KAMP YAŞAMI ÜZERİNE
Yeni bir döneme girmeye hazırlanırken, yeni yüzlerle, yeni düşüncelerle, yeni umutlarla yeni bir kış kampına girdik. Henüz açık havaya tam doyamadan, aldığımız içine çektiğimiz her nefesin karşılığını pratikte vermeden kampa girmek her arkadaş gibi şüphesiz biz buradaki arkadaşlara da çok zor geliyor. Çünkü yapılması gereken çok şey alınması gereken yüzlerce intikamımız ve ödemek zorunda olduğumuz birçok borcumuz var. Bunlara zamanında tam cevap olamamak hepimizde eksik yanların olduğunu gösteriyor. Koşullarımız birçok alana göre farklı, bu yüzden her ne kadar istemesek te yeni bir kamp sürecine başlamak zorundayız. Her şeyden önce bunu iyi bir pratik hazırlık zemini olarak görüp, iyi değerlendirmeliyiz. Çünkü geçen pratikte yeterli bir pratiğin sahibi olamadık.
Önderliğimizin cabalarını desteklemede ve elini güçlendirmede bizler gerilla olarak zayıf kaldık. Halbuki Önderliğimizin bizden beklentileri çoktu. Her görüşme notunda, verilen kısacık zamanda biz gerillalara çağrıda bulundu. Bizden süreci desteklememizi ve kendimizi korumamız gerektiğini hemen hemen her seferinde dile getirmekten, selam yollamaktan vazgeçmedi. Önderlik sürecin ağırlığının farkındaydı. Bunu bize kavratmaya çalıştı. Sürecin kaderi gerillanın atacağı adımlarla yakından bağlantılıydı. Önderliğimiz elinden gelen her cabayı fazlasıyla gösterdi. Ancak ne devlet bunu doğru temelde ele aldı; hatta ele almayı bırak var olan inkar-imha konseptini kat be kat artırarak, kan akıtmaktan bir an bile vicdan azabı çekmedi. Bizler ise devleti adım atma noktasında fazla zorlayıcı olamadık. Öncülük bizdeydi yeterli bir öncülük yapmakta sınırlı kaldık. Bunun gibi bir sürü eksik nokta var. İşte bu eksikliklerimizi görüp 2012 pratiğine daha güçlü katılmak için önümüzde muhteşem bir fırsat var. Kendimizi eğitmeli, yoğunlaşmalı ve sorgulamalıyız. Bu bizler için bir görevdir ve mecburiyettir.
Bu yüzden önümüzdeki zaman bize dünyanın en değerli madenlerinden daha değerlidir. Su gibi akıp geçmeden onu yakalamak ve yaşamak nedir? Bilip, öğrenmeliyiz ve yaşamayı gerçekleştirmeliyiz. Gözümüze zaman çok uzun gelebilir; ama yapılacak o kadar çok şey var ki… bunları çok kısa zaman bir dilimine sığdırabilirsek, büyük bir başarı elde edebileceğimiz gibi birçok yeni şeyin başlangıcı yapabiliriz.
Bu temelde yeni bir kampa girişi henüz mevsim tamamlanmamış ve ağaçlar son yapraklarını dökmemişken gerçekleştirdik. Çoğu birbirini yeni tanıyan yirmi kadın gerilla yüreği bir araya geldi. Hepsi farklı alanlardan çoğu arkadaşla ilk defa tanışıyor ve konuşuyorduk. Hepsinde farklı bir heyecan farklı bir keyif ve hüzün var. Geçen sene beraber olduğumuz birçok arkadaşımız şimdilerde farklı yerlerde. Birçok arkadaşımızda şahadete erişme sevincini yaşadı. O arkadaşlar hatırlandıkça her gönülde her gözde hüzün kendini gizlemekte zorlanıyor. Biz şimdilerde şehit Ruken kampı olarak bu duyguyu yaşıyoruz. Ruken arkadaş geçen sene bu vakitte bizimleydi. Ama şimdi özgürlüğü kucaklamış bizi beklerken, bizlerde burada her anımızda onu anmaya ve yaşamaya çalışıyoruz. Bugün eğer biz buradaysak bu şehit arkadaşların eseridir.
