BU KRİTİK SÜREÇTE MİT KÜRDİSTAN'DA NEYİ AMAÇLIYOR?
Düşman hamlesinin ve stratejisinin manipülatif iç yüzünü ancak düşmana karşı keskin ölçüleri olanlar ve yanılgılı yanlarını aşanlar görebilirler. Maharet küçük detaylara takılıp kalmakta değil, büyük fotoğrafı kavrayarak eyleme geçmekte! Toplumun genel bir politik uyanış evresine girmesi çoğunlukla hayatı direk etkileyen somut olumsuz olayların meydana gelmesiyle yaşanır. Türkiye'de kurumsallaşan faşizm yıkıcı depremlerle sarsılan toplumun demokratik devrim seçeneğinin önünü büyük bir şiddet dalgası eşliğinde kesmeyi amaçlıyor. Toplumun devrimci-demokrat damarlarını tıkayarak sonuç almak istiyor. 2023 seçimleri için algı oluşturmaya dönük akla hayale gelmeyecek manipülasyonlar servis ediliyor.
Kaos aralıkları bir yönüyle toplumda kargaşadan aydınlanmış bir bilinçle eylemsel karşı koyuşlar da yaratabilir ve çok önemli fırsatların önünü de açabilir. Bu da toplumsal örgütlülüğü dayanışma üzerinden zenginleştirecek yeni yaratıcı açılımlara olanak tanır. Kürtler açısından tarih bir başka yaman öğreticidir. Depremin vurduğu Kürdistan'da TC özel savaş politikaları yine ivedilikle devreye kondu. Geçmişte de deprem bölgeleri olan Erzurum, Erzincan, Sivas, Maraş, Adıyaman, Antep ve Hatay gibi Kürt şehirleri "Türkleştirme ve Sünnileştirme politikalarının” bir sonucu olarak asimilasyonla, demografik ve sosyal yapı (dokunun) değişimini yaşadılar. Ülkücü çetelerin jenosit uyguladığı Kürt Alevi kentleri tekrar yeni trajediler için hedef seçilmiş durumda. TOKİ ihaleleri yandaşlara peşkeş çekilmeye başlandı bile. Geçmişte Kürdün yaralı hafızasını kanatan Dersim'in kayıp Kürt çocukları gibi şimdi de depremzede Alevi Kürt çocuklarını asimilasyoncu cihadist tarikatlara vermek gibi kirli hesapları var.
Rusların kırım ve Ukrayna hamleleriyle sınırları işgallerle defacto değiştirme stratejisinin aynısını depremle birlikte TC Kürdistan sınırlarının tümü için uygulamak istiyor. TC şimdi de depreminde yıkılan Kürt kentlerinde demografik ve sosyal yapıyı değiştirmek için kirli yöntemlere başvuruyor. MİT Başkanı Hakan Fidan, neden gizlice Hatay’a gitti sizce? MİT Başkanı Fidan’ın depremin ikinci haftasında ;sessiz ve gizlice Hatay’a gittiği biliniyor. Fidan‘ın beraberindeki heyetle bölgedeki göç ve göçmenler hakkında gizli görüşmeler yaptığı bilgisi var. Rojava'ya dönük işgal politikaları temelinde İŞİT, DAÎŞ ve türevi çetelerini buralarda organize edecekler. Yine soydaş dedikleri unsurları buraya yerleştirmeyi amaçlamaktadırlar.
Toplum olarak örgütlendirilmiş cehaletten kaynağını alan, tarihsel bastırılmışlıkla daha da körüklenen-köhneleşen, siyasi ve ekonomik rantla beslenen bu ısmarlama egemen yalancı ve talancı mağduriyet algı operasyonlarının toplum olarak gerçek kurbanlarına dönüşmüş durumdayız. İmralı’dan başlayarak Kürdistan özgürlük mücadelesinin bütün etkinlik alanları yoğun baskı-basınç altında. Kapitalist dünya ve onun işbirlikçi Türk rejimi tarafından mücadele kitleleri üzerinde boğucu bir kuşatma dalgası estiriliyor. Kölelik statüleri topluma özgürlük hayalleri olarak satılıyor!
Sokakta iklim faşizm ve tam da şu deyişle özdeş; Köyün küs köpekleri Kürdü gördüklerinde ortak havlarmış..." Bu hepimizi iliklerimize kadar mücadele için kamçılayabilmeli! Yaşanılan bu hayati süreçte her bilinçli birey bir örgüttür ve kendisini çare haline getirmede tereddüt göstermemelidir. Sosyal duyarlılık ahlaki bir toplumsal kurtuluş ve özgürlük görevidir. Eğer bu olmazsa yerel toplumsal dinamikler iktidarın faşizan örgütlü şiddet araçları karşısında korumasız kalır. Bunu tıpkı Smith’in dediği gibi çoğunlukla “adil bir seyirci duyarlılığına” bile sahip olmayanlar yaratır! Türkiye genç bedenlerin mezarlığı olduğu kadar geleceğe dair umutların da enkaz durumunu yaşıyor.
Seçim mühendisliğinin Kürt halkına kurduğu tuzak yeni sosyal ve siyasal depremlerin de bir habercisidir. Zira Hatay ziyaretinden sonra Irak Savunma Bakanı Sabit Muhammed Said ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan görüşmesinin bir amacı da Güney Kürdistan'a yönelik yeni saldırılar genişletme stratejisinin bir parçasıdır. Seçim endeksli Ankara politik ayak oyunlarının Kürt halkına getireceği bir çözüm yok. Kürt halkının acil bir gündem birliği yaratması gerekiyor. Sayın Öcalan üzerindeki tecrit, Kürt özgürlük Gerillalarına karşı artan taktiksel kimyasal ve nükleer silah kullanımı ve depremin yol açtığı yıkımı fırsat bilip Kuzey Kürdistan’da demografik ve sosyal yapıyı değiştirme hamlesi yakın gelecekte kopacak fırtınanın da habercisidir. Döneme dair son sözünü Kürt halkı 2023 Newrozun da söyleyecek!
KEREM ÇİFTÇİ
YORUM GÖNDER