SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (44.BÖLÜM)
b-Köleci sistemin pratik çözülüşü toplumun tüm alt ve üstyapı kurumlarında gözlemlenebilmektedir.
1-Her sistemin çözülme ve aşılmasında kendini gösteren öncelikler iç içe olmakla birlikte, maddi yapıdaki gelişmelerin sonucun belirlenmesinde temel bir etkiye sahip olduğu bilinen bir husustur. Başlangıçta sistemin sahip olduğu tüm üretim araçlarında, başta köleler olmak üzere büyük bir yığılma olmakla birlikte, köleci mülkiyet ilişkileri buna denk bir kullanıma fırsat vermemekte, bunu kendi çıkarına uygun bulmamaktadır. Mülkiyet ilişkisi, özellikle kölelik konumu tam bir ayak bağı durumuna gelmiştir. Artan askeri seferler piyasayı kölelerle doldurmuştur.
Yine özgür köylülük alanlarına sürekli el koymalar, köle ve proleter sınıfa artan sayıda katkıda bulunmaktadır. Köle ve işsiz nüfusun sistemin özümseyebileceğinin çok üstünde artması sistemi nefessiz bırakırken, diğer yandan artan üretim araçlarının, başta demir olmak üzere rahatlıkla edinilebilmesi, kırsal alanda serf (feodal) ilişkisi temelinde bir üretime kapı aralamaktadır. Köylülük yeni bir gelişim olanağına kavuşmakta ve buna dayalı düzenlemeyi beklemektedir. Köleliğin sürekli aleyhine geliştiği köylülük, demirin demokratikleştirme gücüne dayanarak ayağa kalkacak, diğer yetkinleşen üretim araçlarıyla ortaçağların temel sınıfına dönüşecek aşamadadır. Köylü artık ya özgürdür, ya da yeni efendisine köleci bir mülk ilişkisini aşan, daha çok toprak mülkiyetine dayalı ortaklık biçimleri temelinde bir ilişki düzenine bağlanmaktadır.
Bu ilişki düzeni, üretim araçlarına daha fazla değer vermeye, üretimle yakından ilgilenmeye ve yaşama sarılmaya yol açmaktadır. Bir ev düzenine sahip olma hakkı tanınmaktadır. Bu durum köleliğin üretim araçları karşısındaki ilgisizliğine, kendisine ancak fiziki varlığına yetecek değerin verilmesine göre çok ileri bir düzeydir. Köleliğin kırsal alandaki çözülmesinin temelinde, bu verimlilik sağlayıcı, yeni uç veren gelişmeler belirleyici olmaktadır. Sistemi ekonomik ve sosyal alanda bir çözülüşe ve yeni ekonomik ve sosyal düzenin kuruluşuna götürecek koşullar, artan bir tempoda etkisini her alanda hissettirmektedir. Maddi alanda bu gerçekliğin ortaya çıkması, alternatif olabileceğinin kanıtlaması, çözülüş ve çöküşün en temel nedenidir. Bu yönlü gelişmeler genel olmakla birlikte, sistemin eski ve merkez alanlarında daha belirleyici konumdadır.
Avrupa’nın çok geniş, tarıma elverişli bakir toprakları, yeni sistemin oluşumunda en uygun koşullara sahiptir. Köleci ilişkilerin derinliğine yaşanmaması, adeta yeni bir tarım devrimine yol açabilecek özellikleri bağrında taşımaktadır. Avrupa, feodal düzenin yeni, güçlü ve üretken merkezi durumundadır. Ortadoğu’nun neolitikten beri kullanılan toprakları da yeniden serf ilişkileri temelinde düzenlenecektir. Zaten oldukça güçlü olan tarımsal temel, feodal ilişkiyle daha da canlanacak ve o da adeta ikinci tarım devrimi gibi bir rolü yeniden oynar duruma gelebilecektir. Feodal devrimin derinliğine yaşanması kaçınılmaz olup, koşulları da son derece elverislidir. Köleliğin çok derin ve uzun süreli etkileri, feodal ilişki ve üretim tarzına ikinci bir kutsallık değeri vermekte, bölgenin öncülük rolünü kolay terk etmeyeceğini göstermektedir. Köleci ekonomi ve sosyal yapının şehirlerdeki bunalım ve çözülüşü de derinleşmektedir.
