GAME OVER: OYUN BİTTİ PKK ŞAH TC FAŞİZMİ MAT!
Dünya Rusya ve Ukrayna savaşıyla sürüklendiği geri dönülmez bir altüst oluşlar evresine girmiş durumda. Çağdan düşmüş ve iki yüzlü tarafgirlik fırsatçılığını döneklik temelinde kendisine politika edinmiş Erdoğan Türkiye’sinde toplum Kürt düşmanlığıyla zihinsel ve psikolojik açıdan komaya sokulmuş durumda. Amiyane tabirle ABD-Rusya-AB arasında eksenler fırıldağı olarak ifadelendirilen ve ilkesizliği ilke edinmiş bir faşist diktatörlük gerçeği var karşımızda. TC ırk faşizminin özel savaş dairesi tarafından senaryoları yazılan TV dizileri enflasyonu durmaksızın ötekileştirdiği muhaliflere karşı şiddeti kutsuyor. Faşist nesil yetiştirme projesinin bir parçası olarak ekranların tümüne el konulmuş durumda. “Öbür dünyada şefaat için bu dünyada haset!” fitnesini kendisine başat ilke edinmiş TC faşizmi, bu anti insan ideolojisinin toplumda yarattığı keskin çelişkilerden doğan politik gerilimler üzerinden yaşama geçiriyor. Yetiştirme yurtları ve yatılı bölge okullarında devşirdiği gençleri, Kürt halkına karşı yürüttüğü bu kirli soykırım savaşında kullanan Türk faşizmi demokratik topluma düşmanlıkta sınır tanımıyor. TV dizileri üzerinde toplumsal özgürlük bilinci ve insani duygusu dumura uğratılıyor. Sahte ve sanal tarihi zaferlere tarihi idealleştirme üzerinden mitolojik hakikatler atfediliyor ve manipüle edilmiş toplumsal bilince gerçekmiş gibi yükleniyor.
Böylece Türkiye’de İttihat ve Terakki zihniyetinin yeni versiyonları sürekli hortlatılıyor. Geçmişte dinci-milliyetçi insan mühendisliği ile oluşturulmuş faşizan yığınsal kitleselliği, şimdide aynı sapkın eğitimle yetiştirilen kindar torunlarının beyinleri de tekrar tekrar yıkanarak Kürt halkına ve demokrasi güçlerine saldırtmak için gizli-açık militer ve paramiliter kontra güçlere dönüştürülüyorlar. Halklar tarihini dumura uğratmış bu faşist ideolojinin yalana dayalı toplumsal hafıza oluşturma tornalarında bilenmiş yığınsal cani sürüsü sokaklara salınmış durumda. Hunhar cinayetler işlemekten bile asla çekinmeyen iktidardaki bu tekçi faşizan zihniyet, otoriter duygu, düşünce ve ideolojisini yaratarak toplumsal çeşitliliğe kendi zorbalığını cihadisyen bir vahiymiş gibi dayatıyor. Kadın kırım politikaları altında toplum inim inim inliyor. Bu faal faşizm projesi karşısında siyasi açıdan biçimsel pasif direniş zamanı değildir, aksine bu kora kor bir aktif öz savunma seferberliği sürecidir!
