APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (44.BÖLÜM)
DEVRİM KENDİ İÇİNİ NETLEŞTİRME HAREKETİDİR
Kürt ulusal kurtuluş çabalarını dini, felsefi yönlerinden tutalım bir bütün olarak ruhi, ahlaki, moral yönlerine kadar ve çözümlü bir partinin öncülüğü biçiminde yürütmek, onları iç içe bağlantılı götürmek, hatta birkaç kişinin ilişki düzeyine kadar indirgeyerek genelden tekile, tekilden tüme doğru yaklaşım yöntemleriyle ilgilenmek, gözettiğimiz hususlardan oluyor. Bu yöntemle eğitmeye, dönüştürmeye büyük çaba gösteriyoruz. Ulusal hareketin herhangi bir dönemine, herhangi bir çalışmasına katılan herkes için geçerli değerlendirmelerde bulunuyorum. Çok değişik koşullarda katılım sağlamış durumundasınız. Sadece katılım anlamında değil, herkes mücadele içinde kendi yerini doğru belirlemeli. Ben neyim, kimim, neyle uğraşmalıyım? Gerçek gücüm nedir, gücümü nereden alıyorum, güce nasıl güç katabilirim sorularını değerlendirmeye ve doğru cevaplar vermeye büyük ihtiyaç var. Eğer Kürt kesinlikle düzeltilmek isteniyorsa, asrın yüz karası, son derece utanç verici durumdan biraz kurtarılmak isteniyorsa, soruna yaklaşım temeli böyle ele alınmak ve geliştirilmek durumundadır. İnsanlarımız kendine eski Kürt kafasıyla, yüzyılların belki de birikmiş, içinde ağırlıklı olarak her türlü istilacıya, işgalciye uşaklık temelinde, yine kendi insanlarını ve kendini inkar temelinde ne varsa onu yakıştırmıştır. Karşımıza sorun diye çıkartılan günlük yaşama, örgüt olayına çok anormal derecede, delice, anlamsızca kendini dayatma sıkça görülen bir durumdur. Parti tarihimizde görülen ilkel isyancılıkla başını sağa sola vurma ve savaşta her şeyinden olma kesinlikle bu kişilik yapısı nedeniyledir. Bu arada bunu da mutlaka çözümlemek zorunda kalıyoruz. Eğer çözemezsek Kürt hareketi denilen bu olay sert bir kayaya çarpar ve sağlam bir şekilde hayatta kalamaz.
Durumlarınıza bakıyorum; hemen her düzeyde büyük dönüştürücü çabalarımıza rağmen bilinen tarihi ve içinden çıkılmaz toplumsal kaos ısrarla şu veya bu düzeyde yaşatılmak isteniyor. Bunu anormal bulmuyorum, fakat böyledir diye de kişilerin kendilerini temel devrim kurallarına, geliştirilmek istenen nizama, otoriteye uyarlayamamaları bu kişilerin bitimidir. Bunu en az sancıyla götürmek istiyoruz. Kendimizi övmüyoruz, fakat aynı otorite düzeyini temsil eden başka birisi olsaydı, çoktan katırı ürkütüp bütün fincanları kırması işten bile olmayan yaklaşımlarla sağı solu karıştırırdı. Zaten bunu sürekli içimizde bir çingene celladı gibi yapanlar az değil. Aynı zamanda değme bir ajana taş çıkartan işbirlikçi tarzın sahipleri de az değil. Bunları hak ettikleri biçimde amansız cezalandırma yerine, biraz daha değişik ele almak istiyoruz. Bu konuda tecrübeliyiz. Gerektiğinde sorunları bir psikolog gibi ele almaktan tutalım en ince siyaseti esas almaya kadar, gerektiğinde bir terbiyeci, iyi bir savaşçı gibi yaklaşım yöntemleriyle bir adım daha çözüme doğru ilerletmek istiyoruz. Bütün bunları size de biraz yansıtmak istedik. Anlaşılan o ki, eski, yeni, şu veya bu düzeydeki katılımlarda anlayış düzeyi halen hem çelişkili hem de düşmana hizmet eder tarzdadır. Neden böylesiniz? Hiç şüphesiz çoktan ölmüş kişilikler, ihanet vardır, umutsuzluk, sapkınlık, kariyerizm vardır; gözlerini hırs, tutku, bireycilik bürümüş ve bu çok etkilidir. Yüzyılların düşürülmüş kişiliği biraz
kalkma imkanı görünce de, doğal olarak kendisini yitiriyor. Bazıları da o kadar çok ölü, o kadar çok edilgen ki, diğeri ne kadar tehlikeliyse, bu gözü karalar ondan daha beter bir durumda. En büyük sorunlarımızdan birisi budur. Bunu görmemek, ona karşı tarzı, tempoyu doğru ayarlamamak daha tehlikeli sonuçlara da yol açabilir.
