TÜRKİYE'DE ULUS-DEVLET VE DEMOKRATİK ULUSLAŞMA SÜRECİ -3-
DEMOKRATİK SİYASET: PARTİ VE DEVLET Toplum odaklı partiler demokrasiyi getirir; Demokratik siyasetin belirleyici bir bileşeni de, demokratik siyasal partiler olacaktır. Devlet odaklı olmayan toplumsal talepleri esas alan partiler olmadıkça, siyaset demokratikleşmez. Sümerlerden bu yana partiler -Sümer rahip devletini oluşturan yaşlılar, askeri erkan ve bürokrasi sınıfı o dönemin devlet partileri olarak değerlendirilebilir- devlet için, devlet gibi örgütleniyor. Her grubun temel amacı, bir gün başa geçip devlet iktidarını kullanmak oluyor. Modern uygarlıktaki partiler incelendiğinde bu gerçek daha iyi görülecektir. İktidarı da, muhalefeti de devlet odaklıdır. Devlet odaklı olması iki gerçeklikten kaynaklanır. 1) Birgün iktidar alınıp yürütülmeye koşullanılmıştır. 2) Mademki birgün devlet yönetimi alınacaktır, o zaman zorlanmamak için şimdiden devlet gibi örgütlenmek gerekir. O nedenle nasılki devletin cumhurbaşkanından valisine ve en altta köy muhtarına kadar bir zincirsel sıralanışı varsa, partilerin de genel başkanlarından il yöneticilerine ve en altta da mahalle, köy komisyonlarına kadar bir sıralanışı olur. Merkez ve yerel teşkilat, aynen devlet gibi örgütlenir. Hiyerarşik ve merkezi örgütlenme sistemi oturtulur. Yine devlet mantığı gibi toplumun tüm hücresine sızılıp örgütlenmek istenir. Aslında her parti bir gölge devlettir. Muhalefet partisi ile iktidar partisi arasında niteliksel, amaçsal bir fark yoktur. Çünkü ikisi de aynı amaç için ve aynı şekilde örgütlenmiştir. Mesele kimin daha önce kimin daha sonra iktidarı kullanacağıdır. Sistem dahilinde bir danışıklı dövüş yaşanır. Devlet partileri egemen; Amaç ve örgütlülük sistemi böyle olan partilerin halk çıkarını ve demokrasi yaratmayı gerçekleştiremeyecekleri ortadadır. İster sağ, ister sol olsunlar, devlet partileri olmayı aşamayacaklardır. Aslında devlet, parti kuruluşlarını bu çerçeveyle sınırlı tutarak daha başlarken partilerin devlet çıkarlı olmalarını garantilemiş gibidir. Bu tuzak iyi kurulmuştur. Bu nedenle birçok parti kurulur, fakat toplumsal talepleri gerçekleştirme, eşitlik ve özgürlüğü sağlama hep yerde kalır. Hatta devlete benzeyen yanlarıyla partiler, devlet tahakkümü ve despotizminin birer yayıcı aracı haline gelirler. Muhalefet partileri bile kendilerini devlet çıkarlarını toplum çıkarları karşısında savunmak zorunda hissederler. İktidarda olsun, muhalefette olsun her parti devlet için kurulduğunun bilincinde olduğundan devlet rantını yemeyi de bir hak olarak görür. Bu sistemik oluşum sonucunda aslında işleyen hiçbir zaman demokrasi değil, süreklileşen devlet iktidarı olur. Fakat parti adı bile özellikle çoklu bir sistemden de bahsediliyor ise hemen akla demokrasiyi getirir. Yani demokrasi olmadığı halde varmış gibi göstermek için parti sistemi iyi bir kamuflaj aracı olur. Çıkmaz devlet odaklı partide; İster liberal, ister sol, ister sağ olsun, günümüz partilerinin çıkmazlarını devlet odaklı olmalarında görmek gerekir. Devletin sorunları çözmediği, eşitlik ve özgürlüğü getirmediğinin sorgulandığı bir dönemde devletin gölgeleri olarak partilerin de çıkmazı yaşayacağı beklenebilirdi ve öyle oldu. Fakat bu sürecin bedeli ağır oldu. Siyasetten ve onu yapan partilerden nefret etmeyen yok gibi. Politika denilince aldatma ve bastırma akla geliyor. Seçim sistemlerine güven çok az olmuştur. Politika ve araçları olarak partiler, topluma ve toplumsal yaşama oldukça yabancılaşmış durumda. Devletin küçültülmesinin düşünüldüğü bir dönemde partilerin nasıl küçültüleceği ya da demokratikleştirileceği - diyelim- çokça tartışılır bir konu. Siyasetin, bireyin ve toplumların boyun eğdirilmesinde ne kadar rolü olduğu araştırılıyor. Demokratik parti, devlet partilerinden iki nitelik üzerinden ayrışacaktır. Bir; devlet odaklı değil, toplum odaklı olmak zorundadır. Başka bir şekilde söylersek, birgün devleti yönetebilmek ancak ikinci bir hedef olabilir. Esas hedef toplumun demokratik inşasını sağlamak; çok çeşitli toplumsal çıkar gruplarının çıkarlarını siyasete yansıtmak olmalıdır. İkinci niteliksel değişmeyse, partinin demokrasi amaçlı oluşumunu tamamlayacak bir nitelik olarak demokratik örgütlenişini sağlamaktır. İktidar amaç olamaz; Partilerin iktidarı hedefleyecekleri, doğal olarak iktidar odaklı olacakları şeklinde yaygın ama yanlış bir kanı vardır. Doğru, siyaset partileri iktidarı kullanmak isteyebilirler. Fakat burada mesele, iktidarın bir amaç ve her şeyin ona uyarlandığı ve ona göre örgütlendiği bir durum olmaktan çıkarılmasıdır. Amaç ve demokratik örgütlülük doğru tanımlandığında iktidarı yararlı ve işbölümünü organize edici bir temelde kullanmak hem sakıncalı değildir, hem de amaç içerisinde bir ayrıntıya inecektir. Demokrasiyi amaç edinen ve demokratik örgütlenen bir parti, gerçek anlamda devlet partileşmeleri karşısında muhalefet edebileceği gibi siyaset ve kurumlaşmalarına da halkın güven duymasını sağlayabilecektir. Politikayı toplumsal çıkarların yansıtılmasına dönüştürerek, politikaya olan güvensizliği aştırabilecek; eşitsizlik ve özgürlüksüzlüklerin derinleştiricisi olmaktan çıkıp, sağlayıcısı olacaktır. Devlet despotizminin uzantısı değil toplumsal örgütlülüğün bir parçası haline geldiği için, devlet despotizminin sınırlandırıcısı olacaktır. Birey ve toplumu boyun eğdirme aracı olmaktan çıkıp, partiyi birey ve toplumun irade ve söz sahibi olması aracı haline getirecektir. Devlete odaklanmadıkları için devlet rantını kullanmayı da düşünmeyecek ve topluma dayalı yaşayacaklardır. Tüm yoğunlaşması devlet imkanlarını kullanmaya, birey ve toplumun devlete karşı yarattığı sorunları çözmeye endekslenmeyecek, toplumsal sorunların çözümü birinci gündem maddesi olabilecektir. Doğrudan demokrasi; Demokratik siyaset, halkın siyasetidir. Sınıflı toplum uygarlıkları boyunca halklar ve birçok toplumsal kesim adına başkaları siyaset yapmıştır. Temsili siyasetler ortaya çıkmıştır. Hiçbir temsil iddiası, farklı olsa da, aslına uymamıştır. Dikkat edilirse, rejimler, devlet biçimleri hep egemen kliklerin niteliğine göre isim almıştır; krallık, monarşi, faşizm, şahlık, liberalizm vb. Devlet eliyle yapılan veya sonucu devletleşmeye varan hiçbir siyasetin halkı temsil etmediği ortaya çıkmıştır. O nedenle günümüz siyasetinde halkın doğrudan katılımı ve buna uygun rejimler tartışılıyor. Cumhuriyetin halk rejimi olarak halk yönetimi olan demokrasiye uygunluğu çokça dile geliyor. Demokratik siyasetin kendisiyle uyum içinde bir rejimle sonuçlanması hem yapısı gereğidir, hem de o rejim tarafından destek görecektir. Burada önemli olan sabit, önceden belirlenmiş bir rejim için demokrasinin hareket etmesi değil, toplumsal grupların kendi adına direkt siyaset yapabilmelerini sağlayabilmektir. Herkes için doğrudan demokrasinin imkan ve araçlarını açık tutabilmektir. Çoğulcu sol, Gökkuşağı ittifakı, Zeytin dalı projesi, Kongre rejimleri... hep bu doğrudan demokrasi programlarının somutlaştırılması için tartışılıyor. Halkın doğrudan katılımı -Yunan sitelerindeki gibi ortak bir meydanda toplanarak olamayacağı açık olduğuna göre-, günümüz bilim-teknik çağında ve insanlık tecrübesinin model hafızasının zenginleştiği bir dönemde farklı arayışların hem yaşamsallaştığı hem de sürdüğü bir süreçten geçiyoruz. Devlet ve devlete dayalı siyasetin geriletilmesi yetmez. Gerçek halk demokrasisi ve onun her türlü katılım biçimlerinin kendini ispatlaması gerekli. Öyle bir süreç ki, hiçbir zaman başarı veya başarısızlık demokrasi güçlerinin bu kadar elinde olmamıştı. BİTTİ Demokratik bir model önerisi; 1- PM yerine, Genel Meclis Sistemi: Mevcut PM'nin iki katına yakın bir bileşimle oluşur. Partideki en üst demokratik organdır. Kısa, orta ve uzun dönem parti politikalarının belirlenmesi ve uygulanmasının denetlenmesinden sorumludur. Aslında mantık olarak bir parti meclisi gibi değil, demokratik rejimin halk meclisi gibi düşünülebilir ve öyle çalışır. MYK Genel Yürütme Kurulu şeklinde tanımlanabilir. Meclisin yürütme gücüdür, meclis denetimine tabidir. Burada hassas olan nokta, Genel Yürütme Kurulu'nun yetkilerinin hiçbir zaman meclisin üzerinde olmamasıdır. 2-Kollaşma yerine, Özerk-Meclis Yapılanması: bu öneri kadın ve gençlik kollaşmaları içindir. Kol mantığı günümüz örgütlülüğüne cevap vermez. Günümüz siyasetinde özerk yapılanmalar daha doğrudur. Bu gücü bölme değil, daha büyük güç biriktirmenin doğru yöntemidir. Kadın ve gençliğe birgün bu partiye oy vermeleri için gitmekten ziyade, kendi kimliklerinin temsili ve bunun etrafında sorunların çözümüne dayalı bir yaklaşımla gidilmesinin daha güçlü bir örgütlülük yaratacağı açıktır. 3- İnanç, Emek, Meslek vb. gruplaşmalar için Komite, Kol veya Birlik örgütlenmeleri: Sendikalar, çeşitli inanç yapıları, -örneğin Aleviler- işsizler, esnaf grupları vb. ihtiyaca göre bu örgütlenme gruplarına girer. Önemli olan demokratik bir işleyişle çalışmaları ve parti siyasetinin oluşturulmasına katılabilmeleridir. 4- Meclisler sistemi: Bu konuda mahalle-belde-ilçe-il-bölge meclisi sistemi uygulanabilir. Ama önemli olan, mekanizma olarak bu meclislerin parti genel meclisinde temsiliyetleriyle siyasetin oluşturulmasına katılımlarının iyi düzenlenmesidir. Ayrıca mahalle ve köy meclis komin örgütlülüğü iyi oturtulmalıdır. Demokrasinin yerelde işleyen modelinin genel işleyiş açısından önemi büyük olacağından, mahalle ve köy örgütlülüğünü doğrudan demokrasinin en iyi işleyen unsurları olarak düzenlemeliyiz. Bu anlamda mahalle komisyonları yerine, meclis oluşturulması diğer çalışmalardan öncelikli olabilir. Partinin tüm meclis ve yürütme organlarında görev alma süreleri iki yılla sınırlı tutulabilir. Yine en fazla iki dönem (seçimle olmuşsa 2+2) görev süresi olabilir. Görevli bulunan dönemde meclislerin işletebileceği veto hakkı saklı kalır ve gerektiğinde işletilmesinin önü açık tutulur. MAHİR DENİZ(ATAKAN MAHİR)
|
YORUM GÖNDER