APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (42.BÖLÜM)
HAKKI OLANIN GÜCÜ, GÜCÜ OLANIN DA DAYANAKLARI OLUR
Bununla iktidar savaşımına girilmez. Böyle iktidar savaşına girecekseniz hiç girmeyin daha iyi. Böyle komploculuğa da girilmez. Hiç sıkılmadan bizim ortamımız için “biz burayı anlamsız bulduk, fazla güçlenme gereği duymuyoruz” diyorsunuz. Bunların hepsi yaşama hakarettir, saygısızlıktır. Kendi kendini hiçleştirme, kendini bir soytarıdan da daha beter etmedir. Tabii şunu bekliyorlar; ben kendilerine bir Roma yaratacağım, ondan sonra onlar Roma'yı koruyacak, Roma'yı savunacaklar! Hiç olmazsa Roma'nın başka koruyucuları da vardı. Roma'yı, yani ülkenizi, kurtarılmış bölgenizi kendiniz yaratın ve o zaman bana karşı da istediğinizi yapın. Tüm ülkeyi ben kurtaracağım, tüm işlerinizi bana yaptırtacaksınız, size düşen de bunun üzerinde komplo yapmak, kendini dayatmak! Bu, fazlasıyla enayilik olmuyor mu? Köylü kurnazları bile böyle değildir, köylüler bile belli çabalardan sonra kurnazlık yaparlar. Bu durumunuz politikadaki ucubeliğinizi gösteriyor. Kendinizi bir de çok akıllı sanıyorsunuz, işin en tuhaf tarafı da budur. Bunun ne akılla, ne de köylülükle bir ilgisi var. Günübirlik ve çok ilkel bir komplocu, ilkel bir köle gibisiniz. Tabii bu, benim temsil ettiğim gelişmeler karşısında iyi bir şey değildir. Benim savaşçılığım karşısında görevlerine sahip çıkmamak, biçare olmak ve üstüne üstlük “hak istiyoruz” demek suçtur. Bütün pratiğiniz sizi ele veriyor ve bütün gerçekliğiniz ortaya çıkıyor. Eğer bir şeyler yapmak istiyorsanız hiç olmazsa biraz gizli, biraz planlı yapın ve biraz savaşın.
Çünkü komplocular genellikle savaşan kişilerdir. Yani ellerinden iş gelir. Sizin böyle bir yeteneğiniz de yok. Bu, şu anlama geliyor: Al gücü toparla, kavga da etmek istiyorsan yumruğun yumruk, anlayışın anlayış olsun. Oysa içine düştüğünüz durumlar tam bir komedi. Herhalde yazacak olsak bol bol gülerler. Fakat bir daha fırsat buldu mu, bu sefer trajediye yol açarlar. Bu işler bu kadar karmaşık, çünkü önemli değerlerle oynuyorlar. Halen hatırımdadır, ben tapu kadastro memuruyken bir köylü, “ey beyim, biz bu eşek gibiyiz” diyordu. Evet, yakınlarda kulakları yere değer bir eşek vardı, sinekler gözlerini dolduruyor, ancak o kulaklarını bile sallayamıyordu, hiç kıpırdamayacak kadar tembeldi. Bu sözler bize göre değildi. Yine bizim çevrede Mamo adında birisi vardı, sürekli cami duvarının dibinde otururdu. Mamo, kendisine bazı sözler söylediğimde, “Biz bu tahta gibiyiz, artık bizim yeşermemiz mümkün mü” diyordu. O dönemler durum böyle olabilirdi, ancak biz o tahtayı bayağı yeşerttik. O köylüler bile şimdi çok iyidir. Yani umuda doğru gittiler. Bize bu tür dayatmalarda bulunarak veya bizzat bu tarzda savaşıma girilerek bir yere varılamaz. Kendinizi ne ölünüzle ne dirinizle dayatamayacaksınız. Biz yiğitliği yaratacağız. Siz bunun tam aksini dayatsanız da, ben bu tarzımda ısrar edeceğim. Analarınız sizi nasıl doğurmuş, nasıl büyütmüş olursa olsun, ben halen yaşam konusunda iddialıyım. Siz her şeyi kendinize yakıştırabilirsiniz, ama ben onurlu bir insan olarak başka türlü bir yaşamı kaldıramam. Sizin için de kabul edilebilir bir yaşam düzeyi yaratacağım. Bunu için plan yapacağız.
