MODERNİTENİN KRİZLERİNE KARŞI ALTERNATİF BİR SİYASET: 3.YOL -4.BÖLÜM
Üçüncü Yol ve Umut İlişkisi
Paul Virilio[7] hegemonyanın umutsuzluk ve korku stratejini şöyle açıklıyor: Umutsuz bir çarpışmaya zorlanmamak ama düşmanda uzayıp giden bir umutsuzluk yaratmak, düşmana sürekli onu zayıflatan ve çökerten manevi ve maddi ıstıraplar yaşatmak. Bu strateji bir halkı kan dökmeksizin umutsuzluğa düşürebilir. Halkı hiçbir zaman öldürmez, ama yaşatmaktan da alıkoyar. Virilio bunu korkuya benzetir. “Korku canilerin en acımasız olanıdır, hiçbir zaman öldürmez ama yaşamaktan da alıkoyar” der. Nazizm’in tutkulu siyaseti Alman halkını faşist uyuklar haline getirilişinin zemini hazırlayan bu umutsuzluk olmuştu. Toplumsal kuşatmayı sürdürme, düşmanlıkları sonsuza kadar uzatma tekniği bu umutsuzluğu ve korkuyu besliyor. Mesela Türkiye’nin egemen siyasetleri Kürt meselesini güvenlikleştirerek kitleleri umutsuzluğa itiyor. Bu bağlamda üçüncü yolun siyasal söylem seti mutlaka umut ve cesaret ile ilişkilendirilmeli. Risklerin genişlemesinden kaynaklı artık birçok kesim geleceğe yönelik “nasıl yaşamalı” sorusunun yerine “yaşayabilecek miyiz” sorusunu sormaya başladı. Bir taraftan iklim krizi, işsizlik, göç, savaş, militarizmin geri dönüşü, bencil-bireysel toplum, irrasyonelliğin fetişizmi, ortak kötülük, ütopyasızlık, iyimserliğin imhası ve kapitalist ilerlemecilik var; diğer taraftan direnişin eksikliği, toplumsal hareketin yokluğu ve kitlelerin “kim bizi kurtaracak” beklentisi. Engels 1848 kitlelerini “ya ekmek ve iş ya ölüm diyen umutsuz kitleler” diye tarif etmişti. Günümüz kitlelerinde 1848 kitlesinin duygu dünyasına benzer bir ruh hali söz konusu. Kolonyal şiddetin, eşitsizliğin, cinsiyetçiliğin, milliyetçiliğin, ırkçılığın, dinciliğin tüm yaşamımızı kuşattığı bir eşikte bu sömürü biçimlerinin olmadığı bir gelecek inşa edebilecek ve umutlu bir geleceğe inanabilecek kitleleri yaratmanın her zamankinden daha fazla zorlaşması çağımızın en büyük çelişkisidir. Üçüncü yolun siyasal felsefesiyle yoğrulan bir mücadele ve direniş hattı politik kadro ve özneleri ancak bu kitlelere inancı, umudu ve ortak bir gelecek inancını verebilir.Üçüncü yol dinamikleri umutsuzluğa karşı bugün ve gelecek ilişkisini her zamankinden daha fazla güçlü ve inandırıcı kurabilmeli. Hegemonyanın yüzyılımızın başından beri kendi menfaatleri doğrultusunda yönetmeyi ve işgal etmeyi hedefleyen stratejik planları var. İnsanlık tarihi bu planları daha önce bozdu. Gunther Anders’ e göre eğer biz bugün evimizi ateşe verirsek, bugünün alevlerinin henüz doğmamış çocukların, henüz inşa edilmemiş evlerine sıçramasını ve onları küle çevirmesini engelleyemeyeceğiz. Gelecek nesillerin evlerine şimdiden yangını taşımamak için şimdiyi örgütleyen, geleceğin tehlikelerini şimdi de iptal eden bir siyaset lazım. Bu siyaset geçmişten ders alan, anı doğra okuyan ve geleceğin tehlikelerinin şimdi de önleyerek geleceği aydınlık tutan umutlu bir siyaset olmak zorunda. Dolayısıyla yerel, bölgesel ve küresel direnişler, ahlaki politik ve entellektüel görevlerle iç içe güncellenerek sürmeli.
