DÜN SRİ LANKA RAJAPAKSA, BUGÜN SIRA FAŞİST ŞEF ERDOĞAN'DA
Bugünlerde Türkiye de temel siyasi gündem yaşanan toplumsal kaos ve ekonomik kriz etrafında dönmekte. Bu ceberrut faşist rejimden kurtulmak için halklarımızın umudunu bağladığı seçim süreci neredeyse dört gözle beklenmektedir. AKP-MHP faşist rejimi seçimde kaybedeceklerini öngördüklerinden, kendilerini nasıl bu bataklıktan kurtaracakları telaşına kapılmış durumdalar. Bilindiği gibi Kasım 2015 seçimlerinde AKP´nin tümüyle MHP´nin denetimine girmesiyle hem AKP´den hem de MHP´den bir dağılma sürecine yol açtı. Çünkü her iki oluşumda hem ideolojik hem amaç olarak birbirine zıt kuruluşlardır. Bu dağılma süreci günümüzde her iki oluşumu tümüyle bir çöküşün eşiğine getirmiş durumdadır. AKP ve MHP´nin temel kurucu kadroları bu nedenle AKP-MHP´den koptular. Karşıt alternatif oluşumlar kurdular. Davutoğlu, Babacan, Akşener, Özdağ tabandan kopan kadroların başından gelmektedir.
Bugün AKP´de ‘hasta adam’ krizi yaşanmaktadır. AKP kadroları Cumhur ittifak stratejisiyle artık tümden kaybedeceklerini anlamış durumdalar. AKP kadrolarının AKP´yi bu kaos krizinden kurtarmanın tek yolu AKP´yi hasta adam Erdoğan ve efendisi Bahçeli´den kurtarmaktır. Faşist şef Erdoğan Kasım 2015 seçimlerinden sonra tümüyle MHP´nin denetimine girmiş, günlük Bahçeli’nin talimatlarıyla hareket eden bir kul köle durumuna düşürülmüş bir kişiliktir. MHP, 2015 seçimlerinde uyguladığı AKP stratejisiyle bugün tümüyle yok oluşun eşiğine gelmiş durumdalar. Türkiye’de bugün MHP´den arta kalan, ne siyasi ne toplumsal hiçbir itibarı kalmayan dibe vurmuş bir oluşum oldu. MHP´yi ayakta tutan güç AKP olduğunu Devlet bahçeli çok iyi bilmektedir. Onun için bugün Bahçeli denize düşen yılana sarılır misali AKP´ye sarılmış bırakmıyor. Kaderini tümüyle AKP´ye bağlamış durumda.
AKP tarihi bir yol ayrımına girmiş durumdadır. AKP´nin kurucu kadroları ya dibe vurmuş MHP ve onun emir eri olan hasta Erdoğan´dan kurtulmanın yolunu bulacaklar, ya da hep beraber siyasi intihar yolunu seçerler. Bu durumun orta yolu olmadığı aşikardır. Bu durum AKP´yi eski gücüne kavuşturur mu? Ticarete bir söz vardır “Zararın neresinden dönersen kârdır” denilir. Bu durumda en azından siyasi intihardan kurtulmuş olursunuz. Mevcut durumda AKP kurucu kadroları hasta adam ve Bahçeli’ye karşı durma cesareti gösterebilecekler mi? Asıl aşılması gereken handikap budur.
AKP-MHP´yi bu çöküşün eşiğine getiren asıl neden neydi? Faşist şef Erdoğan ve Bahçeli’nin saldırgan politikaları değil midir? Kürtlerin inkarı ve imhası, Kürdistan`ın işgali üzerine kurulan bu faşizan zihniyet nasıl ki son yüzyılda Türkiye’de onlarca rejimi alaşağı ettiyse bugün faşist şef Erdoğan ve Bahçeli’nin de sonunu getirmiş durumda.
