DEVRİMCİ HALK SAVAŞI VE DEMOKRATİK SİYASET
Demokratik siyasetin rolünü yeterince görmemek ne kadar tehlikeli bir durumsa, Devrimci Halk Savaşı ve gerilla mücadelesi olmadan demokratik siyasetle sonuç alacağını sanmak da o derece tehlikelidir.
Demokratik siyasal mücadelenin, genel mücadelemizle bütünlük içinde stratejik bir alan olarak tarihsel rol oynadığı tartışılmaz bir gerçekliği ifade ediyor. Büyük kahramanlıklar ve fedakarlıklarla her türlü bedel ödemeyi de göze alarak düşmanın soykırım zihniyet ve siyasetine karşı son derece etkili ve sonuç alıcı mücadele yürüterek büyük başarılar sağlanabileceği, otuz yılı aşan mücadele gerçekliğinin açığa çıkardığı en temel husus oluyor. Bununla birlikte, demokratik siyasal alanı ve mücadelesini, varlık ve özgürlük mücadelemizden, onun Devrimci Halk Savaşı stratejisi ve gerilla öncülüğünden kopuk ele almanın, düşmanın özel savaş siyasetine hizmet edeceği ve ona yem olmaktan kurtulamayacağını da iyi görmek gerekiyor.
AKP faşizminin özellikle 14 Nisan 2009 tarihinden itibaren demokratik siyasal alana yönelik geliştirdiği siyasal soykırım operasyonları, geçmişteki özel savaş yönelimlerini katbekat aşan boyutta ve kapsamda gelişmiştir. Tüm bu dayatma ve özel savaş zihniyet ve siyasetine karşı demokratik siyasal alan gerçekten de onurlu bir direnişle büyük bir mücadele yürütmüş, tüm zorluk ve bedellere rağmen düşmanın bu dayatmalarını boşa çıkarmıştır.
Bu büyük mücadelenin ve direnişin hakkını teslim etmek kadar, düşmanın bu özel savaş siyasetinin etkisinde kalan ve uzantısı olarak rol oynayan ilkel milliyetçi, liberal orta sınıf anlayış ve pratiklerin varlığı ile buna karşı etkili mücadele yürütmede yaşanan zayıflığın da ciddi eleştiri ve özeleştirisini yürütmek temel görev oluyor.
Düşmanın otuz yıldan beridir dayattığı, “PKK’yi terör örgütü olarak kınayın”, “PKK ile aranıza mesafe koyun” politikası, AKP ile birlikte çok daha derinleştirilerek yürütülmüştür. 7 Haziran 2015 seçimlerinde HDP’nin 80 milletvekili çıkarmasına karşı hemen aynı gece kimi liberal ve küçük burjuva teslimiyetçi birey ve kesimlerin “80 vekil kazanıldı, PKK’ye silah bırakma çağrısı yapın, bırakmazsa kınayarak aranıza mesafe koyun” dayatmaları, AKP’nin HDP’ye yönelik temel yaklaşımını oluşturmuştur. 2015-2016 kışında, tarihi Öz Yönetim direnişlerinde demokratik siyasal alanın gerekli rolünü oynayamaması, kimi durumlarda düşmanın özel ve psikolojik savaşını yürütür duruş ve yaklaşımların açığa çıkması bu dayatmaların sonucu olarak mücadelemize büyük zararlar vermiştir.
Son bir yıllık gelişmelerle daha fazla açığa çıkan ilkel milliyetçi Kürt teslimiyetçi ve işbirlikçiliğinin hem küresel güçler hem de AKP-MHP faşizmi tarafından Hareketimizin ve gerilla mücadelemizin tasfiyesi için çok kirli tarzda kullanılma gerçekliğini, demokratik siyasal alan ve mücadele zemininde yeterince görüp mücadele edememek temel yetersizliklerin başında geliyor.
Demokratik siyasal alana ve mücadeleye bireysel ve maddiyatçı yaklaşım, bir orta sınıf çizgisi olarak bu özel savaş siyasetine karşı etkili mücadele etme önündeki temel engeli oluşturarak genel mücadelemizi parçalı kılıyor, büyük direnişe ve emeğe rağmen istenilen sonucun açığa çıkmasını zayıflatıyor.
