DEVLET DİNCİDİR VE EN BÜYÜK TARİKATTIR
Türkiye gerçeğinde en büyük tarikat devletin kendisidir. Diğer guruplar bu tarikattan icazet almış kollar, cemaatlerdir.
Geçmişte faşistliğini MHP’yi kullanarak gizleyen devlet, bugün tarikat cübbesi giyerek dinciliğini gizliyor. AKP’yi de tarikat denilen yapıları koordine etmek için çalıştırıyor.
Sadece İslam değil tüm dinlerin ve inançların, ön gördükleri yaşamı kurmak ve savunmak için yaptıkları şey siyasettir.
Herhangi bir dinin ya da inancın siyasallaşması doğasına ters değildir. Ancak siyasal İslam kavramı, herhangi bir gurubun ya da partinin, iktidara gelmek ya da iktidardaysa düşmemek için dini hassasiyeti olanları dini argümanlar kullanarak kendine bağlamak anlamına da geldiği için sorunludur. Gerçi bu da, daha çok Türkiye'deki durum için geçerlidir.
Dinin siyasallaştırılmasına iki ayrı çizgiden bakmak yanlış olmaz. Ahlaki yaşam amaçlı halk İslam'ı -ki artık buna demokratik İslam denilmesi gerekiyor- bir de iktidar İslam siyasallığı.
Demokratik İslam'a, özgünlüğünü göz ardı etmeden demokratik sivil toplum çalışması da denebilir. İktidar İslam çizgisi ise yol ve yöntemleri farklı olsa da Emevilerin temelini attığı saray ve saltanat İslam'ıdır.
Bir dinin ya da inancın siyasallaşmasını sorun olarak görmek problemlidir. Sorunlu olan, dine ait değerleri dinin de kabul etmediği yaşamın, ekonomik ve siyasi sistemin hizmetinde kullanmaktır. Örneğin İslam'ı neoliberalizmi topluma kabullendirmek için kullanmaktaki gibi.
Ancak ister demokratik ister iktidar İslam çizgisinde siyaset yapılsın, İslam'ın ilkelerine ters düşmeyecek bir sistem iddiasıyla yola çıkmak, topluma propaganda yapmak tümden yanlış görülemez.
Burada ‘dini siyasallaştırmayın’ demek yerine, ‘dinle çağımızın sorunları çözülemez, çeşitlenmiş sosyal yaşamı dinle tanımlamak mümkün olmaktan çıkmış, din günümüze yetmez’ demek daha doğru bir eleştiri olur ve bu yaklaşım daha demokratiktir.
Demek ki 'siyasal İslam' diyerek eleştiri yapmak yerine, dinciliği eleştirmek daha doğru ve toplumu aydınlatıcı bir yaklaşımdır.
Dincilik dini değerlerin halkı aldatmak için istismar edilmesidir. Dincilik sapkınlıktır, saptırmacılıktır. Dinin din olmaktan çıkarılması, sınırlarının dışına taşırılarak başka bir zihniyetmiş gibi anlatılmasıdır.
Dinci, din tüccarıdır. Siyasal kişi dindar olabilir. Dinci nazarında din, kullanılması gereken şeydir. Siyasal olan içinse din, amaçlarını gerçekleştirme gücü veren bilinç ve inançtır. Dinci, halka seslenirken siyasal İslamcı görüntüsü verebilir. Böyle birine sürekli söyledikleri ile yaşadıkları arasındaki çelişki hatırlatılmalıdır. Halka bu çelişki gösterilmelidir.
Türkiye'de dinciliğin din olarak anlaşılması, dinciliğe din gibi inanılması, AKP ile birlikte daha çok yayıldı.
Türkler’de de diğer halklar gibi din kültürel bir değer olarak vardır. Fakat Türklerin tanıdığı İslam'ın köleleştirilmiş esirlerin, boylar içinden çıkmış hain ve birtakım egemenlerin din anlayışından beslenmiş olması, halk kesiminin her zaman dinci baskı altında olmasına yol açmıştır.
Tarih bize, Türk egemenlerinin dincilikle Müslümanlaştırıldığını, halkını da Müslümanlaştırmaya çalıştığını söylemektedir.
Dolayısıyla bugün adına "Türk İslam sentezi" denilen şey, gerçekte egemenlerin halkı kolay yönetmek için kullandığı dinciliktir.
