GAZETECİLİK, BASIN VE HABERCİLİK ÜZERİNE...
Bu tanımlamaların anlamlarını ve içeriğini her arkadaş biliyordur. Dolayısıyla Kürt basını ve devrimci basın üzerine birkaç şey söylemek ve var olan sorunları dile getirmek gerekir..
Kürt ve devrimci basının tarihçesi işkence, zindan, sürgün, zulüm, sansür ve katliamlarla doludur. Özgür Basın - Devrimci Basın savaş, sömürü, faşizm ve vahşet düzenini karşısına alarak ve büyük bedeller ödeyerek bugüne gelmiştir.
İlkesellik, ideolojik-politik çizgi ve devrimci tutum temelinde oluşan ve tüm olumsuz koşullara rağmen ilerleme, gelişme ve hakikat esas alınarak günümüze taşınmıştır bu değerler mirası. Devrimci mücadelenin, halkın ve ezilenlerin sesi ve dili olunmuştur.
Bu onurlu gelenek emeğin, fedekarlığın, hakikatin ve cesaretin toplamıdır. Savaş ve direniş alanında yere düşürülmeyen ve elden ele taşınarak bugüne taşınan, devredilen bir bayrak gibidir bu onurlu gelenek. Zira özgür ve devrimci basın savaşın ve direniş bir mevzisidir.
Üretken, fedakar, cesur ve emekçi, devrimci mücadelenin sesi ve dili olmuş bu gelenek, güncelde devrim ve direnişe güç katma bağlamında eksik kalmaktadır. Emeğe ve fedakârlığa saygımızı da belirterek bunların nedenleri ve çıkmazları üzerine birkaç kelam edeceğiz.
Kürdistan Özgürlük Devrimi tarihin en görkemli gerilla direnişi ile devam ederken, sürece dair tehlikeleri de içinde barındırdığını anlamak gerekir. Ki Kürdistan Özgürlük Hareketi komuta kademesi bu tehlikeleri sürekli olarak ifade etmektedir.
Özellikle ideolojik ve çizgisel sorunlar temel sorundur. Yeni sürecin bilince çıkarılamaması en önemli toplumsal çıkmazdır. Ve bu çıkmazın aşılması noktasında basın rolünü yeteri kadar oynayamıyor. Bunun en önemli sebebi de, sürecin bilince çıkarılamaması, eski tarz da ısrar ve liberal çizgi ile kimi karşı-devrimci anlayışlardır. Eleştiri-özeleştiri kültürünün askıya alındığı, ret-kabul ölçülerinin aşındırıldığı, kafa-kol, ahbap-çavuş ilişkilerinin ve konformizmin tavan yaptığı bir süreci yaşadığımız çok açıktır.
Bir çok devrim kurumunda bu çarpıklığı ve sapmayı görüyoruz. Bu devrim kurumlarından biri de basındır. 50 yıllık Mücadele ve 40 yıllık savaş süreci devrim ve direnişten kopuş, tasfiyecilik, liberal çizgi, reformist çıkışlar, ideolojik sapma, çeteleşme, emek hırsızlığı ve bedel rantçılığı gibi karşı-devrimci pratikleri bilince çıkarma bağlamında bizlere kılavuzluk etmiştir. Mersin fedai eyleminde bu kılavuzluk kendisini bir ateş topuna dönüştürerek paradoks ve çelişkiler fırtınası yarattı.
Suyun çekilmesi ile çakıl taşları göründü. 30 yıllık kelli felli 'gazetecilerimiz' dumura uğradı. 24 saat içinde 24 ayar altından metale dönüşenleri gördük. 'Hadsizlik' sınırı aşılarak teslimiyet çizgisi açıktan savunuldu. Peki değişen bir şey oldu mu?
Maalesef yüzsüzlük ve sahtekarlık gerçekliği yine korumacılık kalkanı ile sarı verildi. Savaş sürecinin kendilerine verdiği 'yetki ve güç' mazbatası devreye girdi. Ve üstü şimdilik kapatıldı. Kuşkusuz devrim süreçlerinin en can alıcı hakikati, devrimin içini oyan anlayışların rahatlıkla kendilerini devrim kurumlarında konumlandırmalarıdır. Önderlik, KÖH ve Kürt düşmanlığı aleni olan kişileri programlara çıkaranları dahi gördük değil mi? Dünyada fikirleri, düşünceleri ve paradigması ile saygı ve övgü ile bahsedilen, ömrünü halkının özgürlüğü ve kurtuluşuna adamış Önder APO'dan, kendisi için kullanılan tüm sıfatları rafa kaldırarak sıradanlaştırma amacıyla Öcalan diye 'hitap' edenleri gördük. Kürdistan yerine Kürt coğrafyası diyenleri gördük.
Devrim ve direnişe katlı ve güç sunamayan ve bildiğimiz herhangi bir şeyi yeni bir olguymuş gibi bizlere haşlanmış olarak yedirmeye çalışanları görüyoruz. Üretmeyen ve sürekli tüketenleri görüyoruz hem de artarak. Bu halka bundan büyük zulüm olabilir mi?
Dört parça Kürdistan'da ve dünyanın farklı kıtalarında yaşayan Kürt halkı, devrimi, direnişi ve süreci basından takip ediyor oysa ki. Basının devrimsel süreçteki misyonu bu denli önemliyken bu neyin sorumsuzluğudur? Bunun vebali ağırdır.
Özgür ve devrimci basın geleneği halkındır, devrim kurumudur. Tekelci anlayış ve klan sistemi ile yönetilemez. Sadece klan üyelerinin koltuk ve makam kurumu değildir. Dijital platformda görüyoruz, süreci bilince çıkaran, ideolojik, güçlü ve akışkan yazan onlarca arkadaş var.
Yazdıkları, ön görüleri, tespitleri, ferseti ve bilinci ile devrime ve direnişe güç katan sayısız arkadaş var. Neden bu arkadaşlara alan açma yerine sansür uygulanıyor. Devrim kurumları kimindir? Bu anlayış içerde konumlanmış karşı-devrimci anlayış değil de nedir?
Bu tarz 50 yıllık mücadeleyi ve devrimsel süreci tasfiye etme tarzıdır. Yeni paradigma, yeni süreç, otonom direniş ve mücadele tarzı, öz yeterlik ve öz güç ilkesini esas alan her Apocu'ya inisiyatif alma ve devrimci çizgiyi dayatma hakkını vermektedir.
Bunu esas alan bir Apocu'nun doğal bir kadro olduğunu, inisiyatif almayı ve kullanmayı içinde bulunduğumuz süreç gerektiği kadar açıklıyor. Zira KÖH komuta kademesi her açıklamasında bunu ifade ediyor. Önderlik Paradigması inisiyatifin kılavuzudur.
Unutmamalıyız ki, susmak ve tepkisiz kalmak devrim, direniş ve inandıklarımız ile çelişmek ve açık gafletin adıdır. Yanlışa, çarpıklığa, sapmaya müdahale ederek çizgiye çekmek ve karşı-devrimci anlayışa devrimci tarz ile karşı durmak bu sürecin bilinci ve ruhudur..
FIRAT MERCAN
KAYNAK: TWETER (FLOODAN ALINMIŞTIR)
YORUM GÖNDER