DEVRİMCİ HALK SAVAŞI'NIN ÜSTLENDİĞİ GÖREVLER VE AMAÇLARI(1.BÖLÜM)
Devrimci Halk Savaşı’nın amaçları, başaracağı görevlerin neler olduğu, neleri yerine getirip gerçekleştireceği üzerinde de değerlendirmeler yapmak gerekiyor.
Çünkü ne yapacağımızı bilmezsek, nasıl yapacağımızı bilemeyiz. Hep taktik taktik denilmektedir, ama mutlak bir taktik yoktur. Gerillanın mutlak olarak bir tane taktiği vardır. O da “vur-kaç” taktiğidir. Bu taktiği, küçük, zayıf güç olmasından kaynaklanıyor. Düşmanı büyük, kendisi zayıftır. Ancak öyle bir düşmana vurma ve varlığını koruma bu taktikle mümkün olduğu için savaşta bunu esas alıyor. Onun dışında öyle mutlak olan bir şey yoktur. “Vur-kaç” diye tanımlanan taktik eylemliliği içinde de bazı eylem biçimlerini kullanıyor. Pusu atıyor, baskın yapıyor, sabotaj, suikast ve sızma yapıyor. Farklı silahları kullanıyor. Bunları iç içe kullanıyor. Fakat nerede neyi kullanacağı, ne yaparsa sonuç alacağını ve doğru yapacağını esas belirleyen olarak ne yapmak istediği ve hangi amaç için çalıştığıdır. Askeri kolaylık açısından bir şey yapmaya kalktın, hoşuna gitti, kolay geldi, yaptın ve sonuç aldın. Ama bunun siyasi-ideolojik amaçlara bağlı olup olmadığı, ona uygun olup olmadığına bakmak gerekiyor. Eğer uygun değilse sen istediğin kadar askeri sonuç almış ol, o sonuç yeterli, doğru bir sonuç olmaz. Başarı sayılmaz, zarar verici de olabilir.
O bakımdan da askeri çalışmaları, hangi eylemleri yapacağımızı belirlemeden önce ne yapacağımızı bilmemiz gerekiyor. Hangi görevleri yerine getirmek istiyoruz? Niçin savaşıyoruz? Niye Devrimci Halk Savaşı yapacağız? Bu savaşla hangi görevleri gerçekleştirmek istiyoruz? Hangi siyasi program dâhilinde savaşacağız? Bu savaş hangi siyasi hedefleri gerçekleştirecek? Bunları bilmek gerekiyor. Herhalde savaşmak için savaşılmaz. Sadece kan dökmek için, can sıkıntısı olduğu için de, savaş sevildiği için savaş yapılmaz. Toplum olarak da, hareket olarak da bizim öyle bir durumumuz yoktur. Ne savaş aşığı olduğumuz için, ne de canımız sıkıldığı için böyle bir savaş sürecine girmiyoruz. Bazı temel görevler yerine getirmek ve hayati işler yapmak istiyoruz. Onları yapmanın başka yolu, yöntemi, çaresi kalmıyor. Sadece bize savaş yolu bırakılıyor, bunun yarattığı zorunluluk gereği biz de böyle bir savaşa giriyoruz. Baştan beri böyledir. 1977’den bugüne PKK böyle hareket ediyor. Herkes bize saldırıyor, kendimizi doğru dürüst savunamıyoruz bile. Saldırı da her düzeyde geliyor, tek düzeyli de değildir. O halde, saldırılar karşısında da savunma yapacağız. İşin gerçeği budur.
Şimdi mevcut durumda da tek çare olarak savaşın kaldığını söylüyorsak, neyin tek çaresidir? Yapmak istediklerimiz, başka yolla yapılamaz mı? Ancak savaşla mı yapılabilir? O halde savaşacaksak biz bu savaşla hangi sorunları çözeceğiz, hangi görevleri yerine getireceğiz? Yaptığımız savaş neye hizmet edecek? Neyi yaratacak? Neyi yıkacak, neyi kuracak? Bunları belirlemek gerekiyor. Bu sorulara net cevap verir pozisyonda olmamız lazım.
