GERİLLA VE OPERASYON
Arazide yaptığımız manevralar sonucu kurtulmuştuk bu kez de. Düşman daha ne kadar pusu kuracaktı ve biz daha ne kadar bu pusulardan kurtulacaktık. Düşmanın yaptığı kapsamlı operasyonu atlayacak mıydık? Çok duyarlı ve hassas yaklaşmalıydık başarı elde etmek ve düşmana kaybettirmek için. Bu kadar kolay lokma olmadığımızı gösterecektik…
Yiğit kodlu hareket birlikleri alanımıza abone olmuşlardı. Ama bu defada Bagok bölgesi için ayarlanmış hareketli birliklerde buraya kaydırılarak operasyona katılmışlardı. Kürşat kodlu birlikler Bagok’e aitti, biz artık bir aile olmuştuk. Her ne kadar birbirimize bakıp surat ekşit sekte, kin kussak ta, zamanımızın çoğu birbirimizle uğraşmakla geçiyorduk. Kürşat ile elin yabancısı farklı bir düşman gibiydiler geçen yılda onlardan beş altı tanesini vurmuş bir kaç tanesinde yaralamıştık onu için bize karşı daha öfkeli ve tepkiliydiler. Suyumuz bir derede akmaz, onlar bizi biz onlar sevmezdik. Sabah telefonlardan arkadaşlar bize teşekkür ederek, bizimkiler size misafirliğe gelmişler sağ olsunlar. Bir kaç günlük artık istirahat ede bileceğiz anlayacağımız onlarda Bagok alanına abone olmuşlardı. Kürşat ile Yiğit birbirleriyle yarışarak kim önce darbe vuracaktı, işin sonunda darbeyi vuran terfi alacaktı. İşin içinde darbe yemekte vardı bu oyun tek taraflı oynanmıyordu. Çünkü görünmez bir rakip vardı, taraftarların mücadeleleri halen sürmekteydi. Futbol kuralı geçerliydi, son dakikaya kadar oyun oyundur, oyun kızışır hatalar çoğalır, bu hataları en iyi şekilde değerlendiren oyunu kazanırdı.
Hafiften yağmur çiseliyordu zemin ıslak ve kaygandı, batıya doğru yol almış ikinci pusu yerini yarıp geçmiştik. Ortalıklarda kimselerde görünmüyordu, nasıl oldu da bizi halen görmemişlerdi anlamış değilim. Kendi kendime ya biz çok gizli hareket etmişiz ya da onların görme sorunu var dedim. uzakta köylüler bahçelerin içinde çalışıyorlardı. Koyunlar araziye yayılmış otlanıyorlardı. Cihazlarda sesler büsbütün kesilmiş artık duyulmuyordu. Çobanlardan biri bizi fark edip bize doğru ilerliyordu, yakınlaştıkça Reşo arkadaşın kardeşi Hüseyin olduğunu gürdük. Yüzünde ki tebessümlü bakışlarıyla bizi en ince ayrıntısına kadar bizleri süzüyordu. Sonra duraksayıp tanrıya şükür sağsınız ha dedi. Sonra kimseye bir şey olmadı mı? Diye sordu.
Bawer arkadaş: Hayır hiç kimseye bir şey olmadı dedi.
Hüseyin: Heval sürü sürü asker köyden karakola doğru gidiyordu. Başı karakolda ucuysa köyün öbür tarafındaydı, biz çok korktuk, annemle sabaha kadar sizin için dua ettik, bu seferde bir şey olmasın diye.
Bawer arkadaş: Korkma bir şeyler olmadı içini ferah tut.
Bawer arkadaş: Her şeyi geride kaldı şimdi bize söyle buralarda bir şey var mı asker falan gördünüz mü?
Hüseyin: hayır bir şey yok temizdir. Amcan Hüseyin de sizi buralarda arıyordu o da çok merak etti en son gördüğümde eve doğru gidiyordu.
Bawer arkadaş: Tamam onu gördüğünde selamımızı söyle bir şey olmadı de mümkünse yarın gelsin dedi.
Hüseyin: Amca duysa hemen gelir, dün gece o da yatmadı. Askerler iki kişiyi vurduklarını ayrıca bir sığınağı da ele geçirdiklerini söylüyorlardı. Köyde yaygara kopartıldı bizde inandık. Ne zaman sabah olurda sizi ararız diye sabırsızlanıyorduk. Tanrıya hamdolsun dördünüzde sağsınız dedi.
Bawer arkadaş: Biraz duraksayarak “nerede sığınak ele geçmiş?” Diye sordu.
Hüseyin: Cinata mıntıkasında
Bawer arkadaş: Elini çenesine götürerek biraz sıvazladıktan sonra “Cinata mı?” dedin diye sordu.
Hüseyin: Evet köylüler oradan bahsediyorlardı.
Demek ki sığınağımızı görmüşlerdi iyi ki oradan çabuk çıkmışız dedi. Muhtemelen ikinci aramada bulmuşlar “günaha son çağrı” kitabının içinde dayımın oğlunun ilk ve son resmi vardı. Beraberinde üzerine yazılmış yazıda ele geçmişti. Çocuk müsaade isteyip sürünün yanına dönmüştü. Ama aklım halen ordaydı ve ortalık halen sessiz idi. Öğlene doğru bütün askerlerin alandan çekilip karakola doğru yola koyulduklarını gördük. Geri çekilme esnasında bir kaç el ateş açılmıştı. Ertesi gün köylülerden öğrendiğim kadarıyla bir köy çobanını vurup yaralamışlardı hastaneye kaldırılan çoban hastanede yoğun bakımda can vermişti. Bize bir şey yapamamanın hıncını masum ve savunmasız insanlardan çıkarmak avunmanın tek yoluydu. Bu memlekette işleyen tek kanun zora dayalı kanunlar olup bunun temsilini ordu yapmaktaydı. Biz bir daha başarılı olmanın tadını çıkarırken onlar ise boş dönmenin utancı ile dönmüşlerdi.
ÖZGÜR DENİZ
Bitti
YORUM GÖNDER