ÖNDER APO, BİR HALKIN VAROLMA TARİHİ
Önder Apo’nun geliştirdiği mücadele, topluma sunduğu devlet dışı alternatif çözüm projeleri Kürt sorununu demokratik temelde çözeceği gibi Ortadoğu’daki siyasi, ekonomik ve toplumsal sorunlara çözüm üretme, bölgeyi demokratikleştirme ve yüzyıldır süregiden bu korkunç kaos ve savaşa son verme gücüne sahiptir. Tecrit kırılırsa, Önder Apo özgür yaşar ve çalışır koşullara kavuşursa, Türkiye ve Ortadoğu demokrasisine büyük katkılarını sunmaya devam edecektir. Bu açıdan tecride karşı mücadele, toplumsal özgürlük ve demokrasi mücadelesidir.
Kürdistan’da önderlik gerçeği, PKK’nin ortaya çıkışına kadar her zaman temel bir sorun olmuştur. Tarihin çeşitli kesitlerinde, Kürtlerin elit kesimlerinde aşiret liderleri düzeyinde bazı kişilikler öne çıksa da bunlar bir kurtuluş ideolojisi ve özgür yaşam felsefesi geliştirememişlerdir. Sağlam bir mücadele programı ve stratejisi ortaya koyamamışlardır. Tarihsel temelden kopuk, güncelin sığlığına boğulmuş, isyankar bir mücadele anlayışıyla intihar ve teslimiyet çizgisi arasında sıkışıp kalmışlardır. Bundan kaynaklı her toplumsal başkaldırı korkunç bir katliamlar serisi ve ardından derin bir sessizlik ile sonuçlanmıştır.
Önder Apo kendisini yaratarak bir halkı yeniden yaratmıştır;
PKK ile kötü kader haline gelen bu durum tersine çevrilmiştir. Peki bu nasıl olmuştur? Çokça söylediğimiz ve herkesin sıkça ifade ettiği gibi kuşkusuz yeni bir özgürlük ideolojisiyle, felsefesiyle, uzun süreli Devrimci Halk Savaşı Stratejisi ve taktiğiyle bu başarılmıştır. Ancak salt bunlarla Önder Apo’nun ve PKK’nin gelişim diyalektiğini izah etmek ve anlamaya çalışmak eksik bir kavrayışa götürebilir. Çünkü; dünya devrim deneyimlerinden de biliyoruz ki, -PKK de bu deneyimleri kendisine miras almıştır- tarihe mal olmuş devrim liderleri sosyalist ideolojiyi ve programı esas alarak mücadele yürütmüşlerdir. Ve kendi zamanları içerisinde önemli sonuçlar da elde etmişlerdir. Lakin çok acıdır ki, elde ettikleri bu sonuçlar ve yarattıkları değerler, demokratik özgür toplumsal bir kültüre ve ahlaka kavuşturulup, kurumsallaştırılmadığı için tarihin ilerleyen zamanlarında sömürgeci kapitalist sisteme-modernitesine can simidi olmuş ve ezilen insanlığın sosyalizm umutlarını büyük oranda kırmıştır. Her devrim bir zaman sonra çürüyerek karşıtına dönüşmüştür.
Önder Apo’nun farkı, tam da bu noktada ortaya çıkmaktadır. Önder Apo kendisini yaratarak bir halkı yeniden yaratmıştır. Tutkulu özgürlük aşkı, kuşkucu, sorgulayıcı ve tatmin olmayan kişiliği hakikat arayışını derinleştirdiği oranda egemenin çizdiği sınırları, önüne çıkan engelleri paramparça etmiştir. Kendi şahsında toplumu, halkı çözümlemiştir, kendisini sistemin etkilerinden arındırdıkça ve özgürleştirdikçe, halkın kurtuluşu, özgürlüğü için de çare üretmiştir. Çocukluğundan itibaren yaşamı egemenin zulmüne karşı kıyasıya bir mücadele ve kavga içerisinde geçmiştir. Kendisinde çözdüğü her çelişki, yarattığı her gelişme Kürt halkının yeniden yaratımına yol açmıştır. Kürt halkının kurtuluşunu öncelikli olarak sömürgeci tarafından dumura uğratılmış zihinleri ve ruhları temizlemede görmüştür. Zihni ve ruhu özgürleşmeyen bir halkın bedeni de, ülkesi de özgürleşemez, diyerek zihni ve ruhi özgürleşmeyi mücadelesinin merkezine koymuştur. Kendi şahsında amansız bir kavgaya dönüşen özgürlük arayışı Önder Apo’yu hakikatle bütünleştirmiştir. Hakikat ile özgür kadın, özgür kadın ile özgür yaşam ilişkisini, diyalektiğini tarihte hiçbir devrimci önderin kurmadığı derinlikte kurmuş ve özgür kadınla özgür topluma ulaşma teorisini geliştirerek, özgürlük ideolojisinde muazzam bir derinlik yakalamıştır. Özgür kadınla özgür topluma ulaşma düşüncesi ve bu konuda yakaladığı hakikat düzeyi, Önder Apo’nun Kadın Kurtuluş İdeolojisi’ni oluşturmasına yol açmıştır.
