HAKİKAT ARAYIŞCILIĞI BİR SORGULAMA İŞİDİR (9.BÖLÜM)
Özne-Nesne Ayrımı Köleliğin Kaynağı Oluyor;
Önderlik, “Özne-nesne ayrımını reddederek aşacağız” dedi. Çünkü o ayrım her türlü parçalanmanın, toplumsal hakikat yitiminin dolayısıyla baskının, sömürünün, hilenin, kötülüğün, köleliğin kaynağı oluyor. O zihniyeti ve siyaseti üretiyor. O zihniyet ve siyasete hak veriyor. Doğru, iyi, güzel, özgür budur diyor. Onunla o ayrımı esas alarak onu aşmak mümkün değildir. O ayrımı reddedeceğiz. Onu reddederek insanı temel alıp incelediğimizde toplumsal hakikate daha çok ulaşırız, yaşamı daha doğru, güzel, özgür, anlamlandırabiliriz, ifade edebiliriz dedi.
Kuantumu incelerken gözleyen-gözlenen tanımlamaları var, o da özne-nesne oluyor. Gözleyen, özne; gözlemlenen ise nesnedir. Onları tanımlarken de gözleyen ile gözlemlenenin özdeşliği dedi, ama aynılaşması, benzeşmesi değil, özneyi nesne yapmak ya da nesneyi özne yapmak birbirine dönüştürmek, benzeştirmek değil, özdeşleştirmek. Özdeşleştirmek ne anlama geliyor, yakınlaştırmak yani yok etmek, var olmaktan çıkartmak. O ayrımı gözleyen, gözlemlenen ayrımının giderek silindiği, ortadan kalktığı bir şeyi yaratmaktır. “Benim yöntemimin önemli bir özelliği budur” diyor, yani aynılaştırma değil, benzeştirme değil, özneleşelim diyor. ‘Nesne ortadan kalksın derken’ biz özneleşelim başkası nesneleşsin biçiminde değil, biz nesneyiz özneye dönüşelim, filan özneyi nesneye dönüştürelim biçiminde de değildir, onu reddediyor. O zaman burada esas olan nesneyi, nesne olmaktan çıkarmak, kurtarmaktır. Özne bir yönüyle daha katıdır. Aslında dönüşmede, değişmede nesne daha açıktır, özne daha kapalıdır. İktidarcı-devletçi sistemleri değiştirmek, dönüştürmek zordur. Ama ezilenleri, toplumları eğitmek, bilinçlendirmek, irade haline getirmek daha kolaydır, ona daha açıktırlar, ihtiyaçları onadır. Diğeri egemenliği ifade ediyor, egemenliği ifade ettiği için elindeki egemenliği bırakmak istemiyor. O bakımdan daha katıdır. Onu da öyle görmemiz lazım.
Özne-nesne için demokrasi ile bağlı olarak böyle ele alabiliriz. Birbirine yakınlaştırma, nesneyi özne yapmak değil de, özne-nesne ayrımını ortadan kaldırmak, nesneyi nesne olmaktan çıkarmak, kurtarma mücadelesi en doğru yaklaşımdır.
Önderlik, Binlerce Yıllık Tarihsel Toplum Bilincin Ortaya Çıkarttığı Sonuçları Yeniden Sentezliyor;
Önderlik savunmalarını okuyup incelerken, tartışırken yaklaşım ne olmalıdır? Sorunun burada var olduğu gözüküyor. Önderlik savunmaları çok üst düzeyde bir yoğunlaşmanın ortaya çıkardığı bir soyutlama ve eleştiridir. On binlerce yıllık tarihsel toplum bilincinin ortaya çıkarttığı sonuçları yeniden değerlendirmeye dayanıyor, sentezliyor. Dolayısıyla doğal toplumun düşüncelerinden, ilk çağın felsefesinden, dininden, bunları yaşamı açıklama yanlarından söz ediyor. Bu soyutlama ve eleştirilerin her cümlesi hükümlerle dolu, ama her cümle çok yoğun bir bilgi birikimine dayanıyor, o bilgi birikimleri yazılmıyor, onları yazmış olsaydı dünya kadar kitap olurdu. Bazılarını bir cümle ile ifade ediyor, bazılarını bir kelime ile ifade ediyor. Bazılarını bir paragrafla ifade ediyor. Bilmem kaç bin sayfa kendi görüşlerini açıklamış filozofa 4-5 satırlık bir paragrafla tanım getiriyor. O kişi belki de 5 bin sayfa kitap yazmıştır. Önderlik savunmaları böyle bir bilgi birikiminin soyutlamasıdır.
O bakımdan şunu söylemek istedim: Anlamak için o bilgi birikimini edinmeye çalışmamız gerekiyor. Onu araştırmamız, öğrenmemiz gereklidir. Bilgiye açık olmamız lazım, bilgi edinmemiz gereklidir.
Şöyle söylemiyorum: Hepsini olduğu gibi edinelim değil, ama en azından Önderlik eleştiri yapmış, ‘şu doğru, şu yanlış’ demiş o doğru ve yanlışlık nereden ve neden olmuş, o nedenine cevap verecek bir bilgimizin olması gerekiyor, bilmezsek savunmaları ya hiç öğrenemeyiz ya da ezberlemeye çalışırız, anlayamayız.
Anlamak için de bilgi edinmek gerekiyor. Örneğin Marksizm’i eleştiriyor, reel sosyalizmi eleştiriyor, yıllarca kendi yaşamı içerisinde de otuz yıl uğraştığı, mücadele ettiği sonuçlarını değerlendiriyor, hüküm veriyor, ‘şurası yanlıştı, şurası doğruydu’ diyor. ‘Marx şurada yanlış yaptı, şu konuda Bakunin doğruydu’ diyor, ‘şurasında öbürü haklıydı ya da yanıldılar doğru olan şuydu’ hepsi hükümdür, sonuçtur. Ama yeni şeyleri ifade ediyor. O bilgileri, mücadeleleri bilmezsek Bakunin ile Marx hangi tartışmaları yapmış, kim kime ne demiş, bilmezsek Önderliğin o eleştirisini anlayamayız, zaten anlayamıyoruz da. Açık söyleyebiliriz. O bakımdan okurken, incelerken o hükümlerin içerdiği bilgileri edinmeye çalışmak, o temelde araştırmak, tartışmak gereklidir. Doğru anlayabilmek için kesinlikle gereklidir. “Yeterli bir zihniyet devrimi, değişim-dönüşümü gerçekleştiremiyoruz” diyoruz, bunların hepsi buradan kaynaklanıyor. Önderliğin belirtiği yanlışlar, doğrular neye dayanıyor, ne anlama geliyor, nedenini ve yaşamdaki karşılığını, anlamını kesinlikle bilmemiz lazım, o olmazsa hepsi tartışma olarak kalıyor.
DURAN KALKAN (HEVAL ABBAS)
YORUM GÖNDER