TARİHTEN GÜNÜMÜZE KADININ ÖZ SAVUNMASI 22.BÖLÜM
8.BOYUT: DEMOGRAFYA VE ÖZ SAVUNMA;
Kadın köleliğinin geliştirilmesinin ve öz savunmasının kırılmasının en güçlü nedenlerinden biri demografyadır. Egemen erkek ilk sermaye birikimini kadın bedeni üzerinden oluşturur. Hanedanlık ve ailecilik ideolojisi sermaye biriktirmek için gerekli olan iktidar araçlarını sağlar. Kadın bedeninin iktidar altına alınması ile doğurganlığı kontrol altına alınır ve çok çocuk doğurma sürecine alınarak ilksel sermaye olan aile nüfusu meydana getirilir. Ataerkil ailede erkeğin ekonomik, siyasi ve sosyal gücü çok eşli, çok çocuklu olması ile belirlenir. Çok nüfuslu aile ve aile babası kabilenin, kavmin hanedanı-üst sınıfı olur. Çok nüfus yeniden üretim gücü ve üretim araçları rolünü oynar. Cinselliğin aşırı tahrik edilmesi, erkek cinselliğinin yüceltilmesi ve kadın erkek ilişkilerinin aşırı cinselleştirilmesinin nedeni kadın ve çocuğun erkeğin ilksel sermaye birikim aracı yapılmasıdır. Tüm sınıf ve sermaye ağı bu kök üzerinden geliştirilir. Kapitalizm sürekli kâr ihtiyacı duyar; sürekli kâr, emeğin en ucuzunu, üretimin en düşük maliyetini gerektirir. Bu neden ile kapitalizm ucuz emek iş gücü ve işsizler ordusuna kadın bedeni ile ulaşır. Ulus devlet modelinde nüfus devletin sermayesi-zenginliği olarak tanımlanır. Ulusal ordu, ulus devlet sürecinde gelişen bir yapılanmadır ve bu ordunun gücü ülke nüfusu ile paralel belirlenir. Çünkü ulus devlet, savaşlara ulusun erkeklerinin katılımını zorunlu kılmaktadır. Erkek çocuklar ordunun- devletin mülkü, kadın bu mülkiyeti doğuran ulusun analarıdır ulus devlette. Kapitalizm endüstriyalizm ile kadın bedenini yeniden üretim güçlerinin üretildiği fabrika haline getirirken, ulus devlet ile çocukları mülkiyeti yapar ve yeni sermaye alanlarının ilhakı için gerekli savaşlarda kullanır. Ataerkil ve kapitalistik yaşamın yatak odalarında yaşanan ne aşktır ne de özgür bedenlerin cinsel sevgileridir. O yatak odalarında yaşanan vahşetin, açlığın ve ölümün üretimleridir. Bu neden ile demografya son derece politik bir alandır. Ailenin, devletin ve mülkiyetin kadın bedeni üzerinden inşa edilmiş olması, kadın beden politikalarını bir politik mücadele alanına çevirmektedir. Demografya bu nedenle kadın öz savunma bilincinin ve bedenini özgürleştirme alanlarından biri olmak zorundadır. Kadın cinselliği, kadın doğurganlığı ve kadın erkek ilişki modellerini kadının özgürlük kuralı ile belirlemek öz savunmanın öncelikleridir. Kadın baskılanmış ve inşa edilmiş bir cinsellik yaşamaktadır. Bu da cinselliğini sunmaya, çocuk doğurmaya ve tatmin etmeye dayalı kadınlık kimliğidir. Kadın bu yüzden cinselliğini bilmeyen, bilmediği için belirleyemeyen ve cinsel ölçülerini dayatmayı kadınlık dışına çıkma olarak algılayan durumdadır. Tersi durum ise ne kadar çok cinsel eylem hakkını ve davranışını geliştirebiliyorsa o denli özgür olduğunu sanan yanılgılı duruşudur.
Demografik öz savunma kadın cinselliğini tanıma, cinsel doğasını bilme ve cinsel seçimde bulunma hakları tanımlanmadan özgürlükçü ve öz savunmaya dayalı demografya politikası belirlenemez. Çünkü kadın cinselliği ile ilgili özgür olamadığı ve bedensel haklarına sadece kendisi sahip olmadığı sürece sermayeleştirilecek, mülkleştirilecek ve toplumsal mühendislik konusu edilecektir. En tehlikeli durum ise cinsiyeti kadın olduğu için kürtaj yöntemiyle katledilen kız ceninler, aşırı doğurganlıktan dolayı gerçekleşen kadın ölümleri ve nüfus için geliştirilen çok eşlilik kadının bedensel varlığını, ruhunu bir soykırıma tabi tutmaktadır. Öncelikle demografyayı bir kader olmaktan çıkaracak beden özgürlüğünün felsefesini açığa çıkarmak gerekir. Kadının kendi bedeni ile ilgili tek karar sahibi olması demografik öz savunmanın felsefesidir.
