SEVDA SERÜVENİ
Her baharda yeni bir umutla düşerim yollara, ülkemin engin dağlarını arşınlayıp coşkun akan sularını geçerken, yeni kavgalar biriktiririm günlüğümde. Her özgürlük kavgamız tarihe bir damla ışık olsun, yüreklerde bir yudum umut olsun diye.
Evet yoldaşım geçen yıl bu zamanlar çantam sırtımda yönüm güneşe dönük kuzeye yani Gabar’a doğru yola çıkmıştım. Bu yolculuğun adını umut yolculuğu koymuştum. Bu yılda yine çantam sırtımda yönümü sevdamın kenti Amed’e doğru yürüdüm. Ve tarih 23 Mayıs yani heval Mahir’in şahadetinin 11.yıl dönümünde benim için anlam yüklü bir tarih, bugünde çok yoğun duygular yaşadı bu yürek. Gidiş saatine kadar arkadaşların yoğun ziyaretlerini kabul ettik. Birbirimiz için temennide bulunurken duygusal bir atmosferde, sarf edilen sözlerin son sözlerde olacağı olasılığı ağır basıyordu. Arkadaşların bakışlarında son defa bizi göreceklermiş gibi bir duygu hissettim. Çünkü geçeceğim güzergahta her yıl kurban alır gibi onlarca değerli yoldaşımızın sevda yolculuğunu yarım bırakan Beşiri ovasıydı. Daha geçen yıl Nucanları, Xebatları bizden almıştı. Onlar gibi bizimde sevdamıza kavuşmadan toprağa düşeceğimiz kaygısı yoğun yaşanıyordu. Hemen hemen her arkadaş o deşti geçene kadar elleri yüreğinde. Gün hatta saat sayacaklarını ve geçeceğimize olan inançlarını dillendirdi. Ben ve Xelat arkadaş onlara moral vermek için düşmanın inadına adım adım geçeceğimizi belirtiyorduk. Ve ayrılık vakti…
Bu sahne belleklerimden silinmeyecek kadar derin iz bıraktı bende. Göremediğim arkadaşların burukluğuyla, arkadaşların yoğun sevgi ifadesi… O günü kalıcılaştırmak için her arkadaş bizi kapışırcasına resim çekmek istiyordu. Her yerden patlayan flaşlarla nereye bakacağımızı şaşırmıştık. Ve törenle birlikte ayrılık saati. O ana kadarda kavgamın en zor ve en güzel anlarını paylaştığım kimisi sonsuzluk ülkesine gitmiş olsa da yoldaşlarımın gözü yaşlı bir şekilde, son karelerim belleklerinde kalmasın diye kendimi çok bastırdım.
Törende konuşma hakkı verildiğinde iki kelime sarf edebildim. “Gabar ve Gabar yoldaşlığı sözle ifade edilemez ancak yaşanır” diye. Tören de ilk sırada Beşir arkadaş duruyordu. Gabar’la yek vücut birleşen Beşir arkadaşa sarılırken bastırdığım ayrılık acısı seller misali yanaklarımdan boşalmaya başladı. Çoğu arkadaşta benim gibi yapmıştı. Kimi yüreğine akıtsa da kimi benim gibi gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Güneşin batışını son defa Gabar semalarında izlerken sanki güneşte bizimle vedalaşır gibi soluk, sarı ışıklarını yüzümüze vuruyordu. Törenden sonra arkadaşlar yine etrafımızı sardı ellerimizi sıkarken ayrılmak istemediklerini haykırır gibiydiler. Yollara çıkılması gerektiği an çıkılması gerektiğini bile bile…
Gabar’ın yüksek sırtlarını geçene kadar Beşir, Rozerin, Herekol, Harun bu yolculukta bizimle olmak istercesine bizimle yürüdüler. Tüm ısrarlarımıza rağmen geri dönmek istemiyorlardı. Tekrar tekrar el sıkışıp resim çektik. Ve onları Şehit Bahoz sırtlarında bırakıp batan güneşin ışıklarının zayıfladığı ormana doğru bıraktık. Arkamızda anlamlı anları bırakarak. Arkadaşlar, biz dağların ormanların arasından süzülüp gözden kaybolduktan sonra sevgilerini haykırırcasına bir mermi sıktılar. Aynı duygu yoğunluğuyla yüreğimin sevgi kapısını açarcasına silah emniyetimi açıp iki mermiyle cevap verdim.
Sevdamın kentine ulaşmak için start aldık. O gece erzak temini için gitmemiz gereken Fındıkê takımına gitmek için arşınladığım o dört saatlik yol nasıl bitti bilmiyorum. Arkadaşların son kareleri bir türlü gözlerimin önünden gitmiyordu. Bir de o ana kadar Gabar yoldaşlığının o derin sevgisini kazandığımı hissetmemiştim. Son Fırat, Birindar arkadaşın onlardan biraz uzaklaştıktan sonra “heval Avaşin yoldaşlığını hiçbir zaman unutmayacağım” sözleri kulağıma çarptığında çok gururlandım ve aynı sözlerle cevapladım.
Fındıkê takımına ulaştığımızda saat gece yarısı gösteriyordu. Arkadaşlar kim bilir kaçıncı rüyalarını görüyordu. Xelat arkadaş ne kadar ısrar etsede gürültü yapıp arkadaşları uyandırmak istedim. Bınevş ve Amara arkadaşlar uyandı. Şehit Amara arkadaş rahatsız olduğu için Binevş’te ona bakmak için uyumamışlar. Sesimizi duydukları gibi doğruldular. Kana kana su içip yemeğimizi yedikten sonra sabah görüşmek üzere aralarına kıvrılıp uyuduk. Ertesi gün arkadaşlarla her dakikamızı değerlendirmek için bazen tek bazen toplu sohbet ettik. Yaşadığımız anın duygularını kalıcılaştırmak için günlüklerine yazılar yazdık. Arkadaşlarda bizim günlüklerimize yazdılar. Heval Amara çocuk taklidi yaparak takılıyor, Heval Binevş cıvıl cıvıl sesiyle bir yandan şakalaşıp diğer yandan Amed’e gelme istemini anlatıyordu. Ve güneş dağların arkasına çekilmeye başlamasıyla biz de hareketlendik.
ŞEHİT AVAŞİN AMED “Güncesinden”
YORUM GÖNDER