadoğu’da kapitalist modernite güçlerinin çıkarları önünde engel teşkil eden ve direnen tüm yapıların karşısına bu kaos projesinin figüranları çıkarılıyorlar. İşbirlikçi önderlikler yaratma projesi ile kaos , kriz ve provokasyonlar üzerinden savaş ve işgal zemini yaratıyorlar.
Bu işbirlikçi unsurlar üzerinden geliştirilen hamlelerle Ortadoğu'da demokratik kültürel İslam’ın dejenere edilmesi, direnişçi Alevi çizgisinin tasfiyesi ve Kürt özgürlük mücadelesinin ortadan kaldırılmasını amaçlıyorlar. Tüm kaos, kriz ve ekonomik talanlarda bu üç işbirlikçi şahsiyetin vebali büyüktür. Ortadoğu’da ki büyük resme bakıldığında bunların küresel kaos projesine hizmet ettikleri açık seçik ortaya çıkıyor. Truva atı rolündeki Ortadoğu ihanet troykası: Erdoğan, Sadr ve Barzani’dir! Yakın gelecekte bu üç fitne kişiliğin Ortadoğu’da yaratacakları şok gelişmeler insanlığın utanç tarihine yenilerini ekleyen tehlikeler barındırıyor.
Barzani’nin geçmişte Enfal, Halepçe soykırımını yapan Saddam'a yaptığı Hewlêr'i işgal çağrısını hatırlayalım: "Başkanım, başarılarınız ve aklınızla bir çare bulmalısınız. Irak ordusuna emir verip işbirlikçi C.Talabani’nin ihanetine de son vererek Irak ordusunun Erbil’e girmesini rica ederiz" Bu çağrı üzerine 31 Ağustos 1996'da Irak tankları Hewlêr'i işgal ettiler. Bugün Kürt soykırım suçlusu Erdoğan’ı Kürdistan işgali için çağıran ve alan açan yine Barzaniler’den başkası değiller. 98 yılında Wasington’da ABD’den Sayın Öcalan ve PKK’nin tasfiyesini isteyen yine bu kaos projesinin adamı M. Barzani’dir. Münih’te geleneksel olarak düzenlenen güvenlik toplantılarında ve NATO genişlemesinde masadaki kirli pazarlıklarda yine Sayın Öcalan ve PKK’nin tasfiyesi vardır. Sayın Öcalan ve PKK’ye karşı geliştirilen NATO patentli uluslararası komplonun ikinci aşaması fiilen yürürlüğe konulmuş durumdadır.
Silahlandırılmış Türkmen cephesinin son Kerkük çıkışı Barzani ve Erdoğan ortak senaryosunun bir parçasıdır. Irak’ın MHP’si Kerkük Türkmen cephesinin silahlandırılması ve meclise taşımasını sağlayan Barzani, TC’nin Kerkük'ü işgal emellerine meşruluk kazandırmak için her şeyi yapıyor. PKK tasfiyesi ve düşmanlığı için TC’nin “Silahlı Türkmen projesine” her türlü desteği veriyor. Maxmur ve Şengal’e karşı bir tehdit oluşturan ve silahlandırılan TC kontra Türkmen çetelerine silah yağıyor. Rojava’ya dönükte bir Türkmen projesi hayata geçirilmeye çalışılıyor. Burada da Barzani’lere bağlı TC MİT denetimindeki unsurlar kullanılıyor. Rojava devrimini gasp etmek için Barzani her yol ve yöntemi deniyor.
Sadr’ın kaos çıkaran zamanlaması Erdoğan’a çağrısı ve Barzani ABD görüşmesi Tahran'ı ziyaret eden Irak dışişleri bakanının temaslarını bloke etti. Irak'taki Sadr olayı her zamanki gibi bu mikro aktörlerin efendilerinin makro projeleri doğrultusunda harekete geçirilmesinden başka bir şey ifade etmiyor. Sadr, Erdoğan ve Barzani’nin her hamlesi Ortadoğu'da yeniden işgal, savaş, talan, göç ve ölümlere yol açıyor. Halkları ayrıştırarak ve birbirine karşı kışkırtarak Ortadoğu'yu Balkanlaştırma projesi yürütülüyor. Avrupa da ki Balkan savaşlarının farklı bir versiyonu Ortadoğu da sahnelenmek isteniyor. TC'nin Neo Osmanlıcılık emelleri, Arap Baasçılık özlemleri, Özü boşaltılmış Sadr şiacılığı ve Barzani Aşiret Kürtçülüğü Ortadoğu kangrenleşmiş sorunlarını daha da içinden çıkılmaz bir hale getiriyor!