PKK hareketinin yenilmezliği;
Önder Apo’nun cins çelişkisini baş çelişki, tüm çelişkilerin ana kaynağı olarak kabul etmesi ve özgürlük mücadelesini temelde bu ana çelişkiye dayandırması, hakikatin teorisi kadar pratiğini de geliştirmesi, egemen sistemin beynine ve yüreğine saplanan bir hançer etkisi yaratmıştır. Beşbin yıllık erkek egemen tarihin öğretilerini alt üst etmiştir. PKK hareketinin yenilmezliğinin de iksirini oluşturmuştur.
Önder Apo, Kadın Özgürlük İdeolojisiyle tarihte hiçbir devrimci önderin başaramadığını başararak, sosyalist ideolojide ve felsefede müthiş bir derinlik sağlamış ve açılım yaratmıştır. Çocukluğundan itibaren peşinde koştuğu hakikatin özgür kadın, özgürleşen kadının da özgür toplum ve özgür ülke olduğunu kavradıkça ve bunun teorisi kadar eylemini, örgütünü yarattıkça beşbin yıllık erkek egemen sistem ve bu sistemin yaklaşık 400 yıllık katmerli hali kapitalist hegemonik modernite güçleri, Önder Apo’yu baş düşman ilan etmiştir. 1973-1974 Apocu grup aşamasından başlayarak 6 Mayıs 1996 komplosu, 9 Ekim 1998 ve 15 Şubat 1999 Uluslararası Komplosu kapitalist modernist sistemin Önder Apo’ya imha saldırıları olarak gelişmiştir.
Önder Apo, kadın özgürlüğünü, toplumsal özgürleşmenin merkezine oturtmuştur;
Önder Apo’ya karşı geliştirilen imha saldırılarının temel nedeni; kapitalist hegemonik sistemin ayakta kalmasını sağlayan ve bizzat sistem tarafından yaratılan-üretilen tarihsel iki soruna köklü alternatif çözüm geliştirmesindendir. Bunlardan biri kadın sorunu ve diğeri de Kürt sorunudur. Önder Apo gerçeği, kadının özgürlük tarihi olduğu kadar, ülkesi ve tüm değerleri işgal edilmiş, parçalanmış, köle statüsünde dahi kabul edilmeyen, toplumsallığı dağıtılmış, dumura uğratılmış bir halkın kendisini yeniden var etme, varlığını ispatlama ve özgürlüğünü sağlama tarihidir.
Önder Apo, ‘‘Kürtler sömürge bir halk statüsünde bile değildir’’ demektedir. Bu söz bir halkın derin acılar ve yok oluşla yüklü tarihini anlatmaktadır. Önder Apo, muhteşem sosyolojik, psikolojik ve tarihsel çözümlemeler geliştirerek Kürtlerdeki derin köleliği çözümlemiş ve adeta bir halkı küllerinden yeniden yaratmıştır. Yazılmayan ve gizli bırakılan bir halkın tarihini sözüyle ve eylemiyle yeniden yazmıştır. Ve egemenlerce yok sayılan ana toplum tarihini ideolojisine maya, mücadelesine esin kaynağı yapmıştır. Gücüne güç katan da bu olmuştur.