Derin devleti kutsayan diziler furyası faşizan mafya devletine giden gizli ajandaya hizmet ediyor. TV dizileri furyasıyla ve tüketimi kutsayan reklamlarla toplumsal yaşamın her saniyesi hunharca dolduruluyor. “Kurt ırkı” sanal propagandasına inanan yığınlar tarihten düşmüş vandal bir zihniyet üzerinden sahte ikonlar yaratarak tapınma ayinleri düzenliyorlar. Diktatör Erdoğan’ın son mitinginde mikrofon verip konuşturduğu ufacık bir çocuk bile toplumu tehdit ediyor, herkesi hain ilan ediyor pervasızca. Dindar ve kindar yeni nesilden o çocuk, gelecekteki Sedat Peker ve Alaattin Çakıcı’nın prototipidir. Elbette dünyada da büyük alt üst oluşlar var. Bakın daha geçenlerde Kanada’da , dil ve kültürünü unutması için yüzlerce yıldır yatılı kilise okullarına gönderilen yerli çocuklar tarihi bir başkaldırıya imza attılar. Okul bahçelerinde çocukların toplu mezarlarının bulunması üzerine halk, Kraliçe Victoria ve Kraliçe Elizabeth’in heykellerini devirdi. Kürt halkı ve demokrasi yanlıları TC faşist TV dizilerini boykota gitmeli ve faşist eğitim sistemini mutlaka alaşağı etmelidirler. Asimilasyon ve katliam yuvası faşist Türk eğitim sistemi kendisine milyonlarca kul ve köle yetiştiriyor. Kitlesel bir cihadisyen terörizm neslini yaratıyor.
Yalan, çarpıtma ve manipülasyonlara dayalı siyasal islam sahte mağduriyet senaryoları çökmüş durumda. Hain ve kahramanın aynı kimliğin ikizleri oldukları, toplumu aldatmaya dönük planlı ve örgütlü bir zihinsel istismar girişimi var. Gülen’in Erdoğan olduğu, Erdoğan’ın Gülen olduğu, Perinçek’in Kılıçdaroğlu olduğu emperyalist uşaklığın anti emperyalist çakma kahramanlık destanları ortalıkta cirit atıyor. Oyun içinde oyun puslu dönemi hızından hiç bir şey kayıp etmiyor. Nede olsa Osmanlı’da oyun çok kah Ergenekon, kah F. Gülen kah Evren, kah Erdoğan-Bahçeli ve yüzlerce senaryo toplumu manipüle etmek için devreye konuluyor. Tuhaf bir piyonlar ve piyonlar satrancı kısırdöngüsüyle cebelleşiyor sorgulayan insanlar. Demokrasi düşmanı ve Kürt soykırım konseptinin toplu suç ortakları bu kirli senaryolarla yaratıyorlar. Faşist toplumu yaratma mühendisliği çalışması her yerde faal ve toplumu zehir saçan bir ahtapot gibi sarmış durumda!
Tüm TC derin devlet dizilerinin ayak izleri eninde sonunda yine faşist mafya devletin kendisine çıkıyor. Mafya, uyuşturucu, ahlaki yozlaşma ve akla gelen her türlü topluma karşı ihanetçiliğin adresi aynı faşist devlettir. Kirlendikçe ve deşifre oldukça yerine yeni kirli yüzler alıyor. Başı da sonu da kirli bir hikaye Türkiye! Türkiye’deki halkların talanını bölüşen Erdoğan’ın beşli çete sermayedar tekelinin sahip olduğu medya gücü, toplumu zihinsel açıdan esir almış durumda. Dizilerin tekrarları, reklam furyası ile depolitize edilen kitlelerde orantısız bir zihinsel çarpıklık belirginlik kazanıyor. Gençlik enerjisi ve taze bilinci kirletiliyor ve zehirleniyor. Asıl tehdit yaratmış olan ise bu düşük düzeydeki kitle kültürünün egemenliğidir. Hafızası dumura uğratılmış toplum asla sorgulayamaz ve düşünemez! Ekranları istila eden faşizm kalemşörleri her türlü sorgulamayı tehditle susturuyorlar. Çünkü faşizm ile tahkim edilmiş kitleleri iç savaşa hazırlıyorlar. Bunca kan ve şiddetin başkada bir izahı da yoktur. Kronikleşen ekonomik sefalete toplumun başkaldırmaması ve razı edilmesinde Kürt halkına karşı yürütülen kirli ve haksız savaş bir araç olarak kullanılıyor. Efrin’i istila eden kanlı diktatör Erdoğan “Bir kurşunun fiyatından haberiniz var mı”? diyerek topluma suç ortaklığı yüklüyor ve sapkın katil zihniyetini de açıkça dışa vurmaktan çekinmiyor.