Böyle şeylere bağlı olmayan, hiç amacı olmayan bir savaş yapmaya kalkarsak bu çetecilik olur. İdeolojik-siyasi amaçlardan kopmuş şiddet kullanımı çeteciliktir, gaspçılıktır, soygunculuktur. Öyle savunma savaşı olamaz. Savunma savaşı belli değerleri korumaya, hem de toplumun en yüce amaçlarını, görevlerini yerine getirmeye bağlı olan savaştır. Böyle olursa zaten ona, meşru savunma savaşı denir. Böyle olmazsa meşru savunma savaşı denmez.
Bu bakımdan da mademki savaşa gireceğiz, bu savaşla hangi amaçları gerçekleştireceğimizi bilmemiz gerekiyor. İlkelerimizi ve hedeflerimizi bilmeliyiz. İdeolojik ilke ve siyasi amaçlarımızı bilmeliyiz. İdeolojik çizgiye ve siyasi programa hâkim olmalıyız. Bunları bilmeyenler, savaş yapamazlar. Taktiksel olamazlar, doğru karar veremezler. Neye göre karar vereceğiz, bir şeyi yapmaya girişirsek hangi amaç için yapacağız? Farz edelim bir eyleme girdik, bir çarpışmaya girdik, bunu hangi amaç için yapacağız? Amaçsız yapamayız. Amaçsız yaptık mı, o çetecilik olur. Amaçla yapacaksak, o zaman hangi amaçla yapacağız? Bir amacı olacak. Siyasi programa bağlı olur, ona hizmet ederse bu doğru amaçtır deriz. Eğer ona bağlı olmaz, başka amaçlara bağlı olursa o zaten baştan yanlış olur. İstediği kadar askeri bakımdan başarı elde etsin, düşmana vursun, kendisi büyük askeri sonuç almış olsun, ama ideolojik-siyasi olarak bizim amaçlarımıza hizmet etmiyorsa o savaş yanlış bir savaştır, çizgi dışı bir savaştır. Öyle savaşçılık çeteciliktir. Çetecilik ideolojik-siyasi çizgiden kopmuş, ideolojik-siyasi amaçlara bağlı olmayan, hizmet etmeyen, onları geliştirmeyen şiddet kullanımına, savaş yapmaya deniliyor. Savaştaki yozlaşmaya çetecilik deniliyor. Bizde en fazla bu tür yozlaşmalar ortaya çıkıyor. Nereden çıkıyor bu yozlaşmalar? Savaşta ideolojik-siyasi amaçlar, hedefler kaybedildiğinde, ideolojik-siyasi önderliği, öncülüğü yok edildiğinde bu tür yozlaşmalar ortaya çıkıyor.
Demek ki savaş sadece savaşmak için yapılmıyor. Tarihi, ideolojik, siyasi görevlerin başarılması için yapılıyor. Peki, başarmak istediğimiz ideolojik-siyasi görevler neler? Önderlik, “Varlığını Korumak Ve Özgürlüğünü Kazanmak” dedi. Varlığını Korumak Ve Özgürlüğünü Kazanmak diyelim, ama bu genel bir kavram ve tanım. Bunun içeriğini nasıl dolduracağız? Varlığımızı nasıl koruyacak, özgürlüğümüzü nasıl kazanacağız? Varlığını korumak ve özgürlüğünü kazanmak ne demek? Nasıl olursak özgür oluyor, varlığımızı korumuş oluyoruz? Varlığımızı ne yok ediyor, ne koruyor? Bunları da netleştirmemiz gerekiyor. Bu konular tartışmalık konulardır. Bizim yok oluş dediğimize, başkaları varoluş diyorlar. Bizim varolma dediğimize, başkaları yok olma diyorlar ve onun için bizi tehlikeli görüyorlar. Aramızda birçok akımla yaşanan çelişkilerin, tartışmaların önemli bir kaynağı da burası oluyor. O nedenle bu konuları netleştirmemiz gerekiyor. Başka türlü olmaz.
