SOĞUK SAVAŞ ZAMANI: BİRİNCİ VE İKİNCİ SAVAŞLAR VE HEGEMONYA (1.BÖLÜM)
Kökleri 14.yüzyıla dayanan Avrupa kapitalist sistem: Rönesans, reform, coğrafi keşifler, bilim ve teknikteki gelişme ve iktisat bilimindeki gelişmeler Merkantilizm, sömürgeciliğin gelişmesi ve modern Avrupa’nın şekillenmesinde başlıca etkenler olmuştur. Kapitalist modernite 16. yüzyıldan 18.yüzyılın sonlarına kadar ticari kapitalizm 18.yüzyıldan 1970’lere kadar endüstriyel kapitalizm, 1970’lerden sonra da finans kapital hegemonya ile küreselleşmiştir. 30 yıl savaşları ve 80 yıl savaşları Avrupa tarihinin en uzun ve yıkıcı savaşlarından olup Avrupa’daki büyük güçlerin çoğunun da dahil olduğu din görünümlü olan ve daha çok Avrupa üstünlüğü için yaşanan savaş sonrası 1648 Vestfalya Antlaşması imzalandı. Bu aynı zamanda Avrupa’nın kendi içinde düzeni yeniden tesis eden, savaş ve iktidar sorunlarını çözen ve güç dengelerini değiştiren tarihi antlaşmalardan biri olmuştur. Fransa, Avrupa siyasetinde alınacak kararlara yön veren ülke konumuna yükselirken; İngiltere, çok daha güçlü olarak Avrupa siyasetinde söz sahibi olmaya başlamıştır. Kutsal Roma Cermen’in Avrupa’yı tek bir imparatorluk altında birleştirme politikasının yerini bir çeşit denge politikası almıştır.
17.yüzyıldan beri güç dengesi devletlerin ya karşılıklı işbirliği içinde oldukları ya da birbirleriyle savaştıkları ve güçlerin rakipleriyle tek evrensel güç olma mücadelesi yönündeydi. 1713’te Utrecht Sözleşmesiyle birden fazla devletin uluslararası sisteme hâkimiyet sağlama stratejisi kabul edilmiş ve küçük devletlerin yaşama güvenceleri güç-denge sistemi üzerinden sağlanmaya çalışılmıştır. Evrensel imparatorlukların yerini ulusal krallıklara ve ulus-devletlere bırakmanın yolu açılmıştır. Böylece modern çağın başlangıcı olan antlaşma olmuştur. 19. yüzyılın başında Fransa’nın uluslararası sisteme tek başına hakim olma amacı, Fransız ihtilalinin yaydığı fikirlere karşı ihtilal savaşlarını başlattı. Napolyon savaşları sonrasında Fransız ordusunun koalisyon orduları tarafından yenilgiye uğratılmasından sonra rekabetçi güçler ve büyük güçlerin etkili olduğu Avrupa’daki sınırlar ve güçler dengesini yeniden belirlemeye yönelik kararların alındığı 1815’te Viyana Kongresi gerçekleşmiştir. Fransız devrimi öncesine kadar Avrupa’da güç dengesi sistemi, Fransız devrimine doğru değişmeye başlamıştır. Güç dengesi sisteminde büyük devletler isterlerse küçük devletleri ortadan kaldırabiliyordu. 18. yüzyıl sonlarına gelindiğinde ise büyük devletler kendi aralarında anlaşarak küçük devletleri ortadan kaldırmaya dönük kararları uygulamaya başlamıştır. Osmanlının ortadan kaldırılarak paylaşımına yönelik ilk teklifler bu döneme denk gelmektedir.
Viyana Kongresinde Avrupa’da barış ve düzeninin ancak Napolyon savaşlarının etkisinin ortadan kaldırılmasıyla gerçekleşeceğini savunan birçok devlet temsilcisi katıldı ve her birinin kendilerine göre gayeleri vardı. Fransa “Meşruiyet ilkesini” ileri sürmüştür. Bu ilkeye göre Napolyon savaşlarından önceki meşru hükümdarlar, tahtlarına ve topraklarına iade edilmeliydi. Avrupa’nın eski küçük krallıkları ve devletleri bu ilke etrafında toplandılar. Ancak nihai kararları belirleyen dört büyük devlet olan İngiltere, Avusturya, Prusya ve Rusya oldu. Böylece Avrupa haritası yeniden şekillendi. Bu düzenle birlikte 1870’e kadar Avrupa’da gelişen istikrar ve refah, sanayileşmenin ikinci aşamasını gerçekleştirmek için kullanılmıştır. Cezalandırma yerine denge, intikam yerine meşruiyet yönünde hareket edilmiştir. Buna göre Avrupa barışının meşru otoriteye itaatle korunabileceği kararına vardı. Napolyon’un Avrupa’da kurmak istediği evrensel monarşi bu tedbirlerle önlendi. Napolyon’un yenilgisiyle İngiltere sanayi devrimiyle denizaşırı sömürgecilikte ciddi bir rakibinin kalmamasıyla ve deniz gücü tekeliyle 100 yıl sürecek olan dünya hegemon üstünlüğü dönemine girdi. 19.yüzyılın ilk yarısında Bismarck’ın tarih sahnesine çıkmasıyla uluslararası sistem ve devletlerarası ilişkiler yeni bir döneme girdi. Sistemin kurallarını şekillendirenin güçlü olanın rekabetiyle belirleyen olduğu yönündedir. İttifaklar sistemi ile iç politikada Prusya monarşisinin ayrıcalıklarını koruyarak güçlendirme, dış politikada ise Avusturya-Macaristan imparatorluğunun etkisini kırarak Alman ulusal birliğini sağlamaktır. Bu hedeflerine ulaşmanın yolu olarak dönemin meselelerini diplomasi yerine kan ve demir siyasetiyle sonuçlandırmıştır.
