DEVRİMCİ KÜLTÜR ve AHLAK (10.BÖLÜM)
Kültürel Yozlaşma İçimizde Yaşayamaz;
Yaşadığımız sorunları PKK’nin devrimci ölçülerini kıstas alarak değerlendirmeliyiz. Kadronun kabul-ret ölçüleri bizde netleşmiş hususlar oldukları için, kendi duruş ve katılımlarımızı daha somut ele alabiliriz. Önderlik, PKK kadro ölçüleri için Kemal Pir ve Beritan yoldaşları örnek verdi. Kemal Pir, PKK’lilik için “ruhsal birlik” tanımlaması yapmıştı. Beritan arkadaş gericiliğin her biçimine ve ihanete karşı direnişin sembolüdür. Ama bizim duruşlarımız niyetimizin de ötesinde birçok konuda bunun tersini ifade ediyor. Örneğin Kemal Pir arkadaşın olduğu her yerde heyecan, coşku, cesaret ve boş durmamanın esas olduğu sürekli vurgulanır. Yine Kemal arkadaşın bir özelliği de partide hiç resmi görev almamış olmasına rağmen, en üst düzeyde görev almış bir kadro gibi pratikte öncülük yapmasıdır. Eski arkadaşların böylesine güçlü olmaları, onların esas aldığı kültür ve ahlaktan ileri gelir. Bu, PKK devrimcililiğinin ilkesidir. Eski arkadaşların gittikleri her yerde karşısındakini etkilememeleri düşünülemezdi. Davranışları ve üsluplarından tutalım oturup kalkışlarına kadar kişiliklerinde bir farklılık olduğu için, toplum bunda değişik bir kültür olduğunu fark edip bağlanıyordu. Halkta inanç gelişiyordu. Bizim durumumuz PKK’nin bu temel ilkeleriyle mukayese edildiğinde, birçok parti karşıtlığını içerdiği rahatlıkla görülecektir. Bizde PKK’de değer yaratmadan çok, PKK’den hırsızlama gelişmiştir. Dersimizle bağlantılı olarak buna ahlaksızlık dememiz zorumuza gitmemelidir. Yanı başımızda örgütün en temel değerleri ayaklar altına alınıyor, bunun karşısında sesimiz bile çıkmıyor. Toplum nezdinde PKK ilkeleri gerillayı kutsallaştırmıştır. Ama bu yaklaşımlarımız gerillayı zorladığı halde biz hiç rahatsızlık duymuyoruz. Tüm bu toplumsal geriliklerimize rağmen, yine de kendimizi mükemmel görüyoruz. Çünkü sistemin özelliklerini PKK’nin kültüründen daha iyi görüyoruz.
Fakat dilimiz başkasöylüyor, kendi kendimizi kandırıyoruz. PKK sözünün eri bir olanların hareketidir. Buna karşılık bizim bugün söylediğimiz yarın söyleyeceğimize uymuyor. Kemal Pir arkadaş yeni arkadaşları eğitiyor, uyku zamanında da gidip kapının ağzında uyuyor. En güzel yeri arkadaşlarına veriyor. Hayri arkadaş ölüm orucunda “Mezar taşıma halkıma borçlu yazın demiştir. PKK’nin ahlakı budur. Biz bir adım attığımızda, karşılığında partiden hak talep ediyoruz. Şimdi kurumlarımızda çalışan kadro ve yurtseverlerimizin hemen hepsi maaşlıdır. PKK’nin kültür ve ahlakıyla aramızda böyle bir uçurum vardır. Yine hareketimizi diğer örgütlerden farklı kılan başka bir özelliği de, daha ilk çıkışından günümüze kadar kendi içinde yaşattığı ilişki tarzıdır. Biz buna yoldaşlık ilişkisi diyoruz. Örneğin PKK, kadın-erkek ilişkisinde dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir özgünlüğü pratikleştirmektedir. Bu ilişkinin temelinde çok derin bir ideolojik çizgi yatmaktadır. Toplumsal ahlakı en fazla geliştireceğimiz nokta budur. Bunun için parti yaşam ölçülerinde yaşanan aşınmaların merkezine bunu koymalıyız. Arkadaşların dikkatini çekmiş mi, bilmiyorum; uluslararası komplonun içimizdeki uzantıları olan Ferhat-Botan ihanetçiliği, işe kadın-erkek ilişkilerini bozarak başladı. İçimizde cins mücadelesinin son yıllarda zayıf olmasının bununla bağlantısını bilelim. Son bir iki yıllık mücadele gerilla alanlarında kadın özgürlük mücadelesinde belli bir düzey ortaya çıkardı. Cins mücadelesini biraz geliştirdi. Fakat gerilla alanlarının dışındaki çalışma sahalarında durumumuz fazla iyi değildir. Birçok kadromuzun bu noktada düştüğünü belirtmek gerekir. Son yıllarda içimizde gelişen bir anlayış da “Olumsuzluk varsa bana ne, sana ne? Sen mi dünyayı kurtaracaksın?” diyen anlayıştır. “Yine zevkler ve renkler tartışılmaz, bana karışamazsınız” denilmektedir. Bu felsefe Amerikan yaşam felsefesidir. PKK’de her şey tartışılır. Eğer sen bu hareketin militanı isen, o zaman her şeyin tartışılır. PKK’de düşman kültürü kendisi için özgürlük isteyemez. Toplumu bitiren kültürel yozlaşma içimizde yaşayamaz.