Kürdistan’daki mücadele kapitalist-sömürgeci sistemi temellerinden sarsmıştır;
Önder Apo, kadın özgürlüğünü, toplumsal özgürleşmenin merkezine oturtmuştur. Muazzam kadın-aile çözümlemeleri geliştirmiştir. Kadının ilk sömürge sınıf, cins ve halk olduğunu kavramsal ve kuramsal bir çerçeveye kavuşturmuştur. Herkes takdir eder ki, tarihte bu derinlikte bir tespit ve değerlendirme ilktir. Önder Apo, kadın özgürlük sorununu ele alırken teorik tespitlerle sınırlı kalmamış; 1987 yılında Kürdistan Yurtsever Kadınlar Birliği-YJWK’yi kurmuş, 1990’lı yılların başından itibaren kadın ordulaşmasını geliştirmiş, 1995’de Kürdistan Özgür Kadın Birliği-YAJK’ın kuruluşunu sağlamış, 1998 yılında Kadın Kurtuluş İdeolojisi’nin teorisini oluşturarak kadın partileşmesinin perspektifini ortaya koymuş ve ilerleyen yıllarda kadın konfederal sisteminin içeriğini ve çerçevesini çizmiştir. Kadın ordulaşmış, partileşmiş ve demokratik kadın konfederal sistemini yaratma çabasına girmiş, Rojava Devrimi ve kadın bilimi Jineolojiyle dünya kadınlarıyla, toplumuyla görkemli bir buluşmayı yaşamış, Kürt sorununu en güçlü biçimde evrensel kulvara taşımıştır.
Önder Apo, geçmiş tarihin ve çağımızın gördüğü en değme sosyalistin akıl sınırlarını zorlayan büyük bir düşünsel, eylemsel emek ve çabayla kadın özgürlük sorunuyla ilgilenmiştir. Egemen erkekliği kendisinde öldürerek kadının gerçek dostu, yoldaşı ve arkadaşı olmayı başarmıştır. Kadının kendi özgürlüğüne yapamadığı hizmeti ve katkıyı yapmıştır. Kuşkusuz Önder Apo’nun bu büyük çabasının nedeni özgür yaşama duyduğu yüksek tutkudur. Özgür ve demokratik yaşama özgür kadınla ulaşacağına duyduğu güçlü inançtır.
Kürdistan’da yaşanan her gelişme Ortadoğu’yu ve Dünya’yı etkileme özelliğine sahiptir;
Önder Apo’nun kadın yaklaşımı, sosyalizmi kapitalizmin pençesinden çıkarmış, PKK hareketinin demokratik sosyalist kimliğini ve karakterini oluşturmuştur. Mücadele içerisinde kadın geliştikçe, irade haline geldikçe ve örgütlendikçe Kürt ve Kürdistan toplumunda da ciddi bir değişim ve dönüşüm yaşanmıştır. Kürdistan’daki mücadele kapitalist-sömürgeci sistemi temellerinden sarsmıştır. Kürtleri köleden beter duruma getirerek Kürdistan’ı parçalayan, bölgeyi sömüren hegemonik sistem, PKK mücadelesiyle dirilen ve ayağa kalkan bu görkemli kadın ve halk duruşundan büyük bir korkuya kapılmıştır.
Sömürge Kürdistan, kapitalist hegemonyanın çarkını döndüren merkez noktadır. Kapitalist hegemonik güçler Kürdistan’ı dört sömürgeci ve işgalci ülke arasında paylaşarak yüzyıldır Ortadoğu’yu kendi kontrollerinde tutarak sömürüyorlar. Kürdistan’da özgürlük mücadelesi Ortadoğu’nun ve dolayısıyla Dünya’nın dengelerini kökünden sarsmaya başladıkça Önder Apo’ya saldırılar da paralel bir biçimde yoğunlaşmıştır. Kürdistan ve Kürt sorununun evrensel karakteri, özgürlük mücadelesinin de evrensel bir etki yaratmasına yol açmıştır.
