SİZİ NEREDE ARASAM
En çok sevdiğim eylülde mi
Sizi benden alan eylülde mi
Sizi ilk tanıdığım o anda mı
Sizi gördüğüm televizyon karesinde mi
Sizi son gördüğümdeki gülüşünüzde mi
Toprakta mı arasam,
Sevgide mi?
Aşkta mı arasam,
Anlamda mı?
Son gördüğümdeki kokunuza mı,
Mersindeki barut kokusuna mı,
Zap şkeftlerinin kimyasal kokularına mı?
En çok sevdiğim eylüle mi sorsam sizi
Hakikatte mi,
Yoldaşlığa mı?
Dağların en derinlerinden akan bir çeşmeye mi
Yüreğimin en derinlerinde ki sevgi çeşmesine mi sorsam
Ruken ve helbestin saç örgülerine mi
Baz’ın camer yüreğine mi
En çok sevdiğim eylüle mi
Sara’nın hiç sönmeyen mum gibi parlayan gözlerine mi
Toprağa hasret yağmur damlasında mı
Yağmura hasret toprakta mı arasam sizi
Zamanı zaman da arayıp zamanda kaybetmek mi
yoksa zaman geçtikçe çoğalan bir derya mı olmak gerek
ben sizi zaman içinde hiç kaybetmeden
Hep akan bir ırmak gibi sevdim
Yol aldıkça çoğalan ve çağlayan bir ırmak gibi
Zamanda zamanı yaşamakla oldu belki de içimdeki sevgi
Belki de böyle yaşamak ve sevdayı büyütmek.
Sizi şimdi nerede arasam diye sorduğumda, tüm yoldaşlarda, Kürdistan’ın her zerresinde diyorum. Kürdistan toprağına emek olarak dökülen terde, bazen terden sonra dökülen kanda… Her seferinde toprağa soruyorum.
Sevgiyi böyle öğrenmedik mi ilk anadan. Yıllarca ağıtlarda, türkülerde sallanan beşiklerimizin sözcükleri direnen ve zulme eğilmeyen nice canlar için yakılan ağıtlarıydı bizi büyüten ve bu kutsal yola sürükleyen… Siz de böyle sürüklenmediniz mi özgürlük yürüyüşüne? Ama Kürdistan ana gibi toprağa yiğit veren oldu mu?
Tarih ne canlar verdi özgürlüğe? Nedir özgürlük! Nerde başladı özgürlük savaşı? Hallaç’ta mı? Mani’de mi? Hayır ilk ana kültü saldırı altına alındığında, egemenler ilk el uzattığında başladı özgürlük direnişi ve bu direniş süre geldi Mani’ye Hallac’a, zaman geçtikçe Şex Said’e Seyid Rıza’ya ve bugün tüm dünyaya yayılan ana tanrıçanın en özgür çocuğu olan Rêber APO’ya uzandı.
Güneşle sıvanan çağdaş Kawa’nın gözlerinde ışık oldu, alev oldu büyüdü Zilan’da patladı özgürlük çiçekleri, yayıldı… Özgürlük tapınakları kuruldu gençlerin yüreğinde. Bazen ne vardı bu tapınaklarda diye sorduğumda “erdem” diyorum. Erdem, tek başına en üstün iyiye ulaşamadığına göre, oraya başkasıyla birleşip ortak olarak erişirsin. İnsanların peşinde koşmaya değer saydıkları her şeyi, şerefi, ünü, ruhun sadeliği ve sevincini içine alan birlik, işte budur birlik. Bütün bunlar var olunca, yaşadım dersin, mutlulukla dolar yüreğin, bu mutluluğu ne satın alabilirsin ne de puta tapan biri gibi çamurdan yapabilirsin. Yürekle olur erdem. Kendini feda etmekle… Bunlar olmadan mutlu olunamaz. Erdemi Kürdistan’da yaşayan ve yaşatan yiğitler bilir. Bu yiğitlerle yaşadınız mı?
Eğer kendi ülkende, kendi havanda, kendi gökyüzünde ve doğanda nefes alamıyorsan bize nefes olanları unutamazsın. Ve bize bu nefesi canlarıyla bahşeden Kürdistanlı yiğitler varsa tarihimizde, biz bu erdemin yoldaşları ve halkıysak, biz de bu fedailerle yaşıyoruz. Bize bahşediyorlarsa bu nefesi, bu nefesi çoğaltmak gerekir. Nefes almanın bedel aldığı bir çağda yaşıyoruz.
Sara da, Ruken de, Helbest de, Baz da yaşıyordu bu çağda. Bu çağı şekillendiren ruhlarıyla…
Bu dağlarda bu özgürlük savaşında kim bilir kaç mekap eskittiniz? Giydiğiniz her mekabın ayrı bir hikayesi var, kaç tepe aştınız onlarla, kaç yoldaşa ulaşmak için alelacele giydiniz onları, kaç eylemde sıktınız bağlarını… Kaç kere soğuktan uyumadınız, kaç kere aç yattınız, kaç kere yoldaşlar az yük kaldırsın diye en ağır yükü kaldırdınız? Ve kaç kere bir yoldaşı toprağa verdiğimizde dokundunuz başka bir yoldaşın omuzuna. Kaç kere sakladınız göz yaşlarınızı yoldaşlarınızın göz yaşlarını silerken. Kaç yoldaşın omuzuna koydunuz başınızı ve kaç yoldaş koydu başını omuzunuza. Kaç kere halay çektiniz omuz omuza yoldaşlarla döndüğünüz bir eylemden sonra ya da gideceğiniz bir eylem öncesi. Ve kaç kere ördünüz yoldaşların saçını, onlar kaç kere ördü sizinkini…
Kim demiş başkalaşmak özgürlüktür. Kim demiş boyun eğmek yaşamaktır. Kim demiş mücadelesiz, öylece gelir özgürlük. Eğer onlar bize nefes verdiyse biz de Baz yoldaşın nefesi olacağız. Biz de yeni doğan Helbest’lerin özgürlük gülüşü olacağız.
Ve tıpkı Ruken ve Sara gibi kendini düşmanın kalbinde patlatmadan önce sıktığı mermilerle, tıpkı özgürlük dansı eder gibi sıkacağız mermimizi düşmana…
GULAN SERDAR
kaynak: pajk.org
YORUM GÖNDER