Önderlik bu çerçevede Devrimci Halk Savaşı’nın amaçlarını ve görevlerini nasıl tanımladı? Önderlik en son görüşme notunda, “eğer siyasi çözüm biterse, KCK tümden devreye girer. KCK şimdiye kadar sadece siyasi yönü öne çıkardı. Bundan sonra sistemin bütün boyutlarıyla harekete geçer. Yani tüm programını uygulamaya koyar” diyor. Önderliğin bu kavramı, deyimi neyi ifade ediyor?
Biz üçüncü stratejik dönemde daha çok demokratik siyaseti öne çıkardık. Demokratik siyasi mücadele stratejisi dedik. Onun örgütlenme biçimi olarak, demokratik özerkliği öngördük. Siyasi partilerin örgütlenmesini, siyasi mücadeleyi, seçimleri öne çıkardık. Bu, Kürt sorununun siyasi çözümünü yaratmak içindi. Diyalogla, müzakereyle Kürt sorununu, Kürt olgusunu kabul edecek, dolayısıyla mevcut Kürt sorununa çözüm getirecek bazı siyasi kararlara ulaşmak içindi. Öncelikle onu aldık. Çünkü zaten siyasi mücadele yürütüyorduk. Diyalog, müzakere yöntemiyle siyaseten sorunu çözelim dedik. Bu gerçekleşseydi, Kürt sorununun siyasi çözümünü devletle müzakereyle netleştirseydik, buna göre bir hukuk sistemi ortaya çıkartsaydık, bazı kararlar ortaya çıkartsaydık, ondan sonra bu belirlenen çözümün içini dolduracaktık. KCK sisteminin diğer alanlarını bu siyasi kararlara, çözüme dayalı olarak örgütleyecektik. Örneğin ekonomiyi, eğitimi, sağlığı, sosyal alanı, sporu, kültürü, dili, diplomasiyi ve öz savunmayı örgütleyecektik. Böylece sorunun çözümünü gerçekleştirecektik. Kürt toplumunun demokratik örgütlülüğünü sağlayacak, yaşamını bu temelde sürdürür hale getirecektik. Ama bu olmadı. Siyasi çözümün sonuç vermemesi demek, siyaseti öne çıkartarak, siyaset alanından başlayarak, siyasi boyuttan başlayarak çözüm bulma imkânının, fırsatının olmaması, kaybedilmesi demek oluyor. Siyasi çözümü öne çıkartırken, başa siyasi boyutu almıştık. Bu çözüm vermezse o zaman demek ki artık siyasi boyut öncelikli çözüm olmuyor. O halde KCK sistemi devreye girer diyor, bunun da yöntemi olarak Devrimci Halk Savaşı’nı öneriyoruz.
O zaman Devrimci Halk Savaşı ile ortaya çıkan ne oluyor? Demokratik siyaset ile yapmak istediğimiz bir siyasi sonuç çözüm olsun, KCK sistemini, demokratik toplumu ona göre örgütlemekti. Bu olmadığına göre şimdi Devrimci Halk Savaşı, o zaman tersinden işlemesi oluyor. Demokratik toplum örgütlenmesini esas almak, geliştirmek, KCK sisteminin diğer boyutlarını örgütlü kılmak ve ona dayanarak oradan sağlanan güçle ve onunla yürütülen mücadeleyle Kürt sorunun siyasi çözümünü de gerçekleştirmekti. Siyasi boyutta da çözüme ulaşmak, çözüme gitmekti. Demek ki Devrimci Halk Savaşı, siyasi çözüm uğruna olan bir savaş değildir. Aslında demokratik konfederalizmin bütün boyutlarını örgütlemek, geliştirmek için yürütülen bir mücadele oluyor. O boyutların örgütlenip geliştirebilmesi için de, onun önündeki engelleri aşmak gerekiyor. Onun önündeki engelleri aşmak sert savaşla, direnişle, mücadeleyle oluyor. Savaş böyle gündeme geliyor. Bu bakımdan siyasetle KCK örgütlenmesinin önünü açamadık. KCK’yi örgütleyerek Kürt sorununun siyasi çözümünü gerçekleştirmek istiyoruz. Stratejik değişimin amaçlar bakımından, siyasi program bakımından önceliklerinin yeniden yapılanması, değişimi böyle oluyor. Programımızda, siyasi programımızda öncelikleri değiştiriyoruz.
