SAVAŞ ÖRGÜTÜ KADAR, SANAT ÖRGÜTÜNE İHTİYAÇ VARDIR
Oradaki sanat değerlerini sadece halkımız değil, bir çok ulustan halklar da seyrediyor. Onlar orayı seyrederken, o topluluğun şahsında bir halkı, bir Parti öncülüğünü değerlendiriyorlar. Dolayısıyla en ufak bir zaaf, en ufak bir biçim noksanlığı, bütün bir halka mâlolur. Oradaki görkemlilik, güçlülük bir halkın yaşam tutkusunu ifade eder. Geleceğini nasıl çizeceğini, nasıl şekillendireceğini, nasıl yaşam ifade edeceğini ortaya koyar. Dolayısıyla kişiler şahsında bir halkı mahkûm etmemeliler. Parti’yi temsil etmek zorundadırlar. Onlara bakan Parti’ye, savaşçılara hüküm biçer. Bir halkın en iyi göstergesi, onun sanatçı topluluklarıdır. Dolayısıyla kendi yaşamlarına, bütün hareketlerine çok dikkat edecekler. Hiç olmazsa, özellikle kitleler karşısında oyunlarını, türkülerini sergilerken, en ufak aleyhte bir değerlendirmeye yol açacak tutumlara fırsat vermeyecekler. Bu konuda sonuna kadar titiz, disiplinli olmayı esas alacaklar. Tam bir savaşçının hassasiyetiyle oyun oynayacaklar, türkü söyleyecekler.
Bu iş biraz da savaş gibidir. Orada temsil edilen savaş gerçeğimizdir, acılarımızdır, direnişimizdir. Bütünüyle yaşamımızdır. Devrimci yaşamımızdır. “Ne istiyoruz” sorusuna verilen cevaptır. Görev üstlenenler, elbette ki bunları bilecekler. Elbette bu konuda kendilerinden istenen fedakarlığı göstereceklerdir. Orası da bir fedakarlık alanıdır, bir özveri alanıdır, düşünceyi geliştirme alanıdır, politikayı uygulama alanıdır. Hem de yüz binlerce kişiyi etkiliyor. Bir geceye on bin kişi geliyor. Böylece yüzlerce gece oluyor ve yine bir yığın festivallere katılınıyor. Hepsi de bizi tanıtan veya bizi reklam eden faaliyetlerdir. O halde sonuna kadar disiplin, sonuna kadar politika, politik çizgi altında hareket etme kaçınılmazdır. Politikadan anlamayan, keyfine göre hareket eden kişi çok zarar verir. Kendisini eğitmemişse eğitsin, bunun da kendini yetiştirmeyle bağlantısı vardır. Rast gele kendini ortaya atmama zorunluluğu vardır. Hatta bana göre savaştan bile daha zordur. Savaş kolay yapılır, ama sanat kolay yapılmaz. Eğer bu böyleyse, ona göre bu mesleği seçenler dikkat etmelidir. Sanatın iki türlü ele alınışı vardır.
Birincisi; basitleştirme, basit eğlencelik duruma getirerek kendini tatmin aracı olarak ele almadır. İkincisi ise, mutlaka bizim tercihimiz olması gereken, bir savaş parçası olarak ele alma, savaşın en ince, en hassas şekli olarak ele almadır. En zor savaşım alanını tercih etme olarak anlaşılmalıdır. Buna yüreği yeten, buna biraz düşüncesi yeten talip olmalıdır. Doğru dürüst kafa yetisi yerinde olmayan, yüreği her şeye açık olan kişi, sanatçı olamaz. O halde böylelerini sanat örgütlenmemize almamalıyız. Sanat faaliyetlerimize katmamalıyız. Fakat amatörler da çıkar. Halk sanatçıları vardır, onlar değerlendirir. Ama onların bir yığın hastalığı vardır. Onlara göz kulak olmak gerekir, onları eğitmek gerekir. Kaldı ki halk sanatçılığı birçok etkinin altındadır. Onları düzeltmeniz gerekir. Bunun için eğitim gerekiyor. Eğitmeden önce ortaya çıkarmak zarar verebilir. En az savaşçı eğitimi kadar sanatçı eğitimine ihtiyaç vardır. Savaş örgütü kadar, sanat örgütüne ihtiyaç vardır.
