ROJÎN GEVDA KÜRDİSTAN DAĞLARINA İLMEK İLMEK ÖRÜLMÜŞ ÖZGÜR RUHTUR
Aydınlık yaşam anlamına gelir Rojîn. Ro güneş, gün, aydınlık, jîn ise yaşam demektir. İkisinin birleşip aydınlık yaşam anlamını kazandığı ismi tercih etmiş heval Rojîn. Bunun bir tesadüf olduğunu kim iddia edebilir? Hayır, ülkesi, halkı ve insanlık için işgalcilere, soykırımcılara yani zulümkârlara, karanlıklara baş kaldırmış Kürdistanlı bir kadın devrimci için yeni ismini seçerken bilinçsizlik, rasgelelik yada tesadüf söz konusu bile olamaz. O küçücük yaşta gerillaya yol alırken kendisi için her şeyin yeni yani güzel, doğru ve iyi olacağını biliyordu. O çirkin, yanlış, kötü olan yani kölece olan eski yaşama karşılık yepyeni bir yaşamın orta yerinde kavgaya duracağını biliyordu. Biliyordu zira çocukluğundan itibaren bir yandan işgalcilerin baskılarına, zulümlerine tanık olmuş öte yandan Colemergin Faraşîn yaylarına ve Elkê’deki köylerine gelen PKK’li devrimcileri, muhteşem kadın gerillaları, Egîdleri görmüş, gözlemiş, etkilenmişti. Bu aydınlık ruhlu insanlardan, bu yiğit devrimcilerden gerillanın tılsımını, onurlu bir yaşam için anlamını hissetmiş, özgürlüğün ne demek olduğunu öğrenmişti. Bundandır o yurtsever, asi, yerinde durmaz ruhuna daha fazla söz dinletememiş, çocuk yaşta gerilla olmayı başarmıştı.
Partiye katılım ve ilk gerillacılık dönemlerine ilişkin anılarını anlatırken etrafını büyülü bir enerjiyle doldururdu heval Rojin. Öyle heyecanlı, ayrıntılı, içten anlatırdı ki çok uzun yıllar geçmesine rağmen sanki daha dün katılmış gibi bir duyguya kapılmaktan kurtaramazlardı kendilerini dinleyenler…
Peki neydi bunca ağır, zorlu savaş yıllarına rağmen heval Rojin’in ruhunu böyle coşkulu, zihnini böyle açık, yüreğini böyle çocuk heyecanlı kılan? Her an daha yeni katılmışçasına ilgili, arayışçı, meraklı, moralli kılan neydi? Neden tecrübeleriyle bunca eskimiş, işgalcilere öfkesiyle bunca cesaretlenmiş, aklıyla bunca büyümüşken ruhuyla bir o kadar yeni, yüreğiyle her zaman çocuktu heval Rojin? Rojin hevali bir defa gören ya da onunla bir süre kalan her kes bu soruların cevabının ondaki Önderlik ve özgürlük aşkıyla ilgili olduğunu bilirdi. Tüm zorluklarına, büyük acılarına rağmen gerilla yaşamının hayıflandığı, kutsallığından kuşkuya düştüğü tek bir anı yoktu heval Rojin’in. O bir özgürlük savaşçısı olarak gerilla yaşamının her anını büyük bir kutsiyet içinde yaşar, ele alırdı. Buna yol açan ise ondaki derin ülke aşkı, halka bağlılığı, düşman kiniydi. Kelimenin tam anlamıyla gerçek bir yurtsever, halk severdi heval Rojin. Onlarca yıl kaldığı dağların her bir vadisine, patikasına, çeşmesine, uçurumuna, ağacına, kuşuna, dağ keçisine, çiçeğine, kelebeğine aşkla bağlıydı. İnsan onu ülkesini Mem yerine koyan Zin, Ferhat yerine koyan Şirin ya da Kerem yerine koyan Aslı sanırdı. Her mevsimini severdi dağların ama istisnasız her baharda yeniden aşık olurdu Kürdistan’a. İnsan ona bakınca hiç dağlardan kopmamış eski zaman insanı, toprakla yoğrulmuş, topraktan doğmuş ana tanrıça çocuğu sanır, buram buram tarih, kültür, stran kokan duruşundan Kürdistani bir cezbe bürünürdü farkında olmaksızın. Böylece heval Rojin’in yanında, etrafında baştan başa Kürdistani enerjiyle beslenir, onunlayken daha da yurtseverleşirdi insan.