O halde demek ki Devrimci Halk Savaşı’nın önüne ciddi görevler konuluyor. Öyle basit, dar bir askeri olay değildir. Sadece yıkma olayı da değildir. Bazılarını yıkma, bazı şeyleri kurmayı ifade eden bir savaş. Öyle değerlendirilmesi gerekiyor. Çünkü bazı şeyleri yıksak, yerine yenilerini kurmazsak, yine siyasi çözümü geliştiremeyiz. Ortaya bir siyasi güç çıkaramayız. Öbürünü yok etmişsin, karşıtını ama kendini de kurmamışsın, o zaman çözüm zemini yaratmamışsın, kendini çözüm gücü haline getirmemişsin demektir. O halde Devrimci Halk Savaşı’nın temel görevi olarak, KCK sistemini örgütlemeyi koymamız lazım. KCK sisteminin bütün boyutlarını örgütlemek için o boyutları örgütlemenin önünde engel oluşturanları da, mücadeleyle yıkmayı değerlendirmek lazım. Hem yıkıcılığı var, hem yapıcılığı var. O zaman mevcut sömürgeci ve soykırımcı özel savaş sistemini yıkıp onun yerine KCK sistemini kuracak, bizzat inşa edecek. Değişik alanları örgütleyecek; ekonomik, sosyal alanı örgütleyecek, siyasi alanın örgütlenmesini gözetip destekleyecek. Önderlik “gerilla seçimde adayları desteklesin, gücü oranında güçlendirsin” dedi. Diplomatik alanı örgütleyecek. Savunma, öz savunma alanını zaten örgütlüyor, daha da güçlü, yeterli hale getirecek. Önderlik bunları yedi boyut olarak saydı. Aslında bu bizim yedi boyut, yedi temel amacımızı ifade ediyor. Demokratik özerklik projesinde bu sekiz boyut olarak verilmişti. Ekolojik boyut yazılmıştı. Önderlik, ekolojik boyutu ekonomik boyutla beraber ele alıyor, ekonominin bir parçası olarak değerlendiriyor. Onun dışındaki boyutlar demokratik özerklik projesindeki boyutlardır. Bu boyutlar bizim temel siyasi amaçlarımızdır. Siyasi programımız, temel hedeflerimizdir. Bunlar KCK sisteminin esaslarıdır. Bir de bunların ayrıntıları var. Ekonomik boyut deniliyorsa, o zaman ekonomik alanda neler yapması lazım? Onun da kendi içinde bir sürü boyutları ve maddeleri var. KCK’nin ekonomik sistemi nasıl olacak? Hangi ekonomik sistemi kabul ediyor, hangisini reddediyor? Ekonomik alanda neleri yıkacak, neleri kuracak? Neleri doğru bulacak, kabul edecek, benimseyecek, neleri kabul etmeyecek? Sosyal alanda, eğitim olarak neleri yapacak, neleri yapmayacak? Sağlık olarak neleri kabul edecek, neleri kabul etmeyecek? Bunların netleştirilmesini ifade ediyor.
