XELÎFAN'IN ORTAYA ÇIKARDIĞI GERÇEKLER
KDP gerginliği tırmandırmaktan kaçınmalıdır. Halkın sesine kulak vermelidir. Halk savaş istemiyor, Türk ordusuyla iş birliğini istemiyor, örgütler arası gerginliği de istemiyor. O halde KDP gerginlik yerine diyalog dilini esas almalıdır.
Xelîfan’da şehit düşen gerillaların ailelerine karşı KDP saygılı yaklaşmalıdır. Bir mektuba cevap vermeyi bile nöbet çadırının kaldırılması şartına bağlamak hangi vicdana sığar?
Şehit cenazelerini ailelerine teslim etmemek eziyettir. Dünyada bu kadar masum ve haklı başka bir talep olabilir mi?
Bunun halk kültürümüzdeki yeri de biliniyor. Bu ailelere en çok Rojava kadınları sahip çıkıyor. Diğer parçaların da çok güçlü ses vermeleri gerekir.
Cenazeleri vermemek için her gün bir bahane üretiyorlar. En son kaynağı belirsiz bir iddia attılar ortaya: “Xelifan’daki gerillaları Türk uçakları vurdu!” diye.
Öyleyse neden cenazelerin verilmesinden korkuluyor? Bu çok açık bir yalandır çünkü doğru olsaydı, daha ilk günden cenazeleri ailelere teslim ederlerdi.
“Uçak saldırısı mıdır, KDP pususu mudur?” bunu anlamak için Adli Tıp uzmanı olmak gerekmiyor ki; cenazelere bir kez bakmak durumu anlamak için yeterliydi. Bu nedenle vermediler.
Yaralı kurtulmayı başarıp, olağanüstü bir çabayla yoldaşlarına ulaşan gerillanın tanıklığı her şeyi netleştirmiştir.
Bu konuda şüpheye yer kalmayınca suçu Bölge Yönetiminin geneli üzerine yıkmak istediler. YNK açıklaması, bu yalanı boşa çıkarmış olsa da, gerçekten Güney meclisi neden muhatap olmasın ki?
Olayın yaşandığı bölge itibariyle YNK değil, KDP bu işin muhatabıdır. Buna rağmen, madem ki KDP, bölge yönetimini adres gösteriyor, o halde bu meclis olayın üstüne gitmeli ve cenazelerin ailelere verilmesinde rol oynamalıdır.
Yol güzergahında tespit edilen gruba karşı oldukça planlı, tümünü imha etmeyi hedefleyen bir pusu kurulduğu netleşmiştir. Öyle ki pusu öncesi ailesini haberdar edenlerin bile olduğu ortaya çıktı.
Bölge Yönetiminin iradesini tanıyan bir PKK var. O halde bu yönetimin, özgürlük gerillasına karşı saygılı olmasını ve gerillaya pusu kurup şehit edenleri araştırıp hesap sormasını istemek de en doğal olanıdır.
KDP, AKP ile kader ortaklığı yapmıştır;
Neticede AKP ile kader birliği yapmışlar, bunu anladık; bari anaların acılarına saygılı olsunlar.
AKP için anketler artık 30’lu değil, 20’li rakamları gösteriyor. AKP’nin halk desteği ve oyları düştükçe, KDP’nin de düşüyor.
Duhok’taki sonuç ortadadır. Bundan ders çıkarıp politikalarını değiştireceğine, Türk işgalciliğine tavır alacağına yurtsever insanlara saldırıp katlediyor, Şengal’i Irak ordusuyla tehdit ediyor ve Türk ordusuna rehberlik yapmaya devam edeceklerini dünyanın gözleri önünde ilan ediyorlar.
Bu ordu Rojava’daki işgalleri ve katliamları geliştiriyor. Bu ordu, Güney’deki tüm kazanımları da yok etmeye yeminli bir ordudur.
Fakat gerillaların kahramanca direnişi bu işgal ordusunu durdurmaktadır. PKK karşıtlığı üzerine kurgulanan tüm politikalar iflas etmiştir. KDP bunda ısrar etmemelidir.
Kafalarda oluşan şüphe;
MERIS toplantıları sırasında yapılan açıklamalar büyük bir talihsizliktir. Burada kullanılan dil sadece işgalci orduyu sevindirmiştir.
Bu açıklamalar “Acaba KDP yeni bir aşamaya geçip PKK’ye doğrudan savaş açma kararı mı almış?” diye bir şüphe oluşturmuştur. Böyle bir karar yoksa bile açıklamalar fiili çatışma durumunu tetikleyecek kadar tehlikelidir.
Gerginlik siyasetinde bu kadar ısrar niye? Kime, ne yararı vardır? Hangi vicdanlı Kürt bundan memnun kalabilir ki?
KDP gerginliği tırmandırmaktan kaçınmalıdır. Halkın sesine kulak vermelidir. Halk savaş istemiyor, Türk ordusuyla iş birliğini istemiyor, örgütler arası gerginliği de istemiyor. O halde KDP gerginlik yerine diyalog dilini esas almalıdır.
KDP ve Güney hükümeti, MİT ve Türk ordusuna bu kadar yer vereceğine, PKK’ye Güney hükümetinde yer açsa, seçimlere girmesine olanak tanısa daha hayırlı olmaz mı?
Şimdi PKK’nin böyle bir talebi olmadığı halde niye bu kadar korkuyorlar;
Herhalde biliyorlar ki PKK, kendi adıyla Güney Kürdistan’da seçime girse birinci parti olur! Bunun Kürdistan’a zarar vereceğini iddia edenler, ülkenin kaderini sömürgeci güçlerin insafına bağlayanlardır. Oysa bu hükümetin varlığına PKK’nin sunduğu katkıyı hiçbir güç sunmamıştır.
PKK gerçekliği inkar edilemez;
Korkuları büyütüp PKK’ye düşmanlık yapmak Federe Kürdistan’a fayda sağlamaz, aksine buradaki statüye de zarar verir.
Şunu da herkes kabul etmelidir: Güney Kürdistan’da kimse artık PKK gerçeğini inkâr ederek politika yapamaz. PKK halkın gönlünde taht kurmuş. Güney Kürdistan halkının aklı ve yüreği PKK’yi kabul etmiştir.
Sadece bir direniş gücü olarak değil, kadın özgürlüğü ve demokratik fikriyatıyla, kültürüyle hayranlık düzeyinde yer edinmiştir.
Bu durum Güney Kürdistan’ın statüsü için en büyük güvencedir, ama korkunun esir aldığı akıllara göre tersi geçerlidir.
Yabancı olan PKK değil, sömürgeciliktir;
Sömürgeciliğin zihniyette yarattığı tahribat bu kadar derindir. Bu zihniyete karşı ideolojik ve toplumsal mücadele esastır.
Yabancı olan Türk Devleti ve onun işgal güçleridir. Ezilen Kürtlüğe sahip çıkmanın, dürüst olmanın, onurlu olmanın ve gerçekten özgür olmanın ölçüsü bu işgalciliğe ve onunla kanlı işbirliği yapan zihniyete karşı mücadele etmektir.
NURETTİN DEMİRTAŞ
YORUM GÖNDER