Disipline ihtiyaç vardır. Herkes kendi keyfini konuşturuyor, bu kesinlikle yanlıştır. Bir komuta ilişkisi gibi, biraz da kendileriyle ilişki içerisinde olacaklar. Disiplin olacak, daha şimdiden bu işleri ele almazsak, yarın burası başımıza bela olur. Nitekim gelen bütün raporlarda, “başımızı en çok ağrıtan HÜNERKOM’ dur” deniliyor. Kesinlikle bu tip bir kurum olmaktan çıkmalıdır. Çıkmazsa lağvetmeliyiz. Israrla “Parti dışı yaşam gelişiyor” deniliyorsa, bir gün biz kapatırız. O zaman gücenmeyin, halk da gücenmesin. Bizim Parti politikamızı temsil etmiyorsa, Parti militanlığımızı temsil etmiyorsa kapatırız. Gitsinler, başka yerlerde kendilerini eğlendirsinler. Biz kendimizle kimseyi eğlendirtmeyiz.
Sanat, savaşı besleyecektir. Maddi anlamda olduğu gibi, en çok da manevi anlamda savaşı besleyecektir. Gücü yeten bunu böyle ele alır, buna göre rolünü oynar. Yetmeyen biri, gitsin başka yerlerde eğlensin. Eğlencelik yerler Avrupa’da çoktur. Dolayısıyla kendilerini düzelmeyi bilecekler.
Biliyoruz ki, Parti her tarafta düzeltme hareketini sürdürüyor. Gerillada, halkın içinde, öncüde köklü bir düzeltme hareketi vardır. Aynı şey sanat cephesi içinde de geçerlidir. Orada da köklü bir düzeltme, kendini militanlaştırma sağlanmalıdır. Bunun için gerekirse eğitme, yeniden örgütleme ve uyarlanma zorundadır. Bu zor da değildir. Devrimcilik bir yerde kendine hakim olmadır. Devrimci yaşamı egemen kılma savaşıdır. Neyi göstermeyecekler, ne dertleri var? Madem yürekleri vatana bağlı, halka bağlı, onun emrettiği şeyi yapacaklar. Savaşçı silahıyla yapıyor, o da sazıyla ve sözüyle yapsın. Bu fedakarlığı göstermezsek, hangi devrimci sanattan bahsedebiliriz? Sanata bu devrimci fedakarlığı göstermezse, hangi güçlü devrimci sanat eserini ortaya çıkarabilir? Kimse kendini aldatmasın. Sanat etkinliklerine geleneksel ve fazla militan olmayan biçimdeki yaklaşımlar doğru değildir. Bu temelde sanatı ele alış, eninde sonunda sizi zayıf düşürür ve bir yerde oportünizme götürür. Ayrıca da devrimci savaştan kopuk sanatçılar grubu gibi bir grubumuz olamaz, olmamalıdır. Böyle yaparsak, sanatçıya da kötülük etmiş oluruz. Gerekirse elinde silah savaşma yiğitliğini göstermelidir, gerekirse boş biri olmadığını kanıtlamalıdır. Yüreği her zaman savaşa açık, gerektiğinde savaşacak yüreğe sahip sanatçı iyi eser verir. Ama korkak, kaçkın, savaşmamak için her türlü bahaneyi arayan kişiden kötü sanatçı çıkar. Onun sanat ürünlerine fazla değer biçmemelisiniz. Çünkü o yürekte devrimcilik yoktur. Yüreği devrimci olmayan, beyninde devrimciliği yaşamayan hangi değeri üretebilir? Biz ona ne kadar güvenebiliriz?
Sanatın gereklerine inanıyoruz. Devrimci Ulusal Kurtuluş Savaşımımızda sanatın güçlü bir işleve sahip olduğuna inanıyoruz. Özellikle Kürt halkının ulusal değerlerinin biraz da folklarda yaşadığını bilerek, bu alanın daha özgün bir rol oynaması gerektiğine kâiniyiz. Fakat bu kesinlikle amatör, eski ve hatta çoğu saptırılmış biçimlerle bu konuya girmemizi değil, tam tersine, bu alanın da tam bir savaşım alanı olduğunu bilerek, eğitim, örgütlenmesi ve yönetimiyle bir savaş cephesi biçiminde değerlendirerek yönetilmesi gerektiğini göz önüne getirmeliyiz. Ama özgünlüğünün de olduğunu biliyoruz. Kaba slogancılıkla sanatın icra edilemeyeceğini, bunun da derinliğinin olduğu bilinmelidir.
