ŞEHİRLER BANA BİR TUZAK
“Şehirler bana bir tuzak, benim meskenim dağlardır, dağlar”
“Dağlar kadınları barındırmakta koylarında şimdi de. Kaç umutlu yürek uçtu, bu diyarlardan. Ne de güzel direndiler bu mekanlarda. Ne de güzel savaştılar hak, hukuk ve özgürlükleri için. Ev bildiler , güçlerinin farkına vardılar dağların doruklarında. Sevdiler, sevildiler , güldüler ve gözyaşı döktüler uçsuz bucaksız dağ patikalarında. Kimdi onlar; onlar ki sevgilerini gözlerinde barındıran dağlı tanrıçalardı. Meleklerin diyarı olan dağlarda , iyiliğin ve güzelliğin sembolü olan kadınlardı, bu kadınlar. Dağlara sığındılar ve birer savaşçı olarak erkek aklın gericiliklerine karşı, Kürdistan dağları ile bütünleşerek mücadele ettiler. Şehirlerden , kaçarak yeni bir doğuşa gebe dağlarda özgürlüğü arayanlardı onlar. İşte onlar devrimin kadın hali olan gerillalardı bu dağlarda…”
Ne güzel de diyordu Delila yoldaş;” şehirler bana bir tuzak ,insan sohbetleri yasak, benim meskenim dağlardır, dağlar” diye. Bu şarkının sözlerinden bile yola çıkarsak, şehirlerin insanları ve özellikle de kadınları nasıl özünden uzaklaştırdığının sonucuna ulaşabiliriz.
Kadınlar, özgürlük hareketi ile yönünü tekrar özlerine ve özgürlüklerine vermiştirler. Kapitalist sistem, öncellikle toplumun öncü , toplumu ahlaki ve politik olarak yöneten kadınları, öz benliklerinden ve iradelerinden uzaklaştırmıştır. Şehirler kurarak ve kadınları o şehirlerde özlerinden uzaklaştırarak köle ve ezilen kesim haline getirmiştir. Kadını , değersiz ve bir meta olarak topluma sunmuştur. Ama Önder Apo sayesinde, başta Kürt kadınları olmak üzere diğer kesimlerden kadınlarda yönlerini kendi öz benliklerine çevirmiştir. Dağlar kucağını açmış ve sarıp sarmalamıştır biz kadınları. Kendi irademizle, öz savunmamızı geliştirerek, bize kucağını açmış olan dağlarda , mücadele etmeyi ve kendimizi bulmayı seçtik.
Dağlar, bizim her zaman olduğu gibi şimdi de yaşam alanlarımızdır. Dağlar, doğa ve kadın bir aradayız yine. Her patikasında anlam, her akarsuyunda bir farkındalık yaşıyoruz. Bir rüzgar esmeye dursun, açarız saçlarımızı dağların doruklarında. Dağlar olmadan, nefes alamaz ve yaşayamaz Kürt kadınları. Belki bir kesim bunun farkında olmayabilir. Fakat her Kürt kadının yüreği hep bir arayış içerisindedir. Nefes alamaz dağlar olmadan , ama yalnızca bilincinde olmadan neden nefes alamadığını düşünür. Biz Kürdistanlı kadınlar olarak, özgürlüğümüzü kaybettiğimiz dağlarımızda, yaşam pınarlarımızda arıyoruz. Gerçekten de özgürlüğünü arayan kadınlar, ancak yüreğinin kendisini bulabildiği mekanlarda , özgürlüklerini de bulabilir. Eğer yaşamı anlamına kavuşturmak istiyorsa kadınlar ancak ve ancak dağlarda yaşam olduğunu , yaşayarak öğrenebilirler. Dağlar yaşam alanı, dağlar özümüzle bizi buluşturan kutsal mekanlar…
Kadın Özgürlük savaşçıları olarak bizler dağlarda yaşayarak , mücadele ederek , kadınların ne kadar güçlü olduklarına şahitlik ederek ve yaşamsallaştıranlar oluyoruz. Güçsüz olarak tabir edilen kadınlar, bugün isyan bayrağını çekmiş ve savaşarak gerçek yaşamın güzelliğinin tadına varıyorlar. Her kavganın güzelliğinde yeni bir sima , adını tarihin mücadele kokan sayfalarına yazdırmakta. Delal Amed, Gülnaz Ege, Aze Malazgirt ve Tekoşin Amonoslar gibi. Onlar , bir kavganın güzelliğinde sevdiler özgür olabilmeyi. Kadın Mücadelesine inanarak , sırtlarını bir dağa yaslayarak mevzilerde Özgürlük için savaştılar. Dağlar direnme gücü oldu, ev oldu ve bir ana gibi kucakladı yiğit evlatlarını. Ve hala yorulmadan, pes etmeden yaşamı anlamlandırma adına yiğit Kürt kadınları sırtlarını dağlara yaslamıştır.
Dağlar, gerçek bir yaşamın yaşanıldığı özgürlük kıblegahlarımız ve bu kıblegahlarda zalimlere karşı savaşan kadınlar olarak tüm kadınların bu kıblegahlarda kendilerini bulma arayışına çağırıyoruz. Özgürlük kokulu mekanlarda, Önder Apo’nun kadın özgürlükçü paradigması ile kadınların özgürlüklerine erişmelerine adım atmaları gerektiğini belirtiyoruz…
FARAŞİN MERVAN
YORUM GÖNDER