DÖRDÜNCÜ STRATEJİK MÜCADELE DÖNEMİ-DEVRİMCİ HALK SAVAŞI'NIN HEDEFLERİ (11.BÖLÜM)
Devrimci Halk Savaşı’nı Sadece Askeri Boyutlu Savaş Olarak Görmeyeceğiz;
Yine askeri yükümlülük, vatan savunması anlamında oluşturulan orduyu hedeflerken dikkat edeceğiz. Bizimle savaşmak istemeyenleri öncelikli hedef yapmayacağız. Mevcut durumda siyasetle ordu arasında da çelişkilerin olduğunu belirttik. Ordunun içinde, ‘savaşla bu iş çözülmez’ diyenler çoktur. Halka ve gerillaya saldırmayan operasyon yapmayan, sadece vatan güvenliği düzeyinde kalan güçleri savaş dışı tutmak için uygun yaklaşımlar, tutumlar, taktikler geliştireceğiz. Devlet sınırlarının korunmasına, oluşmasına karşı değiliz. Sınırları oluşturan, koruyan güçleri de bu anlamda, o düzeyde kaldığı ölçüde, başka devletlere karşı sınır güvenliği düzeyinde kaldığı, gerillaya ve halka karşı savaşmadığı ölçüde savaş hedefi yapmayacağız.
İstihbarat, ajan ağlarını şiddetle etkisizleştirmeyi, bu ihbarcı ajan ağını dağıtıp kaçırtmayı öngören bir politik yaklaşımımız da olacaktır. Şiddetle birlikte, hepsini yok etmek değil de, örgütlülüklerini parçalamak, dağıtmak, kaçırtmak temel bir hedef olacaktır.
Kısaca silahlı olan bütün güçler, savaşın hedefi konumundalar, ama o güçlerin içinde de ayrım yapacağız. Kimi, ne kadar askeri eylemin hedefi yapacağımızı, ne kadar politik mücadeleyle yaklaşacağımızı, nasıl taktikler geliştireceğimizi, karşı gücü kendi içinde zayıflatmak için neler yapacağımızı bileceğiz. Savaş dışı kalanları da hedef yapmayacağız. Saldırmayan, savaşa girmeyenleri savaşımızın hedefi kesinlikle yapmayacağız. Bu bakımdan öyle düz, eli silahlıdır, düşmandır diye, dümdüz bir askeri yaklaşım değil de, düşmanın içine girebilen, onu kendi içinde parçalayıp dağıtmayı, çatışmadan da savaşa girmez hale getirmeyi, etkisizleştirmeyi de içeren bir çalışmamız ve askeri duruşumuz olacaktır. Bunu bu süreçte önemli ölçüde geliştireceğiz.
Öyle genelkurmaydan başlamış bir ordu değil de, ere kadar, her savaşçıya kadar durumunu değerlendirmeyi öngören bir savaş yaklaşımımız olacaktır. Her karakola göre, her askeri birliğe göre, her komutanlığa göre, onun durumuna göre, özellikle aracılar ortaya çıktığında onları doğru kabul edeceğiz. Böyle davranmayı işbirlikçilik veya uzlaşma olarak görmeyeceğiz. Etkili savaş yapmanın, bir ideolojik siyasi amaca bağlı savaş yapmanın gerekleri olarak öngöreceğiz.
Geçmişte sadece askeri hedeflerle sınırlı bir savaş yaklaşımımız vardı. Şimdi artık bu aşılıyor. Eğer sadece askeri hedeflerle sınırlı kalırsa, bu çok dar bir yaklaşım olacaktır. Şimdiye kadar nasıl ki KCK sistemini sadece siyasi boyut olarak ele aldıysak, bu sefer de sadece askeri boyut olarak ele almış olacağız. O da bizi istediğimiz sonuca götürmeyecek ve kesinlikle daraltacaktır. Siyasi boyutta sonuç alamayışımızın önemli bir nedeni, burada daralmış olmamız oluyor. Karşı taraf da siyasi çözüme yanaşmıyor, ama biz de onu çözemiyoruz. Çünkü dar kaldık. Sadece siyasi boyutla kaldık. Ekonomik, sosyal, kültürel ve öz savunma boyutunu örgütleyemedik. Dolayısıyla karşıt güçler hukuku işlettiler, cezaevine doldurdular, çözümsüzlüğü dayattılar ve bizi boşa çıkardılar. Yani karşı tarafın çözümsüzlüğü dayatmasına fırsat vermiş olduk. Onun üzerinde bütünlüklü bir baskı oluşturamadık.
Şimdi savaş sürecinde de, sadece askeri boyutla sınırlı kalırsak, benzer bir durum ortaya çıkacaktır. Bu da geçmişteki savaştan farklı olmayacaktır. O savaşta istediğimiz sonucu nasıl tam alamadıysak, şimdi de alamayız. O halde şimdi demokratik siyasi mücadele yerine, Devrimci Halk Savaşı’nı geçirirken, dar bir askeri yaklaşım içinde olmayacağız. Devrimci Halk Savaşı’nı sadece askeri boyutlu bir savaş olarak görmeyeceğiz. KCK’nin tümünü harekete geçireceğiz. Yedi boyutta da mücadeleyi öngöreceğiz. Ekonomik, sosyal, hukuki, siyasi, diplomatik, kültürel boyutu da, askeri boyut gibi harekete geçireceğiz. Bütünlüklü ele alacağız. Hedefler programımız bütün bu alanları içerecektir. Böyle olursa doğru yaklaşmış oluruz. Hedefler programımızı doğru oluşturmuş oluruz.
