BENİM ÖLDÜRÜLMEMLE BİNLERCE KÜRT UYANACAK
Ben leyla Kasım’ım bayım
belki siz tanımazsınız beni
sizden önce bir albay vardı burada
ölmüş olmalı ve öldü daha niceleri
ama ben çoğaldım bayım.
türkü türkü yayıldım
marş oldum peşmergelerin dilinde
mahkemelerde haykırıyorum
ve öldükçe çoğalıyorum
ben bayım…! ”
“Bu Yolda Doğdum Ben”
Leyla, direniş türküsünün devamıydı. Bir senfoninin ortaya çıkarttığı aynı ses tonuyla söylüyordu ezgisini… Öyle bir ezgiydi ki, dilden dile, kulaktan kulağa yayılıyordu… Bu ezgi birliğe, bütünlüğe, eşitliğe, özgürlüğe koşmanın ezgisiydi… Leyla, Özgürlüğe yürüyüşte çağrıydı… Yaşamın anlamını, özgürlüğü duyumsayarak, hissederek ve hiçbir zaman teslim olmayarak yaşadı kanının son damlasına kadar… Kadın toprak anayla özdeştirilir her zaman, toprak can veriyorsa doğaya, kadında can veriyordu insanlığa. Leyla toprak anayla özdeşleşen yüreğiyle inanıyordu, geçmişine ve geleceğine. Düşmanla karşı karşıyayken bile esareti ve ihaneti kabul etmedi hiçbir zaman. Leyla biliyordu ki bir gün Kadının özgürlük mücadelesini yaşatanlar ve onun tarihini yazanlar olacaktı.
Halaya Durdu Leyla…
Leyla tarihten silinmeyecek gerçekliğiyle direniş olur. Toprağına bağlı ve yurdunu seven bir Kürt kızı… Tarih onun direnişçiliğini, özgürlüğe olan derin tutkusunu, köleliği kabul etmeyen direnişini yazar durur. Kürt kadını direngendi, özgürlüğü için yapamayacağı bir şey yoktu.
Sevdalıydı özgürlüğe,
Sevdası büyüktü, aşkı büyüktü.
Dağlar ve kadın bir bütündü.
Sevdası uğruna veremeyeceği bir şeyi yoktu.
Teslim olmamak için canını verdi, kendisini yaktı, uçurumlardan attı, suyun akışına bıraktı, idam sehpalarında asıldı… Ya da düşman postalları altında kendi halkına ihanet dayatılırken ona ihanet etmemek için kendi canını feda etti… Leyla kadın olmanın gururunu dünyaya haykırarak yazar adını tarihin altın sayfalarına, direnir kirli despotlara karşı. Kirli tarih teslim olmayan bu Kürt kadını için not düşer asılmış diye.
13 Mayıs günü asıldı Leyla…
Bir nehir ki akar ulaşır bu günlere…
Bir Leyla bin Leyla olur.
Leyla’nın direniş ateşi Kürdistan dağlarının doruklarında hiç sönmemecesine yanar. Kürt kadını direniş ateşini her zaman yakacak ve yüzyıllarca yıl öncesinden gelen kadın direnişlerini derinden hissederek, ateşin kokusunu baharın esintisiyle birleştirerek çekeceklerdi içlerine ve direnişin ateşini yakacaklar her zaman…
Tara saçlarımı gülen kız
Aklarını saymadan
Nedenini sormadan
Ölümlerle doludur bugün
Sevdam yarınlaradır…
Kerkükte Doğdu…
Leyla Qasım, 1952 yılında Kerkük’te doğdu. İlk ve ortaöğrenimini gördükten sonra ailesiyle birlikte Bağdat’a göç etti. Bağdat’ta lise öğrenimini tamamlayan Qasım 20 yaşındayken Kürdistan Öğrenciler Birliği (YXK) ile tanıştı ve onlara destek verdi. Leyla Qasım bu dönemde peşmergelere katılma kararını verdi. Leyla Qasım’ı -KDP peşmergelerine katıldığı zaman Kürtler, özellikle Büyük Güney’de hassas bir dönemden geçiyordu. 1974’ün baharında Baas rejimi Kürtlere karşı savaş açtı. Kürt ailelerini “Bağdat’tan çıkardı. Irak rejimi Qeladize kentini bombaladı. Bombalama sonucunda 3 sivil yaşamını yitirdi. Daha sonra Halepçe’yi bombalayan rejim, birçok sivilin yaşamını yitirmesine neden oldu. Bu dönemde Leyla Qasım’a Kürt halkının sesini dünyaya duyurmak amacıyla bir uçak kaçırma görevi verildi. Ancak bu eylemde başarılı olamadı ve Leyla Qasım 4 arkadaşıyla birlikte 24 Nisan 1974’te yakalandı, Qasım ve 4 arkadaşı 13 Mayıs 1974 tarihinde idam edildi.
