KIZILDERE ŞEHİTLERİNE BAĞLILIĞIMIZI TÜRKİYE DEVRİMİ’NE YENİDEN SARILARAK GÖSTERELİM (2.BÖLÜM)
PKK Önderliği özellikle sorumluluk Önderliğidir. Şahadetlerin anısına bağlı Önderliktir.
Her şeyi buna göre ayarlayan tarihi bir yürüyüş Önderliğidir.
Bunu anlamamak küstahlıktır, gereklerin yerine getirmemek sorumsuzluktur, hafifliktir. PKK’nin Önderlik gerçeği zincir gibi bu yirmi beşinci yılında bağlanmış, halka halka birbirine eklenmiş, sökülemez bir gerçekliğin de ifadesidir. Öyle sandığınız gibi kendisini bela yaparak, kırık halkalar gibi her gün sökülerek PKK Önderlik gerçeği anlaşılamaz ve kırılamaz. Yapılması gereken doğru anlamak, mümkünse bir halka olup eklenmektir.
Biz de bu büyük şahadetlere büyük değer biçtik, büyük üzüldük; ama bağlılığı da büyük bir adımla başlattık ve günümüze kadar getirdik. Sizlerin yanı başında binlerce şahadet yaşandı, bir tanesini büyük ele alsaydınız ve büyük bir olayda büyük bir başarıyla cevap verseydiniz, onu zincirleme yaşamınıza yer açtırsaydınız, bugün Kızıldereler yirmi beşinci yılında böyle sönük karşılanmazdı ve bir çok zafer yılı olarak değerlendirilebilirdi. Ama zayıf devrimcilik, tarihi büyüklüklere cevap olmasını bilmeyen, maalesef Türk Solu’nda ondan da öteye bu mirası daha da kötü kötü yiyen burjuvaziye peşkeş çeken kişiler, böylesine görkemli adımları, çok kahramanca direnişleri bir kez daha ancak katlederler. Ve yaşanan budur. Ne kadar yazık!
Ben adım gibi biliyorum ki, o şahadetler büyüktü. Ve hepsi henüz yirmi-yirmi beşinde büyük bir tutkuyla, cesaretle sonuna kadar direndiler, teslim olmadılar. O büyüklüğü hiçbir zaman göz ardı edemeyiz. Ama şimdi sanki olmamış gibi yerinde yeller esiyor. Böyle binlerce şahadet var. Onların da yerinde sanki yeller esiyor. Çoğunuz farkında olmak istemiyorsunuz. Bunlar gaflettir ve bellekler böyle yitirilirse, bu kişilikler asla tarihe bir cevap olamazlar.
Büyük kişilikler, şahadetleri, al kızıl kaynağı haline getirenler, bu büyüklüğü, dürüstlüğü gösterenler asla yenilmezler. Demek ki, çıkarılması gereken en temel ders de bu şahadetlerdendir. Biz bağlılığımızı gösterdik. Bunu büyüttükçe anılarına yaraşırcasına yaptık ve büyük gururla bunu söylüyoruz ki, PKK Önderliği şahadetler Önderliği olarak da değerlidir. Yalnız Kürdistan'ın değil, Türkiye’nin de devriminin en etkili ismidir. Neden? Çünkü şahadetlerin anısına bağlı kalınmıştır.
Lafla değil, amansız bir savaşımla bağlı kalınmıştır. Bunun için sadece kaba bir direniş gösterilmemiştir, tarihi didik didik etmiştir. Onları yanılgıya götüren Kemalizm’i incelemiştir. Türkiye kapitalizminin bütün esaslarını incelemiştir. Halk savaşı adına incelemiştir. Türkiye kişiliğini ve bunun içinde en başta da kendi kişiliğini masaya yatırmıştır. Bütün yönleriyle didik didik incelemiştir, gözden geçirmiştir ve sonuçta alternatif kişiliği ortaya çıkararak, bu büyüklüğe en sağlam yolu döşemiştir. Neden anlaşılmasın? Ciddi olanlar, “ben de bu işte varım” diyenler, neden aynı kendi savaşımı yaşamlarında göstermesinler? Bana göre şahadetleri esas almak gerekir. Anlam ve önemine an be an bağlı kalınarak göstermek gerekir.
Bugün Türkiye ağır bunalımlar içerisindedir. Halkı 1970'lerden bin kat daha kötü koşullarda yaşıyor. Hele onun sahibi, sözcüsü olması gereken devrimcilerin durumu çok zavallıcadır. En temel hakları elinden alınıyor, ses bile çıkaramıyorlar. Her bakımdan yaşam düzeyleri düşmüş, sendikalar çoktan işlevini yitirmişler. Sermaye baskı ve sömürü gerçekleştirirken, en ufak soldan bana bir tehdit gelir diye korkmamaktadır. Türkiye emperyalizme peşkeş çekilirken, tek bir onurlu bağımsızlık savaşçısının olmadığını bilerek satmaktadır. Türkiye başbakanı bir Amerikan vatandaşıdır. O adeta Türkiye'nin gülü olarak sunuluyor. Bu kadar düşürülmüşlük vardır. Peşkeş çekilmeyen hiçbir değer kalmadı. Bu piyasanın en geçerli dilidir. Emek bütünüyle ihanete uğramış, gözden düşürülmüş, sahipleri ona anlam vermeyi, ona bir tepkiyle karşılık vermeyi bile ne düşünebilmekte, ne de cesaret edebilmektedir.
Neden bu böyle oldu? İşte şahadetlerin anlamı yitirilirse ve üzerine de kötü bir miras yedicilik gibi oturulursa, bunun böyle olması kaçınılmazdır. Devrimlerin mantığında ya zafer vardır, ya karşı-devrimciliğin zaferi vardır. Orta yolu yoktur. Muğlaklık, karşı-devrimin mükemmel bir zaferidir. Sonuç; halkın içinde bulunduğu bu acıklı sefalet durumudur.
