ZAMANİ NİYE GÜZELDİR?
“Bütün bahçeler sende toplanmış, gül müsün nesin?’’
Zamani niye güzeldir?
Dalları sarkan bir ağacın yeşilliğiyledir çünkü gülüşü. Kırmızı kirazlar, mayhoş elmalar, olgun armutlar gibi olduğu için güzeldir. Çerçilerden el alıp diyar diyar dolaşırken kalbini köye, yüzdüğümüz derelere, ot topladığımız vadilere, avlandığımız ormanlara bıraktığı için güzeldir. Topladığı mantarları, iki sana bir bana diye paylaştığı için güzeldir. Saz çalmasa da suların sesini hançeresinde ehlileştirip ağladığı için güzeldir.
Zamani niye güzeldir?
Zamanın karanlık yüzünden bize doğru, bizden yana en genç bakışlarını takınarak umutlar vermiştir de ondan… O, ışıktır. Bazo’nun heybetini aklına yedirmiş, bir dal reyhanla nazik, saflığını Şehidê Giro’dan almış almış da hep kanayarak yaşamıştır diye güzeldir. Yalınayak yürüyüp gördüğü kuşlara özenerek “hilllll” heram!’’ diye bağırdığı için güzeldir. Bir rüyayı aralayarak gelip düğüm atmayı ve tırpan dövmeyi öğrettiği için güzeldir.
Zamani niye güzeldir?
Çünkü kederden ve gelecekten yapılmıştır. Çünkü kayadan ve sudan yapılmıştır. Oğlaklara taş atmayı ve top oynamayı ve haksızlığa karşı durmanın gerekliliğini dermiştir diye güzeldir. Halil dayının “Hîva sor digot hîva sor digot zelxê xwe dida rûmalê’’ stranını sevdiği için güzeldir. Ali dedenin avladığı onca ayının dağlarda dolaşan ruhu olduğu için güzeldir. O, hayattan yapılmıştır. Seslerden, solgun günler ve güllerden, gecenin inatçı sözlerinden, kötülüğe aşkedilmiş sert bir şamardan, aşıkların bakışmasından, doğrunun engin bilgisinden, güzel gülüşlerin hüzünlü sezgisinden ve kırgınlıklardan yapılmıştır diye güzeldir.
Asi bir fısıltı dolaşıyor saçlarımın arasında, esirgeyen ve bağışlayan annemin parmaklarıyla: Zamanla tozlandı sorular, cevaplar hep aynı aydınlıkla tazelendi aklımda. Bir: Kocaman dağları aşındırdım inatçı ayaklarımın bitmeyen gücüyle. İki: Gök burdaymış, ben güldükçe masmavi! Üç: sakalım bir kumaşa doğru teyelleniyor… Sonra masallardan geçtim, sonra seyrek ormanlardan, karın ve soğuğun, açlığın, susuzluğun telaffuzuyla hep genç… Hep genç ve bağıra bağıra.
Ölümden korunmanın yolu, duru ve güzel ölmekmiş!
Lambanın ışığında kışı kış yapan uzun gecelerde, ıslanmak da değil yağmurlarla dolduğumuz baharlarda rüzgarlarla büyüdüm ben. Hasan dedemin inadıyla, Gulê ninemin sevinçli umursamazlığıyla, annem Zeliha’nın saflığı, babam Halil’in inancıyla iyi büyüdüm. Ay haylazlığımı taşıyor. Ve ben opak karları düşünüyorum, kaymayı ve kanatlanıp sevmeyi… İşaret parmağımın deldiği çuvallarda kuru üzümler, kakları, kirleterek kazağımı gömleğimi ahırların en kuytu yerlerinde saklandığımı, folluktan çaldığım yumurtalara ninemin bulduğu sebepleri kırkından sonra şöyle gülerek bir deftere ilk kez sahip olduğum günün heyecanıyla şöyle güneşlenerek düşünüyorum. Vardır başka şeyler: Su hırpalanmış ellerimle, rüzgarın sürçen diliyle, tüm suçlar gibi bende kalsın!