Kürdistan’da yaşanan her gelişme Ortadoğu’yu ve dünyayı etkileme özelliğine sahiptir. Önder Apo’nun mücadele tarihi boyunca sürekli olarak saldırılara ve komplolara maruz kalmasının ana nedeni budur. Yirmi yıldır İmralı’da uygulanan mutlak tecridin de temel nedeni bu gerçeklikle ilgilidir. Önder Apo, Kürdistan Özgürlük Mücadelesi’ni öyle güçlü temellere dayandırdı ki, kapitalist sistem ve modernitesi Önder Apo’nun geliştirdiği yeni yaşam ve sistem alternatifinde adeta kendi ölümünü görmektedir. İmralı işkence sisteminde görüyoruz ki, sözkonusu Önder Apo olunca, hukuk ve evrensel değerler yok sayılıyor, sadece kuru ve buz gibi bir akıl devreye giriyor, kirli siyasi çıkarların alış-verişi Kürtlerin yüzüne tokat gibi çarpıyor. Önder Apo ve yarattığı özgür Kürt, sömürgeci kapitalist sistemi ve modernitesini dehşete düşürüyor.
DAİŞ’in, Kobanê’ye, Rojava Devrimi’ne saldırmasının amacı;
Kapitalist hegemonik sistem, özgür kadının ve özgür Kürt’ün şahsında özgürleşen Ortadoğu toplumunu görmektedir. Özgür Kürdistan şahsında demokratik özgür Ortadoğu’yu gördüğü için Önder Apo’ya ve Özgürlük Hareketi’ne çılgınca saldırmaktadır. Hegemonik sistem Kürt kadınlarının ve erkeklerinin öncülüğünde Ortadoğu’nun aydınlanmasını, ayağa kalkışını gördükçe öfkeyle Önder Apo’ya yönelmekte, tecrit uygulamaktadır.
Kapitalist hegemonik güçler ve bölgedeki temsilcileri Ortadoğu’da aydınlanmanın gelişmesini, Ortadoğu toplumunun özgürleşmesini, demokratikleşmesini istememekte ve tüm gücüyle bunu engellemeye çalışmaktalar. Bölge halkının kölelik koşulları çıkarlarına hizmet ettiğinden Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında yaşandığı üzere Üçüncü Dünya Savaşı’nı da sömürüyü ve köleliği derinleştirme temelinde geliştirmekteler. Bundan kaynaklı bölgenin tüm devrimci ve demokratik dinamiklerini yok etmeye çalışmaktalar. DAİŞ’in, Kobanê’ye, Rojava Devrimi’ne saldırmasının amacı da tamamen bu devrimci ve demokratik dinamiği yok etme amaçlıydı. Efrîn işgal saldırısı da bu amaçla yapıldı. Tüm bu saldırılar Uluslararası Komplo’nun devamıydı. DAİŞ’in hangi güçler tarafından geliştirildiği ve güçlendirildiği, Kürtlere saldırtıldığı bilinen bir durumdur. Amaç Rojava Devrimi’ni teslim alarak ortaya çıkan devrimci dinamiği, toplumsal enerjiyi hegemonik sistemin hizmetine koymaktı. Kürt halkı şahsında bölge halkını özgürlük alternatifinden yoksun bırakmaktı.
Önder Apo, Demokratik Sosyalizm anlayışıyla reel sosyalizmin çıkmazlarını aşmış bulunmaktadır. Bunu pratikleşen biçimiyle Rojava deneyiminde görmek mümkündür. Önder Apo, toplumsal özgürleşme mücadelesini sınıf mücadelesinin ötesine taşıyarak kadın özgürlüğü başta olmak üzere ezilen halklar, sınıflar, farklı kültür ve inanç gruplarının özgürleşme sorununu sosyalist yaşama ulaşmada temel mücadele gerekçesi haline getirmiştir. İktidar, devlet anlayışını içeren her türlü çözüm projesinin toplumsal özgürleşmeyi sağlamayacağını bilerek Demokratik Ulus Paradigmasını ve Demokratik Konfederal Sistem çözümünü geliştirmiştir. Kapitalist moderniteye karşı Demokratik Modernite’yi, ulus devlet sistemine karşı Demokratik Ulus Paradigmasını alternatif yapmıştır.
