SİYASET ÜZERİNE (7.BÖLÜM)
SOKAĞIN GÜCÜNÜ ÖZ SAVUNMA DİRENİŞİ TEMELİNDE KAVRAMAK
Tarihsel toplumu ileriye götüren hep direniş olmuştur. Direnişi tali olarak algılayanların yanılgısı hep şundan beslenmiştir; öz savunmaya dayalı direniş hep son çare ve tali bir seçenek olarak görülmüştür oysa öz savunmaya dayalı direniş son ve tali değil hayati öncelikli olandır. Öz savunma bilincinin ön yargılardan bağımsız tümden özümsemeye dayalı iyicene içselleştirmek ve de benimsemek gerekiyor. Demokratik özerk öz yönetim talebinin pratikte ifadesi olan çağın direniş modeli öz savunma direnişini strateji ve taktik açısından iyi kavramak elzemdir. Hazırlık sürecine toplumun tümünü katmak ise başarı için şarttır!
Faşizmi önlemede ve karşı koymada tüm siyasi kurumlaşmalarımızın direnç odaklarının yapamadığını Sur ve Cizre direnişçileri tek başlarına yaptılar dersek sanırım haksızlık etmiş olmayız zira bu efsanevi direnişçilerin haklılıkları çok kısa bir zaman aralığında tescillendi çünkü yaşanılan bu son süreç onları fazlasıyla doğruladı. Yiğit direnişçiler bir yönüyle Kürdün yaman gaflet tarihine devrimci bir düzeltme eylemi de gerçekleştirdiler. Aslında öz savunmanın kendisi de zaten radikal bir siyaset yapma biçimidir!
Öz savunma direnişini küçümseyerek destek sunmayanlar, eleştirenler ve inançsızlık yayanlar hiçbir zaman onun dayandığı mantığı anlamaya çalışmadılar. Bu kesimler bugün faşizmin acımasız barbar yönelimi karşısında şaşkın ördek gibi hayıflanıyorlar oysa faşizmin panzehiri örgütlü ahlaki politik toplumun desteğine dayalı öz savunma bilinci ve eylemselliğinin ta kendisidir!
Sokağın devrimci gücünü sadece seçimlerde oy vermek olarak algılayan sorunlu siyasi hesapçı mantık asıl gücün kesintisiz toplumsal inşaya dayalı örgütlülükte yattığını kavrayamadılar halada bunda netleşebilmiş de değiller. Oysa toplumsal inşaya dayalı kurumlaşmanın demokratik kurtuluşu amaçladığının önemini bilince çıkarmak gerekiyor.
Tıpkı sevgili Adnan Çelik’in de isabetle vurguladığı gibi "‘özyönetim ilanları’ döneminde ‘öz savunma’ temelinde örgütlenen ve neredeyse tamamı bugün kimsesizler mezarlığında gömülü gençlerin siyasal olana ve özgürleşmeye dair legal siyaset aktörlerine dahi meydan okuyan ”ethosunu” görmeyen, siyaset yapma biçimlerini “milisleşme” temelinde bir “siyasi oligarşi inşası” olarak ele alan ve hatta bunu “siyasetin iptali” olarak değerlendiren bir yaklaşımın siyasetten tam olarak ne anladığını merak ediyorum." doğrusu erken iktidar hastalığına tutulmuş bu siyasi güç zehirlenmesi karşısında şok olmamak elde değil!
Kürt devrimci öz yönetim modelinin pratik öz savunma deneyimi olan Sur ve Cizre direnişlerini kolektif bir toplumsal hafıza haline getirmek ertelenemez bir görevdir. Düşman bu belleği yaralamak ve karalamak istiyor bundan dolayı bu şehirleri içindeki insanlarla birlikte yok etmek istediler. Direniş tarihini ortadan kaldıracağını sananlar büyük yanıldılar. Yüzyılın direniş abidesi bu şehirlerde insanlık düşmanı faşizme onca ileri savaş tekniğine ve dış çetelere karşın kök söktürüldü, düşmana şehir savaşlarında psikolojik olarak da üstünlük kurdu ve öz güven motivasyonunu kırdı!