Düşman özelliklerine karşı savaşmayan, düşman kültürüne tepkisi olmayan, ondan nefret etmeyen düşmanın nesine karşı öfke duyarak mücadele edecektir? Şimdi birçok kadromuzda mücadele değil, kendini yaşatma vardır. Kendini partiye pazarlayanlar da vardır. PKK’lilerin bir özelliği de öz ile biçim arasında yaşadıkları uyumdur. Ama içimizde bu konuda bir terslik gelişmiştir. İdeolojik zayıflık insanın biçime yönelmesine yol açıyor. “Benim özüm başka, biçimim başka” demek, felsefi olarak yalan söylemektir. Kısacası birçok eksikliğimizin olduğunu ve partiyi zorladığını belirtebilirim. Bunları aşmak için doğru yol ve yöntemi kullanmamız gerekir. Cuma arkadaş, “Bir militan bir pirinç tanesinde şehit kanı görmüyorsa o militan değildir” diyordu. Bunun olabilmesi için de vicdan devriminin olması gerekiyor. Her bireyin bu devrimin, bu ortamın hangi bedellerle yaratıldığını ve nasıl oluştuğunu iyi görebilmesi gerekiyor. Bunlar yapılmadığı taktirde ahlaklı ve kültürlü bir insan olunmaz, Apocu olunmaz. Devrimci kültür ve ahlak üzerine her arkadaş saatlerce görüş dile getirebilir. Ama bu konuda önemli olan pratiktir. Özellikle ahlak tümüyle pratik bir olgudur. Yani ahlak, konuşmadan önce yaşamaktır. Ahlak konuşmaz, yaşar. PKK’de kültür ve ahlak, olağanüstü koşullarda tereddütsüz mücadele etme kararlılığını göstermedir. PKK’de gücün kaynaklarından biri de yoldaşlık ilişkisidir. Yoldaşlık ilişkisi, birbirine güven ilişkisidir. “Zorlukta önce ben, rahatlıkta önce yoldaşım” demek, PKK yoldaşlığının bir gereğidir. Fakat 2000’den sonra yaşanan durumlar bencilliği ve kendini esas almayı geliştirdiği için yoldaşlık ilişkilerimizin zedelendiğini, her birimizin az ya da çok bunu yaşadığını bilmeliyiz. Bu aşınmayı gidermek için kendimizi ele alarak bir düzeltmeyi yaşamamız kadroluğumuzun olmazsa olmaz koşuludur. Kültür ve ahlak dersinin kapsamına göre çok kısa bir zaman diliminde bu önemli konuları tartışmaya çalıştık.