Tarihe not düşmek için söylüyorum: “Wê lalo kartol!’’ diyen bendim. Cemlerde gülen ve ağlayan, kuzulara ad veren, köpeğimiz Toni’yi seven, atımız Şêno’ya binen, uçurumlara açılan bendim.
Yaraları sarmaya geldim.
Zamani niye güzeldir?
Suya muhtaç ağacın yerçekimine cevap veren direngen yaprağına heves ettiği için güzeldir. Kalın örülmüş bir ipin ucundaki gerilim olduğu için güzeldir. Kavmin umuduyla ezberlere elleri çamurlardan çatlamış çocuklar bıraktığı için güzeldir. Gölde en çok kim taş sektirebilir diye ünlenen, güldükçe hırpanî, koştukça savaşkan, cebindeki bileyik çakısı gibi kavgaya hazır bir inançla “Hey burdayım ben, hep yaşama çalıştım, adımlarımın ritmiyle sonsuz cümleler kurarak’’ diyen, dedikçe bir fikir gibi çoğalıp çoğalıp dağılan esrar olduğu için güzeldir.
Zamani niye güzeldir?
Birbirimize sorduğumuz sorulardan yükselen hengame olduğu için güzeldir. Kalabalığın kusursuz avuçlarına dokunan ince bir gül olduğu için güzeldir. Dünyanın ufkunda kuşlara bakarken omuza konan bir hırkanın sıcaklığıyladır diye güzeldir. Kamber dedenin yaptığı muskalara inandığı için güzeldir: Kesin umutvar, dudak uçuklatan… Ne olur beni rüzgarlarla sınamayın! Çatlayan nar, buğday tarlası, uzun ömrün kelebeği, ne olur beni yağmurlarla sınamayın diyebildiği için güzeldir.
Zamani niye güzeldir?
Yeni sağılmış sütün ağızda bıraktığı ılık tat olduğu için güzeldir. Derin vadilerin, gür ormanların, korku ve heyecan arasında yarattığı hislere dudak büküp kendi yürüyüşünü işaret ettiği için güzeldir. Günün özeti, gölgenin incinen feryadı olduğu için güzeldir. Avluların serinliğinde Pepûk’un kederine ağlayan, güneş dağılınca ateşe yürüyen, karadut, kumlu nehir, sev sev bitmeyen kuşlar olduğu için güzeldir. Ninesinin dualarından saçılan ışığı kocaman bir bahçe yapıp bize mutlulukla sunduğu için güzeldir.
Toprak geçiyor burdan, dağ susuyor. Ve yüzüyorum ben hep aynı duru sularda. En güzel çiçeklerle anneme baharlar yakışıyor. Yağmurların sesiyle ormanların küskün yatağında öten kuşlar, korkarım bensiz öteceksiniz. Korkarım suskunluklardan yapılmış annem şöyle sarılıp şöyle okşayıp şöyle koklayıp beni… daha ne varsa işte gözyaşlarına yükleyip yükleyip yaşayacak.
Seni çok seviyorum anne, seni çok seviyorum baba.
Seni çok seviyorum Nahide, dağ göllerinde ışık düşüren gözlerinle.
Seni çok seviyorum Naime, uykumu bölen dalların çıtırtısıyla.
Seni çok seviyorum Saime, soğuk gecelerde ellerime hohlayan sıcak nefesinle.
Seni çok seviyorum Ümit, köpeği, atı sevdirip, suyun yönünü değiştirmeyi öğretmenle.
Seni çok seviyorum Xecê, ördüğün saçlarıma bakıp dağlara tırmanmama güç vermenle, “poz kilik’’ dediğimizde kızmamanla.
Seni çok seviyorum Remo, çünkü seviyorum küçüğüm…
Zamani Çamak (Xebatkar Karker) anısına…
İLHAN SAMİ ÇOMAK
Haziran 2016 (Kırıklar 1 No’lu F Tipi Cezaevi)
YORUM GÖNDER