Pratiğini Kuzey-Doğu Suriye ve Rojava deneyiminde gördüğümüz Demokratik Ulus Paradigmasının ve oluşturduğu Demokratik Özerk Sistemin bölgede ve dünyada yarattığı etki muazzamdır. Burada kadın-erkek özgürlüğü, halkların demokratik özyönetim iradesi sistemin mayasını oluşturuyor. Kuzey-Doğu Suriye’de yaşayan tüm halklar ve toplumsal kesimler özgürce kendisini örgütlüyor, demokratik birliğini sağlayarak ortak özyönetimlerini kuruyor ve kendilerini yönetiyor. Yedi yıldır iktidar-devlet sistemi olmadan halklar bir arada özgürce yaşıyor. Demek ki, ana toplum sürecinde olduğu gibi çağımızda da toplumlar, halklar devletsiz ve özgür yaşayabiliyor. Yine kadınlar, ancak başında egemen erkek olmadan özgür oluyor ve gerçek hayatı yaşayabiliyor. Devletsiz halk, kocasız kadın, patronsuz işçi bir gerçeklik haline gelebiliyor. İşte kapitalist sömürgeci güçlerin en çok korku duydukları gerçeklik de bu oluyor.
Önder Apo, kolektif bir kişilik ve kimliktir;
Önder Apo, ezilen halklar, kadınlar, sınıflar, ötekileştirilen kültürler ve inançlar açısından alternatif bir yaşam ve sistem geliştirdi. Bu sistemin paradigmasını, mücadele araçlarını ortaya koydu. Söylediği her söz ve düşünce toplumda müthiş karşılık buluyor, yaşamsallaşıyor. Toplum bilinçlendikçe ve örgütlendikçe, üzerindeki ölü toprağını atıyor, özgür ve demokratik yaşama uyanıyor. Egemeni, sömürgeci sistemi ve köle yaşamı sorguluyor, mücadele ediyor ve alternatif yaşam kuruyor. Bu açıdan Önder Apo’yu, kadının özgürlüğünden, Kürt halkının özgürlüğünden ve toplumsal özgürleşmeden bağımsız ele almak mümkün değildir. Önder Apo’nun özgürlüğü ile kadınların ve halkların özgürlüğü çok içiçe geçen bir diyalektik gerçekliği ifade ediyor.
Tecrit kırılacak ve faşizm yenilecektir;
6 Mayıs, 9 Ekim ve 15 Şubat Uluslararası Komplosu’nun nedenleri ne ise, Önder Apo’ya yirmi yıldır uygulanan mutlak tecridin sebepleri de aynıdır. Hepsinde de amaç; Kürt Özgürlük Hareketi’ni tasfiye etmek, Kürtleri soykırım kıskacında tutarak bir yüzyıl daha kendi kirli çıkarlarını devam ettirmektir. Kırk yılı aşkın mücadele sonucu büyük bedellerle ortaya çıkarılan değerleri de kendi hizmetlerinde kullanmaktır. Bölge, hegemonik çıkarlar temelinde yeniden dizayn edilirken, Önder Apo mutlak bir tecride ve işkence sistemine alınmıştır. Bir sözünün ve düşüncesinin dışarıya yansımasına izin verilmemekte, bundan büyük korku duyulmaktadır. Bu açıdan İmralı işkence sistemi uluslararası bir sistemdir. Nasıl ki Önder Apo’ya karşı geliştirilen tüm komplo ve saldırılar uluslararası ise, İmralı sistemi de uluslararası güçlerin Türkiye gardiyanlığında geliştirdiği bir işkence sistemidir.
Önder Apo’nun geliştirdiği mücadele, topluma sunduğu devlet dışı alternatif çözüm projeleri Kürt sorununu demokratik temelde çözeceği gibi Ortadoğu’daki siyasi, ekonomik ve toplumsal sorunlara çözüm üretme, bölgeyi demokratikleştirme ve yüzyıldır süregiden bu korkunç kaos ve savaşa son verme gücüne sahiptir. Tecrit kırılırsa, Önder Apo özgür yaşar ve çalışır koşullara kavuşursa, Türkiye ve Ortadoğu demokrasisine büyük katkılarını sunmaya devam edecektir. Bu açıdan tecride karşı mücadele, toplumsal özgürlük ve demokrasi mücadelesidir.
