ÜÇÜNCÜ ÖNDERLİKSEL DOĞUŞ
Üçüncü Önderliksel Doğuş, Önderlik şahsında yok edilmek istenen Kürtlük ve insanlık değerlerinin yeniden görkemli doğuşudur. Önder Apo, Uluslararası Komploya karşı mücadelede gerçekleştirdiği paradigma değişimini Üçüncü Önderliksel Doğuş olarak değerlendirmiştir. Üçüncü Önderliksel Doğuş, Önderlik şahsında yok edilmek istenen Kürtlük ve insanlık değerlerinin yeniden doğuşu oluyor. Demokratik Sosyalizmin, dolayısıyla Demokratik Ulus ve Demokratik Konfederalizm temelinde Demokratik Uygarlığın yeniden tarih sahnesine çıkışını, canlanışını ifade ediyor. Önder Apo, paradigma değişiminin esasını ‘Kurtuluşu ve özgürlüğü iktidar ve devlette gören tüm anlayışlardan, bunun dayandığı uygarlık sisteminden ve güncel siyaset yapma tarzından kopuş’ olarak değerlendiriyor. Bunun için de Savunmalarıyla tarihte özgürlük için mücadele eden tüm ezilen insanlık adına özeleştiri yapmış olduğunu ifade ediyor. Dikkat edilirse paradigma değişimi öyle soyut ve salt teorik doğruların ifadesiyle gerçekleşmiyor. Kırk yıllık amansız yaşam ve mücadele gerçekliğiyle ulaşılan sonuçların, Uluslararası Komploya ve İmralı tecrit ve işkence sistemine karşı büyük bir direniş ve mücadele içinde, ezilen tüm insanlığın sorumluluğunun da yüklenilmesiyle hakikate kavuşturulması anlamına geliyor. Beş bin yıldır insanlığın en temel durumunu, demokratik uygarlık güçleriyle devlet uygarlığı arasındaki mücadele olarak değerlendiren Önderlik, Önderlik ve Kürdistan gerçekliğinden yola çıkarak tüm insanlık tarihinin mükemmelce çözümlenip, bu tarihsel gerçekliğe göre mücadele etmenin, başarmanın ve özgür yaşamı inşa etmenin zihniyetini, siyasetini, örgüt ve eylemini başta kadınlar ve Kürdistan halkı olmak üzere Ortadoğu halklarına ve tüm ezilen insanlığa armağan ediyor. Bu yönüyle Uluslararası Komplo ve İmralı işkence ve tecrit sistemi ile buna karşı yirmi iki yıldır yürütülen direniş, beş bin yıllık iki çizgi mücadelesinin en çarpıcı ve en yoğunlaşmış sürecini ifade ediyor. Önder Apo bu durumu, “Küresel kapitalist modernite güçlerinin benden bu denli rahatsız olmalarının nedeni, ağzımdan çıkan Marksizm, sosyalizm değerlendirmeleri değildir; yaşam biçimimdir. Yaşamımla temsil ettiğim kültür ve değerleri tehlikeli buluyorlar. Kendi kültür ve yaşam tarzlarına çok güveniyorlar. Kimsenin kolay kolay bunun dışına çıkamayacağını düşünüyorlar.” tarzında kapsamlıca çözümlemiştir. Uluslararası Komployla tasfiye edilmek istenen bu kültürel değerler ve özgür yaşam çizgisi, paradigma değişimiyle Kürdistan ve Ortadoğu toplumsal kültürünün canlanışı ve özgür yaşam yürüyüşüne dönüşerek komployu ve komplocu zihniyeti parçalamıştır. Dünya kapitalist modernite sisteminin Uluslararası Komployu ve Kürt soykırımını sürdürmede öne çıkan iki tarz siyasetleri temel zihniyetlerini oluşturuyor. Önderlik ile PKK, PKK ile Kürdistan halkı, Ortadoğu ve insanlık arasındaki