İkinci önemli husus da, bütün bu boyutlarda hedefleri belirlerken, ideolojik siyasi ölçülerimizi, programımızı öngöreceğiz. Yani böyle düz bir biçimde, bizim dışımızda olan her şeyi düşman görüp ekonomik, sosyal, kültürel, siyasi alanda bizim dışımızda olan her şeyi, düşman sayıp yok etmeyi hedeflemeyeceğiz. Devlet artı demokrasi kuralına uygun yaklaşacağız. Kürt ve Kürdistan gerçeğini kabul eden, Kürt sorununu çözmeye yaklaşan, demokratik davranan, demokratik toplum örgütlenmesiyle çelişmeyen kurumları, faaliyetleri meşru kabul edeceğiz. Düşman kabul etmeyeceğiz, hedeflemeyeceğiz. Onlarla ittifak yapacağız, onları savunacağız. Yaşamalarına izin ve imkan vereceğiz.
O halde bütün bu alanlarda hedefleyeceğimiz güçler kimlerdir? Elbette ki tekelci sömürücü güçlerdir. İnkarcı imhacı, faşist, sömürgeci, asimilasyoncu, katliamcı güçlerdir. Bu ayırımı iyi yapabilmemiz gerekiyor. Bunu yapabilmek için de ideolojik siyasi çizgiye, programa hakim olacağız. Paradigmaya hakim olacağız ve paradigmasal yaklaşım göstereceğiz. Doğru yanlış ayrımını buna göre yapacağız. Milliyetçi devletçi paradigmaya göre değil, demokratik toplum paradigmasına göre yaklaşacağız. Demokratik, Ekolojik, Cinsiyet Özgürlükçü Paradigma’ya göre yaklaşacağız. Bizim doğrularımız bunlardır. Başkaları bunu yanlış görebilir, onların görüşüne göre yanlış yapacağız. Biz, kendi doğrularımızı uygulayacağız. Ama kendi doğrularımızı, Önderlik çizgisinin gereklerine göre, isabetli ve yerinde belirleyeceğiz. Bu konuda hata yapmayacağız. Hata yapmamak için de bunları bilip anlayacağız. Çizgiye hakimiyetimiz olacak. İdeolojik siyasi çizgiye hakimiyeti olmayan, amaçlarımızı, programımızı bilmeyen elbette ki bu savaşı yürütemez. Bu savaşı doğru yürütebilmek, doğru bir hedefler programı belirleyebilmek için bu çizgiye hakim olmak gerekiyor. Onun için de kendimizi eğitmemiz gerekiyor.
Devrimci Halk Savaşı’nda, askeri olarak karşı tarafı vurmuş mu, vurmamış mı durumu başarı ölçüsü olmayacaktır. Ondan önce hedefi doğru ve yeterli seçip seçmediğine bakacağız. Seçtiği hedefin, yaptığı işin programımıza ve çizgimize uygun olup olmadığına bakacağız. Uygun değilse, düşman hedefini tümden yok etmiş olsa bile, o düşmanca bir faaliyet olacaktır. O durum, düşmana değil, bize zarar verecektir. Onun için, önce hedefin doğru seçilip seçilmediğine, isabetli seçilip seçilmediğine bakacağız. Ondan sonra, hedef doğru bir tarzda vurulabilmiş mi, vurulamamış mı, taktik ve tarz doğru olmuş mu olmamış mı, ona bakacağız. Bütün bu alanlarda doğruyu yapmak gerekecek. 2010 Haziran-Temmuz savaşı bu ölçülere göre değerlendirildi. Önderlik, buna göre değerlendirdi. Bazı arkadaşlar ‘’kayıp verdiğimiz, hedefi vuramadığımız için eleştiriliyoruz, başarısız sayılıyoruz’’ diyorlar. Hayır! Önderlik, çok başarılı olan eyleme de ‘’yanlıştır, çizgimiz dışındadır, reddediyoruz’’ dedi. Yüzde yüz askeri başarı elde etmiş olan bir olaya, ‘’bize değil, düşmana hizmet ediyor’’ dedi.
Bir kere önce hedefin doğru seçilmesi, ideolojik siyasi çizgiye uygun olması, hedefler programımıza uygun olması önem taşıyor. Ondan sonra, hedefin bir de doğru bir taktik ve tarzla, başarılı bir biçimde vurulması önem taşıyor. Başarılı eylem bunu gerektirecektir. Hedefler programında bu iki hususa dikkat edeceğiz. Bunlar yeni olan hususlardır. Değişik olan durumlardır. Eski yaklaşımlarla, mantıkla sürmeyecek durumlardır. Yeni Devrimci Halk Savaşı’nın hedefler programında yeni anlayışları, değişiklikleri ifade ediyor. Bu değişimi iyi görmemiz, doğru görmemiz, doğru anlamamız, buna uygun bir yaklaşım geliştirmemiz gereklidir. Devrimci Halk Savaşı’nın başarısı, bir de böyle çok dikkatli ve yeterli oluşturulmuş bir hedef programıyla, hedef seçimiyle ancak gerçekleşebilir. Bunu bilmek ve esas almak durumundayız.
DERLEME
YORUM GÖNDER