Kabul etmediği, zararlı gördüklerini yıkmayı öngörüyor. Bunlar, savaşın hedefleri oluyor. Onları yıkmayı, onun yerine yenileri koymayı, topluma hizmet edenleri koymayı, topluma hizmet eden, toplumun demokratik çıkarlarına uygun olanları da korumayı, savunmayı ifade edip içeriyor. Görevler kapsamını böyle ele almak gerekiyor. Demek ki biz savaşı, sadece savaş olsun diye değil, bunun için yapacağız. Yine sadece bir şeyleri yıkalım diye de yapmayacağız. Elbette yalnız başına bir inşa etmek de değildir. Çünkü önündeki engeller aşılmadan, bir şeyler yıkılmadan inşa etmek mümkün değildir. Boşluk olan yerleri zaten inşa etmeliyiz. Ama boşluk yok, dolu ise ve dolu olan da faşistse, gericiyse, özel savaşçıysa, soykırımcıysa o zaman onu yıkacaksın, onun yerine demokratik olanı, özgürlükçü olanı da inşa edip kuracaksın. Bunu demokratik siyaset yapamadı.
Demokratik siyaset neye dayandı? Biz şimdiye kadar siyasi mücadelede ne yaptık? Savaş bile yaptığımızda, hedef olarak önümüze ne koyduk? Hep “gelin uzlaşalım, bize fırsat verin. Yani bir uzlaşma yapalım, çözüm bulalım. Demokratik özerklik çözümünü sağlayalım” dedik. Devletle demokrasinin, KCK’nin ilişkileri, toplumsal yaşamdaki etkinlik alanları neler olacak? Bunları anlaşarak belirleyelim. Öyle belirleseydik, oradan KCK’ye bir alan verilseydi, ondan sonra barış içerisinde hemen onları inşaya yönelecektik. Buna kimse de engel olmayacaktı. Siyasi çözüm bizi, demokratik toplum olarak örgütlenmemizi, ekonomik, sosyal, kültürel, diplomatik, hukuksal diğer alanlarda örgütlemeye götürecekti. Fakat şimdi bu olmadı. Bu olmadıysa o zaman ne yapacağız? Savaşla yapmak istediğimiz nedir? Adım adım, parça parça bütün bu alanlarda sömürgeci olanı, soykırımcı olanı yıkmak, onun yerine demokratik olanı kurmak, inşa etmektir. Bunu niye savaşla yapıyoruz? Çünkü gerici olan var ve doludur. Onun yıkılması lazım. Bunu da ancak savaş yıkar. Siyasetle anlaşamamış, geri çekmemişsen, varolanı ancak savaşla yıkabilirsin. Yerine inşa ettiğin bir şeyi, öbürü yıkmak ister. Savunman lazım. Savunmazsan yaptığın inşanın bir anlamı olmaz. O halde savunmak için -savunmak da askeri bir eylemdir- dolayısıyla inşa ettiğin demokratik toplum örgütlülüğünü, yaşamını koruyacaksın, savunacaksın, güvenliğini sağlayacaksın. Güvenliğini sağlayabildiğin, koruyabildiğin kadar inşa edeceksin. Koruyabildiğin ayakta kalır. Başkasını inşa etsen de, karşı taraf da vurur seni yıkar ve tekrar ele geçirir. Savunabilir, koruyabilirsen vermezsin ama onu yaşatırsın. İşte Devrimci Halk Savaşı böyle bir mücadele oluyor.
Bu boyutlardan birincisi ekonomik –ekolojik boyut da ona dahildir- boyuttur. Toplumun ekonomik yaşamıdır. Aslında ekonomi tümüyle demokratik toplumun işidir. Devlet işi değildir. Önderlik “Tekelcilikle, kapitalizmle ekonominin bir ilişkisi yok” dedi. Tekelci ekonomiye karşı, demokratik konfederalizmin ekonomik sistemlerini geliştirmemiz gerekecek. Demek ki etkinlik kurduğumuz her alanda, toplumun ekolojik çizgide, ekonomik örgütlülüğünü, ekonomik toplumu yaratıp inşa edeceğiz.