Fransa’nın kurması muhtemel askeri ittifakla Almanya arasında patlak verecek bir savaş Alman birliğinin sonunu getirebilir olasılığı karşısında Bismarck, bu olası savaşı engellemek ve bir bütün Fransa’yı yalnızlaştırmak için ittifaklar sistemi oluşturarak çeşitli anlaşmalar ve teminatlar imzalamıştır. Böylece Almanya’nın siyasi birliğini tamamlayıp güçlü bir imparatorluk olarak Fransa’nın yerini alarak İngiltere karşısında denge olarak Avrupa siyasetinde etkili olmaya başlamıştır.
Alman birliğinin sağlanmasıyla, 1815 Viyana Kongresinde kurulan düzenin yerini ittifaklar sistemine bırakmıştır. Geç bir tarihte siyasal birliğini tamamlayan Almanya, İngiltere ile rekabete girmiştir. Buna karşı İngiltere de Almanya’yı durdurma politikası izlemiştir. Militarizm önemli bir gelişme göstermiş askeri alana büyük yatırımlar yapılmıştır. Almanya Osmanlı ile ilişkiler geliştirerek doğuya doğru yayılma politikası izlemiştir. Bu durum Rusya’yı rahatsız etmiştir. 1907’de İngiltere ve Rusya Reval görüşmelerinde, Almanya’ya karşı ortak hareket etme kararı aldı. Balkanlarda Panslavizm izleyen Rusya ile Avusturya-Macaristan arasında rekabet durumu aynı zamanda Avusturya-Macaristan’ın Almanya yanında yer almasına neden olmuştur. 1. Dünya Savaşının başlamasından önce bloklaşmalar tamamlanmıştı. Avrupa 20. yüzyılın ilk çeyreğine 30 milyon insanın hayatını kaybettiği büyük 1. Dünya Savaşıyla girmiştir.
Sanayileşmeyle ham maddeye ulaşma gereksiniminin ortaya çıkması ve pazar ekonomisinin gelişmesi, rekabeti artırmıştır. Avrupa ulus-devletlerinin sömürgecilik yarışıyla hammadde ihtiyacını giderme, üretim fazlasının pazarını oluşturma ve dolaşım denetimini sağlamak için egemenliğini kendi sınırlarının ötesine yaymıştır. Rekabetçi aşırı üretim ve azami kar hırsı üretim ve dolaşımın sınırlarını çiziyordu. Bu bakımdan sınırları çizen gücün belirleyiciliğinin rekabetinde sömürge yarışıyla kamplaşmalar gelişmiştir. Sömürgeciliğin hızlanmasında ve daha sonrasında emperyalizme dönüşmesinde ulusal birliklerini ve kapitalist endüstrileşmesini yeni tamamlayan devletlerden Almanya ve İtalya’nın hammadde ve pazar ihtiyacını karşılamak için yarışa girmesiyle, eski güç olan Fransa ve İngiltere’nin sömürgelerine göz dikmelerine neden olmuştur. Fransa ve İngiltere ise bu durum karşısında sömürgelerini bu iki güç karşısında koruma amacı taşıyordu. Avrupa’da tüm bu gelişmeler yaşanırken ABD bağımsızlığını sağlamış yeni kara ve deniz gücü olarak dünya ticaretinde önemli bir sanayi üretimini gerçekleştiriyordu. Pasifik okyanusuna çıktıktan sonra gözlerini uzak doğuya çeviren ABD ve yabancılara açıldıktan sonra bir kalkınma denemesine giren Japonya, 1905’te Çin’le yaptığı savaşı kazanarak Çin’e galip gelmiştir. Bu dönemde Çin, Japonya egemenliği ve baskısı altında olmakla birlikte yine de önemli bir güçtü.
ABD, 1. Dünya Savaşı öncesinde dış politikasında etkili olan Monroe doktrini doğrultusunda, yalnızlık politikası ile Avrupa devletlerini Amerika’dan uzak tutarak, Avrupa’daki olaylara karışmayacak, Avrupa devletlerinin Amerika’daki varlıklarına saygı gösterecek; buna karşılık Avrupa devletleri de Güney Amerika’ya yönelik yeni sömürge politikalarına girişmeyecekti. Roosevelt, bu doktrine eklemeler yapmıştır. Buna göre Avrupa; Amerika’yı işgal edemeyecek, olası bir müdahaleyi kendisi için milli güvenlik tehdidi olarak algılayacaktır. Böylece ABD’ye kıtada işgal ve ekonomik ilişkilerine müdahale etme hakkı doğacaktır. Latin Amerika yavaş yavaş Britanya’dan Amerikan etkisine geçiyordu. Savaş öncesi yapılan bir takım gizli antlaşmalarla toprak paylaşımları üzerinden kamplaşmalar şekillenmiştir. İngiltere, Fransa, Rusya, Sırbistan, İtalya, Portekiz ve son olarak ABD’nin katıldığı İtilaf devleri ile Almanya, Avusturya-Macaristan ve Osmanlı imparatorluğu ile Bulgaristan’ın yer aldığı ittifak devletleri olarak bloklaşmıştır.
WENDA DURSEND
YORUM GÖNDER