ÖNDERLİK GERÇEĞİ-15.BÖLÜM
15 Şubat komplosuna kadar, İmralı sürecine gelinceye kadar esasta etkili olan bakış açısı kesinlikle modernitenin bakış açısıdır. Olaylara, olgulara, evrene izahat getirmede, onu tanımlamada, doğruyu yakalamada esas olan şey budur. Fakat Önderlik bununla da zaman zaman çelişkiye düşüyor tabi. Örnek verilebilir. Kişiliğin temel özelliği bir: mutlaka doğruyu yakalamaktır. Başlangıçta reel sosyalizme gerçekten inanıyorsunuz. PKK’nin değerlendirmeleri var. Yani biz birazda Sovyetler Birliğinin o dönemde söylediklerini onaylar cinsten değerlendirmeler yapabiliyorduk. Sosyalizmde geriye dönüş mümkün değil. Sovyetler Birliği sosyalizmi kurmuşlardır. Sosyalizm belirli bir aşamaya gelmiştir. Bundan öte tekrar geri dönüş, oradan kapitalizme eklemlenme olanaksızdır. O anlamda sosyalizmin zaferi kesinlik kazanmıştır. İkinci dünya savaşı sırasında sosyalizmin zaferinin kesinlik kazandığını söylüyorduk. Bu bir inanış biçimidir. Çok fazla derin ve ideolojik bir temeli yok. Bu açıdan da biraz da ezbere dayanır. Bir bakış açısıdır.
Aslında modernitenin bakış açısının, reel sosyalizmdeki gibi bir yansıması ortaya çıkıyor. Ama sizin sosyalizm dediğiniz şeyin özünde kapitalizm bir versiyonu olduğu, onu çok fazla aşmadığı en azından yaşam tarzında onun dışına çıkmadığı, özünün ise tekelci devlet kapitalizmi olduğu çok sonra da veya aradan yetmiş yıl geçtikten sonra kendini ortaya koydu. Bu önceden de fark edilebilirdi. Önderlik tabiî ki bunu önceden fark etti. 3. Kongre konuşmalarına bakın arkadaşlar. Bir de 3. Kongre öncesinde Önderliğin yaptığı genel siyasal değerlendirmelere bakın. Önderlik genel durum değerlendirmesi yaparken ve dünyayı değerlendirirken sistemi ikiye ayırıyor. Bir, dünyada iki sistemin varlığına bağlı olarak, dünya durumunu iki sistemin gerçekliğinin değerlendirmesiyle anlıyor. Emperyalist, kapitalist sistemin durumu, sosyalist sistemin durumu ama 3. Kongrede insanlığı durumu, artı iki sistem gerçekliğiyle dünyanın durumunu izah etmek mümkün değil. Doğru olan insanlığın durumunu ele almak ve bu durumlar karşısında insanlığın durumu nedir? Bu yepyeni bir bakış açısıdır. O döneme kadar kimsenin çok fazla itibar etmediği veya gündemde olmayan bir yaklaşım tarzıdır. Önderlikte böylesi ciddi değişimler var. Önderlikte kendine özgü olan yani sadece ve sadece Önderliğe özgü olan bu alanda reel sosyalizme biçimsel perspektifler arz eden ama özünde kesinlikle farklı olan yaklaşımlar var. Zaten böyle olmazsa şu ortaya çıkmaz. Geriye dönüp baktığınızda kendi pratiğinizi incelediğiniz zaman pratiğinizin peygamberlik gerçeğine daha yakın olduğunu söyleyemezsiniz.
Halbuki Önderlik şunu söyledi: “20. yüzyılın hatırına yaptığımız bazı şeyler var, ama onun ruhundan uzaklık söz konusudur.” Bazı şeyler adeta yüzyılın hatırına yapılıyor, ama özde onla bir buluşma söz konusu değildir. Önderlikte özgünlükler var. Bir: Hangi konularda bir sosyalizm anlayışı var? İki, Kahramanlık konusunda zira o konuda yaptığı değerlendirmeler var. Üç, Kadın gerçeği konusunda değerlendirmeleri ve kişilik çözümlemeleriyle açtığı yeni yol konusunda kesinlikle geleneksel sosyalizmin, bilimsel sosyalizmin şeyinden ayrılıyor ve bunlar Öndeliğin özgünlüklerini yerine getiriyor. Önderliğin bir duruşu kesinlikle var. Bu arayışın devam etmesi anlamına geliyor. Arayış bildiğiniz gibi değildir. Bir şeyin doğruluğuna inanırsınız, doğruyu yakaladığınıza inanırsınız ama belli bir aşamadan sonra gerçek olduğunuza inandığınız olgunun ya da doğru olduğunu sandığınız bir olgunun gerçekte yanlışı temsil ettiğini fark ederken bu sizde büyük gerilimlere yol açabilir. Bu gerilim arayışının devam etmesi anlamına gelir. Bu şöyle bir özellikte arz eder. Siz kendinizi kandıran bir kişilik değilsiniz. Önderliğin en temel özelliği nedir? Aldanan ve aldatan bir insan olmamasıdır. Önderlik her zaman şunu söyler: “Ben aldanmadım ve aldatmadım.” Yani gerçek budur deyip kendinizi aldata bilirsiniz. Ama Önderlik de bu yoktur. Şu var. Mutlaka doğruyu bulacak. Doğru olmadan yaşamaz, mutlaka doğruyu bulacak. Yüzeysel doğrularla da ben tatmin olacak bir kişi değilim. O zaman kesin doğru mutlaka yakalamam gerekiyor. Belki yüzeysel doğrular var, belki kısmı, geçici bir arada olabilirim ama o yerini yeni bir arayışa terk etmek zorundadır. Onunla uzun süre bir arada olma, birlikte yaşayabilmem mümkün değildir. Önderlikte esas özgünlük noktası buradadır.