Yazar ve gazeteci E.T bu vahim zihniyeti satır başlarıyla şöyle özetliyor: “Kötülüğe duyarsız bırakılmaya maruz kalmak ve kötülüğe takılıp kalmak insani yetenekleri ve değerleri boğuyor. Hayal etme yetisinin kötülüğe teslim olması korkunçtur. İnsanın içinde yaşadığı zamanı değiştirme umuduna saldırıyor faşizm. İnsan anın içinde hapis kalarak geçmiş ve gelecekten kendini dışlama riski taşıyor” 12 Eylül faşizmi ideolojisiz bir nesil yarattı. Türkiye meselesine yakın tarih bilgisiyle bakanlar kolay yanılmaz; 1950 den günümüze anti komünizm ve anti sosyalizm dalgasının etkin bir aracı olmuş faşist- dinci bir gelenek neden demokrasi istesin ki? Eşitlik, adalet ve özgürlük karşıtı bir siyasi kültür neden aniden Kürt siyasetinin sesine samimiyetle kulak versin? 1980 darbesinin arzuladığı gibi hafızasızlığı bünyesinde toplamış bir siyasi parti niye sokağın ve katılımcı demokrasinin önünü açacak bir anayasa yapmayı istesin? Cemaat kültürüyle büyümüş bir siyasi hareket niye toplumda siyasal ve sosyal çeşitlilik istesin? İktidardaki anlayış kasabanın pusuculuğundan, ikiyüzlülüğünden, güdüklüğünden geliyor niye şehirli olanı anlayıp sevsin? İtaat etmeyi, teslim olmayı, iradeyi bir üst iradeye teslim etmeyi erdem olarak gören bir siyasi üslup niye mertçe konuşanı sevsin ki?
Cesur bir demokratik yüzleşmeden beslenen toplumsal değişim olmadığı sürece ve bu güçlü bir toplumsal değişim arzusuyla sürekli desteklenmediği müddetçe Türkiye’de demokrasi bir arpa boyu yol almaz. Faşizmin dehlizlerindeki varyantların biri gelir biri gider. Oysa Önder Öcalan’ın paradigmasını kendisine esas alan Kürt halkı üçüncü çizgi temsiliyle insanlığın barışçıl demokratik devrim özlemlerine umut oluyor. PKK tarihi direnişi sayesinde sürekli kendisini tekrarlayan ve bir kangrene dönüşmüş Türk-Kürt sorunsalı da küresel ölçekte yeni bir mecraya evriliyor. Bakın artık kralın saray soytarıları da kral çıplak diyor! Özel savaş medyasının tekelindeki TV’lerde ahkam kesen TC özel savaş ideoloğu Abdullah Ağar’ın Rusya-Ukranya savaşını yorumlarken yaptığı malumun ilanı itiraflar, Türk toplumunda şok etkisi yarattı. Ağar: PKK Gerillaları karşısında 50 yıldır her açıdan çok büyük kayıplarımız oldu. Gerilla karşısında zafer kazanmak kolay değil. Sadece ekonomik olarak PKK karşısında 1.1 trilyon dolar harcadık ama sonuç alamadık. Bu Gare’de iman eden itiraflar S’S Soysuzunun “bittiler 154 kişi dağlarda kaldılar” yalanını bir tokat gibi yüzüne vurmakla kalmadı, diktatör Reisini de rezil rüsva etti. Bu işler toplumu uyutan özel savaş yayın organı TV’lerde bile artık örtbas edilemiyor. Derin devlet dizileriyle yaratılmak istenen yalan ve manipülasyonlarla da artık bu Ali Cengiz yöntemleriyle bile olmuyor; Game over: Oyun bitti demokratik barışçıl devrimler çağını başlatan devrim partisi PKK Şah; çağdan düşmüş ve kirli savaş çıkmazına saplanmış TC faşizmi mat!
SERDEM AMED
YORUM GÖNDER