3.Yol Siyasetinde Demokratik Cumhuriyet ve HDP
2010 anayasa değişikliği referandum boykotu üçüncü yol siyasetinin demokratik siyaset alanında kritik bir parametredir; özellikle Kürtler açısından “xwebun” olabilmenin olanakları boykot kararıyla önemli oranda genişledi. Halkın birçok noktada birbirinden pek de farklı olmayan iki iktidarcı kutuptan birini tercihe zorlandığı bir dönemde boykot, ötekilere yönelik farklı sömürü biçimlerinin yeniden planlandığı bir zamanda, sistemin stratejik aparatlarını çöplüğe atan bir çıkıştı; dahası boykot, üçüncü yol siyasetinin oyun bozucu olarak toplumsal rolünü oynadığı momentin en rasyonel stratejiydi. Boykotun yarattığı öz güce dayalı motivasyon, üçüncü yol siyasetin bileşenleri ve siyasi kadrolarında ciddi bir moral pompalarken siyaseten de nitel bir sıçramayı doğurdu. Oyun bozucu potansiyelinin farkına varan üçüncü yol siyaseti bu motivasyonla hızlıca bir araya gelerek HDK’ yi kurdu. HDK ise kısa bir zaman sonra HDP’yi kurdu. Boykot deneyimi HDP ile 2011 genel ve 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde başarılı sonuçlar kaydetti. Aynı tarihlerde Arap baharının amacından saptırılması ile Ortadoğu’da küresel ve emperyal bir savaş başladı. Birçok ülkenin iktidarları domino taşları gibi yıkıldı; fakat savaş Suriye’ye taşınınca burada başka bir aşamaya geçildi. Suriye işgali sırasında Kürtler öncülüğünde üçüncü yol siyaseti askeri, siyasi ve kültürel savunma pozisyonuna uyarlandı ve ciddi sonuçlar alındı. Ne küresel-emperyal-bölgesel aktörlerden yana ne de rejimden yana olan, savaşa ve şiddete mesafeli-demokrasiye dayalı kanton modeli ile toplum yönetildi. Fehim Taştekin’e göre Rojava Kürtleri için üçüncü yol, savaşı kendi kentlerine sokmama siyasetiydi. Taştekin, üçüncü yol siyasetinin Kürtlerin kendi kaderi açısından son derece stratejik bir değeri olduğunu vurgular. Türkiye’de Boykot ile gelişen ve Rojava’da bir sisteme dönüşen üçüncü yol siyaseti halklar için bir umut olmaya devam ediyor.HDP geleneğinden gelen siyasal geleneğin iki blok arasında kalmadan, özgün bir yol tutturduğunda kazanmaya başladığını akılda tutmak stratejik bir tutumdur. Oluşan birikim ve deneyimler 7 Haziran seçimlerinde daha somut bir çıktıya dönüştü; amaç ve yol uyumu büyük başarı ile neticelendi. 7 Haziran’da iktidarı düşüren 3. Yol siyaseti, tırmandırılan savaş politikalarına ve siyasi darbelere rağmen tüm seçimlerden belli bir başarıyla çıktı. 2019 yerel seçimlerine gelindiğinde ise stratejik hareket edebilen ve hızlı mobilize olabilen örgütlü bir stratejik oy hareketine dönüşmüştü; ve bu dönüşümle çeyrek asırlık belediyeleri otoriterleşen iktidarın elinden almayı başardı. Başarının en önemli sonucu HDP geleneğinden gelen toplumcu siyasetin “oyun bozucu” rolünü tahkim etmiş olmasıydı. Bu strateji, hem cumhur ittifakına kaybettirdi hem de millet ittifakına “ben olmadan kazanamazsın” mesajını veren üçüncü yolun aklıydı. İktidar bloğunun 7 Haziran’dan beri elindeki tüm imkanlarla kesintisiz