ZERDEŞT VE ZERDÜŞT ÖĞRETİSİ
Çok Tanrıça-Tanrılılıktan Tek Tanrılığa Doğru
Mitraizm’deki Mitra-İndra-Varuna, Zerdüştilikte tek tanrılığa dönüşür.
Ahura Mazda:Ahura Mazda, tüm iyi varlıkların ve iyiliklerin yaratıcısıdır. Her alanda iyilik, güzellik, eşitlik, erdemlilik, temizlik, aydınlık ve diğer toplumsal değerleri temsil eder.
Ehriman: Kötülüklerin yaratıcısıdır. Tüm kötü ve karanlıkları Ehriman’ın yarattığına inanılır. Ahura Mazda’nın her bir yarattığına karşılık olarak Ehriman da bir kötü varlık yaratır.
Zerdüşt adıyla anılan birden fazla kişilik de olabileceği gibi Zerdüşt öğretisi de uzun süreçte geliştirilip sistematize edilmiş olabilir. Özellikle üçüncü Zerdüşt’ün İ.Ö 1000-600 yılları arasında yaşadığı belirtilir. Zerdüşt Urmiye bölgesinde yaşamıştır. Toplumsal tarihin daha sonraki bölümlerinde görüleceği üzere bu bölge düşünsel, siyasal, sosyal, kültürel hareketler ve direnişler açısından merkezi rol oynayan bölgelerden biridir.
Zerdüşt; zeki, paylaşımcı, yardımsever, açık sözlü, sorgulamacı, doğayı-hayvanları ve bitkileri seven, alçakgönüllü, yaşam dolu ve coşkulu olma özelliklerine sahip olduğunu daha çocukluk yıllarından itibaren ortaya koyar.Yaşamı ve kişiliği üzerine yapılan anlatılarda verilen birçok örnek bu özelliklere işaret eder. Bu örneklerden birkaçını vermek gerekirse; Medya da geleneksel olarak düzenlenen erginlenme törenlerinden birinde, bölgede kötülükleriyle tanınan bir kral da katılır. Zerdüşt bu krala karşı düşüncelerini açıkça ifade etme cüretini gösterir. Zerdüşt onbeş yaşında iken kardeşleriyle birlikte babasına başvurarak mülklerini paylaştırmasını istemiştir. Kendisi içinse sadece Kamara adı verilen kemeri kabul etmiştir. Kıtlık döneminde babasının ambarına girerek tüm ot ve yemleri, başta yük taşıyan hayvanlar olmak üzere açlık çeken hayvanlara dağıtmıştır.
Ailesinin etkin bir sosyal gruba mensup olması ve kişiliğinin sunduğu olanaklara dayanarak iyi bir eğitim görmüştür. Din ve astronomi üzerine yetkinleşmiş, hekimlikte kendini geliştirmiştir. Dönemin tanınan bilginlerinden dersler almıştır. Ailesinin de mensubu olduğu Mag rahiplerinin din ve dolayısıyla yaşam biçiminde uzun zamandır süren değişim çabalarını gözlemlemiş, toplumun tüm kesimleriyle tanışmış ve yaşamlarını paylaşmıştır. Kendi öğretisini oluşturmasında bu çabaların payı büyüktür.
Edindiği bilgileri bilince dönüştüren Zerdüşt, toplumun içine düştüğü kötü durumu ve yaşam tarzındaki köleleştirici yaklaşımları kabul etmez. Belki de ilk isyanıyla bu yaklaşımını gösterir; Toplumun o zamanki ölçülerine göre, erkekler 15 yaşına geldiklerinde bir imtihandan sonra evlendirilirler. Ancak evlenecekleri güne kadar eşi olacak kızı görmeleri ve ilişki kurmaları yasaktır. Gerçekte Aryen topluma ait olmayan, devletçi uygarlığın ve yabancılaşmanın getirdiği bu geleneğe Zerdüşt karşı çıkar.