Türk egemenleri dincilikle en başta milliyetçiliklerini ve ırkçılıklarını gizlerler; Halka despotluklarını, yalancılıklarını, hırsızlıklarını ve talancılıklarını hak, sevap, nasip, takdir-i İlahi adı altında sunarlar.
'Dış güçler' kavramı, Türk dinciliğinin kendini gizlemek için kullandığı bir diğer söylemidir. Çoğu Türkün kafasında dış güç Yahudiler ve Hristiyanlardır.
Örneğin milliyetçi Türkler, 'Ermenileri ve Rumları kafir oldukları için öldürdük' derler. Hak talep eden Kürtlere kafir, dış güçlerle işbirliği içindeki iç hainler diyorlar. Bu öyle bir zihniyet durumudur ki, en solcu geçinen kimi guruplar ve laikler bile Türk dinciliğinin kavramlarını sol kavramlarmış gibi kullanabilmektedir.
Örneğin hepimiz "Müslümanız ayrımız gayrımız yoktur, önemli olan öte dünyadaki hesaptır, bu dünyada ha Kürt olmuşsun ha Türk" denilerek normalleştirilen Kürt soykırımının sol ve laik versiyonu bugün bile dilendirilebiliyor. Kimi sol gurupların kafasındaki emperyalizm fikri ile Türk dincilerin kafasındaki ‘kafire karşı olmak’ arasında çok az bir fark vardır.
Kimi sol guruplardaki emperyalizm takıntısı gibi dinci Türkler de, içerde yaşanan tüm sorunları dışa bağlarlar.
İslam'a göre insan eşrefi mahlukat olarak yaratılmıştır; temiz ve günahsızdır, şeytan dış bir varlık olarak onu aldatmaya çalışmaktadır. İnsan kendi kendine kötülük etmez, kötülük insan iradesi dışında şeytandan gelendir.
Bu teolojik yorum dincileştirilince şöyle bir sonuç ortaya çıkmış oluyor; Türk devletini yirmi yıldır yöneten Erdoğan hükümetinin hiçbir eksiği, hatası, günahı yoktur. Bozulan ekonomide dahil hemen her şey, kafir dış güçlerin Müslüman Türkleri çekememesinden, kıskanmasından kaynaklanmaktadır.
Türk dinciliğinin kökeninde köleyken İslam'a girmek ve Arap dinciliğine köle olarak hizmet etmek olduğu için, katliam bile yapsa bunu dine ve Allah'a hizmet olarak anlatmak esastır. Türk dinciliğinin zihniyetinde kendinden güçlü olana köle olmak, kendinden güçsüzleri de köle yapmak önemli bir yer kaplar.
Erdoğan tam olarak bu dincilikle yetiştirilmiştir. Bu tür dinciler duygusallaşıp ağlarlar, göz yaşlarını sildikten hemen sonra katliam emri verirler.
Erdoğan-AKP döneminde Türkiye'nin başına gelenler tam olarak bu dinciliğin eseri olarak görülmek durumundadır.
Son günlerde Türkiye'de bir tarikat yurdunda intihar eden gencin durumu vesile edilerek yapılan tartışmalar vardır. Buradan yola çıkarak tarikat ve cemaatlere çok sert eleştiriler yapılıyor. Bunu da en çok sol ve laik kesim yapıyor. Oysaki "çocuklarımızı tarikatlar değil devlet eğitsin" denilerek laik dincilik yapılıyor. Çünkü o yurtlarda tarikat yoktur, Türk devletine dincilikle kadro eğiten, Kürtlere ve demokratlara karşı düşman yetiştiren, AKP’ye oy devşiren militanlar vardır.
Türkiye gerçeğinde en büyük tarikat devletin kendisidir. Diğer guruplar bu tarikattan icazet almış kollar, cemaatlerdir.
Türk İslam sentezi, dinciliktir. Bu anlayışta kültürel İslam olmadığı için bildik manada tarikatı da yoktur.
Geçmişte faşistliğini MHP’yi kullanarak gizleyen devlet, bugün tarikat cübbesi giyerek dinciliğini gizliyor. AKP’yi de tarikat denilen yapıları koordine etmek için çalıştırıyor.
Türkiye'de sistem ve devlet, zihniyetiyle ve siyasetiyle hedeflenmedikçe, pek bir şey değişmeyecektir. Bu nedenle tarikata değil, devlete, sisteme ve bu düzenin partilerine eleştiri yapılmalı, bunlara karşı mücadele edilmelidir.
CİHAN EREN
YORUM GÖNDER