ANNALES VE TARİH (20.BÖLÜM)
ANNALES EKOLÜ VE MARC BLOCH
Annales ekolü adını tarih bilimine toplum bilimleri yöntemini uygulaması ile duyurmuştur. Marc Bloch, Lucien Febure tarafında sosyoloji, sosyal, psikoloji ve antropoloji gibi çeşitli sosyal bilimler ile iş birliği yaparak 1929 yılında Starbourg Üniversitesi'nde ders verdikleri dönemde kuruldu. Birinci Dünya Savaşı sonrasında Avrupa merkeziyetçilik bakış açısının eleştirildiği dönemde kuruldu. O dönemde aydınlanma ve Avrupa Merkezi bilim anlayışı yeni yeni tartışılıyordu.
Özellikle 1923 yılında Frankfurt Okulu üyeleri eleştirel kuram adını verdikleri yeni yöntemlerle modernite eleştirisi savaş sonrası Avrupa merkezli bilimi sorgulayan Frankfurt Okulu öğeleri pozitivist bilim anlayışını eleştiriyorlardı. Salt olgulara dönüp bir sosyal bilim anlayışı, başta kuantum fiziğinde ki gelişmeler olmak üzere sosyal bilime dönük yeni eleştirilere çığır açmıştır. Annales ekolünün en büyük eleştirisi sosyal bilimlerde etkili olan pozitivizme dönüktü.
19. ve 20. yüzyılda etkili olan pozitivist bilim anlayışı insanları olgu ve olaylar yığını olarak görüyordu ve katı bir özne nesne ayrımına dönük bir sosyal bilim anlayışı ile olguları ele alıyordu. Pozitivizme göre sosyal olgular kategorik olarak somut olgulara dayanır. Pozitivist tarih anlayışına göre tarih bilimi malzemesi arşiv ve resmî belgeleridir. Belgesi olmayan bir tarih yazımı tarih değildir. Sözlü tarih efsane mitoloji ve benzeri olguları tarihin birer malzemesi olarak kabul etmiyordu. Bu tarih yazımı güçlülerin tarih yazımı oluyordu. Annales ekolü 20. yüzyılın başlarında sosyal bilimlerde yeni bir çığır açtı. Yeni alternatif tarih yazımları meydana getirdi.
Fransız Annales ekolüne kadar tarih büyük siyasi liderlerin belgeleri, bıraktıkları ve önemli siyasi olayların pozitivist bilim ilkelerine dayandırarak açıklanması demektir. Siyasi olmayan bir olgunun tarihi araştırması olması pek olanaklı değildir. Bu tercihin doğal sonucu tarih dışı olarak kavramların yoksullar, kadınlar, işçiler, köleler, azınlıklar, devlet dışı topluluklar doğal toplumun sözlü efsaneleri mitoloji ve benzeri tarih yazımında dışlanması tarihin güçlü olanın eylemlerini meşrulaştırıcı işlevini sürdürmesi anlamına geliyordu. Tarih biliminin var olan baskı ve sömürü sistemlerinin meşrulaştırıcı aracı haline gelmesi sosyal bilimlerin 20. yüzyılda tıkanıklıklar yaşanmasına neden oldu.
Özellikle 19. ve 20. yüzyıl sosyal bilimcileri genel anlamda pozitivist bakış açısıyla sosyal olguları değerlendirmişler yani özne nesne ayrımını keskin bir biçimde ayrıştırarak tarih yazımını yorumlayıp yazmışlardır. Pozitivist bakış açısı Avrupa Merkezi bir tarihi anlayışına esas alıyordu. Avrupa'nın kültürel, ekonomik, sosyal olarak diğer hatlardan üstüne gelişmiş olduğunu savunuyordu. Bu bakış açısına göre tarih ben-öteki, özne-nesne, medeni-barbar, kadın-erkek, ezen-ezilen, üstün ırk, beyaz ırk, siyah ırk ve benzeri kategorileri ayırarak tarihin yorumlanması yapıldığı için tarihin bir yönünü öğrenebiliyoruz. Bu anlamda Annales ekolü başta Avrupa merkeziyetçi bakış açısı olan pozitif hizmet sorgulayarak tarihin ve ötekiler olarak kabul edilen kadın, işçi, köle, azınlıklar, ezilenler bütün kesimleri tarihin birer faili haline getirmeye çalışmıştır.
20. yüzyıl sosyal bilimlerde epistemolojik ve metodolojik krizin içinde çıkılamaz hale gelmesi özellikle bir bilim dalı olma iddiası günden güne zayıflayan günümüz tarih anlayışı metodolojisine yeniden gözden geçirme zorunluluğunu doğurdu. Don Dale Sen teorik ve metodolojik önermelere tarihsel bilginin pozitivist yöntemlerle oluşturulmasının sonucu olan lineer doğrusal çizgi ilerlemeci ve yöntemsel olarak da arşiv ve belge odaklı tarihin anlayışına karşı döngüsel bir zaman algısını öne çıkaran yöntem olarak farklı sosyal bilimlerin bütün özelliklerinde yararlanan tarih yazımı anlayışını geliştirdi. Annalesin teorik ve metodolojik önermelere tarihsel bilginin pozitivist yöntemlerle oluşturulmasını Analesin öncülerinin fikirlerini şöyle özetlenebilir; ilk olarak olaylardan oluşan geleneksel anlatımının yerine sorun odaklı bir analitik tarih olur.