İş, bir insanda bitebilecek bütün olumlu yaklaşımları sergilemekse; Kürt gerçeğini veya onun bireylerini belki de son olabilecek yenilgilerinden, düşmanın çokça almak istediği sonuçtan alıkoymak ve bütün bunların içinde dengeyi bulmak için halen büyük özen gösteriyorum. Yoksa, çok sınırlı bir yaşam umudunuz olsa dahi, o da siyasi ve örgütsel açıdan, şuradan, buradan, ama mutlaka bir yerlerden elden gider. Bunu bilmeniz gerekir. Fakat Kürt inatçıdır, bu konuda hayale kapılmamak gerekir. Zaten genel anlamda geri toplumsal zeminden çıkan kişilikler fazla anlayışa gelmezler ve bu durum bizde daha sancılıdır. Gerek parti içinde yaşanan durumları, gerekse de sizlerin yaşadığınız durumu fazla abartmak istemiyorum. Ne bunun o kadar anlamı var, ne de çok gereklidir. Durumları biraz daha ulusal düzeyde ele alma gereğini duyuyoruz. Kişiliksizleştirme, kişisel tahrik, kişisel kapışma Kürtlerin eski bir yöntemidir. Aslında bu oyuna düşmemeye oldukça bağışıklık kazandım. Kaldı ki kişiselliğe çağrışım yapan her şeyle ve bunu gerçekleştirenlerle de uğraşma yöntemlerimiz var. Bu konuda kesin ilerleme kaydetmiş durumdayız. Kürt kişiliği toplumsal kavgayı bilmez. Kavgası, kolay kolay toplumsallığın ideolojik ve örgütsel ifadesini bulamaz. Hep bilinen bireyciliğiyle yapacağı ilk şey, eline biraz olanak geçtiğinde onu kaldırıp önündekini vurmaktır, hem de hiç bakmadan, görmeden. Asabidir, sıkışmıştır, belki de gırtlağına kadar gelmiştir. Bunun örgütsel ifadesini ve düşmana yöneltim tarzını bulamamıştır. Burada yenilmiştir. En iğrenç bir duruma düşürülmüştür, fakat bu durumdan kurtulmayı bir türlü başaramamıştır. Bunun acısını da mutlaka örgütten ya da yanındakilerden çıkarmaya çalışır. Kısaca doğru gelişme yollarına sarılıp bu iğrenç durumdan çıkmaya güç getiremez. “Ben bunaldım, sıkıştım” diyerek kendini dayatır. Bu çok yaygın bir anlayıştır.
