DÜNDEN BUGÜNE AÇLIK GREVLERİ
Tarihte itiraz ve protesto eylemleri arasında en etkili olan açlık grevleri, özellikle Kürdistan ve Türkiye'de son 50 yılda defalarca yapılmıştır. Kürt özgürlük mücadelesinin ilk olarak 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra Diyarbakır 5 Nolu Hapishanesi'nde gerçekleştirdiği açlık grevi, son 10 yılda tek bir talep Önderlik üzerindeki tecridin kaldırılması ile gündeme gelmektedir.Siyasal ve sınıfsal mücadelelerde son kertede başvurulan direniş yöntemlerinden biridir açlık grevi veya ölüm orucu eylemleri. Tarihsel bir geçmişe de sahip olan bu eylem biçimi, en çok da Kürtlerde vücut bulmuştur. Defalarca girilen açlık grevleri ve ölüm orucu eylemleri, her defasında sonuç verdi ve amacına ulaştı.Özellikle son çeyrek yüzyılda tutsak yoldaşların Önderlik üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle başlattıkları bu eylem biçimi her ne kadar amacına ulaşmış olsa da tecridin kalıcı olarak ortadan kaldırılmasını sağlayamadı. Peki açlık grevleri bir eylem biçimi olarak tarih sahnesine nasıl çıktı? Kürdistan ve Türkiye'deki evveliyatı nedir, hangi süreçlerden geçti?
İLK AÇLIK GREVİ EYLEMCİSİ NERVA
Açlık grevleri, oldukça köklü bir geçmişe sahip ve bütün kültürlerde saygıyla karşılanan son derece güçlü politik eylemlerdir. O yüzden de tarihsel akışa baktığımızda birçok örneklerine rastlamak mümkündür. Bunların en başında da Nerva'nın açlık grevi direnişi var. Nerva, Roma İmparatorluğu yaşamış ve imparator Tiberius'ın yakın arkadaşıdır. İmparatorluk döneminde Hristiyanlara yönelik yapılan baskılara tepki göstermek için açlık grevine girmiştir. Nerva'nın açlık grevi eyleminin gerekçeleri de bugünkülere çok benzerdir; cinayet ve işkencenin yaygın olmasına tepki olarak bu eylem biçimini seçmiştir. Tarihteki ilk açlık grevi eylemi olan Nerva'nın direnişi, o günden bugüne örnek teşkil ettiğini savunan görüşler var. Yine bu eylem biçiminin tarihini çok daha eskiye götürenler de var. İlk Hindistan tarihinde açlık grevi eylemlerine rastlandığını ve genellikle ticari konularda haksızlıklığa uğrayan mağdurların alacaklarını tanzim etmek için borçlu olan kişinin kapısında aç oturarak eylemler gerçekleştirdiklerini savunan tezler de var.
HAKSIZLIĞA KARŞI EYLEM TARZI
İkinci tezin sahipleri, M.Ö. 400 ila 750 yıllarını işaret etmektedirler. Yine 1930'lu yıllarda Mahatma Ghandi'nin de 'ahimsa' olarak bilinen sivil itaatsizlik fikriyle İngiliz işgali altında bulunan Hindistan'da açlık grevi eylemlerini tercih ettiği görülmüştür. Hindistan'da görülen örneğin aynısına, İrlanda tarihinde de rastlıyoruz. Erken dönemlere ve Hristiyanlık öncesi dönemlere kadar dayanan Troscadh ya da Cealachanadı adı verilen bu eylem tarzı, haksızlığa uğramış kişi kendisine haksızlık edenin kapısında aç oturur ve onu haksızlığı telafi etmeye zorlardı. Hatta toplum içerisinde onu utandırmak için de yapılan bir eylem olarak bilinirdi. Bu eylem biçiminin ise Hindistan'daki ile çokça benzerlikleri olduğu görülüyor.
