ÖNDERLİK GERÇEĞİ-22.BÖLÜM
Gerçekte düşman nedir? Gerçekten düşman, namusunuzu kendisine karşı korumak istediğiniz düşman, sizin köy ortamındaki herhangi bir aile midir veya bir kabile midir? Buraya götürüyor. Düşman bu olamaz. Düşman böyle bir aile olamaz. Düşmanın başka bir şey olması gerekir. Bu ortamı, bu düzeni oluşturan bu aile değildir. O zaman düşman gerçeği de olamaz. Olsa olsa daha sonraki süreçlerde düşmanın kışkırttığı bir şey olabilir. Çelişkinin bir parçası olabilir. O açıdan düşman kavramı da doğru değildir. Kavramların içeriğini doğru doldurmak önemli. Bilim kavramlar ile yapılıyor değil mi? Kavramların içini doğru doldurmadığınız sürece yanlış yaparsınız. Önderlikte o açıdan verili ortamda kendisine içi doldurulmuş tarzda verilen kavramları reddediyor. Böyle düşman olmaz, diyor. o açıdan da o ailenin düşman olarak sunulmasını kabul etmiyor. Tersini yapıyor. Aslında orada şu var. Halkın birliğine, ulusal birliğe giden yolda öyle açılmış oluyor. O bir ilişki biçimi. Size düşman olarak kavratılanı tersinden ele alıp onu dostluğa çekmek aslında ulusal birliğin oluşturmanın başlangıcına denk düşüyor. Önderlik bunu yapıyor. Düşman aşiretleri var. Kürdistan’da daha geniş ele alındı. Hemen hemen her köyle birbirine düşman aileler var. Düşman kabileler var. Aslında sömürgecilik bütün bunlar ile yönetiyor. Bölmek, parçalamak ve yönetmek belki de bütün bir tarih boyunca, hiyerarşik sınıfçı toplumun tarihi boyunca egemenlerin başvurdukları temel yöntem oluyor. Böl, parçala ve yönet. Bölüp parçaladığında zayıf düşüyorsun, zayıf düştükçe de daha kolay yönetiliyorsun. Bir de gerçeği saptırıyorsun. Gerçeği saptırarak yönetmek daha kolaydır. O açıdan çocukluk koşullarında bile bunun algısı var. O açıdan Hasan arkadaş ile en güzel arkadaşlıklardan birini kuruyor. Önderlik bir şey daha anlatıyordu.
Önderlik “Öğretmen çocukları birbirileri ile güreştiriyordu, benimde bir ilkem vardı, yenilmeyeceğim ilkesiydi, yenilirsem girmem. Öğretmen beni Hamza arkadaşın karşısına çıkarmak istedi, fakat gözüm Hamza arkadaşı kesmiyordu. Hamza arkadaşta çok güçlüydü. Fakat kararsızlığımı aştım ve Hamza ile güreşmeye başladım. Güreşte yenişemedik. Beraberliği kurtarmak, yenilmemek bile benim için çok anlamlıydı” diyordu. Yenmesem bile yenilmedim. Önderlikte yenilgiyi kabul etmemek en temel bir ilkedir. Başarının tüm koşullarını hazırlayarak mücadeleyi yürütmek veya mücadelenin bizzat kendisi içerisinde başarının koşullarını oluşturmak. Bu da Önderlikte bir ilkedir. Hiç dikkat ettiniz mi? Bütün çözümlemelerin sonunda Önderlik “Şöyle olursa başarı gelir” der. Demek ki bütün çözümlemeler başarmak için yapılıyor. Başarının koşullarının oluşması için yapılıyor. Hatta Önderlik şöyle diyordu: Kazara gökten başınıza bir taş düşmezse başarı kesindir. Olabilir, gök taşıdır, gelip kafana düşebilir. Ona karşı tepkili olamazsın. Ama diğer her şeye karşı tepki geliştirebilir ve başarının koşullarını oluşturabilirsin. Bu senin elindedir. Önderlik yenilgiyi başından itibaren kabul etmiyor. Yenilgiye karşı çok net bir duruş ve tavır sergileme söz konusudur. Oysa Hamza arkadaş en iyi arkadaşlarından biridir. Oysa ne var başka birine mi yenilmişim, kendi arkadaşıma yenilmişim demiyor. Önderlik böyle ele almıyor. Bir kere mücadeleye girdiniz mi hasımsınız. Önderlik, Önderlik sahasında arkadaşlar ile top oynuyordu.
Mesela sahada birinin başına top değdiğinde veya yere düştüğünde Önderlik “geber” diyordu. Ama yanındaki oldu mu eleştiriyordu. Karşıdakini eleştirmiyordu. Karşıdaki ile mücadele ediyor. Onun zayıflıklarını kolluyor. Ama yanındaki ise eleştiriyor, düzeltmek istiyor, kızıyor, öfkeleniyor. Diğerine ise gülüyor. Gerçekten biri düştü mü geber diyordu. Demek ki Önderlik böyle yaparak neyi esas alıyor? Her zaman için başarıya kenetlenmeyi. Oyunda arkadaşları izlerdi. Oyun içerisinde hangi arkadaşın gerçekten yaptığı işin ciddi bir şekilde yaptığını anlardı. Belki de oradan bir sonuca, çözüme varırdı. Mesela bazı arkadaşlar oyunda az hareket yaparlardı. Önderlik bu yüzden bazı arkadaşlara çok ilginç bir belirleme yapmıştı. Kendini yormayan kişilik, demişti. fazla hareket etmiyor. Gerçekten de kendini yormayan kişilikler çoktur. Ama Önderlik bütün gücü ile büyük bir efor sarf etmesi söz konusuydu. Yaşamı bütünü açısından böyledir. Yaşamın kendisi de oyundur. Hatta yaşamın kendisi insanın kendisi olarak yani kendisinin oynadığı bir oyundur. Herkesin kendisini oynadığı, maskelerin bir yana atıldığı, rol yapmadığı, kendisinin oynadığı bir oyundur. Bu açıdan en anlamlı oyunlardan biri. Daha doğrusu en anlamlı oyun biçimi. Oyun düzenlerinin kendiside yaşamın bir parçasıdır. Bu açıdan her türlü iş, çalışma, oyun düzenleri aslında kişinin kendisi olarak katılması gereken işlerdir. Önderlikte bunlar dediğim gibi en temel özellikler olarak ortaya çıkıyor. Hamza arkadaşı arkadaşlar biliyor. Yolları geçici olarak ayrılıyor. Biri öğretmen okuluna gidiyor. Önderlik ise Tabu Kadastro Meslek Lisesine gidiyor. Hasan arkadaş öğretmen oluyor.
