PKK'NİN KURULUŞUNUN ANISINA (3.BÖLÜM)
İhanetin Göğsüne Hançer Gibi Saplandı Kürdistan tarihi ihaneti bol olarak bilinen bir tarihtir. Hiç şüphe yoktur ki bugüne kadar yaşamasını bilebilmiş ise kahramanlıkları da bol olan bir tarihtir. Özcesi Kürdistan tarihi denildiğinde ilk akla gelen; bu iki karakterdir. Kürdistan tarihinde ihanet edenin, düşmanlarıyla işbirliğine girenin, kendi halkını tutsaklığa götürenin, işgalcilerin yanında yer alarak ülkeyi işgale peşkeş çektirenin, devşirilenin, mangurt olanın, kendisini inkâr edenin ve inkarcılığı geliştirenin neredeyse hesabı hiç sorulmamıştır, sorulamamıştır. Nedeni ise Kürdistan tarihinde ihanetin, işbirlikçiliğinin neredeyse her zaman galebe çaldığı gerçekliğidir. Öyle ki Kürdistan’da ihanet öyle egemenleri tarafından kanıksanmıştır ki artık ihanet eden, hainlik eden, işbirlikçilik eden dahi bunu farkında bile olmaz. Çünkü öyle ihanete genleri yatmış ki olup biteni adeta “normal” görür. Nedeni ise dediğimiz gibi ihanetin ve işbirlikçiliğin hesabının sorulamamasıdır. Kürtlerin tarihinde bilinen Enkidu’nun kendi aşiretine karşı ihanetinin hesabı sorulmamıştır ve sonuç; işbirlikçiliğin galebe çalmasıdır. Kürtlerin tarihinde bir Mittani prensi olan Matizawa kendi kavmine karşı Hititlerin yanına geçerek saldırarak sonradan görüleceği gibi Mittanilerin dağılmasına yol açmasının da hesabı sorulmamıştır. Medlerde o meşhur olan Harpagos’un ihanetinin de hesabı sorulmadığı için M.Ö. 520’lerde Kürtler Magamoni’ye uğrayarak bir daha bellerini düzeltmemişlerdir. Nitekim bunun sonucudur ki Kürdistan’da Arap egemenliği geliştiğinde Kürt egemenlerinin birden Arap kesilmeleri, şecerelerini Araplara kadar götürmeleri, isimlerini Araplastırmaları, Arapça konusmaları, giyim kuşamlarını Arap usulüne uygun hale getirmeleri yaşanmıştır. Özünde tümden bir kopma, inkarcılık, kendinden kaçış yaşanan sonuç olmuştur. Ancak bu kadar inkâra da dur diyen olmamıştır. Hesabını dağların kuytuluk köşelerinde sormak isteyenler olsa da başarı elde etmemişlerdir, sonları hep hüsran olmuştur. İhanet öyle bir virüstür ki sahibine bulaştığında sahibi çok büyük bir iş yapmış gibi havalara girer. 16. yy.’a geldiğimizde İdris_i Bitlisi -ne kadar farkındadır- o da bilinmez ama tüm Kürtleri Osmanlı’ya peşkeş çekmenin de ötesinde adeta Osmanlı padişahlarına döktüğü methiyeler halen bugün bile işbirlikçiliğin derinliğini köklü yansıtır. Ve tabii ki 18. yy. da Ingilizlerin eliyle Ortadoğu’ya taşırılan Nakşîcilik ile Kürdistan adeta paramparça edilecektir. Nakşîcilik, Mirliklerin parçalanmasından sonra olulturulan sahte ağalık sistemi ayrıca Kürdistan tarihine saplanan bir hançer olmuştur. Bunun da hesabını soran olmamıştır. Bırakalım hesabını; isyanların bastırılması ardından isyanı yapanların çocukları, kardeşleri, akrabaları ve yeni yetme Nakşî şeyhleri, yetiştirme ağalar derken ne kadar güdümlü tipleme varsa hepsi Babı âli okullarında özel yetiştirilerek geleceğin ihanet ve isbirlikçiliğin bekçileri olarak Kürdistan toplumuna dayatılacaklardır. Ve nitekim beyinleri fethedilen bu Mangurtlar Ermeni halkını Osmanlılar adına katlederken sıranın kendilerine geleceğini dahi görememişlerdir. Sonraları Süryani halkımızı da vuracaklardır ancak sıra onlara -yani Kürtlere- geldiğinde dünya da seslerini duyacaklar olmayacaktır. Ne ekersen onu biçersin misali… İhanet ve işbirlikçilik yine aklanmıştır. Ve kırmızı katliamdan sonra beyaz katliamin yarattığı yeni yetme kendine yabancılaştırılmış, düşmanlaştırılmış kılıç artıkları, Mangurtlar… Bu Mangurtlastırmayı biz yeniden yeniden göreceğiz. Dersim katliamı ardından yatılı okullarda, beyin yıkama makineleri olan kışlalarda, cüceleştiren Kemalist okullarda ve… yeniden yeniden göreceğiz. Kürdistan özgürlük mücadelesi geliştiğinde belirli ailelerin şişirilerek pazara sürülmeleri hep bu belleksizleştirilen, Mangurtlaştırılan ailelerin evlatlarıdır. Yine dönemine denk suni olarak yetiştirilen ağacıklarıdır. Yetiştirmelerdir, tohumluklardır, bir topluma zoraki dayatmalardır. Bunun da hesabı sorulmamıştır, sorulamamıştır. PKK iste bu hesap sormamaya son vermenin adıdır. İhanete, işbirlikçiliğe, hainliğe inen darbedir. Haki Karer yoldaş “pırıl pırıl bir 18 Mayıs günü al kanlara boyandı”'ğında mücadele durmamıştır. Tersine önce Haki yoldaşın katilleri bulunarak hesabı sorulmuştur, peşinden ise Haki yoldaşın anısına -madem düşmanları bu kadar yok etmek istiyor- inadına mücadeleyi daha yükseltmek gerekiyor. Bunun adı da partileşmektir; yani PKK’yi kurmaktır. Dahası; PKK, şairin söylediği o “İhanetin Göğsüne Hançer Gibi Saplandı” cümlesi, tarihi bir tespittir. Yapılması gereken bundan sonra deşifre olmuş olan ihanete, işbirlikçiliğe ve hainliğe karşı sağlam bir yaşam duruşun sergilenmesidir. Ve bu duruşun adı işte PKK’dir; PKK’li olmaktır. Devam edecek… ŞEHİT KASIM ENGİN |
YORUM GÖNDER