İRLANDALI AÇLIK GREVİ EYLEMCİLERİ
Dünya tarihine baktığımızda ve politik mücadeleleri incelediğimizde, Kürtler kadar İrlandalılar da açlık grevi eylemlerine en çok başvuran ulus olarak duruyor. Zira İngiltere işgalciliği altında olan İrlandalı ulusalcılar, işgale karşı durmak için 1900’lerin başından itibaren açlık grevleri ile bu durumu protesto etmişlerdir. Bu eylemlerden birinde 1917’de bir İrlandalı açlık grevcisi zorla beslenme sonucu, 1920’de ise İrlanda’nın Cork şehri belediye başkanı 74 günlük açlık grevi eylemi sonunda hayatını kaybetmiştir. Yine yakın dönem İrlanda bağımsızlık mücadelesinde de bu eylemin sıkça başvurulan bir yöntem olduğu görülmüştür. Bobby Sands ve arkadaşları, 1981’de Kuzey İrlanda’da açlık grevine başlar. Talepleri siyasi tutuklu statüsüne alınmaktır. 27 yaşında, 5 Mayıs 1981’de, açlık grevinin 66. gününde hapishanede hayatını kaybeder. Sonrasında 9 Cumhuriyetçi daha hayatını kaybeder. Totaliter politikaları dolayısıyla İngiltere’nin açlık grevi eylemlerine tanıklığı yalnızca İrlandalıların pratikleri ile de sınırlı değil. Örneğin İngiltere’de kadınlara oy hakkı tanınması için mücadele eden süfrajet Marion Wallace-Dunlop, 1909’da tutuklanır, 5 Temmuz’da açlık grevine başlar, 91 saat sonra serbest bırakılır. Sonrasında diğer süfrajetler de açlık grevine başlar, ancak hükümet zorla besleme yoluna gider.
TARİHİN İLK KİTLESEL EYLEMLERİ
Tarihteki ilk kitlesel açlık grevi eylemi ise 1880’e dayanıyor. Çarlık rejimi altındaki Rusya’da çarlığın zorla çalıştırma kampları olan gulaglarda tutulan siyasi tutuklular, insanlık dışı muameleye maruz kaldıkları için kendilerine verilen yiyecekleri reddederek durumu protesto ederler. ABD’nin California eyaletindeki hapishanelerde 2013’te yaşanan açlık grevleri kitlesel katılımıyla dikkat çekmiştir. California cezaevlerindeki açlık grevlerine yaklaşık 30 bin kişinin katıldığı tahmin ediliyor. Tarihin en kitlesel açlık grevi eylemi olarak kabul edilen bu eylemde, bir kişi hayatını kaybeder. Eylem ise tutukluların devletin hücre hapsi uygulamalarını protesto etmesiyle amacıyla başlamıştır.
DÜNYA GÜNDEMİNE GİRMİŞ OLAN EYLEMLE
Dünyada gündeme gelen diğer başlıca açlık grevleri ise şöyle:
* İsrail’de Filistinli tutuklular İsrail’in Filistin politikasını ve hapishanelerdeki baskılarını protesto etmek amacıyla sık sık açlık grevlerine giriyorlar.
* Gauntanamo’da ABD tarafından hapiste tutulanlar 2002, 2005 ve 2013 başta olmak üzere birçok kez işkence ve kötü muameleyi protesto etmek için açlık grevine girdiler.
* Sri Lanka’da Tamil Kaplanları üyesi tutsaklar yine bu eyleme başvurdular.
* En yakın örneklerden biri ise İspanya’da yaşandı. 2017’de gerçekleşen Katalonya’nın bağımsızlık referandumu sonrası bazı Katalan yetkililer İspanya hükümeti tarafından tutuklanmıştı. Bu yetkililerden 4 kişi 2018’de haksız yere tutuklandıklarını belirtip durumu protesto etmek amacıyla açlık grevine girdi.
