DÜŞMAN BİLİNCİ ve DÜŞMANA ÖFKE
Özgürlük ve bağımsızlık, DÜŞMAN BİLİNCİ'ne varmış toplumun eylemidir. Bunun en temel duygusu varlığını inkar eden soykırımcı düşmana ÖFKE'dir. Sömürge bir ulus ve işgal edilmiş bir ülke bireyi, bu iki silahı kuşanmak durumundadır. Bu senin onur ve haysiyetinin göstergesidir!
Ancak ne yazık ki Kürdistan Ulusunda düşman bilinci ve öfkesi alabildiğince zayıf kalmaktadır. Düşman bilincinin muğlaklaşması teslimiyete ve kendisini inkara kapı aralamaktadır. Filistinliler İsrail güçlerine selam veren bir yurttaşını asla affetmez. Onu halk meydanında yargılar. Bunu en büyük suç olarak kabul sayıp, onu afaroz ederek toplumdan dışlar. Düşmanına gülümseyerek bakmak,ona selam vermek, onunla ticaret yapmak onun işgalini ve soykırımını onaylamaktır. Bizde bırakın düşmandan nefret ederek ona karşı öfkesini yansıtmaya, onunla ahbap olunuyor! Küçücük kızlarına, ölülerine dahi tecavüz eden, analarının cesedini sokak ortasında haftalarca bırakan böyle ahlaksız ve namert bir düşman ile nasıl hiçbir şey olmamış gibi ilişki sağlar, sohbet eder ve diyalog kurarsın? Bu nasıl bir Kürdistan yurtseverliği yada milliyetçiliğidir (!)..
Sen nasıl bir insansın? Hani onur, şeref haysiyet? Senin halkına yapılan bu insanlık dışı baskılar Kürtlük kimliğinden dolayı değil midir?Anelerimizin beşik başlarında yaktığı ağıtlar bu soysuz düşmanın katliamlarını anlatır. Seni yok etmeye gelmiş bir düşmandır bu! O bir kürt avcısıdır!
Kişi ona evini kiraya veriyor, onunla arkadaşlık, komşuluk yapıyor. Keyifle onuna ticaret ve alış-veriş yapabiliyor. Bakın KDP, sözde milliyetçiliği referans alan bir Kürt partisidir, ancak Kürt katili Türk devletinin ordusu ve istihbaratı ile her türlü ilişkiyi geliştirebiliyor. Türk devleti ile her türlü ilişkiyi kurabiliyor! Kürt gençleri bu tecavüzcü ve soykırımcı faşist ordunun elbiselerini giyerek silahını alabiliyor. Bu özgürlük ruhunun ve Kürtlük duygusunun ölümüdür ey Kürdistan halkı! Bağımsızlık ve özgürlüğün yolu düşman bilincinden ve öfkesinden geçer. Bu duruşun adı katiline sevdalanmaktır!
90'lı yıllarda düşman bilinci biraz gelişmiş, bu duruş açığa çıkmıştı. Kürt Özgürlük Hareketi böyle güçlü bir Ulusal duyguyu açığa çıkarmıştı. Ancak bu demokratik çözüm paradigması hem toplumda ve hemde onun yerel öncülerinde çok yalnış ve çarpık anlaşıldı. Bir örnek vereceğim!
2013 ateşkesinde gerilla alanları savaş hazırlıklarını hiç gevşetti mi? Hareket tarihimizin en yüksek gerilla katılımı bu yıl içinde sağlanmadı mı?Her düzeyde bir kurtuluş savaşı hazırlığı geliştirilmedi mi? Hatta kimse hikaye anlatmasın Rojava'yı kurtaran bu hazırlık değil miydi? Peki Hareket böyle yoğun bir mücadele hazırlığı yaparken, halk neden düşman öfkesi ve bilincinde bir muğlaklığı yaşadı?Bunun nedeni toplumun yerel öncüleriydi. Hem paradigmayı hemde süreci doğru anlayamadılar ve bu paralelde halkımızı devrimci bir halk savaşına hazırlayamadılar. Düşmanın gündemine bağlanmak, ona kulak kabartmak ve düşman gerçekliğini anlayamamak böyle bir sonucu doğurdu. Burada her kim ki özgürlük, bağımsızlık ve ulusal kurtuluştan söz ediyorsa düşman bilincine varmak ve onun öfkesini kuşanmak zorundadır!