Ancak 2. olarak esasen siyaset odaklı bir tarih yerine insan faaliyetlerinin tamamına eğilen bir tarih geçer. 3. olarak sözünü ettiğimiz bu iki amacı gerçekleştirebilecek için diğer disiplinlerle coğrafya, sosyoloji, psikoloji, ekonomi, dilbilim, antropoloji ve benzeri iş birliği yapmaya önem verilir. L. Febure'in sıkça başvurduğu gibi tarihçi birer coğrafyacı, hukukçu, sosyolog, psikolog da olun deyimi ile disiplinler arası duvarları yıkın der. (1) Annales hareketinin 1. Kuşağında bir değil iki önderi vardır. 16. yüzyıl Uzmanı L. Febure ile orta çağ uzmanı Marc Bloch’tur. Febure dışa dönük canlı isteklerini yerine getirmeyen meslektaşlarıyla kavga etmekten çekinmeyen sert bir mizacı vardı. Marc Bloch ise İngilizler gibi duygularını belli etmeyen soğukkanlı bir mizacı vardı.
M. Bloch dingin, İronik ve ketum bir kişiliği vardı. 2. Dünya Savaşı arasında M. Bloch L. Febure 20 yıl boyunca gayet uyumlu çalıştılar. (2) 1979 yılında Annales dergisi ellinci yıl vesilesiyle Strasburg’da Fernand Braudel kurucu babası olarak onlar arasındaki görev paylaşımına şöyle tanımlıyordu: M. Bloch genelkurmay başkanı idi ve Lucien Febure Dış İlişkiler delegesi. Yani birbirini tamamlayan iki tarihsel kişilik olarak kabul eder (3).
MARC BLOCH VE TARİHÇİLİK
Nazi işgali sırasında M. Bloch 1943 yılında birçok entelektüel gibi en azından kaçması için davetiye gönderen Amerika'daki New School’un teklifini reddeder. Ve tersine 1943 yılında Lyon bölgesinde işgalcilere karşı aktif direnişe katılır. Yerel bir direnişçi örgüt olan Francs_Ticevrs militanı olur. Bu ünlü Profesör mütevazi ve sade bir şekilde gelip emrimize girdi. Norbone takma adıyla Lyon bölgesindeki Mur'un birleşik direniş hareketi yönetim kurulu üyesi olur. Bir süre sonra bütün hareketi onu tanıdı. Hem de fazlasıyla çünkü herkesle görüşüyordu çok fazla insanı görmek istiyordu. 1944 ilkbaharında gestapo Mur’ un Lyon’daki yönetiminin büyük bir bölümü tutuklanır.
M. Bloch da tutuklanır. Montluce hapsedilir, işkence görür. Müttefikler Fransa'ya çıkartmaya başladığında intikam almak isteyen Naziler mahkumları Montluceyi hapishanesinden infaz etmek için çıkarttılar. Bu kurban edilenler arasında M . Bloch da bulunmaktadır. Yanındaki 16 yaşındaki bir erkek çocuğu titremektedir: “kötü olacak…”der. M Bloch onu kolundan sevgiyle tutar ve hayır küçüğüm bir şey olmaz der. Ve kendisi kurşuna dizilmeden önce Yaşasın Fransa diye bağırarak ölür. M. Bloch 1941 martında hazırladığı manevi vasiyetinde öncelikle Fransız kimliğini vurgulamaktadır. (4). “İnanç konusunda ki her türlü biçimciliği olduğu kadar her türlü dayanışmayı da yabancı biri olarak kendi ömrüm boyunca öncelikle ve çok basit bir şekilde Fransız hissettim…
Yaşadığım gibi ölüyorum iyi bir Fransız olarak bununla birlikte kahramanlığını rağmen 1930'lu yılların Annalesinin bu Sosyalistçe duyarlılığının pek ağırlığı yoktur Çünkü Grup kendi varlığını siyasetin reddi üzerine temellendirmiştir. (5)” M. Bloch 1940'da yazdı ve 1946'da çıkan L’Etrange Défaite (Tuhaf Bozgun) adlı nefis kitabında acı duyarak pişmanlığını belirtilecektir ama iş işten geçmiştir: ”kamusal alanda çığlık atmaya öncelikle sesimizi çıkarmaya cesaret edemedik…atölyelerimizin endişe verici huzuru içinde kapanmayı tercih ettik” “ellerimizdeki kandan dolayı küçük kardeşlerimiz bizi affetsin” M. Bloch’ un sözlerinden Annales grubunun kadar birçok özeleştiri çıkar: çoğumuzun iyi işçiler olduğumuzu söylemeye hakkımız var. Ama her zaman iyi yurttaşlar olabildik mi? (6) 2. Dünya Savaşı boyunca Avrupa aydınları suskunluğu ortaya koymuştur. Halbuki Nazizm ayak sesleri 1930'lu yılların başında belli olmuştur. Avrupa Dünya Savaşı'na gidiyordu.
M. Bloch Yahudi asıllı Fransız vatandaşı idi. M. Bloch kendisi ağırlıklı olarak cumhuriyetçi ve Fransız Yurtsever olarak görülür. M. Bloch; ‘ feodal toplumda krallar çok ender ve ancak marjinal olarak boy gösterirler’, der. Çizgisel zaman kavramı M. Bloch ve Annales hareketi ile birlikte terk edilir. Artık insanlık tarihinin büyük bir anlatışın dayanabileceği birleşik bir tarihsel gelişme kavramı kalmamıştır. Dahası tarihsel anlatım bu yeni koşullar altında yepyeni ifade biçimleri bulması gerekir. M. Bloch’ un orta çağda toprak tasarruf örüntüleri ile bunlardan kaynaklanan ve havadan çekilmiş fotoğraflar da açıkça görülen kültürel sonuçları yeniden görebiliyoruz.
MÜRSEL YILDIZ
YORUM GÖNDER