NEWROZLAŞAN HALKIN ÖYKÜSÜ (5.BÖLÜM)
Sıra direnmenin zamanıdır. Sıra görkemli kendi kendini Anka kuşu gibi küllerinden yaratmanın zamanıdır. Tüm ihanetlere inat ayaklanmanın zamanıdır.
Evet, sıra düşürülmüşlüğe, ihanete, lanetli olan duruşa, beyinleri örümcek ağı gibi örmüş olan karakollara, umutsuzluklara, yenilgili ruh hallerine ve de kendisini çağın kan emmici sahte aslanı olarak sunan canavarlara, Leviathanlara karşı kurşun sıkmanın zamanıdır.
Sıra dağların doruklarına çıkarak aynen yüz yıllar boyunca dağların doruklarında inadına kalarak yaşamanın yollarını arayan eski çağlarda direnişleriyle nam salmış olan kendi ataları gibi yapma zamanıdır.
Ve sıra kendi kendini tutsak almış olan, çepeçevre kuşatmış olan ve belki de zoraki kuşatılmış olan zihinlerde yaratılmış olan sömürge kişiliğe kurşun sıkmanın zamanıdır.
Bir halk, bir coğrafya, bir toplum ki kendisi için düşünmeyen, düşünmesinin tüm yolları ellerinde alınmış ve adeta kendisinden öcüden kaçarcasına kaçmaktan başka yol bırakılmayan bir gerçeklikten kendisi olan, “bende varım” diyerek kaçmayan adeta tüm dünyaya kafa tutar pozisyona getirilmenin sağlanması için kurşun sıkmanın zamanıdır.
Büyük devrimci ve psikolog Frantz Fanon’un deyimiyle ‘ilk kurşun’ işgalcilere ve sömürgecilere sıkılmış kurşun değil, ilk kurşun yüreklerde beyinlerde ve zihinlerde oluşturulmuş olan işgale ve sömürgeciliğe sıkılmış bir kurşundur, yani bireyin kendisine, geriliklerine, ikirciklerine, düşürülmüşlüğüne sıkılmış ilk kurşundur.
Ve bu ilk kurşunu gladyatörler 15 Ağustos 1984 yılında Eruh ve Şemdinli ilçelerinde büyük komutanlar Agit-Mahsum Korkmaz-, Erdal-Mustafa Yöndem-, Bedran-Mehmet Sevgat- ve Gözlüklü Ali-Abdullah Ekinci-, Ömer-Mustafa Ömürcan- ve nice fedai halk evlaları atmışlardır.
Özcesi ilk kurşun; kürdün istemlerini bilinçaltına iterek kendine güvensiz, kendinden kaçak, hasta, kompleksli, duygusallaştırarak zayıflatılmış kişiliğinden kaynaklı didişmeci, çekişmeci, kof, içe dönük tasfiyeci, tahrike açık bir serseri mayın misali kimden nereden nasıl beli olmayacak şekilde patlamaya ya da patlatılmaya hazır bomba haline getirilmesine karşı sıkılan bir kurşundur. Tüm bunların yerle bir edilmesidir. Ortadan peyderpey kaldırılmasıdır.
Ve tabii ki onun içinde esasta yer alan neolitik değerler diye bugünlerde tabir edilen komünal değerlerin açığa çıkararak serpilmesinin yolunu açmaktır. O temiz özü, sadeliği, adaleti seven, insanlığın beşiği olmuş, yiğit, arayışçı, gözünü kırpmadan komşusu ve insanlık için ölümün üzerine atlayan ana yanlı tüm o güzellikleri evet açığa çıkaran eylemin ta kendisidir.
“İnsanın, insanın kurdu olduğu” sahte safsatasının kaldırarak insanın ilk ana yanlı toplumda, insanın can dostu olduğuna giden yolun önüne döşenmiş tüm bariyerlerin kaldırılmasıdır.
Yine özcesi alt benlikle-yani zoraki korkutularak kabul ettirilenlerin-aştırılarak üst benlikle-yani özünde olan o ana yanlı değerlerle-uyumlu hale getirilmesidir. İnsanın kendi olduğu durumla uyumlu ve kendisiyle barışık hale getirilmesidir. Ve kendisi olan bir birey ya da toplumun diğer toplum ve yahut insanlarla uyumu yakalamasıdır.