Bu temelde;
1. Özgür eş yaşam temelinde kadın ve erkek ilişkilerinin özel mülkiyet, iktidar ve sömürü ilişkilerinden çıkarılıp yaşamın her alanında eş düzeylerde gelişiminin sağlanması için kadının demografik öz savunmasının sağlanması gerekmektedir. Evlilik kurumu yerine eş yaşam ilişkileri ve ailenin demokratikleştirilmesi, çocuk yapma ve yapmama kararının kadına ait olması, çocukların kadının velayetinde kalması ve kürtaj sürecinde ortaya çıkan cinsiyet ayrımının bir kadın cinayeti olarak suç sayılması demografik öz savunmanın anlayışıdır.
2. Her yerelin kadın doğurganlığı politikaları farklılık göstermekte, kent yaşamında kadın bedeni tıbbileştirilerek kontrol altına alınmakta, devlet siyaseti günlük olarak demografik düzenlemeler yapmaktadır. Bu nedenlerden dolayı Kadın Demografya Araştırmaları Merkezi ve Kadın Beden Politikaları temelinde örgütlenerek kadın bedenine yönelik uygulanan cinsel iktidar modellerini açığa çıkarmak ve müdahalelerde bulunmak demografik öz savunmanın araçlarıdır.
3. Ebelik kurumunun yeniden güncellenmesi, her kadının rahatlıkla ulaşabileceği biçimde ebeliğin mesleki değerinin artırılması, kadınların ücretsiz doğum kontrol yöntemlerinden yararlanacağı ve kadın doğum politikalarının sadece kadın sağlık merkezlerinde kadınlar tarafından belirleneceği bir kadın sağlığı örgütlemesi kadın bedeninin öz savunması olacaktır.
4. Devletler savaşlarda coğrafyaların demografik kaderini değiştirerek hegomonya inşa eder. Göçertme, tecavüz, soykırım, katliamlarla nüfus politikasını yönlendirir. Militarist örgütlenmelerle cinsiyetçiliği ve militer erkek modelini yücelterek öldürme kültürünü egemen kılar. Bu durum kadın açısından acı, kıyım ve fiziki saykırımdır. Savaş karşıtlığı, anti militarist mücadele ve işgal karşıtı direniş kadının bedensel ve ruhsal varlığının öz savunmasını sağlayacak demografik öz savunmadır.
9. BOYUT: SAĞLIK VE ÖZ SAVUNMA;
Kadın bedenini tıbbileştirerek yeniden bir kendine yabancılaşma ve iktidar altına alma sürecini geliştiren modern tıp, üç amacı gerçekleştirmektedir; birincisi devletin demografik politikasını hayata geçirme, ikincisi kadın sağlığını bir sektöre dönüştürme, üçüncüsü kadının kendi bedeni üzerindeki kontrolünü yok etmek. Bu neden ile kadın tıp bilgilerine, şifacılığına, ebeliğine bir düşmanlık ile kendini kurumlaştıran modern bilim, kadın bilimini tekeline almak ve kadını bilimden tasfiye etmek için cadı avlarını başlatan güçlerin başında gelmektedir. Cadı avları ile kadın bedeni işkenceler yolu ile tanınmış, deney nesnesi yapılarak, kadın bedeni üzerinde bilimsel sonuçlar elde edilmiştir. Modern tıp kadın bedenini kobaylaştırarak modernlik sıfatını kazanmıştır. Denilebilirki kadın düşmanlığının en köklü sosyal ve ruhsal kaynaklarından biri modern tıp bilimidir. Modern tıp biliminin biyolojik iktidar altına aldığı kadın sağlığı en savunmasız bir durum içindedir. Sağlık bu nedenle kadın bedeninin fiziki öz savunma ihtiyacının ve araçlarının öne çıktığı bir alandır.
1. Modern tıbbın kadın bedenini nesnelleştiren ve kontrol altına alan, sektörel kazanç alanına dönüştüren, kadın sağlığını ticarileştiren yapısını deşifre edecek ve değiştirecek, mücadeleyi geliştirmek sağlıkta öz savunmanın hedeflerini oluşturmaktadır.
2. Kadın sağlığını şifacı, ebe, hemşire, kadın doktorlar örgütlenmeleri, alternatif kadın sağlığı hareketi ile modern tıp karşısında korumaya almak gerekmektedir. Kadın şifacılığı, hekimliği, ebeliği yeniden değer gücüne kavuşturma, kadın hemşire ve kadın doktorlar ile koruyucu sağlık yöntemleri ve kadın sağlık biliminin bilgilerinin kurumsallığı sağlanabilir. Nebatın şifasını bilen ve dermanı elleri ile sunan kadın hekimliği birçok tıbbi görüntüleme cihazlarından çok daha iyi hastalık teşhislerini binlerce yıl yapmıştır. Deneyim, sezgisel zekânın iç görü gücü, gözlem yeteneği ve bedeni nesne değil kendi ile özdeş gören ruhsal ilişki yaklaşımı kadın hekimliğinin özellikleri olmuştur. Modern tıp bilimi kadın bedenini nesnel olgu temelinde ele aldığı için kadın bedenini her türlü deneye açık hale getirmektedir. Kadın bedeninin bir ruhu olduğunu bilmemektedir. Ruhum bedenimdir, bedenim ruhumdur, özgürlüğüm sağlığımdır kadın tavrı öz savunmaya dayalı sağlığı geliştirecektir.