Diğer derslerde de bu derse bağlı konular tartışılacaktır. Fakat derste tartışmaya çalıştığımız hususların önemli bir bölümü günlük yaşamda hepimizin karşısında sorumlu olduğumuz olgulardır. Belirttiğimiz gibi kültür ve ahlak, yaşam pratiğinin kendisidir. Dolayısıyla ders bitmiyor. İnsanız, zaaflarımız olabilir. Askeri ve siyasi mücadele içindeyiz. Şehit de düşebiliriz. Ama önemli olan yaşadığımız zaman diliminde dürüst, özverili, devrimci kültür ve ahlakla büyük bir çaba verme rotasında yürümektir. Geçmişin yoldaşlığını aramak iyidir. Fakat o yoldaşlığı yaşamak, onun kanunları ile pratiğe yönelmek de ertelenemez görevimizdir. Kürdistan’da topluma dayatılmış baskı, katliam ve asimilasyon sonucunda ortaya çıkan realite, kanıtlandığı gibi ancak Önderlik tarzı ve PKK mücadele gerçekliği ile ortadan kalkar. Önder APO, “Varsa başka bir yöntem, söyleyin, onu yapalım” dedi. Kuşkusuz bunu öylesine durduk yere söylemedi. “Varsa bir yol ve yöntem, daha iyisini biliyorsanız, başarı getireceğine inanıyorsanız tartışalım, onu pratikleştirelim” demiştir. Bir kere bizim bu konuda ikna olmamız gerekir. İnanç ve ahlak ilişkisini dile getirdik. Ahlaki olmak, PKK kadrosu olmamızın bir kimlik özelliğidir. Çokça belirtildiği gibi, bu iş bir ayağı sistemde bir ayağı devrimde olmakla olmaz. Hareketimizin tarihsel çıkış yapmasına yol açan büyük şehit arkadaşlarımız vardır. Bu yoldaşlarımızın sözlerinden sloganlaştırdığımız sözleri vardır. Hayri kendisini açlığa yatırıp parça parça ölüme götürüyor; vasiyetinde “Mezarıma borçlu yazın” diyor. Zilan kendini bomba ile paramparça ediyor; “Keşke canımdan başka verecek şeyim olsaydı” diyor. İşte vicdan ve ahlak bu gerçekleri hissetmek, yaşamak, bunları esas almaktır. Vicdanı ve ahlakı olmayan, bu insan abidesi kişilikleri öylesine değerlendirip geçer. PKK’li bunların bir yaşama bakış açısının sonunda söylenmiş sözler olduğunu, bunların o insanları var eden kültürleri olduğunu, bu gerçekliğin bir Önderlik gerçekliği olduğunu anlar. Buna ölümüne bağlı kalır.
Bu vicdan ve ahlak, bu kişilik 2005’te Viyan oldu ve ışık saçtı. Birkaç ay önce Erdal Andok oldu, düşmanın beyninde patladı. Bu örnekler Kürdistan dağlarında her gün yaşanıyor. Bu, PKK’deki Önderlik gerçeğinin kendini özü ile ifade etmesi, yaşamda pratikleştirmesidir. Demek ki içimizde kapitalist sistemden kaynaklı olumsuzlukları yaşayan ve dayatanlar olsa da, PKK’nin tarzını esas alarak böyle büyük yol göstericiler de vardır ve hep olacaklardır. Unutmayalım ki, gerçek olan da bu büyük insanlarımızdır. İşte PKK’nin bir de böyle bir yanı bulunmaktadır. İmha ve inkâr tümüyle kırılamadığı için, bu gerçeklik şiddete karşı yaşam savaşı veriyor. Demokratik bir ortamda bu felsefeye sahip insanlar cenneti yaratacaklardır, amacımız da budur. Şimdi bu noktada ne kadar ikna olmuşuz, öncelikle bunu bilmemiz gerekir. Bizim şimdilik temel sorunumuz budur. Önderlik gerçeği karşısında kendisini gerçeğe kapatan kör gözler halen vardır. “O eskidendi, eskiden imkân olmadığı için öyleydi, bu yüzden şimdi böyle olmaz” demek kör olmaktır. Peki, nasıl oluyor da yirmi bin yıl öncesinin neolitiğini tartışıyorsun da, üç beş ay öncesinin Erdal Andok’unu şu anda tartışamıyorsun? Nasıl oluyor bu? Bir iki yıl öncesinin Viyan’ını nasıl tartışamıyorsun? Bu olmaz. Burada bir yalan, bir ikiyüzlülük gizlidir. Bu şu demektir: Bir ay önce, iki yıl önce yaşananlar gerçek olduğu için gerçek kabul edilmiyor. Neolitikten bahsederken de aslında bir hayalden bahsediyor. Onu yaşamıyor, çünkü onun bir hayal olduğunu düşünüyor. Ama Viyan ve Zilan bir gerçektir, somuttur. Arkadaşlar 12 Eylül’den, kapitalizmden bahsettiler. Şimdi toplumda şöyle bir realite vardır: İnsanların zihniyetinde, kültüründe hâkim olan tarz bireyciliktir. Bu, Avrupa ve Amerika merkezlidir, maalesef bir şekilde bütün insanlara hükmetmiştir. Bu bireycilik temelinde herkes her şeyi kendi süzgecinden geçiriyor, böyle yaptıktan sonra anlam veriyor. Şimdi PKK bir gerçektir, bunun karşısında bir şeyleri tekrar tekrar kendi süzgecinden geçirmenin bir anlamı yoktur.
Böyle olunca biraz PKK’nin durumu ortaya çıkıyor. Ama PKK böyle değildir. Şimdi komünal yaşamdan bahsediyoruz. Komünalizm, Hayri arkadaşın sloganında dile gelen şeydir. Hayri her şeyini veriyor, yine de yetmedi diyor. Hayri arkadaşın ana tanrıçanın öz oğlu olduğunu görmeyeceksin, sonra da tanrıçadan bahsedeceksin! Bunlar bizim kendi özümüze ne kadar yabancılaştığımızı ortaya koyan örneklerdir. Bir şey geri özelliklerimize uyuyorsa, onu PKK’nin yerine koyuyoruz. PKK özgürlükçü, komünal bir harekettir. Çoğu zaman söylediklerimizle yaptıklarımız arasında çelişki çıkıyor. Dilimiz bir şey söylüyor, yaşamımızda başka bir şey ortaya çıkıyor. Hem kendimizle bu biçimde çelişiyoruz, hem karşımızdaki yoldaşımızla bu temelde bir çelişmeyi yaşıyoruz, hem de militan adayları olduğumuz için militan gerçeklikle bir çelişmeyi yaşıyoruz. Toplumsal yasada bunun adı ahlaksızlıktır. Siyasal sistemde de bunun adı devletçiliktir. Devletçi sistemde toplum bir sürü olarak görüldüğü için, topluma bir şey söylenir, bir şekilde kandırılır, kendisi de başka türlü yaşar. İşte kültür tartışması yaptık, yozlaştıran kültürden bahsettik. Halka “Bu kültür seni yozlaştırıyor” de, ama kendin de gün boyu Türk dizilerini izle! İşte iktidar böyle yaratılıyor. İşin ilginç tarafı, en çok da demokrasi ve eşitlikten söz ettiğimiz, yani iktidar dışı olduğumuzu düşündüğümüz dönemlerde bunlar ortaya çıkıyor. İktidarcılık adı altında yönetimi kabul etmediğimiz, bireysel irade adı altında sorumluluklardan kaçtığımız, itiraz ettiğimiz süreçlerde bunlar ortaya çıkmıştır. Oysa biz kültürde bireyin hiçbir şeyinin olmadığını belirtmiştik. Bireyin iradesi, toplum içerisindeki etkinliği kadardır. Önder APO en son bir birey tanımlaması getirdi: “Benim nazarımda birey tek bir insan değildir, birey grupla kendisini ifade edebilir” dedi. Teorik olarak da tek bir insan yoktur. Bizim irademiz PKK’dir. O zaman burada nasıl bir durum ortaya çıkıyor? PKK ile ittifak yaptığımız için, PKK’den yediğimiz için, PKK’nin güçlenmesini kendi gücümüz olarak görmüyoruz.
