NEWROZLAŞAN HALKIN ÖYKÜSÜ-1.BÖLÜM
Newrozlu günleri yaşıyoruz. Biliniyor Newroz yeni gün anlamına geliyor. Yeni bir günün ve yeni bir doğuşun günü.
Newroz efsanesini burada açmayacağız. Ve Newroz’un kimler tarafından kutlandığını da dile getirmeyeceğiz. Bunlar çok yazılmıştır, çok çizilmiştir. Belki yeniden yeniden yazmanın ve araştırmanın gereği de vardır. Ancak biz şuna inanıyoruz; Newroz maddi bir gerçeklik haline gelmiştir yani cisimleşmiştir. Önemli olan bu cisimleşmeyi anlatabilmek, kavratabilmek. Gelişim öyküsünü dillendirebilmek.
Biz hep şuna inandık; söylenenlere değil yapılanlara, yaşama geçirilmiş olana bakmak önemlidir. İnsan dili kemiksizdir. Erken yamulabilir. Erken biçim değiştirebilir. Erken renk alabilir. Ve erken kendi çıkarı için dönebilir. Sözün çok erken kirletileceğini her gün görerek yaşıyoruz. Zulüm ve şer cephesi kendilerine barışın ve demokrasinin temsilcileri olduklarının sıfatını takarak barışın ödüllerini de alabiliyorlar. Birkaç gün önce Kral Faysal adına düzenlenmiş sözde Ortadoğu Nobel ödülünü Erdoğan’a verdiler. Anti demokrat olan biri adına demokrasi ödülü, bir çocuk ve insan katiline verilecek. Tuhaf. Yine Nobel barış ödülü biliniyor Obama’ya verildi. Obama ise dünyanın en kan emici bir devlet sisteminin tepesinde yer alan ismin kendisi. Ve her gün onlarca Ortadoğulu ve Afganistanlının öldürülmesinin de sorumlusu.
İşte dilin bu karakterinden dolayı sözlerden ziyade eylemlere bakmak gerekir diyoruz. Yaşanana ve yaşama bakmak gerekir diyoruz. Ve bunu yaparken kesinlikle birilerini incitmek için yapmayacağız. Başka bir deyimle söyleyecek olursak; üzümü yemeğe çalışacağız, bekçiyi dövmeye değil.
Tarih; olup biteni olduğu gibi dile getirmekmiş. Bağımsız ama tarafsız değil. Bağımsız olarak ele alacağız ama tarihe taraf olduğumuz taraflığımızı unutmadan yazacağız. Ne de olsa biz ezilenlerin, horlananların, dışlanmışların, sömürüye tabi tutulmuşların, dilleri yasaklanmışların, yüzleri zoraki örtülenlerin, perdelenenlerin ve baldırı çıplakların, bir lokma ekmeğe muhtaç bırakılanların yanında yer alanlar olarak tarihe bakıyoruz. Böyle olunca onların gözüyle tarihe, olup bitene bakacağız.
Medler bugün Kürdistan’ın Kuzeydoğu alanları diyebileceğimiz Medya bölgesinde Asurlulara komşu olarak yaşamaktaydılar. Asurlar, Ortadoğu’nun her yerine kan kusturdukları gibi bu topraklara da bunu denemekten geri durmamışlardır. Özelde de Medya alanında bulunan madenleri (demir v.b) de eklenince saldırılarının sürekli olması anlaşılırdır. Ancak Mag ve Zerdüşti kaynağından beslenen Medler giderek -arazilerinin de avantajını kullanarak- komşu halklarla ittifaklaşarak güç kazanırlar. Onlarca yıl savaşlar sürer. İlk büyük savaşları M.Ö. 625 yılında verilecektir. Ancak Ninova düşürülemeyecektir. Keyakserli Medlerle, II. Nabukadnezarlı Babiller geri çekileceklerdir. Bu ittifaklarını pekiştirmek için Keyakser kızını Babil kralına gelin gönderecektir. Bu ittifak sonucu M.Ö. 612 yılında Asur imparatorluğu Ninova’nın yıkılışı ile tarihe karışır. Kimi araştırmacı, tarihçi, arkeolog bu günün Newroz’a denk geldiğini söyler. Yani bir nevi Newroz’un taçlandırıldığı bir gün. Yine Ninova’yı-Ortadoğu halklarına önderlik yaparak-yıkana Keyakser ya da Kawa derler. Bu ne kadar doğrudur bilinmez ama bilinen şudur ki; Ortadoğu halkları korkunç bir zulüm cenderesinden kurtulmuşlardır.
Eğer bugün Newroz’u Ortadoğu’nun neredeyse tümü kutluyorsa bu gerçeklikle bağlantılı olduğunu düşünmek yanlış olmaz. Tarih Med önderlikli bir direnişle korkunç Asur zulmünün son bulduğunu yazar. Ve bu sonucu yaratanın, zulme karşı ortak direniş ruhu, birlik, ortaklaşan bir Konfederasyon olduğu açıktır.
Evet, Asur zulmü son bulacaktır. Ve belki de Ortadoğu tarihinin en uzun süreli savaşsız dönemidir. M. Ö. 612 yılında M. Ö. 550 yılına kadar. Kürtlerin ve Ortadoğu halklarının zihin taşlarında ortaklaştıklarında sadece Kürtlerin kaderini değiştirmeleri değil tüm Ortadoğu halklarının kaderlerini etkileyebilecekleri de görüyoruz. Med konfederasyonlaşması tüm Ortadoğulu halklar için hayırlı bir birleşme olmuştur. Nitekim hem kendi aralarındaki konfederasyonlaşma hem de bölge zulmüne karşı rahatsız olan dönemin güçleriyle içine girilen ittifaklar Ortadoğu’da Pax Ortadoğu’nun yaşanmasına götürmüştür. Yani Med hareketi beraberinde Ortadoğu’nun birliğini, beraberliğini, kardeşliğini ve de özgürleşmesini getirmiştir.
Özcesi; Ortadoğu’da halklar bir araya geldiklerinde harikalar yaratacaklarını tarihi bize söylüyor. Ortaklaştıklarında kimsenin ortaya çıkacak olan huzuru kimsenin bozamayacağını da tarih bize söylüyor. Önemli olan tarihin bu yaşanmış olan tecrübesinden ders çıkarmayı bilmektir. Bir halkın Newrozlaşmasını görmektir.
Not: Bir parantez: Denilir ki; II. Nabudkezar’a gelin giden Kürt prensesi Amyitis Medya’nın zengin toprak, bol sulu, yeşilimsi hayvan dolu tabiatına hasrettir. Her gün Medya toprakları için ağıtlar yakar. II. Nabudkezar bu ağıtları durdurmak için en usta mühendislerini çağırarak “buraya öyle bir yer yapacaksınız ki; Medya prensesi Amyitis bir daha ülkesini özlemesin” diyecektir. Mühendislerin yaptıkları, ya da yarattıkları Babil Asma Bahçeleridir. Halen bugün dahi o kadar yükseklere taşırılan toprağın nasıl taşındığı tartışılır durur.
MAZLUM RAHŞAN
Devam edecek…
YORUM GÖNDER