Elbette şu da var. Çoğu arkadaş ilk defa özgün kamplarda kalıyor. Bu da insanda daha yeni duygular ve düşünceler uyandırıyor. Hele bir de yeni arkadaşlar için bu çok daha farklı bir duygu ve başlangıç… bunlar iyi güzel ama bir de bu kampım zor yanları var. Kampımız çok şirin olmasına rağmen çok soğuk. Soğuk çoğu zaman iliklerimize kadar işliyor. Isınma imkânımız da sınırlı. Yaklaşık 50 metre derinliğinde yerin altında buzun içinde yaşadığımızı anlatsak acaba inandırıcı gelir mi? İnsanlara diye soruyor kendine insan. Bunu çoğu kez düşünüyoruz. Elbette ki söz konusu gerilla olunca buna inanmamak elde olmasa gerek. Çünkü gerilla olağanüstüdür ve halkımız içinde de böyle biliniyor. Şu bir gerçek ki bizi tanımayan insanlar buna inanmakta güçlük çekerler. Hatta bunu abartılı bir durum olarak ta ele alabilirler. Ancak her şeye rağmen bu bir gerçek ve biz bu gerçekliğin içinde yaşıyoruz ve yaşayacağız.
“Bizler Kato kutbunun gerillalarıyız.” Durumlar her ne kadar böyle olsa da insan isteyince bu soğuklar insanın önünde çok ciddi bir engel oluşturmuyor. Bazen soğuktan büzül sekte, Önderliğin savunmaları bir volkan ateşi gibi içimizi ısıtıyor. Bu soğukluğu unutturuyor. Her savunma bizde daha da tazelenmiş bir irade ortaya çıkarıyor. Bu yüzden soğuklar sadece bizlerin sıcak moral günlerinin sıcak şakaları ve sıcak anları oluyor. Hatta öyle oluyor ki bazen bazı arkadaşlar “kamelya ya battaniye tulum götürsek mi, nasıl olur?” şeklinde komik sıcak şakalar yapıyorlar. Ayaklarımızdan bazen kanlar çekilse de içimiz hep sıcak. Söylemek istediğim şu ki kış koşulları her ne kadar zorlayıcı olsa da bizim için belirleyici etken değildir. Bizler için belirleyici olan bu kısacık zamanımızı Önderlik ve şehitlerle doldurmak ve bu zamanı iyi değerlendirmektir.
Bunun için daha çok eğitimlere ağırlık veriliyor. Her arkadaş kendi çapında eğitime katılma noktasında katkı sunmaya ve yoğunlaşmasına zemin yaratmaya çalışıyor. Çünkü özellikle bir kadın olarak buradan yenilenmiş bir şekilde çıkmak her arkadaşımızın isteğidir. Ne kadar yenilenirsek, özellikle kadın gerilla gücü olarak o kadar faşist düşmanın son çırpınışlarıyla yaratmaya, yeşertmeye çalıştığı umutlarını kırabilir ve boşa çıkarabiliriz. Düşman hep bizi güçsüz düşürmeye çalışıyor. Her yönden saldırılarıyla askeri, siyasi, psikolojik vs. bize mağlubiyeti kabul ettirmek ve imha etmek istiyor. Bütün amaçları bizi tasfiye etmektir. Bu içlerine o kadar sinmiştir ki gözleri kara bir şekilde önlerine ne gelirse kırıp dökmekten usanmıyorlar çünkü korkuyorlar. Sonları yakın ve biz mücadeleyi zirveleştirdikçe başarıya o kadar yakın olacağız. Bu yüzden güçlenmeliyiz ve düşmana sonunun geldiğini ve eceli yakında olduğunu göstereceğiz.
10.01.2012
ŞEHİT RUKEN KAMPI
pajk.org
Devam edecek
YORUM GÖNDER