Yurtseverlik ruhu, işgalcilere kini Önderlik sevgisi ve PKK çizgisindeki zafer inancıyla güçlü buluştuğundan olmalı büyük bir cesaret, çelikten bir irade, inatçı bir savaşçıydı heval Rojin. Hayatı boyunca eylemden eyleme koşmuş, sayısız düşman grubunun ya da tepelerinin içine sızmış imha etmiş, silah kaldırmıştı. Bazı eylemlerde çok ağır yaralanmış ama biraz daha savaşmanın, yeni eylemlerle işgalcilere Kürdistan’ı zehir etmenin inadında o yaralı haliyle yoldaşlarına ulaşmayı başarmıştı. Bir defasında bağırsakları olduğu gibi dışarı taşmış, o bağırsaklarını toplayıp karnına yerleştirip şutikıyle bağlamış ama böyle bir durumda bile düşmanın içinden çıkabilmişti. Kısa süreli tedaviden sonra yeniden savaş cephelerine koşmuş eylemlere katılmaya devam etmişti. Bu yaralanmasından sonraki uzun gerillacılık yıllarında karnının göbek bölümünden sürekli şekilde irin akmış ama O bezler bağlayarak hiç şikayet etmeden yaşamına devam etmişti. Vücudundaki sayısız mermi yarasına yine bedeninden çıkarılamayan parçalara rağmen en önemlisi de ağır yaralanma sonrası yanlış ameliyattan dolayı hep iltihap akıtan göbeğine rağmen asla dağların dışında, gerillacılık dışında bir alanı önermemiş, böyle düzenlenebileceğini hissettiği anlarda da karşı çıkıp gerillada ısrar etmekten vaz geçmemişti. Bu anlamda denilebilir ki heval Rojin gerilla savaşı içinde doğmuş, şekillenmiş, yaşamını buna adamıştı. Balıkların denizle ilgisi, ilişkisi nasılsa heval Rojin’in de gerillacılıkla, dağlarla ilgisi, ilişkisi aynı şeydi. Gerçekten de dağların ve de gerillacılığın dışında, uzağında kalırsa hayatın da dışında kalırdı. Zira hayat onun için her yönüyle dağlar ve gerillaydı. Sanki o savaş tanrıçası Lilit ya da Artemis’ti. Koşullar ne olursa olsun ne hayattan kaynaklanan ne de düşmandan kaynaklanan hiçbir zorluğa teslim olmaz, pes etmez, geri adım atmaz yapıdaydı. Sadece savaşçılığında değil komutanlığı boyunca da savaşın tam ortasında tüm işlerin içinde, eylemlerin en kritik yerindeydi heval Rojin. Şehit düştüğü 17 Ağustos 2012 günü de Cilo eyalet komutanı olmasına, YJA STAR komuta konseyinde yer almasına rağmen Çarçella dağının en kritik savaş mevzisi olan Veregoz tepesinde 12,5luk doçkanın başında kobralarla cenkteydi. Yani heval Rojin mübalağasız savaş kahramanı, cenk meydanlarının savaşçısıydı. Ondaki savaşçı ruhu bitimsizdi ve zafere kilitliydi. Bundan olmalı şahadetini duyduğunda düşmanın özel savaş medyası kendilerine karşı büyük eylemlerle amansız kayıplar verdiren PKK’nin etkin komutanlarından birini imha etmiş olduğunu propaganda etti. Elbette sayısız eyleme savaşçı olarak katıldığı gibi onlarca belki de yüzlerce eyleme de komutanlık etmiş, işgalcilere ölümcül darbeler vurmuştu heval Rojin. Büyük Kanî Orê eylemi, Çelê devrimci operasyonu, Şitazin kararol baskını, gelîye dostkî kuşatması, oramar, bêdewê eylemleri heval Rojin’in şehadetinden önceki yakın zamanda örgütlediği, koordine ettiği belli başlı eylemlerdir. Bilindiği gibi bu eylemlerle düşman neredeyse Kürdistan’da kalamaz duruma gelmiş, nihayetinde Önderliğin ayağına giderek 2013’teki ‘çözüm sürecini’ talep etmek zorunda kalmıştı.