TARİHİN EN UZUN AÇLIK GREVİ
Dünya tarihinin en uzun açlık grevi ise yine Mahatma Ghandhi’nin ülkesinde, Hindistan’da gerçekleşti. Hindistan’da askerler 4 Kasım 2000’de Silahlı Kuvvetler Özel Yetki Yasası’na dayanarak Malom Katliamı olarak adlandırılan bir katliamla 10 sivili öldürdü. İrom Sharmila isimli kadın olayın ardından açlık grevine başlar ve 7 Kasım’da 'intihara teşebbüs' suçlamasıyla tutuklanır. Mahkeme kararıyla Sharmila’nın beslenmesi için burnuna tüp yerleştirilir. Sharmila eylemini sonlandırdığı 9 Ağustos 2016’ya dek bu zorla beslenme yöntemi dışında herhangi bir şey yemez. Sharmila’nın karşı çıktığı, Silahlı Kuvvetler Özel Yetki Yasası, kuzeydoğu eyaletleri ile Keşmir’in Hindistan kontrolü altındaki kısmında uygulanmaktadır.
KÜRDİSTAN VE TÜRKİYE'DE AÇLIK GREVLERİ
Türkiye’de bilinen ve ses getirmiş ilk açlık grevi Nazım Hikmet’in 1950’de başlattığı açlık grevidir. 27 Mayıs 1960 Askeri Darbesi’yle tutuklanan Celal Bayar da cezaevinde iki günlük süreli açlık grevi yapmıştır. Bir diğer ses getiren açlık grevi de Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan’ın idam edilmelerinden hemen önce, 1972’de başlattıkları açlık grevidir. Fakat genel olarak açlık grevi ve ölüm orucu gibi eylem biçimleri, Kürdistan ve Türkiye'nin gündemine 1980 askeri darbesi sonrası Diyarbakır Cezaevi’nde gerçekleşen direnişler ile girmiştir. 20 Nisan 1981’de zorla besleme sonucu hayatını kaybeden Ali Erek’in Kürdistan ve Türkiye’de açlık grevlerindeki ilk şehit olarak kabul edilir. Hapishanenin kötü koşulları ve yoğun işkenceye tepki olarak 1982’de gerçekleştirilen ölüm orucunda ise Kemal Pir, Hayri Durmuş, Akif Yılmaz ve Ali Çiçek şehadete ulaşır. Dünyanın en kötü koşullarına sahip olan 10 hapishanesinden biri olarak kabul edilen Diyarbakır 5 Nolu Hapishanesi'nin 'ünlü' işkencecisi Esat Oktay Yıldıran'ın zülüm sistemine karşı emsalsiz bir direniş gösteren tutsaklar, Kürt halkının özgürlük mücadelesinin de çıtasını yükseltmişlerdi. Tek tip elbise uygulamasının kaldırılması, işkencelerin sona ermesi, insani ve sosyal yaşam koşullarının düzenlenmesi ve siyasi tutukluluk hakkının tanınması talepleri ile 1984’te başlayan açlık grevi eylemleri sonucunda Diyarbakır ve Sağmalcılar cezaevlerinde 6 kişi şehit düşer. 1995 ve 1996 yıllarında birçok cezaevinde kitlesel açlık grevleri yaşanır ve ikisi 1995’te, 12’si de 1996’da olmak üzere 14 kişi şehit olur. F Tipi cezaevlerine karşı 2000–2007 yılları arasında başlatılmış olan açlık grevi/ölüm orucu eylemlerine yüzlerce kişi katılmıştı. 48’i cezaevinde, 13’ü tahliye olduktan sonra, 7'si ise destekçilerden olmak üzere toplam 68 insanın şehadetiyle sonuçlandı. Bu, Kürdistan ve Türkiye tarihinin en fazla ölümlü açlık grevidir.
TECRİT VE AÇLIK GREVLERİ
Kürdistan'ın yakın tarihini ele aldığımızda da emsalsiz açlık grevi direnişleri ile karşılaşıyoruz. Özellikle 2012’de Önderlik üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle hapishanelerde başlatılan açlık grevi eylemleri, 68 gün sürdü. Bu eylemde de on binlerce tutsak yoldaş açlık grevine girdi, neticede amaçlarına ulaşıp tarihin akışına yön verdiler. Kürdistan, Türkiye ve Avrupa'da da Kürtler bu eylemin niteliğine paralel olarak yoğun bir direniş sergiledi. Öyle ki, Önderliğin 'Tutsakların eylemleri amaçlarına ulaşmıştır. Artık eylemi sonlandırabilirler' mesajından sonra bile sokaklar hala canlıydı ve polis araçlarından şu anonslar yapıldı: “Önderiniz Abdullah Öcalan eylemlerinizi bitirip evlerinize dönmenizi istiyor. ”Yine tecridin kaldırılması talebiyle 2016’da bu kez Kürt siyasetçileri ve aydınları HDP Amed İl Örgütü'nde açlık grevine girdi. Bu eylem de kardeşi Mehmet Öcalan'ın Önderlik ile yaptığı görüşmeden sonra sonlandırıldı.
90 GÜN AÇLIK GREVİNDE KALDI
Dersim’de Kemal Gün oğlunun kemiklerinin devlet tarafından kendisine teslim edilmesi için 2017’de açlık grevine girdi. Gün, 90. gününde valinin oğlunun kemiklerini kendisine teslim edeceğini belirtmesi üzerine açlık grevi eylemini sonlandırdı. Yine 2017’de görevlerinden ihraç edilen eğitimciler Semih Özakça ve Nuriye Gülmen, KHK ile ihraç edildikleri görevlerine tekrar dönmek talebiyle Ankara’da uzun süreli bir açlık grevine girdi.
200 GÜN SÜREN EYLEM
Son olarak Kasım 2018’de DTK Eşbaşkanı Leyla Güven’le başlayan ve birçok hapishaneye yayılan açlık grevi eylemine tanıklık ettik. Bu, Kürdistan ve Türkiye tarihinin en kitlesel ve gündeme oturan eylemiydi. Güven ile başlayan ve sonrasında farklı ülkelerde birçok kişinin de katıldığı, son olarak Kürdistan ve Türkiye’deki cezaevlerinde yüzlerce tutuklunun devam ettiği bir açlık grevleri süreci yaşandı. Talep yine aynıydı; Önderliğin üzerindeki tecridin sonlandırılmasıydı. Dışarıda ve hapishanelerde on binlerce kişi açlık grevi eylemine girdi. Hatta son bir ayında ise onlarca tutsak, eylemlerini ölüm orucuna çevirdi.
FEDAİ EYLEMLERİ
200 gün süren bu eylem, dışarıda Beyaz Tülbentli Anneler öncülüğünde her gün sokaklarda direnişlere konu olurken, içeride ise çok daha fazlası yaşandı. Zülküf Gezen ile başlayan ve sonrasında Ayten Beçet, Zehra Sağlam, Medya Çınar, Yonca Akıcı, Siraç Yüksek, Mahsum Pamay, Ümit Acar ve Uğur Şakar'ın fedai eylemleri gerçekleşmişti. Netice itibarıyla Asrın Hukuk Bürosu avukatları 26 Mayıs 2019’da Önderlik ile bir görüşme yaptıklarını açıklayarak, Önderliğin eylemlerin amacına ulaştığını ve derhal sonlandırılması gerektiği mesajını iletti.
TALEP AYNI: TECRİT SONLANDIRILSIN
Bugün de tecridin kaldırılmasını talep eden bir açlık grevi eylemi sürüyor. 27 Kasım 2020’den bu yana Türk cezaevlerindeki tutsak yoldaşların başlattığı süresiz-dönüşümlü açlık grevi eylemleri cezaevlerinde 269. Maxmur da 248,Yunanistan Lavron kampında 231. gününde devam etmektedir. Tüm tedirginlik tekrardan cezaevlerinde ve diğer alanlarda şahadetlerin yaşanmasıdır. Bu şahadetlerin yaşanmaması , Önderlik üzerindeki ve bütün alanlardaki tecriti kırmak ve için açlık grevlerine ses olalım ve mücadeleyi dahada yükseltelim.Mücadele yükseldikçe faşist Türkiye rejimi ya adım atacaktır yada yıkılıp yok olmaktan kurtulamayacaktır.
TECRİTE SON ! TECRİT İNSANLIK SUÇUDUR ! AÇLIK GREVİNE SES OL !
SİYASİ TUTSAKLAR ONURUMUZDUR !
ÖZGÜR EREN
YORUM GÖNDER