Önder Apo, kolektif bir kişilik ve kimliktir. Kişi-birey olmaktan çıkan tamamen toplumsallaşan bir gerçekliği ifade etmektedir. Önder Apo; Kürt halkı, Kürt halkının demokratik, siyasi, sosyal, kültürel, anayasal hakları ve bu hakların güvencesi demektir. Önder Apo; kadının özgür ve demokratik yaşamının teminatı, insanlık değerlerinin toplam bileşkesi demektir. Önder Apo’nun aldığı her nefes özgürlük içindir, demokrasi içindir, onurlu bir barış içindir.
Bu gerçeği en güzel ve en çarpıcı bir biçimde yine Önderliğin kendisi ifade ediyor. İmralı notlarında geçen şu ifadeler aslında tüm hakikati özetliyor: “Barış konusunda söylediklerimde samimiyim, bunu anlayın. Bana bir şey olursa; çatışma, ölüm ve öldürme eşittir: Hepiniz gideceksiniz. Bu açıktır. Şahsi olsa ölürdüm. Ben ölürsem elli bin kişi ölür. Elli bin kişiyi yaşatmak için kendimi bir gün daha fazla yaşatmaya çalışıyorum. Devlet bunu biliyor. Şimdi gerekiyor, yaşatıyor; yarın gerekmez, öldürür. Yapısı buna uygundur. Bunun üzerinde birçok denge ve oyun var. Yarın beni öldürenler, ne kadar kimlikli ve kişilikli kimse varsa onları da götürürler.”
İmralı işkence sistemine karşı müthiş bir direniş sözkonusudur;
Yine ilerleyen zamanlarda kurduğu şu cümleler İmralı’daki yaşam ve sistem gerçeğini, Önderliğin İmralı işkence sisteminde ve bazen ölüm çukuru dediği dehşet koşullarda nasıl kendisini ayakta tuttuğunu ve yaşatmaya çalıştığını anlatıyor. İnsanı derinden etkileyen şu cümleler halkımızın ve insanlığın içerisinde bulunduğu cendereyi de çok çarpıcı bir biçimde izah ediyor: “Ben son nefesime kadar gerçeklerin hatırı için yaşamaya çalışacağım. Eğer yaşayamazsam, bilin ki, bu ölüm en değerli eylemdir; o zaman ölümüm en değerli ve gerekli andır. Ölüm benim için sadece acı değil, acı ve sevgi anı olacaktır. Ben bunun dışında yaşamaya ya da ölmeye izin vermem. Söz konusu olan sadece benim ölümüm değil. Ben diğer türlüsünden korkarım. Benim dışımda milyonların, Kürtlerin hakları, amaçları ve adaleti üzerine oyun oynanıyor. 1920’lerden daha kötü oyun oynanmak isteniyor.
Önderliğin ifadelerinden çok iyi anlıyoruz ki, İmralı işkence sistemine karşı müthiş bir direniş sözkonusudur. Önderlik halk adına, halklar ve insanlık adına muhteşem bir direniş içerisindedir. Hiçbir insanın gösteremeyeceği bir irade ve inançla kendisini ayakta tutuyor ve direniyor. Leyla Güven öncülüğünde başlayan tecridi kırma, faşizmi yıkma direnişi Önderliğin İmralı direnişine en anlamlı cevaptır. Zîlanca, Semaca, Mazlumca, Kemalce ve Hayrice bir duruştur. Nasıl ki, Zîlan 6 Mayıs komplosuna en anlamlı ve güçlü cevabı verdiyse bugün aynı duruşu Leyla Güven geliştiriyor. Zindanda ve dışarda direnen yoldaşlarımız, halkımız geliştiriyor. Annelerimiz geliştiriyor.
Zindanlardan yükselen bu onurlu direnişi büyütmekle ve tüm topluma yaymakla sorumluyuz. Halkımız direniyor, doğru; fakat mevcut tepkiler yeterli değildir. Dışarda annelerin başlattığı direniş onbinlerin, yüzbinlerin katılımına dönüşürse direniş kısa sürede zafere ulaşacaktır. Tecrit kırılacak ve faşizm yenilecektir. Tecridin kırılması ve faşizmin yenilmesi yeni bir demokratikleşme sürecinin önünü açacaktır.
BESÊ HOZAT
YORUM GÖNDER