Leyla Qasım yargılama sırasında mahkeme hâkimine “Beni öldürün fakat şu gerçeği de bilin ki benim öldürülmemle binlerce Kürt uyanacak. Ben Kürdistan’ın özgürlüğü yolunda canımı feda ettiğimden dolayı sevinç ve gurur duymaktayım” dedi. İdam sehpasına giderken Ey Reqib’i okuyordu.
Kimdi arkadaşların?
Biliyorum masumsun sen
biliyorsun dokunmayız biz masumlara
söyle de kurtul. Kimdi arkadaşların, niçin “düştün” bu yola?
Söyledim isimlerini arkadaşlarımın bayım.
Bu yola ise “düşmedim” bu yolda doğdum ben.
Ben Kawa’nın dişisiyim
Amerika’nın kızıl derilisi
Harem’inin zencisiyim bayım ve Mezrabotan Uygarlığı’nın sahibiyim.
Yatırın dedi kaltağı
cepler açın vücuduna
meydan okumak neymiş gösterin şuna
Usandı falaka,
usandı coplar
usandı işkenceci
ama usanmadı Leyla
“kahrolsun sömürgecilik”
“yaşasın bağımsızlık…”!
buydu son sözleri
ve bayrak gibi
sallandı idam sehpası
Ben Leyla Kasım’ım bayım
belki siz tanımazsınız beni
sizden önce bir albay vardı burada
ölmüş olmalı ve öldü daha niceleri
ama ben çoğaldım bayım.
türkü türkü yayıldım
marş oldum peşmergelerin dilinde
mahkemelerde haykırıyorum
ve öldükçe çoğalıyorum
ben bayım…! ”
” kolları arkadan bağlı
saçlarından sürükleyerek getirdiler Leyla’yı
söyle dediler
kimsin, kimdi arkadaşların?
Adım Leyla’dır bayım
babalarımın adıyla tanınır,
benim ülkemde insanlar.
Yani anlayacağın
Leyla Kasım’dır
adım, soyadım.
Arkadaşlarıma gelince
çok var tanıdığım, tanımadığım
Olimbia’da Gouges los, Lovembura
Clara, Cezayirli Cemile ve diğerleri
bilmem ki hangisini soruyorsunuz?
“ne diyor bu krod kaltağı
gavur isimler sayıyor bana
tek anladığım cemile adı”
diye bağırdı ağzı köpürerek
tanrı dağı kadar Müslüman
albay, bir rütbeli Saddam uşağı
bir aşağı bir yukarı
odada dolaşıyor albay
aklını başına topla doğrusunu söyle
Kimdi arkadaşların
biliyorum masumsun sen
biliyorsun dokunmayız biz masumlara
söyle de kurtul
kimdi arkadaşların
niçin “düştün” bu yola
söyledim isimlerini
arkadaşlarımın bayım
bu yola ise “düşmedim”
bu yolda doğdum ben.
Ben Kawa’nın dişisiyim
Amerika’nın kızıl derilisi
Harem’inin zencisiyim bayım
ve Mezrabotan Uygarlığı’nın sahibiyim.
yatırın dedi kaltağı
cepler açın vücuduna
meydan okumak neymiş
gösterin şuna.
usandı falaka,
usandı coplar
usandı işkenceci
ama usanmadı Leyla
“kahrolsun sömürgecilik”
“yaşasın bağımsızlık…”!
buydu son sözleri
ve bayrak gibi
sallandı idam sehpası
Ben Leyla Kasım’ım bayım
belki siz tanımazsınız beni
sizden önce bir albay vardı burada
ölmüş olmalı ve öldü daha niceleri
ama ben çoğaldım bayım.
türkü türkü yayıldım
marş oldum peşmergelerin dilinde
mahkemelerde haykırıyorum
ve öldükçe çoğalıyorum
ben bayım..
ROJDA SİVEREK
YORUM GÖNDER