Eğer durumunuz sağlam değilse başka yere gidin. Herkes sağlam bir asker olamaz. Kendinizi hiç aldatmayın, zaten bu kadar çalışmayı kendini aldatmayan insanları ortaya çıkarmak için yaptım. Hiç kimse aldatma temelinde sizi ölmeye veya öldürmeye gönderemez. Acınacak bir kişiliğiniz varsa ortaya koyun, gece gündüz onun üzerinde çalışıp bir çare bulalım. Şimdiye kadar yaptığımız tüm çalışmalar sizin beyin gözünüzü, gönül gözünüzü açmak içindi. Herhalde benden daha enerjiksiniz ve ciddi bir kişi olma niyetinizi ortaya koyacak, bizim de bir güç olduğumuzu anlayacaksınız. “Büyük Önder” deyip ne körcesine ölümün üzerine gidilir ne de “biraz da kendimizi yaşayalım” denilir. Hayır, bunların ikisi de bize karşı hakaret olur. Tüm yetersizliklerinizi aşma temelinde bir güç olacaksınız. Başka türlü sizi kabul etmem. Yoksa sizi ana ocağına, baba ocağına göndermek gerekir. Gerekirse başka insanları yeniden ele alırım, onlar bize daha yararlı olabilir. Ama böyle tehlikeli, çözümlenmemiş ve tam raya girmemiş kişilikleri de taşımak istemiyorum. Herkes yiğit olamaz. PKK'nin en kahraman insanları bile en büyük acımasız düşman gerçeği karşısında şunu söylemişlerdi; “Biz her ne kadar sizin istediğiniz gibi savaşmadıysak da fukara yaşamadık, öyle yaşamayı da kabul etmedik.” Ve bu söylediklerini yaptılar da. Kendilerini yaktılar, kendilerini bomba haline getirdiler, bir deri, bir kemik kalıncaya kadar kendilerini ödünsüz verdiler. Tabii bu bir büyüklüktür. PKK‟yi başka türlü, özellikle sizin yaygınca yaşatmak istediğiniz gibi ele alamayız. Biz düşmanı burada yeneceğiz, içinizdeki düşmanı yenmek zorundayız.
Hiç olmazsa askerliğe ilişkin ilk adımları atacaksınız. Kendinizi bu konuda neden bana dayatıyorsunuz? Saflarımıza asker olmak için gelmediniz mi? Ben size PKK tarihini anlatıyorum, bundan anlamazsanız, gerçeği bizzat çözümleyerek gösteriyorum. Saflarımıza ucuz yaşamak, her gün arkamdan entrika yapmak ve fırsat buldukça kendinizi böyle basit tutumlara sevk etmek için mi geldiniz? Ucuz duygular için mi geldiniz? Amacı belli olmayan, ölmüş bitmiş davranışları ve kişilikleri sergilemek için mi geldiniz? Hayret ettiğim bir diğer nokta da budur. Fakat bu bir yanılgı, bir yanılma. TC'de bu en büyük yanılgıya düşmüştü, şimdi zordadır. Herkes, “TC bunalımda olan bir ülkedir” diyor. Onu bu duruma sokan biziz, bu da çok net. Bunu kendisi söylüyor. Peki, sizin şu küçücük kişiliğinize dayanarak benimle alay ederek kendini kurtarmaya çalışan TC‟yi bile bu duruma soktuktan sonra, size mi boyun eğeceğiz. Tabii tüm bunları şunun için belirtiyorum: Yönetimden tutalım sözümona en basit hizmetleri görev icabı yapacak olanların arkamdan çevirdikleri dolaplara bakın. İnsan bunu biraz sorgulayabilmeli. Zorlandıklarını söylüyorlar, peki halkların huzuruna çıkmayı, halklar adına “ben savaşacağım” sözünü vermeyi siz ne sandınız? Bu ucuz yaklaşımlarla mı ulusal düzeye katkıda bulunacaksınız? Sözü olmayanın, şerefi olmayanın bir ulusa, bir halka verebileceği hiçbir şey olabilir mi? Kendini bu kadar kandıranların bir ulus karşısında söyleyeceği ne olabilir? Aşkı, duyguları bile böyle olanın sevgi konusunda vereceği bir şey olabilir mi? Kendisine bir hayrı olabilir mi? Tabii ki hayır. Yiğitlik iyi kavramak, iyi duymak ve mümkünse kendini biraz kanıtlamaktır.