Önderlik ise Tabu kadastro memuru oluyor. Hasan arkadaş bir süre öğretmenlikte yaptı. Daha sonra Hamza arkadaş mücadele içerisinde de yer aldı. Arkasından Ortadoğu sahasında ağırlıklı olarak kaldı. Önderliğin her zaman yakınında durdu. Önderlik adına kaldığı süreç içerisinde bütün pratik çalışmaları kendisi üstlendi. Bir bakıma Önderliğin pratik tamamlayıcısı oldu. Bu tür yoldaşlıklar aynı zamanda büyük bir güven kaynağıdır. Size güven sağlar, size huzur verir. Bu çerçeveden de Önderlik işlerini biraz daha yürüttü. Bu açıdan da Önderliği zayıf düşürmek isteyenler öncelikle o halkadan yöneldiler. Yani Hamza arkadaşa yöneldiler. 90 yılının ocak ayında Hamza arkadaş iç çetecilik ile katledildi. Gerçekten de Önderliğin dediği gibi Hamza arkadaş daha çocukluk günlerinden başlayarak Önderliği izleyen, Önderlik ile yoldaşlığı süreklileştiren ve hatta kendisini Önderliğe siper eden, bedenini Önderliğe siper eden bir arkadaş oldu. çocuk oyunlarından yola çıkarak, bu oyun içerisindeki arkadaşlıklardan yola çıkarak bunları ifade ediyorum. Tabi şu da var. Önderliğin annesi Uveyş ana der ya “Senin boşa çıkarırlar, bunların hepsi kendi çıkarlarını düşünün, seni yalnız bırakırlar.” Önderlik şunu da söylüyor: Tamam, bunlar doğrulandı, ama ben kendi arkadaşlarımı da yarattım, sayıları az olabilir, ama arkadaşlarımı da yarattım. İşte Hamza arkadaşı örnek veriyor. Ardından Kemal Pir’i örnek veriyor ve Kemal Pir’in bir sembol olduğunu söylüyor. böyle daha binlercesi var.
Önderlik arkadaşlık istiyor, ama arkadaşlık oluşamıyor, PKK’de arkadaşlık yaratılamadı dememek lazım. Böyle olursa bir illet gibi, kader gibi tedavisi mümkün olmayan bir şey ortaya çıkar. Bu yanlıştır. Doğru olan bunun tersidir. Yetersiz yoldaşlık var. Bu bir gerçektir. Ama buna karşı da gerçekleşen bir yoldaşlıkta var. Bunun abidevi örnekleri var. Hamza arkadaştan başlarsınız Mazlum, Hayri, Kemal, Ferhat, Agit, tanrıça kültü çizgisinde gelişen büyük kadın kahramanlıklarına, yani bunların hepsi bir yoldaşlık gerçekleşmesidir. Önderlik ile en büyük bir yoldaşlığı yakalama gerçekliğidir. Hatta Zilan kişiliğinde Önderliğin “Biz hepimiz onun askerleriyiz” dediği tarzda bir gerçekleşmedir. Bir tanrıça gerçekleşmesidir. Bunlar da var. Genel olan, yetersiz olan hep yetersiz kalmaktır ve Önderliği yalnız bırakmaktır dersek Önderliğin bütün çabalarının da boşa gittiğini söylemiş oluruz. Önderliğin kendi arkadaşlarını yaratamadığını ifade ederiz. Önderlik ise tersini söylüyor. demek ki ben kendi arkadaşlarımı yaratabiliyorum, dedi. Kanıtları var. Ben kendi arkadaşlarımı yarattım, diyor. Beri yandan Önderliğin somut olarak eleştirdikleri var. Geçmişten beri gelen arkadaşlar var.
Mesela onlara yönelik eleştirilerinde ağırlıklı olarak yetersiz yoldaşlık ifadesinde bulunuyor. Bunlar yaşayan arkadaşlardır. Aslında gençlerinde bu çizgiyi aşamadıklarını söyledi. Ama yetersiz yoldaşlık ile ağırlıklı olarak hedef alınan veya kendi durumları bu biçimi ile ortaya konulan arkadaşların sayıları bile sınırlıdır. Böyle ele almak iyidir. Genç arkadaşlar açısından bunu aşmak doğru olan tutumdur. Yetersiz yoldaşlığı aşmak, örnek olarak Hamza arkadaştan başlamak üzere Kemal Pir örneğine sarılmak, Zilan örneğini en seçkin örnek olarak ele alıp onun temsili olarak kendini gerçekleştirmek izlenen temel çizgi olmalıdır.
ALİ HAYDAR KAYTAN (HEVAL FUAT)
YORUM GÖNDER