Savaşımımızın onuncu yılını bir de bu anlamda dolduruyoruz. Kürt neyi ifade eder desek, durumu böyle olan bir Kürt kördüğümüne açılım şansını nasıl vereceksiniz? Tabii bu işle dünya da biraz ilgileniyor, üstelik çok yakıcı sorularla. Onlara da anlaşılır bir dille bir şeyler ifade etmek istiyoruz, ama yabancılardan daha fazla kendi mensuplarımıza bir şeyler sunmak istiyoruz. Böyle olmazsa, Kürt kördüğümü çözülemez. Zaten her gelen bir düğüm atmış. Dikkat edilirse, çok tehlikeli ve insanlık adına herkesin kabul ettiği çözümün en zor, en içinden çıkılamaz gerçeğiyle karşı karşıyayız. Bu bir vaka, bunu ben icat etmiyorum. Fakat şimdi çözüm konusunda PKK iddiası, bizim iddiamız hayli büyük önem taşıyor. Eskiden ciddiye alınmayan bu iddiamız şimdi hem halk içinde, hem de uluslararası alanda en büyük devletler de dahil, bir yerlerde dikkate alınmaya çalışılıyor. Giderek muhatap da oluyor, fakat bu da sorun oldukça çözülmüş demek değildir. Hayır, her an daha da beter durumlara düşülebilir. Dışımızdaki güçleri asla önemli bir engel olarak görmek bile istemem veya onlara öyle bir önem atfetmiyorum. Fakat bizim içimizde bitmiş Kürt‟ü, çözümsüz Kürt‟ü, tehlikeli Kürt‟ü devrim sürecinde betimlemek gerekiyor. Kışkırtılmış, bütünüyle kendi kendini boğan marazi, veremli, kanserli bir yapıya sahip. Bilinen bütün hastalıkların mikroplarını taşır. Yani asırlık bir hasta, hatta daha fazla. Tabii teşhisler çok yapıldı. Bu hastalıklara karşı tedavi geliştirmek istiyoruz. Bununla şunu söylemek istiyorum; içinde bulunduğumuz durumları anlamıyor ve sizi tanımıyor değilim. Gerektiğinde en ala bir asker, gerektiğinde ince siyasetçi, gerektiğinde psikolog, gerektiğinde örgüt düzenleyicisi, gerektiğinde ruhen en hassas, gerektiğinde de çok acımasız olabilecek bütün özelliklerle size yönelme esnekliğini az çok biliyoruz.
Ama çağrımız hep şudur: Mümkünse bir adım daha ileri atın, mümkünse kendinizi biraz daha yaşama çekin, mümkünse biraz daha düşmanı görerek kendinize çekidüzen verin. Mümkünse kendi toplumunuza biraz daha saygı gösterin, varsa devrim gibi bir iddianız onu biraz daha anlamaya çalışın. Bu konuda hiç olmazsa kendinizi biraz toparlama imkanınız olsun ve mutlaka kendinizi ölçüp biçin. Benim her gün bütün partililere hatta ulusal hareketin saflarındaki güçlere çağrım budur. Gelişme de var, ben öyle çok karamsar değilim, ama sorunların da ne kadar kapsamlı olduğunu biliyorum. Astırıp kestirme durumumuz yok, fakat herkesin yaptığını da yanına kar olarak bırakacak değiliz. Devrim kanlı bir süreçtir, onun karşısında lafazan kesilmek doğru bir yöntem değildir. Bu, ancak aptallığını dile getiren bir özellik olabilir. Her gün etrafımızdaki kişiliklerden yürüttükleri çalışmalara ilişkin rahatlatıcı haberler almak yerine, en iyi militanların bile sadece ucuz ölüm haberlerini alıyorum. En umut bağlananlardan bu karşılığı buluyoruz. Böyle ucuz kaybetmek bu eğilimlerin bir sonucudur. Buna rağmen, bugüne kadar getirdiğimiz gibi, bundan sonra da iddialı olacağız. Bunlardan çıkarılacak sonuç; karşınızda kolay kolay boyun eğecek ve sizi istediğiniz durumda tutacak, bu ülkede, bu halk içinde, hatta insanlık içinde size bunun fırsatını verecek bir önderlik yoktur. Önderlik varsa, bir ulus için ona göz kulak olacaktır, onu gözetecektir. Onun özgürlük iradesine mutlak bağlı olmayı bilecektir. Ona, bilerek, bilmeyerek, şu veya bu yönde saldıran, onu şu veya bu konumda köstekleyen her şeyle mücadele etmeyi bilen ve eğer başardıysa hesabını yerinde kesen bir olaydır, bir güçtür. Bunu anlamanız gerekir. Bunu anlamadan Kürdistan ulusal iradesi anlaşılamamıştır demektir; bu halkın onay verdiği gerçeklik dikkate alınmamıştır demektir ve dikkate almayanların kendileri kaybeder.