M.Ö 1000’lerden sonra demirin ikinci büyük etkisi, şehrin zanaat sınıfı üzerinde görülmektedir. Daha önceleri madenin pahalılığı ve çoğunlulukla siyasal yönetici kesimin mülkiyetinde olması, köleci ilişki tarzında bir nevi bağımlılığa yol açıyordu. Ucuzlaşan ve bollaşan demir başta olmak üzere madenler zanaatkarın mülkiyetine geçince, onun sisteme karşıt yeni bir sınıf durumuna dönüşmesi kaçınılmazdır. Şehirler de artık köleliğin merkezleri olmaktan çıkıp, daha çok ona karşıt bir rol oynayabilecek sosyal yapılara dönüşmektedir. Bu gelişmeler, başta tüccarlar olmak üzere, diğer kesimleri de etkilemektedir. Dokumacılar, camcılar, çömlekçiler, değirmenciler, yazıcılar vb. birçok meslek bağımsızlaşmakta, köleci ilişki tarzının karşısına geçmektedir. Kent devrimine yol açan köleci mülkiyet tarzına karşı, şimdi kent tarafından bir mezar kazıcı rolü oynanmaktadır. Kırsal alan gibi, kentlerde de yoğunlaşan bunalım ve köleci mülkiyet ilişkilerinin çözülüşü, öncelikle kent nüfusunda büyük azalışa yol açarken, yeni kentleşmenin de temelini döşemektedir.
Gerçekten M.S 5. yüzyıla geldiğimizde, köleci sistemin egemen olduğu kentler neredeyse bir enkaz durumundadır. Büyük bir gerileme söz konusudur. Sistem doruk noktasındayken, özellikle Greko-Romen stildeki harikulade kentleşmenin çöküşü, büyük bir kayıp olarak da etkisini göstermektedir. Hala hayranlık uyandıran bu mimariye bir daha ulaşılamayacaktır. Esasta ikinci bir tarım devrimi olarak tarih sahnesinde güçlü yerini alacak olan feodal sistemde kentlerin rolü ikinci plandadır. Hiçbir zaman köleci sistemin kent gücüne, mimarisine ve zenginliğine ulaşılamayacaktır.
Daha yeni yönetim karargahları olarak küçülmüş kentler ve büyümüş köyler gibi bir konumda yaşayacaklardır. Merkezlerindeki azalma ve küçülmeye karşılık, köylerin sayısında ve nüfuslarında artma önem kazanacaktır. Ekonomik ve sosyal koşullarda köleci ilişki tarzı, bir bütün olarak büyüyen insanın üretim, düşünce ve moral yapısına dar geldiği için çözülmüştür. İnsanın üretim gücünün nicel ve nitel büyümesi, üretim araçlarındaki benzer büyüme ile, köleci mülkiyet, zihniyet ve yaşam tarzıyla gittikçe artan zıtlaşmanın, çözülüşün asıl nedeni olduğu açıkça görülmektedir.
Kuruluştaki daha verimli düzenleniş, üstün düşünce ve moral yapısı nasıl belirleyici olmuş, zor ve hile buna bağlı olarak ikinci planda rol oynamışsa, çöküşte de aynı nedenler üretim araçlarını verimli düzenleyememe, atıl bırakma, düşüncede gerilik ve moralde yaşanan yıkım temel rol oynamıştır. Ekonomik ve sosyal alandaki gelişmeler bu gerçekliği oldukça doğrulamaktadır. Yeni ideoloji ve zorun rolü ikinci plandadır.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER