DEVLETİN OLUŞUMU VE POLİTİK ALANA HEGEMONYASI (5.BÖLÜM)
Proletarya Diktatörlüğü ve Devletin Parçalanması:
Marx, “Bütün siyasal devrimler, bu makineyi kıracakları yerde, yetkinleştirmekten başka bir şey yapmadılar” diyerek durumu net bir şekilde açıklar. Marksist bakış açısına göre, devlet aygıtı mutlaka parçalamalıdır. Eğer devlet, sınıflar arasındaki çelişkilerin uzlaşmaz olduğu gerçeğinden doğduysa ezilen sınıf şiddete dayanan bir devrim olmadan özgürleşemez. Bu da yeterli değildir. Çünkü devletin egemen sınıf tarafından yaratılmış bulunan devlet bürokrasisi ve askeri aygıtı parçalanmadıkça özgürlük olanaksızıdır. Devlet, bir şiddet tekelidir. Bu sayede toplumu bir arada tutar, onu uzlaştırır.
Sınıf karşıtlığı geliştikçe, devlet erki işçi sınıfını daha fazla ezmek için bir kamu erki, bir sınıfın egemenliğinin mekanizması haline geldi. Sınıf mücadelesinde bir ilerlemeyi gösteren her devrimden sonra devlet iktidarının salt baskıcı karakteri gittikçe daha açık ortaya çıktı. Bu baskıcı aygıtı ortadan kaldıracak, yerine proletarya diktatörlüğünü kuracak olan işçi sınıfıdır. Bu aygıtın yerine kurulacak olan işçi devletinin özelliği çoğunluğun azınlığın üzerinde egemenlik kurulması, işçi-emekçi meclislerinin oluşması, proleter demokrasinin inşa edilmesidir. Ezen sınıf halkın çoğunluğu olduğundan dolayı özel bir baskı erki gerekli değildir. Lenin de sıradan insanların devlet mekanizmasını idare edebileceği, herkesin yönetime katıldığı, bürokrasinin, ordunun olmadığı bir işçi devletini tanımladı. Teknolojinin gelişimi devlet işlerini “işçi ücreti” karşılığında yapabilecek düzeye getirilmesi önemlidir. Bu tip önlemler işçi ve diğer ezilenler arasındaki çıkarları birleştirir. Sosyalizme giden köprü olur. Ama asıl önemlisi özel mülkiyetin toplumsal mülkiyet haline gelmesiyle ancak devlet proleterleşir. Lenin, “Nisan Tezleri”nde Komün’den 40 yıl sonra Rusya’da gerçekleşen 1905 ve 1917 devrimlerinde işçi sınıfının komün tipinde bir devlet kurduğuna işaret etti: “Artık kelimenin gerçek anlamıyla, daha şimdiden gerçek anlamda bir devlet olmayan devleti gösteriyorlar. Bu devlet, halktan ayrı ordunun ve polisin yerine halkın kendisinin doğrudan ve dolaysız silahlanmasını geçiren Paris Komünü tipi bir devlettir.”
Proletarya diktatörlüğünde henüz kapitalist sistemden devralınan yöneten-yönetilen ayrımı ortadan kalkmış değildir. Çünkü işçi sınıfı, burjuvazinin yöneten konumuna son verirken, kendisi yöneten sınıf haline gelir. Kapitalizm dünya ölçeğinde tasfiye edildiği bir mücadele dönemidir. Özellikle bu mücadele döneminde devlet bürokrasisi oluşturan parlamentarizmin kaldırılması önemlidir. Bildiğimiz tarzda olmasa da proletarya diktatörlüğünde de “parlamento” olacaktır. Sorun parlamentonun olması değildir, onun işlevi ve oynadığı rolüdür. Temsili organlarda gereksiz konuşmaların, çalışmaların yapılmadığı işçi sınıfı ve ezilenlerin çıkarlarının korunduğu bir çalışmanın yapılmasıdır. Parlamentolar yerine yargı ve tartışmaların özgür olduğu organlar kurulacaktır. Temsili organlar kalır ama yasama ve yürütme organlarının ayrılması yoktur. Bu parlamentonun olmadığı bir demokrasidir.
Bürokrasinin birden ortadan kalkmasının koşulu, onu ortaya çıkaran devlet mekanizmalarının ortadan kaldırılmasıyla mümkündür. Devlet memurlarının basit bir uygulayıcı, mütevazı bir ücret alan işçi haline gelmesi ile zamanla bu işlerin herkes tarafından yapılmasının sağlanmasıyla, kafa-kol arasındaki emek ayrımının ortadan kalkmasıyla devlet bürokrasisi de yok olacaktır.Geçiş sürecinde halkın temel ihtiyaçlarının karşılanması, mesela evlerin küçük bir para karşılığında ailelere verilmesi, bu paraların toplanması, belirli bir denetim ve evlerin tahsisinin belli kuralların konulmasını öngörür. Bunlar bir devlet biçimini gerektirir ama bürokratik, askeri bir aygıtı gerektirmez.
Evlerin parasız verilmesinin mümkün olacağı koşullara geçiş devletinin “sönüp gitmesiyle” bağlantılıdır. Engels, işçi sınıfının kapitalist toplumu ortadan kaldırmasıyla, bütün sınıfsal farklılıkların ve özel mülkiyeti oluşturan koşulların ortadan kalkacağını ve bunların sonucunda da devletin kendiliğinden sönümleneceğini anlatır. Artık baskı altında tutulacak hiçbir toplumsal sınıf kalmayınca, herkesin ihtiyacına göre üretim yapılınca, baskı altına alınacak hiçbir şey kalmaz, özel bir baskı gücü, yani devlet zorunlu olmaktan çıkar. Devlet iktidarının toplumsal ilişkilere müdahalesi, üretim araçlarına toplum adına el koyması gereksiz hale gelir. Kişiler üzerinde yönetimin yerini, şeylerin yönetimi ve üretim süreçlerinin yönetimi alır.
Dolayısıyla sınıflı toplum sisteminin devam etmesini sağlayan üretim ilişkileri ve devlet yapısı ortadan kalktığında, sınıfsız, halkların özgür ve eşit olduğu, sömürüsüz, kadın özgürlükçü yeni bir toplumun inşası sağlanacaktır.
ÇİÇEK OTLU
KAYNAKÇA:
[1] Friedrich Engels, Anti-Düring, Sol Yayınları, çeviren Kenan Somer, s.295-296.
[2] Kral Marx, Elyazmaları Payel yayınları, çeviren Murat Belge, s. 67.
[3] Friedrich Engels, Anti-Düring, Sol Yayınları, çeviren Kenan Somer, s.229.
[4] Karl Marx, Friedrich Engels, Alman İdeolojisi, Evrensel Basım Yayın, çeviren Tonguç Ok, Olcay Geridönmez, s.65.
YORUM GÖNDER