Yine bir parti kendini bu kadar kanıtlayabilmişse, onun iradesini anlayamamak, buna rağmen kendini dayatmak, kesinlikle kara cahillikle ilgili bir olaydır. Onun ölçülerini dikkate almadan yaklaşmak, onu gittikçe zorlamak, ancak bu kişinin aptallığından başka hiçbir şeyi göstermez. Bütün bunları niçin söylüyorum? Devrim aynı zamanda, insanın kendi içini netleştirme, kendi içindekinin sağlamlılığını geliştirme hareketidir. Düşmanın en üst komutasına bakıyorum; tarzımıza bakarak kendilerine çeki düzen veriyorlar. Adeta yeniden bir Türk esinlenmesi var. İslamiyet‟ten esinlenirlerdi, onu taklit ederlerdi. Avrupa‟ya, Amerika‟ya özenirlerdi, onların ağzıyla kendilerine biçim verirlerdi. Böyle komutanlar şimdi de biraz bizden esinlenerek yeni arayışlar içine girmek istiyorlar. O düşman işidir, uyarlar, ama biz de yetenekli bir biçimde biraz kendimizi özgürce şekillendirebiliriz. Bütün bunları anlayabilecek misiniz? Eğitimlerimizin en temel görevlerinden birisi de anlayabilme sorununa çözüm bulmaktır. Başta Önderlik bilimi olmak üzere, Önderlik kurumunu, disiplinini anlama yeridir. Önderlik; bir disiplindir, bir kurumdur, ulusal irade, ulusal düşünce, ulusal duygu, ulusal örgütlülük, ulusal şiddet, ulusal uyumdur. Ulusallıkla ilgili ne varsa Önderlik odur. Acaba biraz anlayabilecek misiniz? Gerek yok diyemezsiniz. Ulusal sorunun en baş problemi, ulusal irade sorunudur. Ulusal irade sorununu kavramadan hiç biriniz politika ve örgütçülük yapamazsınız. Artık bu cehaleti ortadan kaldırmamız gerekiyor. Madem bu şeylere heveslenmişsiniz veya bir alaboranın içine kazara atılmışsınız, bundan sağlam çıkmak için mutlaka doğru anlamak gerekiyor. Hiç olmazsa şimdi anlamak mümkündür diye düşünüyorum. Birçok konuda şoke oldunuz. Düşünme gücünüz belki elinizden alındı, ama bence bu ortam özgür düşünmeye imkan veriyor. Kendinizi biraz toparlayarak ulusal düşünceyi, ulusal iradeyi yakalayın. Yakalayamazsanız var olan ulusal irade, ulusal otorite, Önderlik bir şekilde sizden bunun hesabını sorar. Kürt olayındaki bir gelişme de budur. Bu süreçte, bu daha da fazla gelişmiştir.
Akıllı olan bunu görür ve olumlu temelde buna katılmayı becerir.
Bir gün sizi bıraksam, en yakınımızdakiler de dahil olmak üzere, inanılmaz ölçülerde, belki de geleneksel toplumun birçok özelliğinden daha geri oluşumlara yol açacaktır. Biraz da yorulup sıkılmışlar, patlayıp eski Kürt'ün ne kadar kokuşmuş yanı varsa, onu her tarafa yayacaklar. Son yıllarda bunu önlemeye çalıştık. Sınırlı da olsa, bu konuda biraz gelişme sağlandı. İç kolektif çalışmaya gelememe, yeterlilik, duyarlılık, sınırlarını yakalayamama, üzerine düşenin hangi yönlü olduğunu görememe, partiye dayanarak aslında çok ölçüsüz yaşama veya hamal gibi partinin bütün yükü altına girme durumlarınız var. Yani ulusal hareketlerde, birisi çok hırsızca bir şeyler koparmak peşindeyken, birisi de her şeyini verir, fakat diğerinden hesap sormasını bilmez. Kendine “ne yapıyorum, kimin için yapıyorum”, sorusunu bile sormaz. Sorduğu zaman da çok sakıncalı sorar. Bütün bunlar Kürt sorunun ayrılmaz parçalarıdır. Sanırım bunları da bu kadar açık söylememe rağmen, fazla anlayamaya yanaşmıyorsunuz veya az anlıyorsunuz.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN(44.BÖLÜM)
YORUM GÖNDER