Sanat, en ince savaş şeklidir.
Hatta bana göre en iyi sanatkarlar, en iyi savaşanlardır. Sanatçının inceliği çok güçlü bir savaşçılığa yol açabilir ve açmalıdır da. Yürekli insanlar iyi savaşır. Eğer bu doğruysa, o halde savaşçıdan beklediğimiz bellidir. Kürdistan halkı kaba sabadır. Doğru dürüst konuşmasını ve duymasını bilmiyor, o halde sanatın yerine getireceği işlev ağırdır. Yaşamasını öğreneceksiniz. Yaşama tutkun olarak bunu yapacaksınız, ama yaşamın savaşla mümkün olduğunu haykıracak, savaşı ve direnişi yücelteceksiniz. Direnişsiz yaşam olmaz. Direnişsiz yaşamın lanetli bir yaşam olduğunu kanıtladık. Romanlarda, hikayelerde ve şiirlerde bunu işleyin. Türkülerde de bunu işleyin ve bütün alanlara yansıtın. Köleliği yerle bir ederken, özgürlüğü yüceltin. Kötü savaşçılığı, kabayı, çirkini yerle bir ederken; görkemliliği ve güzelliği yüceltin. Sanatçı bunu yapan kişidir. Bunu düşünün.
Bütün devrimlerde militanlar hep yüceltilmiş, çok görkemli kılınmıştır. Nitekim militanlar bu temelde ortaya çıkmıştır. Bu da düşünce istiyor. Görülüyor ki bu da büyük bir köprü, birikimini, uğraşını, eğitimini gerektiriyor. Böyle bazı teknik aletleri düzenleyerek, biraz teknik düzenlemelerle uğraşarak, bu konudaki görevler başarılamaz. Zor bir görevdir, ama bence Parti politikasını esas alan sorumlu arkadaşlarımız, yavaş da olsa kendi gelişmelerine bu temelde yön vermelidirler, varsa eksiklikleri bu temelde düzeltmelidirler. Az da olsa öz olmalı, yavaş da gelişse özlü gelişmelidir. Dediğim gibi, ilerde pes etme durumuna düşmemeliyiz. Halkı da basit bir biçimde eğlendirtmemeliyiz. Halkımızın ucuz eğlenceyle içini boşaltma gibi bir sahteliğe gitmemeliyiz. Her gecemiz bir savaş eylemi olmalı, her festival Kürdistan’daki savaşı bütün çıplaklığıyla yansıtabilmelidir. Dost düşman bizim sanat gösterilerimize bakarak savaşan bir halk olduğumuzu hissedebilmelidir.
Görülüyor ki, bu konuda üzerinde oldukça düşünme ve tartışma istemi ve bu temelde de yoğun bir eğitim, örgütlenme, disiplin, özellikle de bütün yaşamlarına dikkat etme, burayı kesinlikle yoz ilişkilerle şekilsizleştirenler değil, görkemli ilişki ve yoldaşlığın şekillendiği, hatta sanat alanı olduğuna göre sanatkarane bir biçimde, militanca bir kişiliğin şekillendiği alan olarak görmek gerekir. Bu alanda görev alanların bunu sağlama görevleri vardır. Yapamıyorlarsa çekilebilirler. Az yapabiliyorlarsa az, ama öz yapsınlar. “Ele geçireceğim” veya “kendi kendimi yaşatacağım” dediği yerde, Parti’ye karşı savaş açmış olur. Parti’ye kendini dayatmış olur. Kendini dayatan kişi, savaşı göze almalıdır. Bunun artık duygusallıkla izahı da olamaz. Ciddi iştir, Parti işidir. Halk bizden bunu istiyor, o halde yapacaksınız. Madem bu kadar yürekli birisisiniz, bunu başarabilirsiniz. Kaldı ki böyle yapıldığında biz nasıl yaşıyorlar da demeyiz. Sanata gerçekten hakkını verin, bunun adamı olduğunuzu kanıtlayın, varsın bir rahat yaşamı da olsun; bu bizi fazla alakadar etmez. Ama bu alanı sahte bir yaşamla bulanık bir hale getirdi mi, kendi yaşamını sanatın yozluğunda ve sanatla oynama biçiminde ele aldı mı, onun yaşamı yerin dibine batsın. O yaşamı her yerde arasın, ama asla sanat alanında aramasın. Bu sakıncalıdır. Bu temelde olumsuzluklar varsa, hızla gidermeyi bilmeleri gerekiyor.