Zerdüşt’ün Yaşadığı Dönemin Ve Toplumun Özellikleri
Zerdüşt’ün İ.Ö 1000-600 yılları arasında yaşadığı belirtilir. Bu dönemde Babil iktidarı güçsüzleşirken yerine Asur iktidarı egemen hale gelir. Fetih, talan ve ticareti iç içe geliştirerek güçlenen Asur devleti aynı zamanda insan kellelerinden kaleler yapması, asimilasyon, soykırım ve sürgün uygulamalarıyla da ünlüdür. Devletçi uygarlığın o dönemdeki mirasçısı ve merkezi olan bu devlet, Asur halkı da dahil olmak üzere Ortadoğu’daki tüm halkların başına büyük bir bela olmuştur.
Demokratik uygarlık cephesinde Mezopotamya’nın güneyinde Sami kabilelerin, Yukarı Mezopotamya ve İran coğrafyasında ise Aryenik toplulukların direnişleri vardır. Aryenlerden öne çıkanlar ise Uruarti ve Nairi aşiretlerinin birleşerek kurdukları Urartu krallığı ile Med ve Pers topluluklarıdır. Aryen ve Sami toplulukların kesintisiz direnişleri ve Babil ile çatışmasına rağmen Asur köleci emperyalizmi engellenememektedir. Urartuların uzun süreli direnişi, tüm görkemliliğine rağmen tehlikeyi bertaraf etme gücüne ulaşamaz. Çünkü zaman zaman büyük başarılar elde etseler de Aryen toplulukları birleştiremezler. Güçlü bir ataerkil aşiret düzeni ile devlet arasında sıkışan Medler, üstesinden gelemedikleri sorunlarla boğuşmaktadırlar. Asur devletinin güneyden, Turanilerin ise doğudan gittikçe şiddetlenip yaygınlaşan saldırıları sürmektedir. Dıştan yönelen tehditler yanında Aryen toplumunun kendi içinden kaynaklanan sorunlar da çok ağırdır. Mitraizm, toplumun sorunlarını çözecek ideoloji olmaktan uzak kılınmıştır. Başta Zerdüşt’ün mensubu olduğu Medler olmak üzere Aryen topluluklarda kendi değerlerinden uzaklaşma, düşünsel ve fiziksel tembelliğin yaygınlaşması, yozlaşma had safhadadır. Tarım-köy kültürünün yaratıcısı ve neolitiğin öncüsü Aryen toplumundan eser kalmamış gibidir. Elde kalan çok az değer de dar dinsel kalıplar içinde, gerçek anlamlarından oldukça uzak şekilde yaşatılmaya çalışılır. En kötüsü de toplum, içinde bulunduğu baş aşağı gidişi değiştirilemez kader olarak görüp razı olmaktadır. Din adamları, alimler ve yerel önderliklerin çoğunluğu Asur devletinin işbirlikçileridir. Kalan çok az kısmı ise ancak dar topluluklar ve bölgelerde etkin olabilmektedirler.
Neolitik devrimin ve tarım kültürünün yarattığı değerler gözden düşmüş, birliğini kaybeden ve oldukça zayıflayan Aryen toplumu dağılmayla yüz yüze kalmıştır.
Ülkenin güneyindeki aşiretler ise ciddi anlamda direnecek güçte değillerdir.
İç ve dış tehditler Aryen toplumunu tarihten tasfiye olmanın eşiğine getirmiştir. Aryen toplulukları için iki yol belirir. Ya direnişlerinin başarısızlığı ve/veya teslim olma yoluyla toplumsal tarihten silinme. Ya da varlıklarını ve özgürlüklerini korumalarını sağlayacak ideoloji, felsefe, yol-yöntem, önderlik ve örgütlenme yaratarak, birliklerini sağlayarak, hem kendileri ve hem de diğer halklar için hakikatin yaşanmasını yeniden mümkün kılacaklardır.
İşte Zerdüşt, böyle bir tarihsel-toplumsal ihtiyaç sonucunda ortaya çıkar. Zerdüşt, bu hedefe ulaşmak için, özgürlüğün ve adaletin kaybedildiği noktada aranması gerektiğinin farkındadır. Bu bilinçle özünde Neolitik devrim ve tarım-köy kültürünü yeniden canlandırmak; buna dayalı toplumsal birliği sağlamak, zihniyet ve kişilikte devrim yaparak devletçi uygarlığa karşı direnmek ve toplumu özgürleştirmek ister.
Doğadaki Temel Maddeler: Zerdüşti öğretide evreni oluşturan temel maddeler; su, toprak, hava ve ateştir.