İkincisi sosyal boyuttur. Sosyal boyut içinde öne çıkan temel görevler, eğitim, sağlık, spor gibi alanlardır. Demek ki eğitimi, biz örgütleyeceğiz. Savaşla birlikte etkili olduğumuz yerde mevcut eğitimi durduracağız, kendi eğitimimizi kuracağız. Yani artık “devlet bize anadilde eğitim hakkı versin” demeyeceğiz. Biz gücümüzün yettiği yerde devletin eğitimini durduracağız, kendimiz kendi eğitimimizi nasıl bir dilde, nasıl bir programda yapmak istiyorsak yapacağız. Kendi sağlık sistemimizi kurup örgütleyeceğiz. Devletin sağlık sistemini işletmeyeceğiz. Ele geçireceğiz. Halk yararına, kendi anlayışımıza göre sürdüreceğiz. Sporu yine o hale getireceğiz.
Üçüncüsü hukuksal boyuttur. Kendi hukuk ve yargı sistemimizi geliştireceğiz. Mevcut devletin yargı sistemini durduracağız, onun yerine, KCK’nin yargı sistemini örgütleyeceğiz. Kendi hukuk sistemimizi işleteceğiz. Toplumsal sorunları, çözebildiğimiz, etkinlik kurabildiğimiz kadarıyla kendi yargı sistemimizle çözeceğiz.
Dördüncüsü diplomatik boyuttur. Kendi diplomatik alanımızı örgütleyeceğiz. İç ittifaklarımızdan tutalım dış ilişki, ittifaklara kadar, Kürt demokratik örgütlemesine güç sağlayacak, hizmet edecek, onu temsil edecek bir ilişki-ittifak sistemi geliştireceğiz. Dolayısıyla bir diplomatik faaliyeti örgütleyeceğiz. Kürt toplumunun diğer toplumlarla ilişkilerini düzenleyen, dayanışmasını sağlatan bir ilişki ve dayanışma sistemi geliştireceğiz.
Beşincisi dil ve kültür boyutudur. Bu konuda Kürt kültürünün önündeki bütün engelleri, yasakları kaldıracağız. Tarih, kültür ve dil çalışmalarını, toplumun kendi kültürel gerçeğini yaşamasını sağlatacağız. Onun kurumlaşmasını, örgütlülüğünü geliştireceğiz.
Altıncısı öz savunma boyutudur. Savunma güçlerini örgütleyeceğiz. Yani demokratik toplumu, onun örgütlülüğünü, KCK örgütlülüğünü savunan, bütün saldırılara karşı koruyan bir güvenlik sistemi ortaya çıkartacağız. Bunu ortaya çıkardığımız kadar, zaten KCK’yi kuracağız. Zaten başka türlü de kuramayız. Güvenliğinin sağlanamadığı bir sistem yaşayamaz. Diğer taraftan saldırıp yok ederler. Biz, dolayısıyla öz savunmayı öne çıkartacağız. Demokratik toplum örgütlülüğünün, KCK örgütlülüğünün ancak savunulduğu ölçüde varolacağını bileceğiz ve buna göre savunma sistemi geliştireceğiz. Bu sistemi, örgütleyeceğiz, silahlandıracağız, eğiteceğiz, nicelik olarak nitelik olarak demokratik toplumu savunacak kadar, demokratik toplum örgütlülüğünün olduğu her yerde bir savunma sistemi geliştireceğiz.
Yedincisi siyasi boyuttur. Bütün bunları geliştirdiğimiz ölçüde siyasi boyut, demokratik siyaseti geliştirme, işletme, dolayısıyla demokratik siyaseti çözüm aracı haline getirme, demokratik özerkliği gerçekleştirme imkânımız olacaktır. Biz bunları her yerde aynı düzeyde, birden bire yapamayız. Nerede ne kadar gücümüz varsa, hangisini yapabiliyorsak ona göre yapacağız. Nerede ne kadar ekonomik örgütlenme yapabiliyorsak o kadar yapacağız. Eğitim, sağlık örgütlülüğünü nerede ne kadar geliştirebiliyorsak o kadar yapacağız ve daha fazlasını yapmak için mücadele edeceğiz. Savaş daha fazlasını yapmak ve varolanı savunmak için sürecektir.
DERLEME
YORUM GÖNDER