TOPLUMSAL YOZLAŞMANIN PANZEHİRİ GENÇLİK ÖNCÜLÜKLÜ DİRENİŞ ve ÖZ SAVUNMADIR!
Egemen sömürgeci güçler her zaman ezilen sömürge ulusunun en dinamik ve canlı hücrelerine, onun direnç merkezine, daha doğru bir tanım ile yaşayan damarlarına saldırır. Onun diriliş ve varoluş dinamiklerini yok etmeyi yada etkisiz kılarak, kendisine yabancılaştırmayı esas alır. Bunu kendi varlığının teminatı yada zorunlu bir koşulu olarak görür. Sömürgeci ve barbar Türk devlet faşizmi bu politika temelinde, özel savaş yöntemlerini en iğrenç bir şekilde devreye sokan ve en ahlaksız bir biçimde uygulayanların başında gelmiştir. Hiç kuşku yok ki bir toplumun diriliş nüvesi gençliktir. Çünkü gençlik bir toplumun özgürlük kimliğidir. Onun umudu ve cesaretidir. İşte bu gerçekliği nedeniyle devşirme ve mafyatik Türk faşizmi 90'lı yıllarda Kürt Özgürlük Hareketi'nden etkilenerek politize olan gençliği iki temel silahla vurarak, mücadeleden koparmak istedi. Bunlar gençliğin beynini ve yüreğini işlevsiz kılarak, onu amaçsızlaştıran, en korkunç boyutu ise sömürgeci sisteme bağımlı kılan uyuşturucu madde ile buna bağlı fuhuş olmaktadır. Bunu ajanlaştırma ve kontra kişilik haline getirerek Özgürlük Hareketi'ne karşı kullanma izler. Türk faşizmi bunu devlet eliyle çok planlı ve örgütlü bir şekilde geliştirdi. Kürdistan halkının özgürlük umudunu bu yozluk silahı ile yok etmek istedi. Polis ve askeri karakollar bu politikanın merkezleri olarak kullanıldı. Uyusturucu maddeler bu devlet karakollarında gençlere servis edildi, bu merkezler üzerinden bölge paylaşımları yapıldı ve mahalle derinliklerine böyle taşırıldı. Yine düşürdüğü erkek ile kadını ve düşürdüğü kadın ile erkeği fuhuş bataklığına çekerek, denetimine aldı. Böylece yüzlerce fuhuş ve uyuşturucu çetesini oluşturdu. Onları devletin kolluk güçleri yada istihbaratının yedek birimleri haline getirdi. Bu politika için Kürdistan'da Amed, Batman, Şırnak, Van, Nusaybin ve Türkiye kentlerinde Mersin, Adana, İzmir, İstanbul pilot bölge olarak belirlendi. Bu kentler özgürlük savaşına katılımın en çok geliştiği, asi ve radikal devrimci gençliğin en fazla öne çıktığı kentlerdi. Gençlik nasıl ki toplumsal mücadele, direniş ve savaşın ruhu ise bu kentlerde Kürdistan özgürlük mücadelesinin ruhuydu. Bu kentleri ve buradaki öncü gençliği mücadele gücünden düşürdü mü, önemli bir başarı sağlamış olacaktı. Türk fuhuş ve tecavüz devletinin bu politikası sonucu Kürdistan'lı binlerce gencin hayatı karartıldı. Ve karartılmaya devam ediliyor. Bu nedenle intihar eden genç kızların sayısı az değildir. Hergün sosyal medyaya yansıyan polis ve askerlerin Kürt kadınlarını vurma ve kaybetme öyküleri bu politikanın yansıyan boyutlarıdır. Özgürlük Hareketi devletin bu insanlık dışı kirli savaş yöntemlerini erkenden fark etti. Örgütlendirilen bu gençliğin verdiği bilgiler temelinde, Türk faşizminin toplumu düşürmeyi esas alan bu politikası erken deşifre edildi. Bu süreçte Polis karakolları gençliği esrar ve eroine bağımlı kılmayı üzerine aldı. Polis karakollarının bahçesinde bağımlı çete grupları halinde örgütledikleri gençlerle toplantılar alıyor, bölge paylaşımlarında bulunuyor, kapkaç ve hırsızlığa teşvik ediyorlardı. Dağa çıkmama, siyasete bulaşmama ve Özgürlük Hareketi'nden uzak durma karşılığında, yozluğun tüm imkanları en çirkef biçimde gençliğe empoze edildi. 