Demokratik siyasal alanı ve mücadelesini, gerilla öncülüğünde gelişen halkımızın varlık ve özgürlük mücadelesinin açığa çıkardığı en temel bir alan olarak yeterince görememek, Devrimci Halk Savaşıyla demokratik siyasal mücadele arasında gerekli bütünlüğü oluşturamamak düşmanın özel savaş zihniyet ve siyasetine karşı etkili mücadele etmeyi zayıflatan temel yaklaşımların başında geliyor. Bundan kaynaklı HDP’nin, elli yıllık varlık ve özgürlük mücadelemizle bağlantısını, Devrimci Halk Savaşı ve gerilla mücadelesiyle demokratik siyasal mücadele arasındaki yine Önderlik ve PKK gerçekliğiyle, onun kadın ve gençlik öncülüğüyle diyalektik ilişkisini yeterli düzeyde oluşturamaması, Türkiye toplumu ve devrimci-demokratik hareketiyle daha güçlü anti-faşist birliktelikler oluşturmasını zayıf bırakıyor.
Elbetteki gerilla mücadelesiyle demokratik siyasal mücadelenin kendine has özgünlükleri vardır. Mücadele yöntemleri, tarzı, taktiği ve uslubu farklıdır. Yine PKK ayrıdır, HDP ayrıdır. Aynı şekilde Başuû’la, Bakur, Rojava ile Rojhilat yine Avrupa ve Türkiye’de yürütülen mücadelenin özgünlükleri, farklılıkları vardır. Bunları aynılaştırmak, özgünlük ve farklılıklarını görememek eleştirilerek aşılması gereken hususlardır. Bununla birlikte, Önder Apo ve PKK öncülüğünde yarım yüz yılı bulan Kürdistan halkının varlık ve özgürlük mücadelesinin, bu mücadelede Devrimci Halk Savaşı stratejisinin ve gerilla öncülüğünün tüm parça ve mücadele alanlarının oluşmasındaki rolünü ve bu mücadele alanları arasındaki diyalektik ilişkiyi göremeyerek parçalı duruş ve yaklaşımları aşamamak mücadeleye zarar veren temel yaklaşımların başında gelmektedir.
Dikkat edilirse Kürdistan Halkı yarım yüz yıldır PKK öncülüğüyle, gerilla mücadelesiyle, demokratik siyasal mücadele arasına duvarlar çekmiyor, birini diğerinden kopuk ele almıyor. Gerilla mücadelesini her türlü fedakarlığı göstererek desteklemeye devam ediyor. En değerli evlatlarının bu mücadeleye katılmasından, şehadetinden büyük acıya rağmen onur duyuyor. Aynı şekilde ödenen bu bedellerin sonucunda oluşan demokratik siyasal mücadeleye de aynı fedakarlık ve cesaretle katılıyor, sahip çıkıyor, ölümüne savunuyor. Bununla birlikte özellikle son süreçte düşmanın halk içinde gerilla mücadelesine ve katılımına yönelik geliştirdiği özel savaş siyasetine, ajanlaştırmalara karşı demokratik siyasal alanın etkili mücadele edecek bir anlayış ve tarzı geliştirememesi, yurtseverlik ölçülerinde, demokratik örgütlenmede ve eylemsellikte önemli zayıflıklara yol açıyor ve mücadelemize ciddi zararlar veriyor.
Devrimci Halk Savaşı ve gerilla mücadelesi olmadan demokratik siyasal mücadeleyle sonuç alacağını sanmak, yine gerilla mücadelesini demokratik siyasal mücadelenin önünde engel olarak görmek bir özel savaş siyaseti olarak aşılması gereken en tehlikeli durumdur. Belki günümüzde bu kadar sert bir mücadele içinde hiç kimse bunu bu şekilde kabaca söylemeye, ifade etmeye cesaret edemiyor olabilir, fakat özellikle son 10 yıllık süreçte bu tür anlayışların fırsat buldukça nasıl konuştukları ve mücadeleye ne türlü zararlar verdiğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Demokratik siyasal mücadele içinde ilkel milliyetçi, iktidarcı ve bireyci anlayışların fırsat buldukça ve çok ince bir tarzda bu özel savaş siyasetinin uzantıları olarak bu çizgiyi yürüttüklerini, bunun demokratik siyasal mücadele içinde ideolojik, felsefik, örgütsel yoğun bir mücadele durumunu ifade ettiğini bilerek yaklaşmak, başarı ve başarısızlıkları bu noktada görmek ve doğru Önderlik çizgisini bu alanda da temsil etmek, faşizme karşı mücadele ederek onu yıkmada başarının esasıdır.
CEMAL AMED
YORUM GÖNDER