Oysa sizin içine girdiğiniz durumlar rezil bir komplo olmaktan öteye gidemiyor. Aksine iyi niyetli bir savaşçı olsanız da, onu da fazla beceremiyorsunuz. Hiçbirisi işe yaramıyor. Ben kesinlikle iyi savaşçı olmanıza karşı değilim. Müthiş savaşçı olanlara saygım var. Zaten tüm işimiz, tüm çabalarımız bunun içindir. Büyük aşık olmanıza da karşı değilim, ama onun da kuralları var. Bu konuda hiç kimse bizi yanlış anlamasın. “Benim haklarım var” diyorsunuz. Hiç kimse sizin haklarınıza karşı değil. Ancak siz bu biçimde olası gelişmeleri yerle bir ediyorsunuz. Bu tutumlarınızla insan haklarına, insanların duygu yüceliklerine saldıran sizsiniz. İnsanların cinsine saldıran ve onu çirkinleştiren sizsiniz. Onu yücelten, güzelleştiren, anlamlı ve yaşamsal kılan biziz. Kendini savunma, tartışma böyle olmalıdır. Yoksa, “ben örgütü bozarım, dağıtırım, kafam karıştı” demek bir savunma tarzı değildir. Bu tutumları bırakmak gerekir. Ayrıca kendinizi sorgulamayı da bilmiyorsunuz, hakeza birbirinizi de. Bunlar da iyi değil ve sizi komik durumlara düşürüyor. Demek ki yapacağınız ilk iş, “ben neyim ve neye yararlı olabilirim” diye kendinize sormak ve kendi hakkınızda sağlam bir karar vermektir. Oysa duruşlarınız çok zavallıca. Ama ben size tarihi kazanma işini gösteriyorum. Görkemliliği, güzelliği, insanı muazzam gururlandıranı ve yaşamsal kılanı gösteriyorum. Neden buna ilginiz gelişmiyor? En üstten en alta kadar herkes ilgisiz. Büyük duygularınız olsun, kendinize neden sefil duyguları yakıştırıyorsunuz. Küçücük duygulanmalarınız bile yüzde yüz vatana ihanet, örgüte ihanet ve savaşçılığa ihanet temelindedir. Bu duyguyu, bu aşkı ben ne yapayım? Bu kadını, bu erkeği ben ne yapayım? Ben sırf böyle biri olmamak için bin defa kendimi yaptım. Çünkü bu kişiliğinizin herhangi bir sağlam yönü, hiçbir işe yarar hali yok.
Artık bütün bu konularda bir anlayışınız gelişmelidir. Bu, size kötülük yapma değil, bir anlam, bir değer verme olayıdır. Cüce kişilik artık bir kader olmaktan çıkarılmalıdır. Yiğit gibi ortaya çıkmalısınız, bundan korkmayın. Ölüm-kalım savaşı veriyoruz, buna ilgisizlik ne anlama gelir? Kaldı ki, savaştan da kaçmıyorsunuz. Her türlü savaşa hazırsınız. Görünüşte benden daha fazla savaşçısınız, ama özünüz kof. Pratiklerinizde başarı namına fazla bir şey yok. Pratikleşemeyen, kendini bile doğru planlayamayan sizsiniz. Bu da sizi bitiriyor. Bu sorunları halletmek istiyoruz. Bu sorunlarınızı çözün ki, her tür savaş ve yaşam sorunlarına anlam verelim ve çözümüne güç katalım. Sizi kolay ölüme göndermek yiğitlik değildir. Kaldı ki ben, böyle birisi değilim. Ucuz yaşamaya nasıl tenezzül edebiliriz. Bunu bana dayanarak düşünmek bile ne kadar sefil bir şey. Bu bize yakışmaz. Genelde mücadeleye katılma kararınız olmakla birlikte, bunu pratikte gerçekleştirme düzeyinizden kuşkularım ve endişelerim var. Orada düşmana hizmet etmekten tutalım, birliği bozmaya kadar, tüm yenilgilere açık kapı bırakan gizli tutum ve davranışlar var. Bu durumu aşmaktan başka çaremizin olmadığını vurgulamak için bu büyük savunuyu yapıyorum. Siz ne kadar kendinize yakıştıramazsanız bile, büyük bir kişiliğin anlamını, ruhunu size kavratmada, gerekirse beyninize işlemede ısrar edeceğiz. Bu işin başka çaresi yok. Aksi halde içimizdeki mücadeleyi daha fazla şiddetlendirmemiz gerekecek. Biz, yaşam konusunda hakaretvari davranamayız, hele ilgisiz hiç kalamayız. Siz de bu tutumları aşacaksınız. Yarın gidecek, bütün taktik esasları, bütün komuta özelliklerini bir tarafa bırakıp, o basit kişiliklerinizi hortlatacaksınız. Ama bunun hiçbir askeri, siyasi değeri, hiçbir örgüt ifadesi yoktur. Savaşı çok yoğunlaştırdık ve tamamen lehimize sonuçlandırmamız gerekir.
En önemlisi de bu basitlik, çaresizlik ve ilgisizlik eğilimlerinizi yerle bir etmek gerekir. Bir halk adına, insanlık adına adeta muazzam haykıranı ve “ben yürüteceğim” diyeni ortaya çıkarmanız gerekir. İçinizden böyle birkaç kişi de çıksa razıyım. Bu kişileri çıkarmak da bizim görevimiz. Siz de bunun için saflarımıza geldiniz. Bu konuda hiç umutlu olmayalım mı, böyle bir tek adam içinizden çıkmayacak mı? Peki analar ne diye sizi doğurdu? Siz, ne diye bu kadar zahmeti göze aldınız? Yarın ucuz öleceksiniz, neden? Şimdi bu sorular önemli. Cevap da öyle kolay olmamalıdır. Bu tutumlarınızda ısrar ederseniz, sonuçta siz kaybedeceksiniz. Ben mi söze bağlı olmadım, ben mi az çalışıyorum? Başka bir insanın fiziğinin bu yaşta kendini böyle rahat tutacağını sanmıyorum. Tabii bilincimiz ve ruhumuz ortada. Biz bunu da gösterdik. Bunlar inkara gelmez.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER