WERXELÊ ABİDELERİNİN KOMUTANI CUMALİ ÇORUM
Yorulmak nedir bilmeyen zapt edilmez bir devrimciydi Cumali Çorum. Genç gerillalara ruhu yenilmez kılmayı öğretiyordu. Mert bir tabiata, basiretli bir zihne sahipti. Zorluklar, devasa iradesi karşısında küçülürdü.
Dudaklarında kırık bir tebessüm
Gözlerin eski bir çağ
Bazen dalıp giderim
Berrak, duru ve güzel bir derinliğin sonsuzluğuna
Dile gelir yürek
Erişilmez bir notanın ritminde
Geçmiş bir anın kanlı baskınından geçer zaman
Ve
Bir çığlık gömülür tenha kuytuluğuna
Bilinç hükümsüzdür
Artık duygu yasalarında…
İnsan varlığının amacı salt fiziksel zevk, acı ve arzularla sınırlandırılamaz ve izah edilemez. Zevk, acı ve arzu ancak insan doğasının birer olguları olabilirler. Anlam olmadan hangi zevk, acı veya arzu insan doğasına bir hakikat kazandırabilir ki? Çağlar boyunca insan doğasının anlam oluşturma arayışı, gücünü hakikatten aldı. Zaten varlığın sebebi hakikate ulaşma dışında ne olabilir ki? Bu yüzden insan tabiatı anlam arayışına borçludur. Ancak tutkulu erdemlere sahip hakikat savaşçıları bu borcu ödeyebilir. Biliyoruz ki acıyı kader, zevki amaç, arzuyu güdü haline getirenler, anlamsızlık çukuruna gömülür ve yok olurlar. Ahlaksızlığın süsleri için çırpınanlar ise hangi yaşamın anlamına sahip olabilirler ki?
Peki, insan varlığı neyi anlamak için oluşum formu kazandı? Yaşamın, insanın en büyük sorumluluğu olduğunu görüyoruz. Bu sorumluluk yaşamın kutsiyetini bilmekle başlar. Bir yağmur damlası, kar tanesi, kelebeğin kanat çırpması ne iz bırakır yaşama? Doğada var olan her şeyin bir estetiğe ve etik normlara sahip olduğunu görüyoruz. Bir taş, çiçek, ağaç, hepsi bir ahenk içinde uyumlu bir estetiğe ve etik değerlerine sahiptir. Ya bir insan? Bunu biliyoruz ki insanın yeryüzünü inşa ve ihya etmesi ancak anlamı ve özgürlüğü kaim kılmasıyla mümkündür.
Çağımız, tüketim çağı. En çok tükenen ise anlam oluyor. Anlamın tükendiği bir gezegende yaşama dair tüm değerler yitip gitmez mi? Yağmur damlaları, kar taneleri birleşerek, kelebeklerin kanat çırpmasını sağlarlar. Yaşamın toplumsal olabileceği en çok doğanın özgür yasalarında zuhur bulur. Bu yüzden doğa ile varlık kazanan insan yaşamı özgür bağlarla birbirine bağlıdır. Ten renkleri, dil farklılıkları, etnik kimlikleri zenginlik ve çeşitliliktir. Yani insan toplumu, bir gen haritası gibi birbirine bağlı olduğu gibi özgürlükçüdür. Çünkü evrenin, doğanın ve zamanın akış dili özgürdür.
YAŞAMIN ANLAM OLUŞTURUCULARI
İnsan toplumunun gen haritasını parçalamaya çalışanlar, özgürlük karşısında köleliği yaratmak isteyenlerdir. Köleliği yaratmaya çalışanlar, korku üretir, silah icat eder ve yaşama dair ne varsa kendi çarkında öğütmek isterler. Yalan, hile, tuzak ve alçaklık, tarih boyunca köleliği geliştiren tüm çıkar tapıcıların en belirgin karakteristik özelliklerindendir. Çıkar tapıcılarının sığınağı ise insan doğasına karşıtlık temelinde gelişen devlet ve iktidar odaklarıdır. Görülüyor ki özgürlük karşıtı köleliği geliştirmek iktidarların ontolojik gerçeğidir. Fakat her oluşum nasıl ki zıddını oluşturuyorsa devlet ve iktidar da özgürlük uğruna direnenlerin varlık hakikatidir. Ölüm ve doğum, gündüz ve gece, karanlık ve aydınlık gibi kadim, has, baki döngülerin aksine iyi ve kötü, yalan ve doğru, güzel ve çirkin, kölelik ve özgürlük insan zihninin düelloları sonucu gelişen karşıtlardır. Bu noktada köleliğe karşı özgürlüğün savaşını verenler, yaşamın en büyük anlam oluşturucuları olurlar.
ÖZGÜRLÜK DERGAHINA DÖNÜŞTÜREN KOMUTAN
Çağlar boyunca sayısız özgürlük havarisi, devlet ve iktidar çarkının bu vahşi köleliğine karşı mücadele etti, direndi ve bedel ödedi. Bu havarilerden biri de Werxelê tünellerini özgürlük dergahına dönüştüren savaşçıların komutanı Cumali Çorum’dur. İnsan doğarken ırkını seçemez. Bunu hiç kimse tercih edemeden doğar. Bu insanın gen haritası gibi birbirine bağlı olmasının en temel nedenidir.
Cumali, Çorum’un Mecitözü ilçesinin Kayı köyünde demokrat, Alevi bir ailenin çocuğu olarak doğar. 2 Temmuz 1993’te Madımak Oteli’nde diri diri yakılan 33 aydın, sanatçı, düşünür, Cumali Çorum’un yaşamında bir dönüm noktası olur. Sorgular, araştırır ve sosyalizm inancı ile tanışır. Sosyalizme içten inanır. Bu arayış sonucu Kürt halkını tanır. Bu tanıma onu Kürt halkının mücadelesine sürükler. Özgür basın çalışmasında yer alır. Komplo sürecinde katıldığı eylemlerden dolayı tutuklanır. Bir süre zindanda kalır. Zindanda en çok Amed şehrine ilgisi gelişir. Kürtlerin kadim şehri Amed onun aşkı olur. Hiç gitmemiş ve görmemiş olsa da kuçelerini, surlarını hayalinde adım adım arşınlar. Zindandan çıktıktan sonra 2002’ye kadar özgür basın çalışmalarında faaliyet yürütür. Nasıl Amed’in hayalini kuruyorsa onu saran bir hayal daha vardır.
BİR DERVİŞ GİBİ YAŞAMAK
Bu hayali, gerillaların kutsal mekanı dağlardır. Sosyalist kişiliği, devrimci coşkusu, zekası ile yönünü dağlara verir ve özgürlük mabedine adım atar. Anadolu’nun bağrında kopan, haksızlık karşısında hakikat mücadelesi veren Cumali Çorum’un karakterinin en belirgin yanı bir derviş gibi yaşamasıdır.
Dervişlik, insan ırkının ilk beşiği Anadolu-Mezopotamya topraklarının en eski geleneğidir. Anadolu-Mezopotamya halkları, inançlarına hayatlarını adayanlara, ‘derviş’ demiştir. Dervişler, hakikat aşıklarıdır. Hakikat çehrelerini efsuni kılar. Bu nedenle çıkındaki bir kuru lokma, omzu örten bir hırka ona yeter, hatta fazla gelir. Gerillaların aynı kara demlikten çay içmeleri, aynı tabaktan birkaç lokma yemek yemeleri, nefisten arınmış yaşam tarzları, Cumali Çorum’un mezara dek sürecek sadakatinin pusulası olur. Irkını seçmeden doğduğu hayatına, artık ezilen Kürt halkının sosyalist bir savaşçısı olarak devam eder.
YARALIYKEN BOTAN’DA KALMAKTA ISRAR ETTİ
2006 yılında zamanının bir dervişi olarak yönünü Gabar’a verdi. Gabar’da içinde birleşen her atom onu muhteşem bir parıltı içinde oluşan bir meteor haline getirdi. PKK’nin yoldaşlık ahlakında ‘Yol yormuyorsa yoldaşındandır’ diye yazısız bir destur vardır. En zor görevlerde en ağır yüklerin altına girdiği için yoldaşları ona artık Cumali değil de Cumaelli diyorlardı. Nedeni ise herkesin kaldırdığı yükün iki katını kaldırmasıydı. Çoğu zaman uyarılar karşısında gösterdiği refleks ‘Zafer için çok çalışmalıyız’ diye yanıt haline gelirdi. Emeği, fedakarlığı, daima yürüyüşünün zorunlu bir gerekliliği gördü. 2008’de bir komplo sonucu Hasret, Rohat, Argêş ve Serhat Dêrik adındaki gerillaların şehit olduğu olayda ağır yaralandı. Fakat o tedavi olma yerine Botan’da kalmakta ısrar etti. Adil ve Gelhat komutanlarının toprağını bırakamazdı. Yönünü Mardin alanına verdi. Üç yıl gibi uzun bir süre boyunca Mardin’de başarılı bir pratiğin sahibi oldu. 2006’da başlayan Botan yolculuğu 2011’e kadar devam etti. Tedavi ve eğitim amacıyla yönünü Medya Savunma Alanları’na verdi.
ÖZEL KUVVETLER’İN ÖĞRETMENİ
Botan’da edindiği tecrübeler, geçtiği ateşten sınamalar çelik kadar sağlam bir irade ve bilinç kazandırmıştı ona. Üyesi olduğu Özel Kuvvetler’in artık usta bir öğretmeni olmuştu. Yorulmak nedir bilmeyen zapt edilmez bir devrimciydi. Devrimle yatıp kalkıyordu. Cumali Çorum bir öğretmendi. Genç gerillalara ruhu yenilmez kılmayı öğretiyordu. Mert bir tabiata, basiretli bir zihne sahipti. Biriktirmiyor, paylaşıyordu. Yanı başında yitirdiği şehit arkadaşlarından sevgiyi, paylaşmayı öğrenmişti. Özgürlüğü savunan ve bu uğurda canını veren yiğitlerin mucizevi hikayelerinin özünü genç yoldaşlarına aktarıyordu. İnsan yaşamını güneşe, suya, toprağa ve havaya borçludur. Onlar nasıl karşılıksız ve çıkarsız yaşam yaratıyorlarsa Cumali Çorum da güneş, hava, su ve toprak gibi özgürlük mücadelesinde yaşam yaratıyor ve oluşturuyordu.
ZORLUKLAR İRADESİ KARŞISINDA KÜÇÜLÜRDÜ
Siması, taviz vermeyecek bir doğa yasası gibiydi. Bilinir doğa yasaları hükmünü kesinlikle icra eder. Sorgulanamaz ve değiştirilemezdir. Simasının yasası özgürlük aşkına ait saflık, sadelik ve duruluktu. Bu yüzden zorluklar devasa iradesi karşısında küçülürdü. Nice savaşçıya tecrübelerini, deneyimlerini aktardıktan sonra 2018’de yönünü Zagrosların en asi dağlarından en güzel sularının mavi aktığı Avaşîn alanına verdi. Avaşîn Eyalet Komutası’nda yer aldı. Botan’da olduğu gibi Zagrosların en asi, sarp alanında da insanlığın düşmanı Türk ordusuna ağır darbeler indirdi.
Türk ordusu, 24 Nisan’da Metîna, Zap ve Avaşîn alanlarına yönelik kapsamlı bir saldırı başlattı. Cumali Çorum, Adil Bilika ve Gelhatlar’dan öğrenmişti PKK komutanının daima en ön cephelerde durduğunu. Türk ordusunun bütün saldırılarına göğüs geriyor, eylem üstüne eylem yapıyordu. Zagros Şahinleri Hamlesi’nde gözleri daima düşmanı vurmak için arayan bir komutandı. Madımak’ı ateşe verenler ile üzerlerine bombalar, kimyasal gazlar yağdırıp, saldıranlar aynı çürümüş zihniyete sahip yaratıklardı.
İşgalci Türk ordusu, gerilla direnişi karşısında çarpılmış, ilerleyememişti. Zendura, Mamreşo, Girê Sor ve Werxelê direniş tünelleri, Türk ordusunun hava saldırılarını ve tekniğini boşa çıkarıyordu. Tıpkı eski çağlarda zalimlerin kafasını ezen demirci Kawa’nın güçlü bileği gibi kayalarda bileklerinin gücü ile açtıkları tünellerin koridorlarında her türlü silahla ve teknikle saldıran çağdaş zalimlere karşı savaşıyorlardı. Türk ordusu, iktidar ve devletin çirkin, kötü, karanlık bir temsilcisiydi. Direniş tünelleri karşısında çarpılınca insanlığın lanetlediği kimyasal gaz saldırılarına başladı.
MADIMAK OTELİ’Nİ YAKAN ZİHNİYET
Cumali Çorum, Werxelê’nin karanlık tünellerinin koridorlarında yoldaşlarına ışık olan bir komutandı. En karanlık yerlerde gözlerinin içi ışıl ışıl parıldar, arkadaşlarının önünü aydınlatırdı. Zebaniler, kimyasal bombalarla tünellere saldırıyordu. Devrim yoluna girmesine neden olan Madımak Oteli’nde de aynı zihniyete sahip olanlar, insanları yakarak, dumana boğarak katletmişlerdi. 5 Ekim günü kimyasal gaz saldırıları sonucu Komutan Cumali Çorum, Çavrê Kamuran, Dilvîn Dalaho, Amara Cudî ve Mahir Kop şehadete ulaştılar.
ÖLÜMSÜZ BİR EFSANE YAZDILAR
Onlar uzun ve meşakkatli devrim haritasının yolunda yürüdüler. Yaşamın onlar için gerçek anlamı mücadele etmekti. Onlar eski çağlardaki bilgeler gibi taşlara yazılar kazımadı. Canlarıyla Werxelê direniş kalesinin kayalarına ölümsüz bir efsane kazdılar. Yeryüzünü inşa ve ihya eden anlamın ve özgürlüğün hakikat savaşını, kaim direnişleriyle insanlığa miras bıraktılar.
Kürt halkının savunulduğu tünellerde gerillalar, gecelerini gündüzlerine katarak savaşıyor. Kimyasal silah kullanan, insan genine düşman, ahlaksızlığın süslerini ganimet gören TC ise bataklığa düşen canavar gibi daha da tükenişe, dağılmaya ve yok olmaya gidiyor.
İSKAN AMED (BEHDÎNAN)
YORUM GÖNDER