diyalektik ilişkiyi parçalamak; bununla birlikte PKK’yi ‘terörist’, Önderliği de ‘terörist başı’ olarak çarpıtmaya çalışmak. Birey olarak insanı tarihsel toplumsal gerçekliğinden koparıp devletin vatandaşı yapmak, liberal zihniyetin en temel ve en öncelikli çabası olmuştur. Toplumsal gerçekliği parçalamadan insanı ve toplumu köleleştirip sömürgeleştirmek mümkün değildir. Nasıl ki Batı biliminin en temel yoğunlaşması atomu parçalamak ise, ideoloji ve siyaseti de toplumsal gerçekliği parçalamaya yöneliktir. Buna karşı direnenleri, toplumsal değerlerini ve kültürünü savunanları terörist ilan edip halklara, kültürlere karşı katliam uygulamak bu zihniyetin en temel siyaseti olarak, en sinsi ve en kirli tarzda Kürdistan ve Ortadoğu’da uygulamaya konulmuştur. Bu durum günümüzde de Kürt soykırımını ve komployu yürütmede bu güçlerin başvurdukları en temel yöntem oluyor. Başûr’la Bakur’u, Rojava’yla Bakur’u, Rojhilat’la Başûr’u birbirinden ayrı değerlendirmek, Kürdistan’ı dörde parçalayıp inkar ve imha siyaseti yürüten küresel sistemin aleti olmak anlamına geliyor. Önder Apo, kapitalist modernite sisteminin iki yüz yıllık Kürdistan ve Ortadoğu zihniyet ve siyasetini, yine buna bağlı geliştirilen Uluslararası Komployu tam da bu noktadan yenilgiye uğratarak tüm suçlarını açığa çıkarmış, yargılamış ve insanlık vicdanında mahkum ederek yenilgiye uğratmıştır. Çarpıtılarak imha edilmek istenen Apo kimliği şahsında, Önder Apo ile PKK ve Kürdistan halkı, Kürdistan halkı ile Ortadoğu ve evrensel insanlıkla ilişki tarihsel gerçekliğine uygun olarak mükemmel oluşturulup temsiliyete kavuşturulmuş, bu sayede komplo yenilgiye uğratıldığı gibi, PKK’yi de yenilmez kılmış, Kürdistan devriminin Ortadoğu ve insanlık devrimi olarak gelişmesinin temelini oluşturmuştur. Dikkat edilirse, Kürdistan gerçekliğinde doğru ve yeterli düzeyde birey ve bağlı olduğu toplumsal gerçekliğin, kültürel değerlerin ve özgür yaşamın tanımı, bilinci, temsili, komplocu zihniyet ve siyasete karşı mücadeleyle oluşuyor. Düşman gerçekliğini görmeden ve ona karşı büyük mücadele yürütmeden doğru insan, toplum ve özgür yaşam bilincine, tarzına ulaşmak mümkün olmuyor. Bu nedenle Önder Apo, ‘ben kimim’ sorusunun cevabını ararken karşısına çıkan maskeli uygarlık tanrılarını, ‘sen kimsin’ diye sorgulama, irade ve cesaretini göstererek Kürtlüğün tarihsel anlamını açığa çıkarmıştır. Bu tarz yaklaşım Önderliksel çıkış ve PKK’nin şekillenmesinde de en belirleyici özelliktir. 