Ve sıra artık bir halkın yeniden yaratılmasının öyküsünün de ilk kurşunudur.
İlk kurşunla şişeden çıkan cinler dağlara tırmanacak, her gün onlarcası dağlara gelecek, yeni katılacak, tarihin dışına itilen halk silahlanacak, can kazanacak, onun yüreğinin bir köşesinde sıkıştırılmış olan cesareti açığa çıkacak ve yürümeye başlayacaktır. Bencilliklere karşı, bir halkın yaratılması için kendilerini feda etme zamanı, çağı başlayacaktır.
Evet, bireyci, bencil, kendi içine dönük kavgacı, işbirlikçi, dar aileci yaklaşımların aşılma zamanıdır.
Artık sıra bir halkın adım adım ayaklanışının zamanıdır. Korkularının aşıldığının ilk işaretleri olarak Serhildan zamanıdır. Ve biz bu ilk Serhildanı 1989 yılında Gundık Mele ve ardından da Silopi’de oturarak yolu trafiğe kapatma eyleminde göreceğiz.
Artık korku duvarının bir halk için yıkılmasının gelip dayandığı andır. Artık tarihin yürü ya kulum dediği anın topluca başladığı andır.
Ve artık bir halkın topyekûn direnişe başkalarının deyimiyle İNTİFA’danın bizim deyimimizle SERHİLDAN’ların başladığı andır.
Artık sıra Cizre’de, Nusaybin’de ve onlarca başka Kürdistan’ın ilçelerinde halkın refbıref aktığı andır.
Ve Tarih 21 Mart Newrozlarında Zekiye Alkanların ‘en iyi Newroz ateşi insan bedeniyle yanar’ dediği andır.
Tarih Rahşanların, Ronahi ve Berivanların Newroz ateşiyle bedenlerini ateşe verdiği andır. Ve tarih artık Kürdistan’da topyekûn dirilişin tamamlandığı ve artık sıranın kurtuluşa geçtiği andır. Ve artık sıra onurlu bir halk olmanın zamanıdır.
Önderliğimizin dile getirdiği; “İki büyük dağ arasında büyük bir uçurum, bir insan bacağının kapatamayacağı bir uçurum olsa, dağın bir tarafında cehennemi yaşarsın, ama dağın öte tarafında cennet olursa, ne yapacaksın? Bir köprü kuracaksın! Ancak o köprü seni cehennemden kurtarıp o cennet dağa götürür. PKK olayı böyledir; yirmi yıldır aralarında büyük uçurum olan iki dağ arasındaki köprü! Dağın bir tarafı karanlık, orada işkence ve cehennem var. Kendiniz bunu yaşadınız. Diğer tarafında vaat edilmiş bir cennet var. Bu, bizim dağlarımızdır; özgürlük dağları, yeni topluluğun buluştuğu dağlar!
En eşitlikçi, en adaletli dağlar! Özgürlük üssü kurulabilecek dağlar! Şimdi halk onu tercih ediyor, "ben bu cehennem dağının eteğinde değil, cennet dağının eteklerinde yaşayacağım." Bu köprü olmadan, bu dağlara ulaşamaz. Hatta cehennemde yaşadığının farkında bile olamaz.
Bazıları bu köprüyü inkâr ederek, cennete gidebileceklerini sanıyorlar. Henüz Araf'tayız, köprüden geçiyoruz, bunu da unutmayın! Köprüden geçiş bitmemiştir. Büyük bir kısmı halen köprünün öbür ucundadır. Ucu belirmiştir cennetin, ilk kafileler Araf'tan geçiyor. Henüz bayram değil, bayramın arifesindeyiz. Bu tarih, bu anlamda anlaşılmalıdır! “
Ve artık tarihin yeniden tarih olarak yaşanacağı andır. Yani Newrozlaşan bir halkın öyküsünün örüldüğü ve yaşandığı en canlı zamandır.
Newrozlaşan halkın anı…
MAZLUM RAHŞAN
Devam edecek…
YORUM GÖNDER