bir şekilde Kürtler şahsında Hdp siyasetini boğmaya çalışan şiddet politikası, HDP’nin her halükarda Üçüncü Yol siyasetinin ilkeleri doğrultusunda kurucu bir müzakereyi referans alan hakikatine, sağlam ve kararlı iradesine çarpıyor. Tabandan gelebilecek dalgayı karşılayacak ve yeni bir şey söyleyebilecek siyaset HDP’nin 3. Yol siyasetidir. Bu siyaset, amacına ve ruhuna uygun yapıldığında hem “otoriter iktidarın” (AKP) hem de “taktiksel muhalefetin” (CHP) 18 yıldır seçmenler üzerinde kurduğu hegemonyayı kırabilme potansiyeline sahiptir. İki tarihsel blok da (CHP-AKP) burada biriken enerjiyi görüyor ve 3.Yol siyasetini zayıf düşürmek için biri “açıktan” diğeri “görmezden” gelerek nefes aldırmamaya çalışıyorlar. Demokratik cumhuriyet tezi, hem demokratik yollarla tekçi ulus devletin dönüşümünü ve hem de sömürü düzeni kuran kapitalizme karşı ortak mücadeleyi esas alır; bu yönüyle kapsayıcıdır. Demokrasi mücadelesi ile Kürt halkının mücadelesinin iç içe geçmiş olması kapsayıcılığın temelini oluşturuyor; ve bu gerçeklik dönüşümün gerçekleştirilmesi için önemli fırsatlar sunuyor. Fırsatlar mücadeleleri ortak amaçlar doğrultusunda yürütülmesini zorunlu kılmaktadır. 3.Yol siyaseti bu fırsatları amaçlar doğrultusunda demokratik siyaset yoluyla gerçekleştirmeyi hedefleyen, demokratik cumhuriyet teziyle yoğrulmuş bir perspektifin ürünüdür. Türkiye’ de statükocu blok, beyazların ve seküler üst kimliğin hakim olabileceği bir cumhuriyeti; İslamcı blok ise Osmanlı nostaljisi etrafında toplanan post-monarşik İslamcı bir cumhuriyet modelini tahayyül etmektedir. İkisinin ortak yanı Kürtleri, sosyalistleri, ezilenleri ve yoksulları defolu yurttaş olarak olarak görmesidir. Üçüncü yol siyaseti ise bu dinamikleri özne haline getirerek statükocu bloğun restorasyoncu çizgisine ve siyasal İslam’ın tek adam modeline karşı daha kapsayıcı olan “demokratik cumhuriyet tezini” savunur; ve bu tez devleti, kapitalizmi ve erkeği dönüştürmeyi hedefleyen demokratik devrim teorisinden kaynağını alır. Türkiye siyasetinde mevcut haliyle toplumu statükoya ya da siyasal İslam’a zorlayan müstakil akla karşı yeni bir seçenek sunarak demokratik yeni yaşamı kurmayı hedefler. Kadınlar, işçiler, eski ve yeni Marksistler, Kürtler, ekolojistler, sosyal demokratlar ve demokratik İslam bileşenleri üçüncü yolun geniş politik özneleridir. Ancak bu siyasetin ontolojik olarak “kurucu dinamikleri” Kürt siyasal hareketi ve Türkiye sosyalist hareketidir; bu iki dinamik aynı zamanda HDP’nin öncü politik özneleridir.3. Yol siyasetinin temel esprisi çoklu sömürü alanlarına çoklu aktörlerle müdahale ederek toplumsal savunmayı güçlendirmektir. Araçlar amaca ve ilkelere hizmet ettiği müddetçe değerlidir; araçta esneklik, amaçta netlik şarttır. Seçimler amaçları gerçekleştirmek için araçları kullanma fırsatı sunuyor. Bu açıdan seçim sathı mailinde geniş ittifaklara alan açabilecek politikalar araçlarla amaçlar arasındaki uyuma direnç kazandırabilecek hamleleri içeriyor. Kuşkusuz