YAŞAMI ÖZÜYLE BULUŞTURMANIN DİLLİ (2.BÖLÜM)
“Savaşan özgürleşir, özgürleşen güzelleşir, güzelleşen sevilir”
Sevginin, sevilmenin, güzelliğin ve özgürlüğün formülü bu kısa cümlede saklı. Hem özgürlük hem de güzellik tanımlamasının ne olduğunu ortaya koyar. En yalın ifade ile özgür olmayan güzel olamaz. Kölenin, ezilenin, bilinçli olmayanın güzelliğinden bahsedilemez. Çünkü özgür olmayan çekici değildir, insanlar ondan kaçıp, kurtulmak ister. Oysa özgürlük çekicidir, güzeldir. Her insan ona ulaşıp, yaşamak, ondan pay almak ister. Onun uğruna mücadele eder. Ama buda bedel vermeyi, mücadele etmeyi gerektirir. Savaşı verilmeyen bir özgürlük ve güzellikten bahsedilemez. Burada da güzelliğin ilkeleri açığa çıkıyor. Bunlardan biri özgür olmak, mücadele etmektir. Varlığına saygı duymak, saygı duyulmasını sağlamaktır. Ben kimim sorusuna net ve doyurucu cevaplar verebilmektir. Öz ve biçim, ruh ve beden bütünselliğini koruyabilmektir. Bedeni bir tapınak, ruhu ise tapınağın sakini olarak tasavvur edebiliriz. Ruh, bedenin varlığına saygı duyarak, onunla uyum içinde yaşayabildiği oranda mutlu olabilir, güzelleşebilir. Bu optimal uyum aynı zamanda sağlıklı olmayı ve kendi varlığının bilincinde olmayı ifade eder. Bu uyumu korumak bilinçle mümkündür. Kim olduğunu, ne olduğunu bilmek ve bu bilinçle hareket etmek güzellik arayışının bir parçasıdır. Kapitalizm her şeyi parçalara ayırdığı gibi beden ve ruhu da birbirinden ayrıştırmış durumda. Bedene yabancılaşan ruh, içinde bulunduğu tapınağı hoyratça kullanmaktadır. Özellikle kadınlar neredeyse var olan bedeni bir bütün ret edip, cerrahi müdahalelerle yeni bir beden yaratmakta. Beden ile ruh arasındaki uyum kaybedildiğinde, birey sürekli huzursuz olup, bedene müdahale ederek, ona hükmetmeye ve huzur bulmaya çalışır. Kapitalist pazarın modasına göre bedenine cerrahi operasyonlar yapar, makyajla, botoksla istenilen “altın oranı” yakalamaya çalışır. Oysa evrende her şey biricik ve tektir. Kendini tanımak ve bedenine kendini ifade edecek alan açmak özgürlük bilinciyle ilintilidir. Salt gözün değil, aklın, duygunun, hislerin tümüyle görebilmek önemlidir.
Bu konuda belirtmek gerekir ki özgürlük mücadelesinin ortamları bile olsa kimi kez farkında olmadan bedeni önceleyen güzellik anlayışının etkisine maruz kaldığımızı belirtebiliriz. Örneğin, ilk görüşte, “ kilo aldın- verdin” yada “yaşlanmışsın, gençleşmişsin” muhabbeti bunun bir yansımasıdır. Kuşkusuz özgürlük kendi çekici bedenini de yaratır. Hitabından, günlük yaşamına kadar bu yansımasını bulur. Ancak her insanın tabiatı da aynı değil, zayıf olmak nasıl ki bir güzellik işareti değilse, kilolu olmak da çirkinliğin göstergesi değil. Ya da yaşlanmak güzelliğin yitimi değildir. Kafka’nın deyimiyle yaşlanmaya rağmen güzelliği görmeyi başaran yaşlanmaz. Günlük olarak bu değerlendirmelerin öne çıkması kapitalizmin bedeni ruhtan ayıran güzellik anlayışının yansımaları olurken, diğer yandan bu durumun sık tekrarlanması birbirine karşı bir baskı aracına ve kimi kez psikolojik şiddete varan durumlara bile yol açabilir. Bu nedenle beden ve ruhun uyumunu gözeten güzellik tanımlamasının pratikte de yansımasını bulması son derece önemlidir.
ÖZGÜR UMUT
YORUM GÖNDER