1970’lerde ‘Kürdistan Sömürgedir’ belirlemesi, Önder Apo ve PKK’yi diğer ilkel milliyetçi, reformist örgütlerden farklı kılan temel husustur. Kürdistan Sömürgedir demek, hem kendi varoluş gerçekliğini, tarihsel-toplumsal durumunu hem de bu varoluşu yok sayıp soykırım uygulayan düşman gerçekliğini diyalektik bütünlük içinde kavramak, ifadeye kavuşturmak anlamına geliyor. Tarihsel-toplumsal gerçekliği bu bütünlük içinde anlamak, büyük bir bilinç olduğu kadar, her türlü bedel ödemeyi göze alacak irade ve cesareti de ifade ediyor. Bu nedenle Önder Apo, PKK’nin çıkışını, ‘Ruhun ve bilincin ayaklanışı’ olarak ifade etmiştir. PKK ile Kürt toplumsallaşmasını yeniden varetmek ve özgür yaşamını yaratmak Önder Apo’nun en temel mücadelesi oluyor. Önderliksel mücadele ile PKK’nin gelişimi ve özgür Kürt toplumsallaşmasının, yaşamının açığa çıkması ayrılamaz ve parçalanamaz bir bütünü oluşturuyor. Bu bütünlüğü oluşturmada PKK’nin bir kadın partisi olarak şekillenmesi ve gençlik öncülüğü en temel belirleyici özelliklerin başında geliyor. Kadın ve gençlik öncülüğü, soykırımcı, sömürgeci, faşist zihniyet ve siyasete karşı mücadele kadar, bununla iç içe ve daha öncelikli olarak erkek egemenlikçi iktidar ve devletçi anlayışa karşı mücadeleyi de ifade ediyor. Önderlik bu nedenle, ‘PKK’nin çıkışından günümüze kadar Parti içinde yürüyen en temel ve en büyük mücadelenin, ulus devlet çizgisi ile demokratik ulus çizgisi arasındaki mücadele olduğunu’ belirtiyor. Kırk yıllık bu amansız mücadele ile Önderlik ve PKK gerçekliğine, mücadelesine, tarihine ters olan ulus devlet anlayışından, dayandığı uygarlık sisteminden ve güncel siyaset tarzından komploya karşı mücadele ile tümden kopuş sağlanarak Demokratik, Ekolojik, Kadın Özgürlükçü Toplum Paradigması temelinde 3. Doğuş gerçekleştiriliyor. Güneşimizi Karartamazsınız direnişçiliğinin tarzını yenilmez kılan, Önder Apo ile birlikte bu doğuşu en erkenden hissetme ve en yoğun yaşama bilinci ile bunu boğmak isteyen, imha etmek isteyen güçlere karşı büyük bir intikam duygusuyla mücadele, irade ve cesaretinin Apocu militan tarzında gösterilmiş olmasıdır. Bu durum Önderlikle şehitler diyalektiğinin, PKK’nin bir Önderlik ve Şehitler Partisi olma gerçekliğinin ifadesi olduğu gibi, özümseme ve temsil etme konusunda yaşadığımız yanılgılı ve yetersizlikleri aşmak için de esas almamız gereken en temel değerimiz olmaktadır. Bu nedenle Güneşimizi Karartamazsınız Direnişçiliği temelinde komploya karşı direnerek onu yenmenin temel PKK tarzı oluşu, Önder Apo’yu ve paradigma değişimini anlamanın, zihniyet devrimini gerçekleştirmenin ve dolayısıyla Önder Apo ve şehitler gerçekliğinde PKK’ye doğru temelde katılmanın tarzı olmasından dolayıdır. Önderliği doğru anlama ve katılmanın ancak komployla mücadele içinde gerçekleşebileceğinin çizgisidir. Bu büyük direnişe rağmen Uluslararası Komployu tümden yenilgiye uğratıp Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü sağlayamamış olmamız kadrosal olarak bu tarz katılım ve mücadelede yaşadığımız yetersizliklerden dolayıdır. Hareketimizin başlattığı ‘Tecride, İşgale, Faşizme Son! Özgürlüğü Sağlama Zamanı!’ Hamlesinin başarısı için bu yetersizliklerimizi aşarak Önderliğe ve halkımıza karşı borcumuzu ödemeye çalışmak en temel görev ve sorumluluğumuz olmaktadır. CEMAL AMED
|
YORUM GÖNDER