10. BOYUT: EKOLOJİK ÖZ SAVUNMA;
Eril aklın ve bilimin temel sapmalarından biri toplumsal sorunu gizlemek için insan ve doğa ilişkisini, canlı-cansız diye birbirine yabancı kılmasıdır. Doğayı sınırsız biçimde bilebilme iddiası onu sınırsız biçimde yönetme isteğinin sonucudur. Ekolojik sorunun temelinde bu tutum yatmaktadır. Evrensel yasacılık, determinizm, Darvinizm, mekanizm ile toplumsal sömürü sistemlerine meşruiyet sağlarken, toplumu meydana getiren duygusal zeka esnekliğini, olumlu metafiziğini inkar etmiş, analitik akıla dayalı robot insanı modelleştirmiştir. Toplumsal zekânın akıla ne zaman, nasıl ve ne kadar meşruiyet tanıyabileceği kuralını ortadan kaldıran bilimci din, sömürüye meşruiyet sağlayıcı olanaklar sunmaktadır. Ekolojik sorunun nedeni olan doğayı nesnelleştirme ve toplumu da evrensel yasalar ile açıklayarak nesnelleştirme düşüncesidir. Ekolojik mücadele bu neden ile sadece çevrecilik, doğayı salt belli müdahaleler ile kurtarma temelinde yürütülemez.
Ekolojik mücadelenin gerçek düzeyi önce insanın kendisini kendi zekâsının tehlikelerinden kurtarması ile açığa çıkarılabilir. İnsan kendi meşruiyetini doğaya kanıtlamak ve doğa karşısında kendini bilmek zorundadır; çünkü doğanın da onu düşündüğünü, bildiğini, gözlemlediğini artık bilmektedir. Kadının animizm inancı buydu aslında; doğanın ruhu ve canı olduğu, her ruh ve canın birbirini düşündüğü ve görmekte olduğu bilinci, doğa ile doğru ilişkilenmenin biricik yoluydu. Birinci, ikinci ve üçüncü doğanın dengeli uyumu ekolojik yaşamı geliştirecek ve ekolojiyi klasik çevrecilik ve derin ekolojistlerin insanı hiçleştiren tutumlarından koruyabilecektir. Ekolojik öz savunma insan aklının meşruiyet sınırlarını belirleyerek, duygusal aklın sezgisel gücüne dayanarak doğa ile yeniden buluşma ve doğanın sömürülme sürecini kadının sömürgeleştirilme sorunu olduğu bilinci ile ele alacaktır. Kadın bilgeliği, insan ve doğa sınırsız bilinemez, insan ve toplum kurgulanamaz, insan ve doğa analitik zekâyı olduğu gibi meşru bulamaz ve yönetilemez anlayışı ile savunacaktır. Bu düzey ekolojinin korunması ve savunulması için gerekli örgütlenme ve eylemler gerekir.
1. Tarihi yerleşim yerlerinin, ormanların, suların korunmaya alınması kadın öz savunması kapsamındadır. Maden ocaklarının, inşaat firmalarının ve yol yapım firmalarının doğanın dengesini bozan planlamalarına karşı toprağını, suyunu ve ormanlarını korumak öz savunmanın temel direniş alanlarındandır.
2. Tarımsal toprakları yok eden, havayı ve suları kirleten baraj ve nükleer enerjiye karşı doğanın savunulması eylemlerini sonuç alıncaya kadar yürütür. Sabotaj, sivil işgal, hukuki mücadele eylemleriyle doğanın savunmasını alır. Bu konuda mücadele yürüten sivil toplum örgütleriyle dayanışmayı ve ortaklaşmayı esas alır.
3. Ekolojik felsefenin yapılacağı, organik tarım ve bitki tekniklerinin geliştirileceği, yaygınlaştırılacağı ekolojik bahçelerle, seracılığa, tek tip tohum tekeline ve yapay gıda sanayiye karşı bitkiyi, tohumu ve toprağın hayatını korumaya alır, organik üretimi yaygınlaştırarak doğal tarımın savunmasını örgütler.
4. Kentin ve kırın yeşil alanlarının ve ekolojik hayatının tekelci pazar mantığıyla ranta ve alış veriş merkezlerine dönüştürülmesine karşı kadınların işgal hareketini geliştirmek, iş makinalarını kullanılmaz hale getirmek, doğa işgalcilerini kovmak eylemleriyle öz savunma sağlar.
DERLEME 22.BÖLÜM
YORUM GÖNDER