2005 yıllarında gelişen Eşit Özgür Yurttaş Hareketi bu konuya yöneldi ve gençliği bu bataklıktan koparmak için derin bir toplumsal çalışma yürüttü. Mahallelerde tek tek bu gençleri tespit ederek, onlarla görüşmeler aldı ve toplumsal gücü de kullanarak, onları büyük oranda bu bataklıktan çekmeye başladı. Bu gençlerden mücadele saflarına akanların sayısı az değildi. Daha sonra bu çalışmanın diğer bir ayağı olan Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi (YDGH) ve temel olarakta YPS, devletin bu kirli amaçlarını boşa çıkarma temelinde mahallelere müdahale etti. Neredeyse Kürdistan kentlerinde devletin bu politikası yerle bir edildi. YDGH-YPS yeni toplumsal ahlak ve maneviyatı sokakların derinliklerine taşıyarak, esrar, uyuşturucu, fuhuş, kapkaç ve hırsızlığı mahallerimizden temizledi. Bu gençlik politize edildi ve özgürlük değerleri ile tanıştırılarak, temel bir direniş dinamiği haline getirildi. Bu nedenledir ki önce YDGH-YPS'nin örgütlü olduğu, öz yönetim temelinde kendisine bir misyon yüklediği bölgeler hedef oldu. Bu nedenledir ki, Sur, Cizre, Şırnak ve Nusaybin gibi alanlar tarihsel bir direnişe imza attı. Buralarda devletin silahı kendisine doğrultulmaya başlandı. En önemli düşürme aracı elinden alındı. Sömürgeci faşizmin bu kadar büyük bir kin, nefret ve barbarlıkla saldırmasının nedeni buydu. Kuşkusuz Kürdistan özgürlük ve direniş tarihinde bir ilki ifade eden öz yönetim savaşlarının planlamasına, koordinesine, eş güdüm ve hazırlığa dair çok şey söylenebilir. Fakat hiç birisi buralarda yazılan destanların yüceliğini, ortaya konan fedailiği ve elde edilen büyük sonuçları yadsıyamaz! Ancak mitsel kahramanlıklarla ifade edilebilecek olan bu görkemli halk direnişlerinde, YDGH-YPS'nin dönüştürdüğü bu gençliğin rolü büyüktü. Devrimimizin bu en dinamik gücü, Türk mafya-çete devleti tarafından çok bilinçli bir biçimde manipüle edilmekteydi. Şimdi yine bütün Kürdistan kentleri bu fuhuş ve uyuşturucu çetelerinin elinden illallah etmeye başlamış durumdadır. Bugün bu tecavüzcü güruh Kürdistan sokaklarında tarihimize, kültürümüze, ahlak ve maneviyatımıza, özcesi tüm toplumsal değerlerimize iğrenç bir biçimde saldırmaktadır. Adeta toplum onurunun, ahlaki ve manevi reflekslerinin ırzına geçiliyor. En tehlikeli olan yanı ise adeta bunu kanıksarcasına izlemektir. Toplumsal refleksin zayıflığı ve tepkinin cılız hali ürkütücü boyutlardadır. YDGH ve YPS'den şikayetçi olan omurgasız orta sınıf cambazları, neden namuslarını ve onurlarını korumak için en küçük bir duruş sergilememektedir .Burada bilinmesi gereken şudur; toplumsal onur ve haysiyetini korumanın ve özgürleşmenin tek yolu, toplumsal öz örgütlenme, direniş ve öz savunmadır. Öz savunma sömürge olan toplumlar için kimlikli ve onurlu yaşamanın vazgeçilmez silahıdır ve mutlaka yaygın bir biçimde geliştirilmelidir. Bakımlı polis ve subaylar özel olarak seçilip eğitilerek, büyük maddi imkanlar sunularak Kürt kentlerine gönderildiler. Genç kızları düşürerek ajanlaştırmayı, kendilerine bağlamayı, yozlaştırarak mücadelen koparmayı esas aldılar. Bunun sayısız örneği sıralanabilir. Basına yansıyan fuhuş çetesinin ajanlaştırma pratiği ortadadır. Hiç kuşku yok ki gelişen bu yaygın taciz, tecavüz ve fuhuş bir devlet politikasıdır ve polis ile asker öncülüğünde çok sitematik olarak geliştirilmektedir. Hedef toplumu yozlaştırarak direniş ve mücadele gücünden düşürülmesidir. Burada mutlaka toplumsal duruş ve öz savunma devreye girmelidir. Yerellerde gençlik öncülüğünde bu yozluğa karşı örgütlü bir mücadele gelişmelidir. YPS türü bu öz savunma güçleri toplum kurucu ve koruyucu bir misyon üstlenerek, caydırıcı rol oynamalıdırlar. Hem işgalci sömürgeci devlet gücü açısından ve hemde onun yerel işbirlikçileri açısından YDGH yada YPS gibi savunma güçleri hem tarihsel bir zorunluluk ve hemde derin bir toplumsal özlemdir. “Werin Cenga Azadîyê “ hamlesi gençliğe bu misyonunu üstlenme çağrısı olarak algılanmalıdır. Toplumsal öz savunma ve direnişte gençliğe sorumluluğunu hatırlatma ve onu görevlerine çağırma hamlesi olarakta değerlendirilebilir. Sonuç olarak, Ş. Çiyagerlerin fedai ruhlarını, onların destansı duruşunu Amed in, Şırnak‘ın ,Van‘ın ve Batman‘ın sokaklarına yeniden çağırmadır! Kürdistan gençliğini Çîyagerleşmeye ve kent sokaklarına devrimci halk savaşının büyük komutanları olarak dönmeye davet etmektir.. Rengin KARDELEN |
YORUM GÖNDER