Mesela T.C sisteminin içine de giriyor. T.C sistemi özü itibarı ile genel egemen ve kapitalist sistemin bir parçasıdır. O sistemin içinde de arayışları var. Bakar, görünürde o sistemin insanı olduğunu iddia edebilir. Hatta arkadaşlar sistemin en iyisidir, görünürde. Öğrenci ise en iyi öğrencidir; toplumda saygın bir kişilikse, en çok saygı gören kişiliktir. Her yerde gözdedir. Aslında sistem temsillerinin nezdinde onların gözdesi durumundadır. Örneğin köy imamının gözdesidir, ilkokul öğretmenin gözdesidir, ortaokulda yine öyledir, Tapu Kadastro Meslek Lisesinde yine öğretmenlerinin gözdesidir, üniversite de yine öyledir. Bu konuda bir örnek daha verilebilir. Önderlikte tarz meselesi ve en iyisi olma şeyi.
Tabi Önderlik 1971’de Siyasal Bigiler Fakültesine girdi, ben de aynı yıl Siyasal Bilgiler Fakültesine girdim. Aynı dönemdi, fakat Önderlik ben den bir dönem önce kayıt yaptırmıştı. O zaman puanlar düşünce ikinci devre kayıtları başlıyordu ve öyle kaydımı İstanbul Hukuk Fakültesine aldırttım. Önderlik nisan başında tutuklandı, tabi bütün bir eğitim dönemi boyunca içeride kaldı. Dışarı çıktığında eğitim çoktan bitmişti ve sonbahar sınavları vardı. İki sınav vardı bizde. Bir yaz sınavları var, okullar bitince kaldığınız dersleri bu sefer sonbaharda veriyorsunuz, ikinci sınav başlıyor. Bir de önemli olan şey şu: Not ortalamanızın mutlaka yedi olması lazım. Yedinin altında oldu mu sınıfta kalıyorsunuz. Not ortalamasının yedi olması gerekiyor. Birinden dokuz, birinden beş alırsanız geçebilirsiniz. On dört toplam ortalama yedi ediyor ve sınıfı geçiyorsunuz. Bir zayıfınız varsa, ortalama yedinin üzerinde olursa yine sınıfı geçiyorsunuz, yani öyle bir özellik var. Bizim kendimize göre bir devrimcilik anlayışımız vardı, ben daha Önderliği tanımıyordum. Ben yazın bir, iki dersin sınava girdim, bazıları iyi geçti.
Sevdiğim dersler vardı Anayasa Hukuku gibi Muhammet Aksoy geliyordu, en yüksek notu alıyordum. Bazılarında üç, bazılarında daha az çoğu derste kaldım ve diğerlerine girmedim. Sonbaharda gireceğim, dedim. Sonbahar geldi.Yine baktım ki bir, iki ders kötü gitti ve ben sınavlara girmedim. Önderlik sınavlara bir hafta, on gün kadar kala cezaevinden çıktı. Önderlik o bir hafta içerisinde hazırlandı, tüm dersleri bir defada hepsini verdi. Mamak Askeri Cezaevinde kalıyordu, orada ders çalışmak mümkün değil. Oraya ders kitaplarının girmesi mümkün değil. Önderlik zaten oraya ders kitaplarını da sokmaz. Geldi dışarıda sınava gireceği derslerin kitaplarını okudu sonra sınava girip bütün dersleri verdi. Yedinin çok üzerinde bir ortalamayla sınıfı geçti, ben de sınıfta kaldım. Bir tarz meselesidir. Elbette böyle öğrenci tipi görünürde sistemin en iyisidir. En iyisi olmaya çalışmak, Önderlik en iyi yapana saygı duyuluyor, hatta onun gibi olmak istiyor. Ama özde onunla buluşma olmuyor. Sen görünürde o sistemin içine girmiyorsun, onun en kötüsüsün ama gerçekte sistemi en iyi sen uyguluyorsun.
ALİ HAYDAR KAYTAN (HEVAL FUAT)
YORUM GÖNDER