HDP bir ittifaklar partisidir. Kürt siyasal hareketi ile Türkiye sosyalist hareketinin ittifakı HDP’nin çatı ittifakıdır. Bu ittifaklar stratejiktir ve HDP’nin omurgasını oluşturur. Ancak mevcut kurucu ittifakın yanı sıra, seçim sathı mailinde demokratik siyasetin genişlemesi için yeni taktiksel ittifaklara da her zaman bir esneklik payı bırakmak gerekiyor. Buradan hareketle seçim süreçlerinde kurucu dinamiklerin dışında ittifakların genişletilmesi kaçınılmazdır. Kürt partilerinin birleşebileceği “Kürdi ittifak”, sol partilerin bir araya gelebileceği “Sol ittifak”; kadın ve ekoloji gibi toplumsal hareketlerin, seküler kesimlerin, inanç gruplarının, çeşitli platformların, STK çevrelerinin ve demokratik kitle örgütlerinin dahil olabileceği “Demokrasi ittifakı” üçüncü yol siyasetinin seçim odaklı çoklu ittifak dinamikleri olabilir. Bu ittifaklar demokratik bir hegemonya etrafında birleşerek seçimlerde ciddi bir başarı elde ederek kalıcı mevziler kazanabilme potansiyeli taşımaktadır. HDP’nin yerel seçimlerde Kürdi partilerle ulusal ittifak, laik-seküler kesimlerle de demokrasi cephesinde buluşması doğru ve yerinde olmakla birlikte bu ittifak bazı riskleri bertaraf etmeye yetmemiş. Daha da önemlisi iki ittifak biçiminin özellikle demokrasi cephesindeki buluşmanın HDP’nin genel stratejisi ve 3. Yol siyaseti ile bağlantısının zayıf kurulduğunu ve seçim taktiği ile sınırlı kaldığını söylemek mümkün. 3. Yol siyasetinin cılız kalması HDP’ yi demokrasi ittifakında CHP’ye, Kürt meselesine dair olası çözüm süreçlerinde ise AKP’ye eklemlenme algısına neden oldu. HDP’nin mevcut durumuna Kürdi bir formül ararsak eğer her anlamda “xwébun” en büyük çözümdür. Siyasal kutuplaşma (siyasal klanlaşma) toplumun genel olarak kutuplaştırılmasıdır. Politik ve ahlâkî toplum buradan çıkmaz. HDP’ye de kutuplaşma siyaseti değil 3. Yol siyaseti gerekiyor. Mevcut koşullarda Kürt halkı için de 3. Yol dışında başka çıkış yolu yoktur. Türkiye siyasetinde normalleşmeye giden yol bu siyasete kurulan tuzaklardan kurtulmaya bağlıdır. Bu denklemde koşulları doğru okumak, demokratik ve müzakereci tavırdan taviz vermemek ve kendine has olmak gerekir. Bunun için 3. Yol siyasetinin teorik ve pratik aksaklıklarına yoğunlaşmak lazım. Demokrasi cephesinin ve çözüm sürecinin kavramsal ve ilkesel muğlaklığı olabilir. Bu muğlaklığı giderecek ve HDP’ye soluk aldıracak olan asıl adım 3. Yol siyasetinin yeterli düzeyde örgütlenmesidir. HDP’ nin ve demokrasi güçlerinin bundan sonraki kaderini belirleyecek olan olgu, 3. Yol siyasetini ne kadar uygulayıp uygulamayacağına bağlıdır. Demokratik cumhuriyete giden yol ise müesses nizamın dışında kalan dinamiklerin stratejik becerisine ve ortak aklına bağlıdır. Mevcut momentin 3. Yol siyaseti ile yeni bir ivme kazanılacağı politik atmosferin sinyallerinden anlaşılmaktadır. Bu konuda HDP geleneğinin başarılı deneyimleri var. Tarihsel olanakların yoğun olduğu bu dönemde deneyimleri yeniden tazelemek gerekiyor. Deneyimler şimdi