Bu yerel yönetim seçimlerinde aday olan değerli siyasi seçkinlerimizin öz savunma temelinde halkın tanıklığında bir eğitim devresinden geçirilmeleri gerektiğine inanıyorum. Kürdistan da demokratik siyaset yapma biçimi tümden sistemden farklı olabilmelidir. Öz savunmaya dayalı demokratik siyasetin toplumsal görevleri iyicene kavratılmalıdır diye düşünüyorum. Toplumsal öz savunmaya dayalı siyaset yapma biçimi enine boyuna iyi tartışılmalıdır ki hendek stratejisi ve öz savunma hakikati konusunda tekrardan kafaları karışmasın!
Öz savunma varoluşsal ve evrensel bir insan hakkıdır. Özgür yaşam hakkımıza kast eden faili deşifre ve teşhir ederek yaşamdan onu def etmektir, yine onun yaşam üzerindeki işgalci varlığını sonlandırmaktır. Unutmayalım barbar rejimin kara propaganda araçlarının ürettiği argümanları topumda boşa çıkartacak olanda bu öz savunmaya dayalı direniştir.
Öz savunma direnişleri yüzünden perişan olduk diyen siyasi riyakarlık kendi gençlerine sırtını dönerek çok büyük tahribatlara zemin sundu. Direnişi sonlandırma adına seferberlik ruhuyla organize olanları ve olmazın teorisini yapamamanın gerekçesine dönüştürenleri tarih mutlaka yargılayacaktır. Kendimize daha fazla yabancılaşmamak için yaralı hafızamızı onararak ve geçmişle hesaplaşarak zihnimizi sürekli tazelememiz gerekiyor. Anton Çehov “Hayata karşı ilk küskünlüğümüz ; Yanımızda sandığımız kişileri, Karşımızda görmemizle başlar.” Derken çok haklıdır!
Kürt halkının bağrından çıkan ve mücadele geleneğinden beslenen bu öz savunma fedailiği sözünü eylemiyle söyleyen taktik, strateji ve sezgiyi harmanlayan görkemli bir özgür yaşam destanın modelini yarattılar. Önemli olan bundan sonra siyaset düzleminde bu direnişi estetize ederek, çeşitlendirerek ve topluma taşırarak sonuç almaktır. Toplumsal öz savunma özgür bir yaşam savunusudur gündemimiz de buna denk inşa örgütlülüğüne dayalı toplumsal direniş olmalıdır.
Kimsesizler mezarlığında ki şehitlerimizin ruhları büyük doğuşa ve direnişe tanıklık etmek için bizlerin ayağa kalkmasını bekliyor şehirlerimizin üstünde şehitlerimizin direnişçi ruhları dolaşıyor yeni bir yaşamın örülüşüne tanıklık etmek için fedakar halkımız da sabırsızlıkla gün sayıyor!
“Cizre direnişini anlatan” Söz ve müziğini Engin Cengiz’in yaptığı “Cizîr” şarkısını sanatçı Baran Bozyel seslendiriyor. Belki de bu duygulu şarkı eşliğinde bize kırgın gidenlerle, kendimizle ve siyaset yapma biçimimizle yeniden yüzleşmemiz gerekiyor!
“Cizîr oldu son Kerbela, hasret kaldık damla suya.
Dicle’nin kıyısında kavrulur bedenlerimiz.
Damla damla öldü cihan, sesiz kaldı bütün cihan.
İşgalciler yenilecek, yaşayacak bizim jiyan.
Anaların çığlıkları, yırtar zifir karanlığı.
Uyandırır Mem û Zîn’i, ihanet yıkılır gider.”
KEREM ÇİFTÇİ
Aryen Arşivi: 16 Aralık 2018
YORUM GÖNDER