Faşist rejimin 2022 yıl stratejisi Güney Kürdistan’da Medya Savunma alanlarını işgal etmek bunu Türkiye de siyasi bir şova dönüştürmek, bu havayla erken seçimlerde faşist rejimi yaşadığı kaostan kurtarmaktı. Ama maalesef faşist rejimin tüm hayalleri Zap vadisine gömüldü. Zap’ta kaybettiğini anlayan faşist şef şimdi de Rojava’da sahte bir zaferin peşinde. Zap’ta kaybettikçe çılgına dönen faşist rejim toplumda uluorta herkese saldırır duruma gelmiştir. İşçilere, emekçilere, gazetecilere toplumdaki herkese karşı savaşacak kadar faşist sapık bir rejimle karşı karşıyayız. Faşist rejim Zapta öyle bir kaybetmiş ki kendi askerinin cenazesine sahip çıkmayacak kadar, uçaklarla ölen askerleri bombalayacak kadar alçalmış bir durumdadır. Bugünlerde HPG, kamuoyu açıklamasında Naci kaygısız isimli Türk askerinin cenazesinin ellerinde olduğunu belirti. ‘Ailesi isterse gelip cenazeyi alabilir’ dedi. Faşist rejim de zere kadar onur olsaydı ölen askerlerin kimliği kamuoyuna açıklanırdı.
Bu yılki NATO zirvesinde faşist şef güya NATO zirvesinde zafer elde etmiş edasıyla geri döndü. Neymiş Kürt soykırımını işgal ve talanını yapmak için NATO`nun tam desteğini aldığını söylemekte. Peki son yüz yılda Kürt halkına uyguladığınız onursuzca soykırımda NATO`nun desteği ne zaman yanınızda olmadı ki? Yüz yıldan beri Kürt halkına sistematik olarak uygulanan soykırımın baş aktörü NATO olduğunu kim inkar edebilir?. Faşist rejimin Rojava’yı işgal etmenin temel amacı Kürtleri Rojava’dan sürmek yerlerine Türkiye’deki beş milyon Arap mültecilerini yerleştirmektir. Hasta adam bunu açıkça söylemektedir. Afrin’de, Serê-kanîye’de, Girêsipî’de yaptıkları gibi Kürt soykırımını tamamlamaktır. Faşist işgalci rejimin olası bir Rojava’ya savaş açması durumunda sonlarının Zap hazimeti gibi olmayacağını kim iddia edebilir ki? Kısacası Erdoğan ve Bahçeli kendilerini kurtarmak için sonuna kadar saldırgan politikalarından ısrar edecekler, kaybettiklerini anladıkları anda ortadan sıvışacaklar. Türkiye’deki bu faşist rejimin saldırgan politikası en çok Emperyalist güçlerin işine geliyor. Her zaman kaosun hakim olduğu bir Ortadoğu ve Türkiye çıkarları gereğidir. Faşist şef Erdoğan ve Bahçeli bu konuda tam da Emperyalist güçlerin ajanları ve jandarması konumundalar. Faşist şef Erdoğan ve Bahçeli’nin umurunda mı savaşta her gün ölen askerin kim olduğu, Türkiye`de halklarımızın yaşadığı açlık sefalet durumu… Bu Mankurtların umurunda değil. Bunların tek derdi kendi bireysel aşağılık çıkarlarıdır.
En son Türkiye de katledilen Dr. Ekrem Karakaya için Türkiye`nin her yerinde halk serhildanlara kalktı, faşist rejimin istifa etmesini istediler. Bahçeli hemen çıkıp herkesi tehdit ederek bu duruma ayar vermeye çalıştı. Erdoğan`a talimat vererek TTB`nin acilen kapatılmasını hesap sorulmasını buyurmuştur. Peki bu halk yarın faşist şef Erdoğan ve Bahçeli’nin şatafatlı saraylarını basarsa ve halka karşı işledikleri suçların hesabını faşist şeften sorarsa ne olur? Ne mi olur? Asıl halk devrimi o zaman Türkiye’de olur. Türkiye`de geçmişte ve günümüzde Türkiye halkının faşist rejime karşı yalnız ve yalnız yapmadığı tek şey bu halk ayaklanmasıdır. Türkiye halklarında eksik olan tek şey budur. Türkiye`de faşist rejim halkın demokratik özgürlükçü yanını CHP gibi liberal partilerle sahte seçim vaatleri ile dizginlemeye çalışır. Halbuki Türkiye`nin temel sorunu iktidarların değişme sorunu değil ki. Son yüz yılda Türkiye`de kaç iktidar değişti? Bu değişen iktidarlar Türkiye`nin temel sorununu çözebildiler mi? Demek oluyor ki Türkiye`de temel sorun iktidarların el değiştirme sorunu değildir. Aşılması gereken Türkiye`nin temel sorunu Türkiye halklarımızın inkârı ve imhası üzerine kurgulanmış bu faşist işgalcİ zihniyetin sonlandırılmasıdır. Bugün Türkiye`de bu faşist soykırımcı zihniyeti sonlandıracak yegane güç Önder APO`nun Demokratik-Ulus bilinci temelinde Türkiye halklarımızın ortak devrimci mücadelesidir. Faşist rejiminde en çok korktukları şey bu Devrimci Halk ayaklanmasıdır.