Ateşgahlar: Ateşgahın kökeni de ateşin toplum yaşamında çok önemli bir değer olarak yer almasının başlangıcına dayanır. Zagros-Toros yükseltilerinde, özellikle kış gecelerinde yakılan ateşler etrafında toplanan insanlar sadece kendilerini ısıtmakla kalmazlar. Esasta toplumsal ihtiyaçları, sorunları tartışarak çözümler üretirler. Bununla birlikte doğayı, yaşamı ve kendilerini anlamaya çalışırlar; bu anlam verme çabasına bağlı olarak ateşi kutsarlar. Ateşgah, Zerdüştilikte bir çeşit ibadet mekanlarıdır. Ancak sadece bu olmayıp aynı zamanda, eğitim, politika, örgütlenme görevlerinin de uygulandığı mekanlardır.
Zerdüşt ilk ateşgahı Xorasan bölgesindeki Belx şehrinde inşa eder. İkincisini yine Xorasan bölgesinde, üçüncüsünü Urmiye’de, dördüncü ve son ateşgahı ise Urmiye bölgesine yakın Şiz şehrinde kurar. En büyük ateşgahlardan biri olan ve Taxt-ı Süleyman da denilen Şiz’deki bu ateşgah aynı zamanda Zerdüştiler için hac mekanı olarak kullanılır. Zerdüşt’den sonra da birçok ateşgah inşa edilir.
Zerdüştilikte Toplumsal Kesimler
1-Athravan yani rahipler grubu
2-Rathaestar yani savaşçılar grubu. Kral da buna dahildir
3-Vastryoş yani köylüler ve çiftçiler grubu
25 Aralık: Güneş tanrısı olan ve aynı zamanda tüm özelliklerini Ahura Mazda’ya yansıtan Mitra’nın doğum günü sayılır. Yumurtayla sembolize edilen bu gün yeniden yaşam veya yaşamın yeniden dirilişi anlamı atfedilerek bayram olarak kutlanır. Dikkat edilirse bu gelenek aynı anlamı içermek üzere Hıristiyanlıkta da vardır.
Zerdüştilik öğretisinde bir diğer felsefik yön dualitedir. Batıyı merkez alan düşünce sistematiğinde bilindiği gibi dualite ve bundan kaynaklı diyalektik Antik Yunan dönemine dayandırılır. Ancak açıkça anlaşılacağı gibi Antik Yunan’daki çıkışından yüzlerce yıl önce ve üstelik daha güçlü anlam içermek üzere dualite Zerdüşti öğretide vardır. Kaldı ki dualite kavramının kökeni Kürtçe’den gelmektedir ve orijinali -dûalî- yani iki yönlü, iki yanlı, ikili anlamındadır. Zerdüştiliğe göre, iyi ile kötü, aydınlık ile karanlık, doğru ile yanlış ve bunlardan kaynaklı karşıtlıklar tüm varlıklarda ve olaylarda vardır. Dolayısıyla her yerde, her zaman ve her oluşumda sürekli mücadele olduğu, karşıtlıkların birlikte var oldukları ve de iyi-aydınlık-doğruluk-güzellik gibi olumluluklar egemen olana kadar bu mücadelenin kesintisiz süreceği savunulur.
Zerdüşt’ün Toplumsal Projesi
Zerdüşt, içinde bulunduğu toplumun kendi olmaktan çıktığını, sürekli dıştan gelen saldırılara karşı koyamadığını ve bu nedenle dağılmayla yüz yüze kaldığını, her bakımdan baş aşağı gittiğini görür. Bu temelde toplumda var olan köle ve egemenlikçi yaklaşımları reddeder. Başlangıçta dış saldırılara karşı toplumu direnişe sevk etmek ister. Bunda başarılı olamayınca tarzını değiştirerek ancak zihni ve ruhsal yoğunlaşma ve arınma sonucunda toplumu özgürlüğe ve aydınlığa götürecek yolları bulabilir. Toplum zihniyetinde ve yaşam biçiminde köklü bir devrim yapmanın zorunlu olduğunu; dolayısıyla öncelikle ideolojik-örgütsel ve önderliksel ihtiyacın karşılanması gereğini görür. Yoğunlaşmaları sonucunda, gelenekte ve var olanda köleleştirici, toplumun zararına olan öğeleri ayrıştırır. Bu şekilde kurtuluşun tarım kültüründe olduğunu görür. Yani geçmiş ile kendi dönemi arasında doğru bir bağ kurar. Hatta geleceği de bu bağlantılandırmaya dahil etmek ister.
