ŞEHİTLER PKK'LİDİR
PKK ezilen tüm sosyal kesimlerin, ulusların partisi, PKK bir insanlık partisi, yeni bir yaşam partisi, özgür, eşit ilk insan ve toplumun yaşam partisi...
Önder Apo’nun, PKK’yi şehitler partisi olarak tanımladığı doğrudur. Önderliğimizin birçok konuşmasında ve değerlendirmesinde bu mevcuttur. Şehitlerimize ilişkin yaptığı değerlendirmelerde “ Yaşıyorlar işte, PKK biçiminde” demişti. PKK’ yi şehitlerin yaşayan gerçeği olarak tanımlamıştı. PKK’nin şehitler partisi olma gerçeği birçok yönden değerlendirilebilinir. Hareketin gelişim süreci ve ona yön veren önemli olaylar bakımından bu değerlendirme yapılacağı gibi, felsefik, ideolojik yapılanışı bakımından yine pratik mücadelenin gelişimi, büyümesi noktasında da benzer tanımlar geliştirilebilinir. PKK’nin şehitler partisi olduğu gerçeği hareketin çıkışından bugüne çok yönlü bir değerlendirmeye tabi tutulması durumunda açıkça ortaya çıkacak, bu gerçeği görülecek ve böyle bir tanımlama rahatlıkla yapılabilecektir.
Önder Apo Haki Karer’in anısına bağlılığın en iyi ifadesi olarak, PKK’nin kurulmasını ve mücadelenin bu temelde büyütülmesini örnek göstermiştir. Örneğin; İmralı’da yaptığı savunmalarda “böyle bir katliam yaşanmasıydı, PKK’nin gelişimi bu biçimde olmayabilirdi” değerlendirmesini yaptı. Hem partileşmenin gelişmesi hem de bu mevcut biçimiyle şekillenmesi Haki Karer yoldaşın şahadetine fazlasıyla bağlıdır. Bu, şehit yoldaşın anısına doğru bağlılığın gereği olarak geliştirilmiştir. Önder Apo Haki Karer yoldaşın şahadetinin birinci yıl dönümünde yaptığı yazılı değerlendirmede “ Haki Karer’in anısı ölümsüzdür ve anısını ölümsüz kılan gerçek, PKK gerçeğidir” dedi. Bu değerlendirmeyi yaptıktan beş ay sonra PKK toplantı yaparak, resmen kuruluşunu gerçekleştirdi. Zaten yaşanan süreç partileşme süreciydi. Böylece anın ölümsüzlüğü belirlemesi, PKK’nin kuruluşuyla somutlaştırılmış oldu. Böylece şehitlerin emekleriyle, fedakârlıklarıyla, cesaretleriyle sağladıkları gelişmelerin ürünü olduğu gibi, diğer yandan da şehitlerin anısına bağlılığın, büyük bir çabanın ve emeğin de yaratımı oluyor. Bu bakımından PKK şehitler gerçeğiyle özdeşleşen bir parti olmayı ifade ediyor.
Partileşme süreci tamamen Haki Karer’in anısının yaşatılması, özgür, eşit, demokratik bir toplum ve yaşam gerçeğinin yaratılmasının ifadesidir. Anıya bağlılık cisimleşmiş, somutlaşmış bir örgüt yapısını yaratıyor. Diğer yandan pratik gelişmeye baktığımızda PKK’nin örgütlenerek gelişmesini halka halka şehitler gerçeğiyle, şahadet olaylarıyla örülmüş bir zincir gibi, 18 Mayıs 1977’de Haki arkadaşın katledilmesinden başlayıp günümüze değin devam ede gelmiştir.
Botan’da şehit düşen Yıldız ve Sorxwin arkadaşlar da yeniden yapılanan PKK’nin merkez üyesiydiler. Gabar’da şehit düşen değerli komutan Şoreş arkadaş da bu zincire eklenen bir halka oldu. Bu şahadetler PKK’deki özgürlük yürüyüşünün ifadesidir. Tüm bu olaylar aslında kendilerinden önce yaşanan şahadetlerin anılarına bağlı olmayı, anının gereğini yerine getirmeyi, onlarla bütünlüklü yaşamayı, onlar karşısında insan olarak, yoldaş olarak görevlerinin gereğini yerine getirmenin adı olmuştur.
79 Mayıs’ın da Halil Çavgun arkadaş Haki Karer arkadaşın anısına bağlılığın gereği olarak mücadeleyi daha geniş kitlelere taşırmak adına şahadete ulaştı. Ferhat Kurtay arkadaşların şahadeti de tamamen 18 Mayıs çizgisini zindan direnişinde sürdürme, Haki arkadaşın anısını derinleştirme ve yüceltme temelinde gerçekleşti. Bütün şahadetler aslında şehitlerin anısına bağlılığın gereğini yerine getirme, bu anının insanların, militan kadroların, üzerine yüklediği görev ve sorumlulukları pratikleştirme çabası, mücadelesi içinde gerçekleşmiştir. Mücadelemizin her adımında bu gerçeklik var. Partiyi yaratan da bu mücadele gerçekliğidir. PKK eşittir özgürlük, eşitlik demokrasi mücadelesi, halkın böyle bir mücadele içerisinde eğitilmesi, bilinçlendirilmesi, örgütlendirilmesi bu temelde özgürlük yürüyüşüne kalkmış yeni bir halk gerçekliğinin ortaya çıkartılmasıdır. Dolayısıyla halk meydanlarda sıkça “ PKK halktır, halk buradadır” diyor. Bu PKK’nin yeni bir halk yaratma gerçeğinin olduğunu ifade ediyor. Bu halkı yaratan da bu mücadeledir. Mücadeleyi var eden, mücadeleye ruh veren, enerji veren, cesaret ve fedakârlık kazandıran, mücadelenin özsuyu olan gerçeklik ise şehitler gerçeğidir.
Mazlum, Kemal, Hayri arkadaşlar şehit düştüğünde Önder Apo şöyle demişti. “ PKK kölelikten özgür yaşama geçişin köprüsüdür.” Normal yaşamdaki partilere bakıldığında, yine reel sosyalizmin partileşmelerine bakıldığında farklı ölçüler görülüyordu. Elbette PKK resmen kurulduktan sonra, herkes bu gelişmenin nasıl yaşandığını tartıştı. PKK nasıl örgütleniyor, nasıl şekilleniyor? Şu soru hep var oldu: Kim PKK’li, PKK üyesi nasıl olacak, nasıl olmayacak? Bu ilk kapsamlı tartışmaya PKK III. Kongresi’nde ulaşıldı. Çeşitli sapmalar, ideolojik, taktik özü temsil etmeyen eğilimler var olduğundan ideolojik, örgütsel mücadelenin en yoğunlaştığı süreç III. Kongre süreciydi. Dolayısıyla da üyelik kavramı en çok da bu kongrede tartışıldı. Önder Apo PKK III. Kongresi’nde kapsamlı PKK üyeliği, yöneticiliği değerlendirmeleri yaptı.
