BAŞKA DİLDE ANNE OLMAK (5.BÖLÜM)
KÜRT KADINLARI VE TARİH
Kürt hareketinin 1990’lı yıllarda kitleselleşmesiyle beraber Kürt kadınlarının mücadeleye aktif katılımını beraberinde getirmiştir. Kürt hareketinin ilk gelişim evresinde sosyalist tonlar barındırıyordu. Sosyalizmi esas alan bir hareket olmasına rağmen, ulusal kurtuluş mücadelesiyle, sosyalizmi ayrılmaz olarak bütünleştiren bir hareket olarak kendini tanımlıyordu. Kürt hareketi sosyalizm mücadelesiyle ulusal kurtuluş mücadelesini birlikte yürütüyor ve devrimin çift katmanlı yapısından söz ediyordu.
Reel sosyalizm’ her ne kadar kadın erkek ilişkilerinde eşitlikçi olduğunu iddia etse de kadının özgürleşmesini ekonomik determinizme indirgeyerek kadın sorununa bütünlükçü ve ideolojik bir perspektif sunmakta uzak duruyordu. Kürt siyasal hareketleri ilk ideolojik oluşumunda reel sosyalizm ve dünyadaki ulusal kurtuluş hareketleri(Vietnam, Afrika ulusal kurtuluş hareketleri)v.b hareketlerden etkilenmişti. Reel sosyalist ve ulusal kurtuluş hareketleri hem ideolojik hem de pratik olarak kadının bir özne olarak mücadelelerinin başat bir aktörü olmaktan çok, daha çok sosyal ve toplumsal mücadelelerinin yan aktörleri olarak görülüyordu. Kürt hareketleri de ilk çıkış aşamasında 1973–1980-1990’lı yıllara kadar bu etkilenmelerinden kaynaklı mücadelenin imgesi olan erkek etrafında şekillenmiştir.
Bütün ulusal kurtuluş mücadelelerinin yaptığı gibi PKK’de tarihi referanslara ihtiyaç duyuyordu. Diyarbakır Cezaevi’nde direnen Mazlum Doğan ve dört kişinin (Ferhat Kurtay Nemci Öner Eşref Anyık, Mahmut Zengin) gibi kendilerini yakarken tarihe referans olarak Demirci Kawa’yı gösteriyorlardı. Diyarbakır Cezaevi’nde yapılan baskılara direnen Kürt hareketinin önemli kadroları ideolojik olarak sosyalizmi benimserken Ulasal ve mitolojik kahramanlara ihtiyaç duymuştu. Demirci Kawa efsanesi ideolojik olarak hareketin moral değerlerini güçlendiriyordu. Bunun toplum sosyolojisinde karşılığı ulusal kurtuluş ideolojisinin imgesinin geleneksel kültürel değerler olarak karşımıza çıkıyor olmasıydı. Geleneksel değerler geleneksel toplumlarda daha eril olduğu gerçeği yadsınamaz.
1990 yılların başında Kürt hareketi özelikle kadınların askeri alana yoğun katılım sağlamaları, bu hareketin seyrini değiştirmiştir. Askeri alanlara yoğun katılım geleneksel aile kültürünü zayıflatmış, sosyal altüst oluşlara neden olmuştur. 1990’lı yılların başlarında Kürtlerin mücadelesinin kitleselleşmesiyle beraber toplumsal gösterilerde kadınların yer alması kadının bir özne olarak mücadelede yer alması ‘erkek’ imgesi yerine ‘kadın’ imgesi almıştır. Pasif kadın imgesinden aktif kadın imgesine geçiş kırsal alanlarda yürütülen mücadelesinde kadın özneler sayesinde bu eşiğin aşıldığını söylersek yanılmış olmayız. 1995 yılında reel sosyalizm eleştirisi, sınıf, devlet, proleterya diktatörlüğü gibi politik kategoriler yerine ideolojik moral ve kültürel kategorilere ağırlık verilmeye başlandı.
1995 yılında başlatılan bu tartışmalar altyapı - üstyapı eleştirisi, determinizm ve ilerlemeci tarih anlayışı eleştirisi iki binli yıllarla beraber sivil toplum alanında İtalyan Marksist, Gramsci’nin tarihsel bloğuna benzer bir şemanın ortaya çıkmasıyla sonuçlanmıştır. 1995 yılında klasik Marksist çerçeveden çıkmasıyla Kürt hareketinin dar milliyetçi saplantısının önlenmesi Demirci Kawa sembolünün yerine iki binli yıllarla birlikte mitolojik ana tanrıça İştar’ın almasıyla olmuştur. Kürt hareketinin ilk çıkış programında klasik Marksizm de ‘Proleterya Enteryasyonalzmi’ yerine ‘kadın kurtuluş’ ideolojisi aldı. Kürt hareketi iki binli yıllarla birlikte marksizmdeki sınıf evrenselciliği anlayışı yerine kadın eksenli devrimci mücadele kavramlarını programına almıştır.
Kürt kadınlarının devrimin merkezinde yer alması mücadelede kadınları asli özne haline getirmiştir. Kürt hareketinde kadınların hem askeri hem de sosyal ve legal alanlarda önemli bir yeri işgal etmesi Kürt toplumunda geleneksel değerlerin algısını değiştirmiştir. Geleneksel Kürt sosyal yapısında kadın teması, kadının bedeni namusu olarak algılanır. Kürt hareketinin iddiası, namusun kadın bedeni olmadığı, kadının’ “namusu değer verdikleridir” belirlemesi üzerinden bir tanıma gitmiştir. Demirci Kawa efsanesinden İştar efsanesine geçiş bunun en büyük göstergesidir. Kürt hareketinde kadınların tarihin bir öznesi haline gelmesi 1990’lı yıllarla birlikte artmıştır.
Tarihin bir öznesi olan Kürt kadınları tarihlerini kendilerinin oluşturması gibi bir dönüşüme geçtiklerini, kurumsal örgütlenmelerinde görüyoruz. Bizim bu ‘sözlü tarih ‘çalışmamızdaki amaçlardan biri de Kürt kadınlarının bu otuz yıllık çatışmanın sonunda yaşadıkları toplumdaki değişim ve dönüşümün ipuçlarını aramaktır. Bütün savaşlarda olduğu gibi savaşta en çok etkilenen kadınlardır. Sözlü tarih çalışmamızın amacı bu savaşa karar vermeyen kadınların yaşadıkları acıları anlamak ve paylaşmaktır. Bu kirli savaşın bütün acılarını yaşamış ama yaşanan acıları kimseye anlatamamış Kürt kadınlarının hikayelerini olduğu gibi aktarmaktır. Kadınların kullandığı dil o kadar trajiktir ki, onları dinlerken çoğu zaman ağladık. Tarihin ötekileri olan Kürt kadınlarını anlatmak aynı zamanda tarihin ötekilerini anlamamızı da kolaylaştırır.
Tarih sadece büyük savaşların, büyük devlet adamlarının tarihi değildir. Tarih aynı zamanda ötekilerin tarihi yani kadınların tarihidir.
MÜRSEL YILDIZ/ İBRAHİM ALP
YORUM GÖNDER