Bugün Kürdistan halkı yükselen bir halktır. O da bu gerçekliklerle bağlantılıdır. Onun için ortaya koyuyoruz. O halde, bunlar gün gibi açıkken, yapılması gereken, varsa Türkiye ortamı içinde somut bir devrimci planı olanlar ve “ben de devrimi esas alacağım” diye ısrar edenler, bunu kendi kişiliğinde, kimliğinde, yıllarca da sürse tek başına bir savaşımda nasıl anlamlı göstermek gerektiğini PKK deneyiminden mükemmel dersler çıkararak, yine mükemmel bir uygulamayla adım adım ilerleyerek, yenerek gösterelim.
Kaldı ki, bu tüm ihanetlere rağmen biraz üzeri eşelenirse canlıdır, akkor halde kızgındır. Sınıfsal çelişkiler çok ileri düzeydedir. Yine demokratik istekler çok güçlüdür. Her an pırıldatılabilir, alevlendirilebilir. Dolayısıyla ne kadar durum olumsuz da olsa, Türkiye’de devrimci gelenek, yeni anlayış, tutum kişiliğiyle büyük gelişmeye de uğratılabilir. Örgütlenmeler ve eylemlilikler daha da hızlı geliştirilebilir. Yeter ki doğru bir Önderlik anlayışıyla karşılık vermeyi bilelim.
PKK tarihi incelenerek, bir kez daha Türkiye Sol pratiğinin bu temelde gözden geçirilmesi sağlanarak, doğrular çarpıcı bir biçimde yakalanıp temsil edilebilir. Bu hiç şüphesiz yüzlerce kayıplar vermektense, sağlıklı bir incelemeyle en kestirme yoldan hızla gelişen bir devrimci pratiğe, onun örgütlenmesine ve savaşımına götürebilir. Görev budur!
Günlük savaşım, Kürdistan’da özel savaş birliklerini yendiği oranda, Türkiye’deki demokratik savaşımın da zaferinin yolunu ardına kadar açmaktadır. Kürdistan Devrimi her zamankinden daha fazla Türkiye Devrimi’dir. Bu oldukça kendisini açıkça gösteriyor. Yapılması gereken Türkiye kolunu daha fazla çalıştırmaktır. Oldukça hazır bir zemin ve Kürdistan Devrimi'nin günlük etkilerini doğru bir anlayışla, özellikle örgüt ve çalışma tarzıyla hayata geçirmektir. Görülecektir ki, burada vurulacak etkili birkaç darbe, devrimi daha da yakınlaştıracaktır. O çokça söylenen ortaklaşa devrimi, omuz omuza devrimi, halkların kardeşliğini, özgürlüğünü birlikte sağlayacaktır. Kızıldere Şehitlerinin anısından çıkarılması gereken en temel bir görev de budur.
Burada çok iyi bildiğiniz gibi halkları temsil eden militanlar da vardır. Bizzat halkların kardeşliğini sözleriyle söyleyen ve bunu kendi örgütlerine taşıran kişiliklerin şahadetiydi. Halkların adeta mozaiğiydi o grup. Çeşitli etnik topluluklardan geliyorlardı. Türkiye halkının, yine özgür Kürdistan halkının bir şafağı durumundaydılar. Onu da ben iyi hatırlıyorum. İnandığım için de bu eylemi düzenlemeyi amansız görev belledim zaten. Eminim ki, bu görevleri gerçekleştirmekle, onların ruhu şimdi şaddır ve rahattır. Dökülen kanlar boşa gitmemiştir. Ama isterdik ki, bu bizim yalnız PKK’nin direniş gerçeğinden ifade edilmesin, öz örgütüyle Türkiye halkının da bünyesinde anlam bulsun.
Yine inancımız odur ki, bu temelde daha hızlı Türkiye somutuna da yüklenilerek, görevleri bilince çıkararak, eğitim, örgütlenme başta olmak üzere, küçük adımlardan savaşçı eylemi geliştirerek gereken karşılığı verebileceğiz. Yıllardır biz de Türkiye Devrimi üzerine söylüyoruz. Şimdi daha kararlı bazı adımları da atıyoruz. Umuyoruz ki, gerilla da dahil olmak üzere, ideolojik, siyasal atılımlar peş peşe bu önümüzdeki yirmi beşinci yılda anlamlı bir biçimde başarıyla yer bulacaktır. Zaten kıpırdama, öğrenci hareketleri, memur ve işçi, köylü tepkileri de hızla kendini dışa vurmaktadır. Bu sağlam devrimci mirasın yeniden işlenmesiyle ve doğru bir teorik ifade kadar, sağlam siyasi esaslara bağlanarak, yine sağlam örgüt anlayışı kişiliğine kavuşturularak, en önemlisi de doğru eylem biçimleri, taktikleri kullanılarak, devrimin bu kolu da hızlı çalıştırılacaktır. Ve halkların ortak zaferine her günden daha fazla yakınlaşılacaktır.
Biz bu temelde bu günü anıyor ve o günden beri bağlılığımızı bir eylemle başlayarak göstermeyi, bugün en kapsamlı bir savaşa yansıtarak göstermeyle devam ettiriyoruz. Bu, zafere kadar da böyle gidecektir.
Bu anlamda diyoruz ki, Kızıldere Şehitleri de ölümsüzdür ve bu temelde devrimin yirmi beşinci yılında tüm şehitleri de PKK devriminde, onun zaferle yürüyüşünde ölümsüzdür.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN (30 Mart 1996)
YORUM GÖNDER