Dün Srilanka’da halkın faşist rejime karşı yaptığı ayaklanma deyim yerinde ise tam bir devrimci halk ayaklanmaydı. Yıllarca Tamil halkına kan kusturan faşist ırkçı rejim devrimci halkın ayaklanmasıyla nasıl da tuz buz oldular. Yurtsever devrimci Halkın, faşist rejim şefi Rajapaksa sarayını basmasıyla faşist şef Rajapaksa nasıl da kaçacak delik arıyordu. Nasıl da halka yalvar yakar oluyordu.
İnancınız olsun ki bugün Türkiye`de faşist şef Erdoğan o şatafatlı sarayında korkudan uyuyamıyor. Her an Sri Lanka gibi sarayının halk tarafından basılacağı korkusuyla yaşamaktadır. Bırak o korku ile yaşasın diyemeyiz. Türkiye halklarımızı birbirine düşmanlaştıran halkımıza kan kusturan bu ceberrut faşist rejimden kurtulmanın tam zamanıdır diyerek yurtsever devrimci mücadeleye girişelim.
Çok değerli okuyucular son olarak bir şey belirtmek gerekirse; Bugün Türkiye`de AKP-MHP faşist rejimi seçimlerde kaybedeceğini öngördüğü anda, seçimlere gitmeyecektir. Bu ceberrut rejim Türkiye’yi er veya geç bir iç savaşın içine sürükleyecektir. Özdağ’ın “AKP-MHP Türkiye’de iç savaş çıkarma peşindedir” açıklamalarını öyle yabana atmamak gerekiyor. Bu ceberrut faşist rejim öyle kolay kolay iktidarı bırakacak değil. Çünkü iktidardan düştükleri anda işledikleri suçlardan dolayı yargılanacaklarını iyi biliyorlar. Türkiye’de sol muhalefetin öyle iddia etiği gibi sahte seçim vaatlerine de kanmamak gerekiyor. Kürt Özgürlük mücadelesiyle bugün Türkiye`de AKP-MHP faşist rejimi zaten çöküşün eşiğine getirilmiş durumdadır. Burada temel sorun bu faşist rejim Türkiye halklarımızın tüm değerlerini kendileriyle sonuna kadar batırmak istemeleridir. Tekrar belirtmekten yarar var ki bu ceberrut faşist rejimden Türkiye halklarımızı kurtarmanın yegane gücü devrimci yurtsever halk gücü olduğunu önemle bilmemiz gerekiyor. Yeter ki bu gücümüzü yerinde ve zamanında cesurca kullanmasını bilelim.
Dün Sri Lanka’da devrimci yurtsever halk nasıl ki Rajapaksa faşist rejimini yerle yeksan ettiyse, bugün Türkiye’de sıra faşist şef Erdoğan ve çetelerine geldi, demenin tam zamanıdır. Hiçbir faşist rejimin önünde duramayacağı tek güç yurtsever devrimci halk gücü olduğunu önemle bilmemiz gerekiyor. Faşizme karşı 14 Temmuz direniş ruhuyla Devrimci Halk Ayaklanmasına yürüyelim! Demokratik özgür bir ülkede buluşmak dileğiyle…
AHMET KESİP (YPS KOORDİNASYON ÜYESİ)
KAYNAK: YPS ONLİNE
YORUM GÖNDER