Çok sayıda kişi katılmak istiyormuş. Katılanlar gerçekten alanı tanıyarak, özellikle görevlerini bilerek katılmalıdırlar. Bu işe öncülük etmek isteyenler, bunun bir siyasi çizgi meselesi olduğunu bilerek çizgiyi oraya oturtmayı bilmelidirler. Bütün davranışlara kadar uygulayan, yansıtmayı ustaca ve özgün olarak sorumlulukla yapılabilineceğini, bu temelde sorumlulukların üstesinden gelinebilineceğini bilmelidirler. Destek istiyorlarsa da bu temelde olmalıdır.
Şimdilik niceliksel bir gelişmesi var, fakat yetmez. Niteliksel gelişmeyi de göstermelidir. Niteliksel gelişme için bencil ve bireyci olmamaları gerekir. Şu alışkanlıkları var; “benden daha büyüğü ve iyisi çıkamaz” diyorlar. Bu yanlıştır! Tam tersine, yeni değerler ortaya çıksın diye tecrübeli olanlar omuz omuza vermeli ve köprü olmalıdır. Çünkü devrimci mücadele her gün yeni değerler üretiyor. Bununla yeni yürekler, yeni sanatkarlar da ortaya çıkarır. Onun için tecrübesiyle köprü olsun, engel olmasın. Çok kişiyi katmaya teşvik etsin. Elden geleni sunsun ve ilerleme imkanı olana sonuna kadar bu imkanı versin. Bu konuda Parti yetkisini kötüye kullanmasın. Bütün bunlar ters teper. O halde niteliksel gelişmesine ağırlık vermesi önemlidir.
Bu işler bir program işidir. Aylarca, hatta yıllarca üzerinde çalışmak gerekir. Kürdistan’da sanat belki de bu örnek temelinde kurumlaşacaktır ve yarın dal budak salacaktır. Temeline kadar özlü olursa, o kadar iyi gelişecektir, ulusal kurtuluşta gittikçe açılan bir rol oynayacaktır, çok kişi katılacaktır. Bir okul hizmeti görecektir. Nasıl küçük bir gerilla grubu bir orduya yol açabiliyorsa, bu küçük sanat birimi de yarın sanat ordusuna yol açacaktır. Bu bilinçle ele alındığında görevlere daha geniş yaklaşılır ve çok daha geniş örgütlenmelere ulaşabilir. Bireycilik ölür, alabildiğine bir kolektivizm yaşanılır. Bu temelde güçlü bir ordu çıkar. Bu ordu da herhalde en az diğer ordular kadar Ulusal Kurtuluş Savaşımı’nda, ulusal yaşamda, özgür yaşamda paha biçilmez ve vazgeçilmez bir rol oynar.
İnanıyorum ki, içinde bulundukları durumu, özellikle de eleştiri konusu olan durumlarını hızla aşarlar. Bu temelde önlerindeki görevlere doğru yaklaşırlar ve Parti politikasıyla bağlarını iyi koyarlar. Eğitimsiz tarzla yol alınamayacağını bilerek, özellikle eğitim görevlerine ağırlık verirler. Başta siyasi niteliğine olmak üzere, sanatçı eğitiminin özen istediğini bilerek, aynı zamanda sanatsal eğitime de ağırlık verirler. Gerekirse okullarda, burjuva okullarında da sanatın tekniğini öğrenirler. Bunun için de olanaklar vardır. Uzun vadeli yatırımlar da yapılabilir. Daha şimdiden birçok okula öğrenci gönderilebilir. Çeşitli teknikler üzerinde kurslara gidilebilir. Bütün çalgılar, araç ve gereçler üzerine ihtisası olanlar yetiştirilebilir. Ses ve hatta edebi eğitim yapılabilir.