Oysa PKK biziz. Bu gerçeğe rağmen, çıkarımıza uygun geldiği için bireyci davranıyoruz. Bu bireycilik yaşamımızda kendini dayatıyor. Eskiden bir eyleme gidildiğinde yaralanan bir arkadaşı kurtarmak için on arkadaş canını veriyordu. Buna karşılık şimdi biri daha iyi yaşamak için on yoldaşına yalan söylüyor. Bizim hayata ve insana farklı bir bakış açımız vardır. Biri zorlanarak bir şey, bir değer getirirken, sen de har vurup harman savunuyorsan, o insana küfretmiş oluyorsun. Biri kutup soğuğunu andıran bir havada ve düşman karakollarının arasında gidip bazı değerler elde edecek, sen de üzerine kurulup bilmem ne yapacaksın! Bu o insana küfürdür. Bu, yaşama bakış açısıyla ile ilgili bir şeydir, komünal olup olmamayla ilişkilidir. İşte 2000’lerden sonra baktık ki, bir çözülme ortaya çıktı, yüzlerce insan içimizden kopup gitti. En kutsal değerlerimiz neredeyse ayaklar altına alınacaktı. Bu içimizde bize ait olmayan şeylere yol açtı. Kendimden hareketle bunu söylüyorum. Ben de PKK’ye katılırken şu anda yaşadığım ve aşmak istediğim kimi duyguları yaşamak için gelmedim. Güçsüz bir kişilik olduğum için ortamda, görevde, sorumlulukta bir sürü kaygı yaşıyorum. Ama militan gerçeklikte bu yoktur. Elinde kullanacağı tek canı olan bir insan koskoca 12 Eylül faşizmine karşı direnmiş; ama ben hala kalkıp güçsüzlüğümden dolayı kaygılarımdan bahsediyorum. PKK’de bu olmaz. Hemen gelir gelmez mükemmel olalım demiyoruz; zaten Önderlik de böyle demiyor. Bizde trajik olan, insanların zoruna giden, bunların örgüt içerisinde örgütün dilini kullanarak kendilerni örgütlemeleri, yani kendilerini PKK’nin yerine koymalarıdır. Bu noktada PKK’nin diyalektiğini iyi anlamamız gerekiyor ki anlam verebilelim. Ama eğer sapma gerçeğin yerine geçerse, o zaman iş farklı olur. En somut örnek şudur: Tüm bunlara karşı içimizde niye eleştiri yapılamıyor? Diğer okulda bir arkadaşı eleştirmişlerdi, gün boyu derse gelmedi. PKK’lilik bu mudur?
PKK’nin temel ilkesi şudur:
Birbirimiz için canımızı veririz, geriliklere karşı mücadelede de gerekirse birbirimizin gözünü oyarız. PKK militanı hayallerinde bile arkadaşına açık olmayı gerektirir. Bizim bütün insanlığın özgürlüğü Kürtlerin kurtuluşu için özgürlük yolunda Önderlikle yeniden daha güçlü inançla buluşmaktan başka yolumuz yoktur. Eksiklikleri gidermek için de mücadele gerekiyor, mücadele için de militan gerekiyor. Ama bu belirttiğimiz ağır aksak militanlıkla mücadele olmaz. Bu yola girilmişse, kendimizi güçlü bir donanıma kavuşturmamız gerekiyor ki yürüyüş devam etsin, kendisini yaratsın. PKK bitirilmiş ya da bitirilmek istenen insanlığı arayan bir harekettir. Önderlik bunu böyle tanımlıyor. Dolayısıyla böyle bir hareketin kendisi en güzel sanattır. Sanatı başka yerde aramaya gerek yoktur. Önderliğin kendi tanımlaması var: PKK bitmemiş bir roman, bir şiir ve güzel bir türküdür diyor. O zaman sen başkalarının türküsünü ne diye dinleyeceksin? Sen zaten türkünün içindesin. Sanat, hayatı yaratmak değil midir? Şimdi hayat PKK saflarında yaratılıyor. Şundan bundan etkilenme deniliyor. Ama toplumun modeli sensin, toplum sana bakarak senden biçim alıyor. Senin başkalarına öykünmenin ne anlamı var? Bu, senin zayıflığındır. Bu zayıflık sende olduğu müddetçe sistem gelip seni bulacaktır. Ama PKK insanda tüm yenilgi kapılarını kapatma hareketidir. PKK bir kültür ve kimlik yaratma hareketidir. PKK büyük vicdan ve özgür ahlak partisidir. PKK bu ilkelerle insanın kendisini anbean Önderlik ve şehitler gerçeği karşısında sorgulama ve yenileme, halkına olan borcunu ödemenin adıdır.
CİHAN EREN 10.BÖLÜM
YORUM GÖNDER