daha kritik bir seçimle daha iyi kazanımları elde edebilecek bir potansiyel taşıyor. Hem Kürt meselesinde gelinen aşama hem halkın yaşadığı derin yoksulluk bu deneyimlerin kazanıma dönüşmesini zorunlu kılıyor. Önceki dönem seçim stratejileri, oyun bozucu rol ile kaybettirmeye yönelikti; önümüzdeki seçimler oyun kurucu rol ile kazanmayı hedefliyor. Kazanma stratejisinin istenilen hedeflere ulaşması, polemiklere ve kutuplaşmalara boğulmadan tüm muhalif dinamikleri üçüncü yolda yan yana getirebilme başarısına bağlıdır. 3. Yol siyasetini referans alan bir ittifak tüm olumsuzluklara rağmen cumhuriyetin demokratikleşmesine ve Kürt meselesinin çözümüne güç katabilecek en rasyonel ittifak olacaktır. Sistemin yapısal krizleri genişleyerek büyüyor. Büyüyen riskler hem sistemin kendisini hem de bütün insanlığı tehdit edecek kadar tehlikeli risklerdir. Uluslararası kurum ve kurumlar ve insan hakları kuruluşları gibi sivil yapılar bir konsept doğrultusunda itibarsızlaştırılıyor. Savaşın, şiddetin, cinsiyetçiliğin, iklim krizinin olduğu bir eşikte demokrasinin, barışın ve sol değerlerin itibarsızlaştırılması boşuna değil. İtibarsızlaştırma ile birlikte küresel ilişkilerin yozlaşması modernite açısından küresel ölçekte ciddi bir meşruiyet krizi doğuruyor. Özetle zenginin daha zengin olduğu, küçük bir azınlığın büyük bir gelir ve refah içinde yaşadığı, işsizlik ve yoksulluğun sistematik bir sorun haline geldiği, savaşın ve şiddetin kesintisiz yaşandığı küresel bir dünyada yaşıyoruz. Çok boyutlu, çok aktörlü bir ilişki ile ayakta kalan dünyamızın demokrasiye değil popülist ve otoriter rejimlere alan açması, yeni alternatifleri düşünmemizi zorunlu kılıyor. Yaşanan altüst oluşlar bize hegemonyanın eliyle yeni bir dünya düzeninin inşa edildiğini gösteriyor. Yeni düzenin kimin eliyle ve nasıl inşa edildiği hepimizi ilgilendiriyor. Böylesi bir eşikte doğayı, toplumu ve bireyi koruyan, hem sömürüyü teşhir eden hem de buna karşı alternatif siyaseti inşa eden politik bir yola ihtiyacımız var. Bu alternatifi bize yerel, bölgesel ve küresel ölçekte Üçüncü Yol siyaseti sunuyor.
MEHMET NURİ ÖZDEMİR
KAYNAK: DEMOKRATİK MODERNİTE
[1] Panoptik: Görünmeden gören hükmedici iktidarın gözünü tasvir eder.
[2] Güncel Bir Okuma İçin: Evren Balta Ve E. Fuat Keyman, Gelecek Siyaseti, Ayrıntı Yayınları
[3] Özgür Birtek, Üçüncü Yol: Hakikat Patikası, Demokratik Modernite, Kapitalizm, Pandemi ve 3. Yol, Sayı,32, S.12-18
[4] Cengiz Çiçek, Üçüncü Ayak… Neden Ve Nasıl? Demokratik Modernite, Kapitalizm Pandemi ve 3. Yol, Sayı32, s.138-144
[5] Kesintisiz özgürlük arayışı kesintisiz devrimlere gönderme yapar. Tarihsel Bir Okuma için: Michael Löwy, Sürekli Devrim Teorisi, Ayrıntı Yayınları, 2016
[6] Devlet üzerine daha detaylı bir sunum için daha önce Demokratik Modernite’de kaleme aldığımız makaleye bakılabilir. https://demokratikmodernite.org/olmayan-hikayemiz-baska-bir-devlet-mumkun-mu/
[7] Paul Virilio, Hız Ve Politika, Metis Yayınları, 2021, s.49
YORUM GÖNDER