Düşman senin nefretini ve kinini her davranışında hissetmelidir. Kardeşini öldüren, kadınlarına tecavüz eden hasmına nasıl bakılması gerekiyorsa, öyle bakmalısın düşmana. Sen onu açık vuramıyor, ona karşı somut bir eylemde bulunamıyorsanda en azından ona öfkeni, tepkini yansıtabilirsin!
Uluslaşma duygusu düşman bilinci ile paraleldir. Sömürge Ulus bireyinin düşman bilinci, öfkesi ve nefreti onun özgürlüğüdür. Kurtuluş buradan doğar. Düşman ile her türlü ilişki, diyalog ve alış veriş ihanettir. Türk faşizmini onaylamak ve bu katliamlara ve soykırıma ortak olmaktır demektir!
Nitekim Türk devlet faşizmi halkımızı kazanma umudunu kaybetmiştir! Fakat onun ahlaki ve manevi değerlerine saldırarak iradesini kırma ve tepkisiz kılmayı hedeflemiştir. Bu fiziki soykırım ve asimilasyondan çok daha tehlikelidir! Onursuz toplum kimliksiz toplumdur! Her şeye razı edilmiş, kabullenmiş, tepki ve refleksini yitirmiş bir toplum asla özgürleşemez! Kürdistan'daki tecavüz olayları devletin ideolojik bir saldırısı ve sitematik bir uygulamasıdır. Kimilerimiz tecavüzcü Musa Orhan denilen alçak öldürülürse sorunun çözüleceğini sanmaktadır! Bu bir öfke sapmasıdır! Bu durum devletin MGK'sinin aldığı karar temelinde yaşanan bir saldırıdır !Halkımızı onursuz ve haysiyetsiz kılarak onun özgürlük ruhunu öldürmeyi amaçlamaktadırlar. Buna karşı iki temel tepki ortaya çıkmalıdır!
1- Güçlü bir toplumsal tepki ve refleks!
2-YPS tarzı örgütlenme ve meşru savunma!
Evet bu toplum asla öz savunmasız bırakılamaz! YPS'nin yaygın bir şekilde geliştirilmesi vazgeçilmez bir görevdir. Devletin Kürdü iğdiş ederek onurunu yok etme savaşına karşı bütün Kürdistan gençliği YPS birimlerinde yer alarak bir intikam gücü haline gelmelidirler! Toplum YPS'yi kendi onur ve namusunun koruyucu gücü olarak görerek destek vermelidir. Artık öz savunmasız yaşam mümkün değildir! Toplumsal bir savunma duruşu ve gücü gelişmeden hiç kimsenin kızı, eşi, ablası, annesi güvencede olmayacaktır! Tecavüz edilen kadın kürt halkının onur ve şerefidir!
Ezilip, büzülerek, kaderine razı bir duruş iğrençtir. Haysiyetsizliktir! Onurlu hiçbir Kürt bireyi bu manevi ve ahlaki saldırı karşısında tepkisiz kalmamalıdır! Bağışıklık kazanmak, normal görmek ve bununla yasamayı düşünmek bin ölümden beter lanetli bir durumdur! Devşirme Türk ulus devleti Kürt halkının bu görkemli özgürlük kalkışına böyle hassas noktalarına saldırarak yanıt veriyor! Halkımızı bu noktadan düşürmek, ahlaki, manevi ve iradi olarak yozlaştırmak istiyor! Senin direniş refleksine ve özgürlük talebine böyle saldırıyor! Ey onurlu ve şerefli Kürt gençliği, kendi sokak ve kent derinliklerinizde YPS gücünü örgütleyin! Kendi öz savunmanızı açığa çıkarın! Halkımızın ahlaki ve manevi değerlerini Türk tecavüz saldırısına karşı savunun. Bunlar ideolojik-politik tecavüzlerdir! Buna karşı intikamı kuşanın!
OSMAN SEBRİ
YORUM GÖNDER