Heval Rojin’i önceleri kısa süreli görmüş, çokça duymuş olsam da esas olarak 2006 yılında Garê komutanlığında birlikte çalışmaya başladığımızda yakından tanıdım. Ondan sonraki süreçlerde PAJK koordinasyonunda ve Cilo eyalet komutanlığında birlikte çalıştık. Kendisiyle yoldaşlığımdan fazlasıyla beslendiğim, güç aldığım heval Rojin’in tanıştığı, birlikte kaldığı her arkadaşta da aynı etkiyi yarattığına şahit biriyim. Onda tüm yoldaşlarına yetecek büyüklükte bir yürek vardı. Öte yandan ana toplum değerleriyle şekillenmiş, kadınlık özü, bilinci, sevgisi çok derin biriydi. Gerillacılığının ilk yıllarında çok değerli kadın komutanlarla kalmış, onların emeği ve eğitimiyle şekillenmişti. Özelde de 1998’de Botan Eyaleti YAJK sorumlusuyken şehit düşen Zelal arkadaştan çok etkilenmişti. Heval Rojin şehit düştüğü 2012’ye kadar da şehit Zelal’in kendisine emanet ettiği silahı kullanmaktaydı. Cins bilinci ve sevgisinin derinliği, kadın özgürlük çizgisindeki tutarlı duruşu ve iradesi yoldaşları tarafından da takdir edilmiş, PAJK meclisi, koordinasyonu, YJA STAR komuta konseyi misyonlarıyla görevlendirilmişti. Fakat heval Rojin misyonları gereği aktifleşen, duruş belirleyen biri asla olmadı. O inancı, özgürlük ruhu, parti bilinci temelinde şekillenen bir Önderlik kadrosu olarak her koşulda aktif oldu, doğru yaşam anlayışının ve duruşunun sahibi oldu. Öte yandan hangi misyonla görevlendirilirse görevlendirilsin asla doğallığından, sadeliğinden, yoldaşlık özünden taviz vermedi. Yani yetkilerin kişileri ayrıksı kılan, ayrıcalıklı kılan ya da bürokratik kılan hiçbir hastalığına kapılmadı. Böylece hep gerillanın, kadınların sevgili Rojin’i, partinin başarılı militanı, düşmana sürekli korku salan eylem savaşçısı olmayı başardı. Geliyê Dostkî kuşatmasında düşmanın telsizlerden ona nasıl seslendiğini yani gerçekten Rojin arkadaşın koordine ettiği eylemlerde düşmanın nasıl paniklediğini o dönem oralarda olan bütün arkadaşlar bilirler.
Kendisine güvensiz olduğu alan yok gibiydi. Çünkü O Önderlik gerçeği temelinde kendini yaratmış her kadronun her şeyi yapabileceğine inanırdı. Yetkin olduğu tek alan savaş değildi. Aynı zamanda ideolojik örgütsel mücadele alanında yine toplumsal mücadele alanında da yetkindi. Birlikte PAJK koordinasyon çalışmalarında kaldığımız süreç içinde heval Rojin’in tüm parti çalışmalarını nasıl kısa bir süre içinde hakimiyet oluşturacak şekilde kavradığına hayranlık içinde tanıklık etmiş biriyim. Yine eğitim çalışmalarında oldukça sürükleyiciydi. Propaganda çalışmalarında, halkla ilişkilerde gerçekten etkileyiciydi. Zira heval Rojin’in kıvrak bir zekası, açık bir zihni vardı. Meraklı, ilgili ve dolayısıyla öğrenme, kavrama ve cesaretle pratikleştirmede hızlıydı. Çok hızlı düşünür, çok seri konuşurdu. Buna rağmen değerlendirmelerinde detayları unutmaz, isabetli tespitleri ve öngörüleriyle çoğu zaman şaşırtırdı. Öte yandan heval Rojin radikal duruşu ve eleştirileriyle tanınırdı. Yanlış ve yetmez olana asla geçit vermez, böyle duruşların sahibi kişiliklerle uzlaşmazdı. Ve eleştirilerinde o kadar isabetliydi ki arkadaşlar arasında ‘yine falanca kişiye suikast yaptın, filancayı roket atışına tuttun’ türünden esprilere çokça konu olurdu. Birlikte aynı komutanlıklarda olduğu erkek arkadaşlarla eleştiri özeleştiride somutlaşan ideolojik örgütsel mücadele temelinde çok güçlü yoldaşlıklar geliştirirdi. Bu arkadaşlardan özelde de şehit Reşit Serdar, şehit Mehmet Goyi, şehit Perwer Ruhat, şehit Hüseyin Muş ve heval Fazıl’la gerçekten de güçlü bir yoldaşlıkları vardı. Hem boyuna onları eleştirir, düzeltilmesi gereken anlayışlarla ideolojik mücadele yürütürdü hem de onlara çok güvenir, samimi ve eğitici yoldaşlık temelinde ekip olurlardı. İdeolojik netliği, hesapsız katılımı, samimi yoldaşlığı nedeniyle erkek kadın tüm arkadaşlarla iyi çalışır ve mutlaka içinde yer aldığı yönetim ekiplerinde bütünleştiren, ortak ruh ve akıl oluşturan enerjide, üslup ve tutumda olurdu.
Şehit düştüğü günün sabahı saat 9:00’da telsizden görüştük. Biz Colemerg tarafında Depin karakoluna akşam eylem yapmıştık ve o sabah hala arazide eylem halindeydik. Düşmanı araziye çekip bir de arazide vurmayı planlamıştık. Akşamki eyleme katılan arkadaşlar olarak da geri çekilme yapmıştık ancak hala tüm arkadaşlarla bağlantı kurabilmiş değildik. Ben Cilo eyalet kanalımızdan arazideki ve geri çekilme halindeki gruplarımıza ulaşmaya çalışıyordum. O arada heval Rojin’de Çarçella tarafında Geliyê Dostki kuşatma eylemindeydi. Cihazdan beni çağırdı selam verdim. Eylemin nasıl geçtiğini, durumların ne olduğunu sordu. Eylemin başarıyla sonuçlandığını, arkadaşların geri çekilmeyi de sağlam yaptığını, hiç kaybımız olmadığını söyledim. Rahatlamış bir ses tonuyla ‘elinize sağlık. Tüm arkadaşları kutluyorum. Ben de dünden beri eyleminizde bir aksilik çıkmıştır diye uyuyamadım’ dedi. Gidip rahatlıkla uyuyabileceğini belirttim. Birkaç dakikalık bir muhabereden sonra 2 kobra Colemerg merkezden kalkıp bize doğru geldiler. Arkadaşlara vurun diye komut vermiştim ki helikopterler bizi aşıp Çarçella tarafına geçtiler. Yaklaşık iki saat sonra da F16’lar bizi geçip Çarçella tarafını vurdular. Çarçella’da arkadaşların etkili bir eylem yaptıklarını anladık ancak bağlantı kuramadık. O akşam saat 18:00’de Çarçella’daki arkadaşlar cihazdan bize hava saldırısında heval Rojin’in şehit düştüğünü ilettiler. Perwer arkadaşla birlikte cihazın başındaydık ve verilen bilgi karşısında adeta yıkılmıştık. Günlerce kendimi toparlayamadığımı, bir türlü inanamadığımı ve duyan her arkadaşın da aynı etkiyi yaşadığını belirtmeliyim.
Evet o gün Veregoz tepesindeki doçkacılarımız Şıtazın karakoluna giden konvoyu ateş altına alıyorlar. Colemergten kalkıp bizi geçerek Çarçella’ya giden kobralar konvoya yardıma gidiyor. Bu kobra vuruşlarında doçkacı arkadaşlardan biri yaralanıyor. Oraya yakın olan Rojin heval hızla doçkanın olduğu mevziye gidip hem arkadaşlara yardım ediyor hem de kobralara karşı kendisi doçkayı kullanmaya başlıyor. Doçkaların etkili vuruşu sayesinde kobralar alandan çıkmak zorunda kalıyor. Kobralar çekildikten sonra yaralı arkadaşı bir taşın altına çekip diğer arkadaşları yeniden mevzilendiriyor. Fakat hem alanda İHA var hem de çatışma bölgesi haline gelmiş o alanda biraz fazla kalınıyor. Yardım gelmesi için küçük telsizlerle muhabere de yapılıyor. Tüm bunların etkisiyle yerleri deşifre oluyor. Düşman konvoylarına saldıran, kobralarını darbeleyip alandan uzaklaştıran gerilla grubunun içinde heval Rojin’in de olduğunu arkadaşların telsiz konuşmalarından anlıyor. Zaten heval Rojin de telsizden konuşmuş ve orada olduğu iyice netleşmiş. Böylece F-16’larla alana hava saldırısı yapıyorlar. Ve uçak vuruşlarında heval Rojin şehit düşüyor.
Büyük eylemlerin geliştiği, düşmanın barınaklarından çıkamaz hale geldiği o yıl heval Rojin’in şahadetiyle Cilo eyaleti olarak adeta hüzne boğulmuş, hiç beklenmedik bir şeyle karşılaşmanın şokuna girmiş, öte yandan intikam dolmuştuk. Bir süre sonra da büyük komutanımız, değerli yoldaşımız Reşit Serdar arkadaşı şehit vermiştik. Her iki şahadet gerçekten de bizleri adeta dünyayı yakmak istediğimiz duygularla doldurmuştu. Savaş çok ağır ve özgürlük uğrunda bedeller kaçınılmaz olsa da bazı arkadaşların her koşulda yaşamayı başaracağını, yaşaması gerektiğini düşünür insan. Zira bu insanlar yüzlerce kez ölümü yenmiş, en imkansız yerlerden çıkmayı başarmışlardır. Sanırsınız ki ölüm onlardan korkmuş ve onların kaderinden ebediyen çıkmıştır. Bu insanlar savaşla dalga geçecek kadar tecrübe biriktirmiştir. Öyle bir şeydir ki bu savaşın asla onlara ölüm getiremeyeceğine güvenle yanlarında kalınır, cehennemi ortamlarda çatışılır, eyleme gidilir ve her koşulda başarılı olunacağına inanılır. İnsanların en sakin, en rahat olduğu tatil anları ne ise heval Rojin ve heval Reşit gibiler için de savaşın en kritik anları, eylemlerin en yoğun anları böyleydi. Şaşkınlık ve hayranlık içinde bu anlarına çokça tanık olmuş biri olarak onlardan gerçekten çok şey öğrendiğimi belirtmeliyim. Onlar mitolojik anlatımla savaşın tanrıça ve tanrıları gibiydi. Zira onlar Önderliğe inançla, özgürlüğe özlemle ve de işgalcilere bitimsiz kinle savaşırlardı. Onlar halkımızın, ülkemizin mutlaka işgalden, işgalcilerden, hainlerden kurtulacağına, savaşın bunun biricik yolu olduğuna inançla gerillacılık yaparlardı. Onlar bu savaşta kendilerine öncülük misyonu biçmiş ve bunu fedaice yerine getirmeyi yaşam bellemişlerdi. Bu anlamda onların başka hayalleri, başka yaşam arayışları ve tanımları, başka özlemleri yoktu. Bu yüzden kararlılıkta, inatta, ısrarda bunca net, başarıda bunca keskinlerdi. Onlar gerçekten de PKK’nin ruhunu şekillendiren Mazlumların, Sakinelerin savaş çizgisini netleştiren komutan Egid’in, Azimelerin, serhıldanları ateşleyen Berivanların, Kamuranların günümüze ulaşan, pratikleşen kişilikleriydi. Bu yüzden onlar gerçekleşen Önderlik, somutlaşan PKK-PAJK çizgisiydiler ve hep böyle kalacaklar.
Yol arkadaşları olarak bize devrettikleri özgürlük bayrağı en zirvede dalgalanacak ve mutlaka hayallerini gerçekleştirecek zaferler yaratacağız. Bu mücadelede bizlere eşlik eden ruhları, bizi aydınlatan anıları kesinlikle ülkemize, halklarımıza ve insanlığa özgür yaşamı armağan etmemize yol açacak ve mutlaka özgürlük kazanacaktır.
FERİDE ALKAN
YORUM GÖNDER