Daha somut olarak da kim PKK’li tartışmaları, soruları karşısında ki bu Önderliğe kadar yansıyordu, “ Şehitler PKK’lidir” dedi. Böylece PKK üyeliğinin tanımını koydu. Şehitlerden oluşan bir parti. Herkes PKK’ye girebilir, hizmet edebilir, çalışabilir, ama PKK kimliğine ebediyen sahip olmak ancak bu katılımı sonuna kadar götürmeye bağlıdır, yani yaşamının sonuna kadar götürmek. Örneğin bir kişi çok Müslümanlık yapabilir, çok ibadet edebilir, çeşitli dönemlerde hoca da olabilir, ama o kişinin mümin kalıp kalmamasının ölçütü mümin olarak ölüp ölmemesine bağlıdır. Yıllarca istediği kadar Müslümanlık yapabilir birisi ama son nefesinde Müslüman mümin sayılmaz. Onun için İslâmiyet de son nefesin nasıl verildiğini çok önemser. Bu özellik büyük ideolojilerin karakterinde vardır. Hıristiyanlıkta da var. Kendi öğrencilerini doğru çizgiye çekmek isterken de Hz. İsa benzer tanımlamalar yapıyor. “Beni inkâra kalkışacaksınız” diyor. Bununla kendisine inananları uyarıyor. Kendisinin inkâr edilmesinin bir sapma olacağını ifade ediyor. Buna benzer gerçeklik, PKK’de de var. Önderlik “ Ben de PKK’li olmaya çalışan bir militanım, Apo’cu olmaya çalışan bir militanım” dedi. Şimdi hizmet ediyorum. Fakat şunu da hep söylüyordu, sonum ne olur bilinmez, öyle çok dogmatik bir biçimde kendinizi kaptırmayın. Dolayısıyla doğru PKK’liliği, gerçek PKK’liliği yaşamının sonuna kadar, PKK çizgisine hizmet etmeyi onun özünü yaratmayı bilmeye bağladı. Böylece bir tanım ortaya çıktı.
Yeniden inşa sürecinde de bu tartışmalar çok yapıldı. Kim üye olacak, üyelik kıstasını koyalım, hatta kimlik verelim arayışında olanlar oldu. III. Kongre sürecinde de böyle durumlar, bu tür anlayışlar, dayatmalar vardı. Daha sonra 1991 ‘de Zindan Konferans sürecinde de zindandan çıkan arkadaşlarımız bu tür tartışmaları yoğunca yapmışlardı. Onlara da Önderliğin verdiği tanım aynı olmuştu. “Şehitler PKK’lidir” dedi. PKK’yi şahadet çizgisinde bir ideolojik, örgütsel tanıma kavuşturdu. Katılabilir, hizmet edilebilir, PKK militanı olmak için büyük cesaret ve fedakârlıkla herkes çalışabilir. Ama PKK kimliğine sahip olmak bu çabayı, bu katılımı sonuna kadar götürmeye bağlıdır. Yoksa üç sene PKK’li oldu, ondan sonra ayrılıp bir başkasıyla olamaz, bunu kabul etmiyoruz. Neden? Çünkü PKK sadece bazı işleri, somut işleri yapmak için oluşmuş bir örgüt değil, sadece dar bazı politik adımları gerçekleştirmek amacıyla kurulmuş bir parti de değildir. Bir yaşam felsefesidir, bir ruh, bir duygu ve düşünce bütünlüğüdür. Kemal Pir “PKK’lilerin duygusal bütünlüğü vardır, ruhsal bütünlükleri vardır” diyordu. Ruhsal bütünlüğe ulaşmayan PKK’lilik doğru değildir. Önderlik “ruhsal bütünlüğü sağlamayan bağlılık, katılım doğru değildir. Kabul edilemez” diyordu. O nedenle bir yaşam felsefesi, ruh ve duygu duruşu bütünlüğü, bir ideolojik ilkler toplamı, onlara ulaşmak için çalışır insan. PKK’lilik bir anlaşmayla olmaz. Böyle bir durum ihaneti ortaya çıkarabilir. Ama diğer türlü istediği zaman giren, istediği zaman çıkan bir parti de olmaz bu.
Semir provokatörü “Bir günde PKK’li oldum, bir gecede çıktım” demişti. Önderlik çok sert eleştirmişti. “Sen nasıl bir günde PKK’li olursun” demişti. Bu bir ruh, felsefe, duygu bütünlüğünü, yaşam felsefesini nasıl bir günde edindin. Edinemez dolayısıyla PKK’lilik bir ruh, bir duygu, yaşam felsefesi edinme ve bu temelde yaşamını sürdürme olayıdır. Onunda kesinleştiği yer tabi yaşamın son anı, son nefesidir, şahadet gerçeğinde ifade edildiği gibi. Bu bakımdan ideolojik, felsefik yapılanışı bakımından da şehitlere, şehitler çizgisine bağlı kalınarak PKK’lilik edinilebilinir. Dolayısıyla PKK bir şehitler partisidir.
PKK, şehitler partisi olma gerçeğiyle; bir ruh, bir yaşam felsefesi ve duygu bütünlüğüyle, özgürlüğü ve eşitliği yaratan yeni bir yaşam hareketi olmuştur. İnsanlık için ön görülmüş yeni bir yaşam çizgisi yaratmak üzere, insanlığın örgütleyici mücadeleye girişidir. Bu mücadele uzun soluklu, ideolojik ve kendini eğitme, örgütleme olayıdır. Gericilikle siyasal, askeri, ekonomik ve toplumun tüm alanlarında mücadele etmedir. PKK; mücadelede çok yönlü, insan ve toplum yaşamının bütün alanlarında vardır. Bu bakımdan PKK’yi birçok yönden tanımlamak gerekir. Fakat hepsinden önce böyle bir yaşam çizgisi, yaşam felsefesi, yaşam duruşu, özgür, eşit, demokratik yaşam gerçeğini insan ve toplum yaşamını ortaya çıkarma durumu olarak tanımlamak ve bu en temel tanımını koyarak da kimlik kazanmasını sağlamak gerekmektedir. Böyle olunca, PKK mücadelesini sadece bir ulusal, toplumsal kesimle, cinsle tanımlamak dar ve yetersiz kalacaktır. Bunların hepsini kendisinde barındıran ama bunları da aşan tüm ulusların, toplumsal kesimlerin özgürlük, eşitlik çizgisini, cins özgürlüğünü en üst düzeyde özgür, eşit demokratik bir insan ve toplum yaşamını yaratma temelinde birleştiren, sentezleyen bir gerçekliği ifade ediyor. Bu bakımdan herkesin içinde yer alabildiği bu tür ayrımların olmayacağı, ayrımcılığın ortadan kalktığı bir insanlık duruşu oluyor.
Her ulustan insanlar böyle bir yaşam çizgisini esas alarak PKK’ye katılım gösterebilir. PKK’de yer alabilir. Bu yönüyle PKK bir insanlık mücadelesidir. Mevcut toplumsal yapılanma özelliklerini aşarak, PKK çizgisinde kendini yeniden yaratarak, kişilikte devrim yaratarak yeni bir kişilik şekillenmesi yaratma temelinde katılabilir. Yine her cinsten insan katılabilir. Burada cins ayrımının olmadığı, cinsiyetçi zihniyetin, cins egemenliğinin aşıldığı, yok edildiği yaşamın her alanın her cinste insanın sadece insan olarak katıldığı, bir çizgi vardır. PKK yaşam felsefesinde cinsiyetçi yaklaşım, cins eşitsizliği tümden aşılmıştır. İnsan olma bilinciyle ve her insan özgür, eşit duruşuyla bir katılımı vardır. O bakımdan dar bir cins eşitliği ya da kadın hakları elde edilmesi anlayışı PKK ideolojik anlayışında yer bulmamaktadır. Tam tersine özgürlüğe dayalı bir eşitlik, tamamen insan olarak her cinsin kendi yapısında, kendi rengiyle özgür, eşit temelde katılımı ve bu insanlık çizgisinde yeni bir insan ve toplum yaşamını ifade eden, yeni bir yaşam sentezinde katılım göstermesini ifade ediyor.
PKK’nin bu eşitlik ve özgürlük anlayışı ilk çıkışından günümüze değin hep var olmuştur. PKK’de Önderliksel çıkış, doğuş böyledir. Önderlik gerçeğinin önemli bir yanı da bu oluyor. 30 yıllık bir süreyi aşan mücadele içerisinde bu çizgi daha da gelişerek netlik kazanmış ve tüm toplumsal kesimlerde açılım sağlamıştır. Önder Apo yeni paradigmayla bu çizgiyi daha geniş, daha kapsamlı ve anlaşılır bir biçimde teorik ifadeye kavuşturmuş bulunuyor. 20. yy’ın reel sosyalist çizginin ifadelendirdiği biçimiyle bir enternasyonal tanımlama yapmak bu anlamda yetersiz kalıyor. PKK gerçekliğinde enternasyonalizmden de öteye yeni bir insanlık sentezi var. Her türlü eşitsizliğin, adalesizliğin çözümlenmesi temelinde eşitlik ve özgürlük ilkelerini işlevsel, yaşamsal kılmayı ifade edecek düzeyde yeni bir insan ve toplum sentezi gerçekleştiriliyor. Yoksa sadece PKK ‘de kadın da yer alıyor, o halde kadın özgürlüğüne yer veriyor, başka ulustan insanlar da yer aldığından enternasyonalist görev yerine getirilmiştir demek değildir. Ancak bu tür tartışmalarda yapıldı ve böyle anlayışlarda var oldu. Sanki PKK’ye o temelde katılım oluyor gibi yaklaşımlar oldu.
PKK’de kadın, erkek farklı uluslardan yine değişik toplumsal kesimlerden insanların yer alması 20. yy’ın dar enternasyonalist ya da kadın özgürlüğüne yer veren anlayışlardan kaynaklı olmadı. Aksine bunun önderlik doğuşunu, önderlik gerçekleşmesini yeni yaşam sentezinde kaynaklı katılımların olduğu kesindir. Bu bakımdan da 20. yy tanımları PKK gerçeğini ifade etmeye yetmiyor artık. PKK’ye katılımları dar bir enternasyonalist katılım gibi görmemeliyiz. Örneğin, birçok ulustan, toplumdan PKK’ye katılmış insanlara yaklaşımda hatalar ortaya çıkarabiliyor. O mantıkla katılanların hatalara düşmelerine yol açıyor. Ben enternasyonal katılımcıyım, PKK mücadelesine destek veriyorum biçiminde ki bir katılım Apocu militanlığa tam ve doğru katılım değildir. Ruhsal ve duygusal bütünlüğü yakalamış bir yaşam felsefesini de ifade etmiyor. Sadece destekçi konumda kalınıyor. Biz bu yanılgıları yaşayanları çok gördük. Böyle bir katılım, militan katılımdan öte kendisini destekçi görme gibi bir durumu ortaya çıkarıyor. Ve militan sorumluluğu gerektiği gibi yerine getirilmiyor. PKK bu tür katılımları hatalı katılım olarak değerlendirdi. Bu tür katılımlar pratikte birçok yanlışın ortaya çıkmasına neden oldu. Ancak artık Apo’cu felsefenin anlaşılması, özümsenmesi temelinde bu tür düz yaklaşım ve katılımlar aşılmıştır.
Yeni bir yaşam felsefesi, ruhsal ve ideolojik duruş temelindeki katılım hem doğru hem de PKK özüne uygun bir katılımdır. Bu aynı zamanda bir insan ve bir devrimci olarak doğru bir çizgiye katılmak, doğru bir yaşama girmek dolayısıyla da doğru bir yaşam felsefesini edinmek oluyor. PKK’de hiç kimsenin hiçbir ayrıcalığı yoktur. Nasıl ki Kürt toplumundan, Türk toplumunda bir insan katılım göstermişse diğer toplumlardan insanların katılımı da aynı şekildedir. Yine nasıl ki emekçi, işçi katılmışsa diğer toplumsal kesimlerden katılımlarda aynıdır. Ancak kişi kendisini Apo’cu çizginin ön gördüğü özgürlük, eşitlik çizgisinde, yaşam felsefesinde yeniden yaratmışsa, hiyerarşik- devletçi toplum gerçeğinden, sınıflı cinsiyetçi toplum gerçeğinden arındırmış, bu özellikleri aşmış ve kendini yeniden yaratmışsa doğru katılımı da başarmış olur. Bununla birlikte bir erkek nasıl katılım sağlamışsa kadının katılımı da aynıdır. Kadının katılıyor olması bir ayrıcalık olmadığı gibi bir destekleyicilik durumu da değildir. Aksine kendi sorunlarını bu hareket içerisinde çözme özgürlük ve eşitlik çizgisinde yeni insanı yaratma katılımıdır. Toplumsal özgürlük ve eşitliğin temeli olan kadın özgürlük çizgisinde özgür ve eşit yaşamı ön görme, yaşam felsefesini böyle bir çizgiye oturtma gerçeği de PKK’nin bu yeni paradigmasında çok daha net, somut ve derin bir ifadeye kavuşturulmuştur. PKK yıllardır kadın partisi olarak tanımlandı.
“PKK ezilen tüm sosyal kesimlerin, ulusların partisi, PKK bir insanlık partisi, yeni bir yaşam partisi, özgür, eşit ilk insan ve toplumun yaşam partisi.” Aslında böyle ele almak, görmek, böyle değerlendirmek gerekiyor. Ne var ki bu noktada halen yetersiz duruşlar var, onları görüp aşmak gerekir. Örmeğin enternasyonalist katılım gibi 20. yy’ın dar anlam içeren kavramıyla sınırlı kalan değerlendirmeler var. Bu yetersizdir. Kesinlikle çok geri bir tanımlamadır, ileri bir tanımlamayı ifade etmiyor. PKK dar sınıf yaklaşımını aşmış, özgür ve eşit yaşam çizgisini yaratmıştır. Bu bakımdan örneğin bir işçi olmak, bir memur olmak, emekçi olmak PKK’lileşme noktasında diğer toplumsal kesimlerden gelmek herhangi avantajlı, ayrıcalıklı durumu ifade etmiyor. Öyle algılamak yanılgıya götürür. Ücretli işçi duruşu, memur duruşu PKK’lileşme karşısında, PKK’nin özgürlük, eşitlik çizgisine, özgür yaşam çizgisine katılma karşısında bir sapmayı ifade ediyor. Bir geri durumu yansıtıyor. Benzer şeyi kadın katılımı açısından da değerlendirmek gerekli. Sadece kadın olmak: köleliği aşmak, özgür eşit yaşam çizgisine iradeli iddialı bir biçimde katılmayı ifade etmiyor. Hareketin bütünü özgür yaşam çizgisinin, kadın özgürlüğü temelinde tam bir toplumsal eşitlik mekanik bir biçimde değil insan toplum gerçeğini, gören bu gerçekliğe bağlı bir katılmayı içeren bir özgürlük, eşitlik çizgisini öngörüyor ve esas alıyor. Bu bakımdan kadın hakları kavramı dar bir kavramdır. Kadının bir cins olarak kendi özgür ve iradeli bir cins kılma temelinde toplum yaşamına kendi rengiyle eşit ve etkili katılımının sağlandığı, cinsiyetçiliğin ortadan kalktığı eşit bir yaşama özgür yaşam düzeyi denilebilinir. Bu bakımdan yapılan çeşitli özgürlük tanımlamaları dar geliyor. Örneğin 20. yy’ın kadın hakları, kadın özgürlük mücadeleleri tanımlamaları ve kavramları dar kalan tanım ve kavramlar oluyor. PKK’nin özgür eşit yaşam çizgisi, felsefesi, ideolojisi bunları çok aşan bir durumu ifade ediyor. PKK gerçeğinde bunları görmek oldukça önemlidir. Bu anlamda bir kavrayışa, özümseyişe önder Apo’nun yeni paradigmasının bilincine ulaşmamızın zorunluluğu var.
DURAN KALKAN (HEVAL ABBAS)
YORUM GÖNDER