Irak savaşı ABD açısından stratejik bir iflasla sonuçlandı. ABD ve partnerleri İngiltere ve İsrail Ortadoğu’da bu iflası daha fazla kaos ve kargaşa ile perdelemek istemektedir. Balkan Avrupa'daki savaşların farklı bir versiyonu Ortadoğu’ya taşınmıştır ve Ortadoğu’nun yeni terör misyonu TC’ye verilmiştir. TC Erdoğan rejimi Türkiye'yi şuan Daiş toplumuna geçişin ılıman aşamasından geçiriyor.
Aslında bir yönüyle Irak ve Suriye topraklarında 200.000 km'2 toprağı ele geçiren Daiş projesi TC’nin tarihi emellerini süsleyen haritayı hayata geçirme kalkışmasıdır. Daiş projesi; işgal ettiği toprakları TC’ye katarak ve birleşerek sınırları ortadan kaldıran ve halkları esaret altına alan bir eğit donat uluslararası stratejik projenin bir parçasıdır. Daiş küresel güçlerin Sykes- Picot antlaşma maddelerini yeniden güncelleme araçlarından biridir. Diğer açıdan bu proje terörün halklar ve dini azınlıklar üzerinde psikolojik etkisini kullanma amaçlıdır. Daiş, TC eliyle Kürdistan ve Kürt halkına da saldırtılmıştır. Haseki hol kampında açığa çıkan TC hesapları ve Rojava işgal girişimleri de bu projenin bir parçasını oluşturuyor.
Kürdistan özgürlük mücadelesinin kontrol ettiği stratejik önemi büyük Kürdistan sınırları içerisinde bir kontra terör devlet inşası amaçlanıyor. TC mandacılığın da Sünni Daiş’e yer açmak için Rojava işgal edilmek isteniyor. Daiş yeniden diriltilmeye çalışılıyor. Barzani kendisini gönüllü temelde bu projeye tümden yatırmıştır. Ortadoğu'yu Afganistanlaştırma adına kirli senaryolar adım adım hayata geçiriliyor. AB’nin kirli göçmen politikası da Ortadoğu'yu başka yönlerden de tehdit ediyor. AB tavizler karşılığında kitlesel göç akışlarına hükmetme görevini Erdoğan’a verilmiştir. Irak'ta olduğu gibi Türkiye deki seçimler de bu kaosun sadece manipülasyon araçlarıdırlar. Demokrasiden mahrum bırakılmış ve yine Ortadoğu'da açlık ve ölümle terbiye edilmek istenen halklar bir kere daha kökleri derin olan isyan'a sarılıyor. Arap baharına erken doğum yaptırdılar ve halklara umutsuzluk aşıladılar. Ortadoğu’da demokratik kurtuluş umudu jeopolitik tehditleri bertaraf eden ve 50 yıldır kesintisiz direnen Kürt özgürlük baharında. Tarihi boyunca Zap’ın direniş yasalarına çarpıp yenilgi üstüne yenilgi yaşayan TC soykırım politikaları yine aynı yenilgi psikolojisine mahkum olmuş durumda!
Kürt halkına ve Ortadoğu halklarına demokratik kurtuluş kapılarını sonuna kadar açan Sayın Öcalan’ın çağdaş paradigmasıdır. Çağa cevap olan demokratik modernite paradigması Kürt halkı ve Ortadoğu halkları için büyük bir çözüm gücü potansiyeli taşıyor. Kimi uzmanlar yumuşak gücü şöyle tanımlıyor: Bir ülkenin etkisi ve cazibe gücüdür. Bu kültürel açıdan da insanlara sirayet ediyor. Yumuşak güç siyasi bir etki gücüdür. Ülkeler ve halklar artık imajlarıyla sınırları aşıyor. Kürt halkının dünyayı ve Ortadoğu'yu etkileyen yumuşak gücü Sayın Öcalan'ın demokratik modernite paradigmasıdır. Bunca tecrit ve tasfiye konsepti bu alternatif demokratik paradigmanın yaşam bulmaması içindir. Bundan kaynaklı Sayın Öcalan ve PKK üzerinde küresel boyutları olan amansız bir savaş ve operasyonlar silsilesi yürütülüyor. Soykırım kıskacındaki Kürt halkını ve Ortadoğu halklarını savunmak için PKK bu operasyonlara devrimci operasyonlarla karşılık veriyor. Kaos projesi ve triosu bu mücadele sayesinde can çekişiyor!
SERDEM AMED
YORUM GÖNDER