Yeter ki örgütlemeye yol açan imkan istesin, Parti’nin vereceği imkanlar az değildir. Maddi ve manevi yönden sınırsız bir hazineyi, birikimi sunuyor. Layık olmasını bilmek gerekiyor. Parti’de sahipsiz değildir. Layık olmayanı atar, imkanları kişisel çıkarı için kullananı boşa çıkarır, hesap sorar. Dikkatli olmak gerekiyor. Hiçbir çalışma alanını kimsenin keyfine bırakmayız. Bizde her şey biraz da ulusal kurtuluşun çıkarlarına bağlılıkla ele alınır ve ona göre değer verilir. Bireysel dayatma olmaz. Çünkü bu faaliyetlerin altında başta şehitlerin, adsız kahramanların, büyük direnişçilerin ve hepimizin emeği vardır. Bunlar maddi yaşamını bile gideriyorsa, bu bana yeter diyeceksin. Burada ortaya çıkan değerler kolektif emeğin ürünüdür ve gereğidir, üzerinde oynamamak gerekir. Kişi oportünist bir tutumla gelip üzerine oturmamalıdır. Bütün bunlar çok tehlikeli ve yanlış hesaplardır. Biz hiçbir faaliyet alanını, bu biçimde elit olmayan ellere terk etmeyiz. Böyle görmek isteyenlere de bu fırsatı vermeyiz. Eğer gerçekten hizmet etmek istiyorlarsa da, onlara hiçbir Parti’de bulunmayan, hiçbir Parti’nin veya hareketin sunamayacağı kadar maddi ve manevi değerler birikimini de sunuyoruz. Ne aç bırakırız, ne susuz. Her şeyden önce büyük mücadele değerlerini sunuyoruz. Her biri mücadele anımız, her mücadele değerimiz bir destan gibidir. Üzerine isteyen düşünebilir, roman yazabilir, türkü söyler, resim çizer, oyun oynar ve tiyatro yapar. Bununla sunduğumuz asıl değerlerdir. Yeter ki incelemesini, ayıklamasını bilsin, kendi yeteneğine göre neyi kullanabiliyorsa onu kullanmayı becersin. Parti hiç kimseyi açta açıkta bırakmaz. Bir sanatçı için uygun bir yaşam yer mi gerekiyor, ev mi, salon mu gerekiyor, onu da hazırlayabiliriz. Bu imkanları da sunabiliyoruz.
Bu temelde her alanda olduğu gibi yeniden düzenleme atılımına sanat alanında da başarı şansı verdirilmelidir. Bu güç gösterilmelidir. Bunun için gereken öngörü, gerekirse yeniden özeleştiriyle kendini düzeltme, örgütleme, çeşitli güçlendirme tedbirleriyle bu alanda iyi işleyen, iyi savaşan bir mücadele cephesi haline getirilmelidir. Güveniyoruz. Bu alandaki yoldaşların da fedakarca bir yaşam yürüttüklerini ve bir emekçi gibi çalıştıklarına inanıyoruz. Şimdiye kadar bir emekçi gibi çalışmışlardır. Onların da bu mücadelede savaşanlar kadar emekleri vardır. Saygılıyız. Saygımız tamamen bu temeldedir. Olumsuzlukların kaynağı olarak değil, sonuna kadar halkımızın kişiliğini geliştiren, daha çok sayıda genci mücadeleye aktaran, ulusal özellikleri, hatta emek değerlerine bağlı ve onu yücelten bir kurum olduğunu kanıtlamalılar. Bunun sürekli kaynağını teşkil eden ve bu temelde mücadeleyi besleyen bir kaynak olduğunu, sadece halkımız değil, aynı zamanda her gün temasta olduğumuz birçok dost halk da bunu böyle görebilmelidir. Ve onların şahsında, halkımıza saygınlık ve sevgi geliştirmelidir.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
(1990 çözümlemelerinden)
YORUM GÖNDER