Zerdüşti öğretide bilgi önemlidir. Ancak bilginin doğru olması ve topluma hizmet etmesi, bunun için de toplum tarafından paylaşılması zorunludur. Binlerce yıl önce yaşamış olan Zerdüşt, topluma sunulmayan bilginin sadece devlet-iktidara hizmet edeceğini bugünkü bilimcilerden çok daha iyi bilmektedir.
Güneşe, suya, toprağa ve tarıma büyük önem vermesi, çalışkanlık, fiziksel-ruhsal ve düşünsel saflık, nefs terbiyesi, kadın ve toprağa özdeş anlamlar biçmesi, hayvan yenmesine karşı olması, paylaşım, eşitlik gibi birçok özellik esasta neolitik devrim ve tarım kültürünün damgasını taşıyan değerlerdir. Öz savunmada Zerdüşti öğretinin toplum tasarımında oldukça öne çıkmaktadır. Kötünün iyiye, karanlığın aydınlığa, çirkinliğin güzelliğe karşı sürekli saldırdığını dolayısıyla iyinin kötüye karşı egemen olana kadar her zaman aktif bir mücadele içinde olması gerektiğini çok güçlü vurgular.
Zerdüşti kaynaklarda toplumun belli gruplara ayrıldığı anlatılır. Ancak yapılan bu grup tanımlamalarının, sınıflaşmadan ziyade ihtiyaçlar temelinde gerçekleştirilen işbölümü olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim Zerdüşt’ün insanlara ve topluma hitabetinde, onlarla ilgili ifadelerinde efendiler, köylüler veya benzeri kavramları kullandığına rastlanmaz. Hitabetinde ve ifadelerinde “erkekler, kadınlar” kavramlarını kullanır.
Zerdüşt’ün İnsana İlişkin Yaklaşımı
Zerdüşti öğretide insan kul-köle-edilgen var olanı kabul eden bir varlık değildir.
“İyi düşün, iyi konuş, iyi yap” ilkesini esas alır. Her Zerdüştinin hayata kendi iradesiyle müdahil olma aşamasında yapılan “Navjote” yani yeniden doğuş törenlerinde bu ilke tüm ritüellere damgasını vurur. Erdemlilik, aydınlık, doğruluk ve güzelliği kendi düşüncesi, sözü ve eyleminde temsil eden insanın toplumu da doğru temelde kuracağını dile getirir.
Zerdüşt’ün Doğaya Yaklaşımı
Zerdüşt’ün Kadın Ve Cinsiyete Yaklaşımı
Toprak, hava, su ve ateşin doğadaki temel maddeler veya elementler olarak tanımlanması. Aydınlık ve ışığın hakikatin kaynağı ve ona ulaşmanın temel yolu olarak gösterilmesi. Erdemlilik, saflık, arınma, kendini ve toplumu sorgulamanın yaşamsal önemi. Kötüye karşı mücadele etmenin insan olmanın gereği olarak görülmesi. İnsan iradesi ve müdahalesinin sonucu belirlemesi. Paylaşma, eşitlik, emeğin vazgeçilmez büyük değerler olarak sahiplenilmesi. İnsanı, toplumu, doğayı ve diğer varlıkları sevmenin insanın borcu olarak tanımlanması ve burada sayamayacağımız birçok değer ve öğe Doğu kaynaklı düşünce biçimleri ve öğretilerin tümünde benzer anlamlar yüklenilerek esas alınır.
Bu temelde Zerdüşt ve öğretisini de demokratik uygarlık güçlerinin hakikat arayışı çerçevesinde değerlendirmek doğru bir yaklaşım olacaktır. Zerdüşt gerçekleştirmek istediği zihniyet devrimiyle, hakikat olan ahlaki-politik toplum ile bunun kişiliğini yeniden inşa etmek ister.
DÜŞÜNCE KOMÜNÜ
YORUM GÖNDER