KADIN KURTULUŞ İDEOLOJİSİ
Kadın özgürlüğüne dayalı toplumsal kurtuluş ideolojimizin ilkeleri ve ilklerin özümsenme düzeyi
Öncelikle ideolojiyi tanımlayarak başlayalım. İdeoloji kelime kökeni itibariyle Fransızca idéologie kelimesinden türetilmiştir. İdée= fikir; düşünce ve ologie=bilim demektir, yani fikir düşünce bilimi anlamına gelir. Sözlük anlamı şöyledir: Siyasî veya toplumsal bir öğreti oluşturan, bir hükümetin ve ya bir partinin ve ya bir grubun davranışlarına yön veren politik, hukukî, bilimsel, felsefî, dinî, moral, estetik düşünceler bütünüdür.
İdeolojiye kısaca düşünce biçimi ya da formu da denilebilir. Bilinç biçimi olarak da kullanılır. İdeolojinin özgül tanımları vardır. Çeşitli teorileri vardır. Bizim Önderliğimiz ve hareketimiz şahsında çok yeni tanımlara ve içeriğe kavuşmuştur. “Manevi kültür gücü olarak ideolojisiz toplum olmaz. İdeoloji zihniyetle bağlantılı olmakla birlikte daha farklı bir kavramdır. Hayvanların, hatta bitkiler ve atomların da zihninden bahsetmek mümkündür. Ama ideoloji insan toplumuna özgüdür. Görevi esas olarak yaşamı anlamlandırma ve düzenlemedir. Bu anlam ve düzenlemeler olmadan toplum ayakta kalamaz, dehşete düşer. İdeoloji bu nedenle hayli ilginç bir sorundur. Kelime anlamı fikirlerin mantığı demektir. İnsan toplumu fikirler mantığıyla çok esnek bir doğa olarak biçimlendirilmeye, özgürleşmeye yatkındır. Ama bu özelliğiyle köleleştirilmeye de yatkındır. Hem sorun çözücü hem de sorun kaynağı olması yapılanmasıyla ilgilidir.” Bizim yaklaşımımızda ideoloji sürekli olarak tarihsel ve toplumsal gerekçeler temelinde sosyolojik yorumlanmaya ve yenilenmeye açıktır.
Kadının tarihten bugüne kadar en temel sorunu özgürlükten yoksun kılınma sorunudur. Kadın kurtuluş ideolojisi özgürlük sorunsalının açığa çıkardığı kölelik gerçekliğini inceler ve aşılma yollarını bulur, mücadele yol ve yöntemlerini gösterir. Kadınların özgürlük probleminin ana nedeni olan ve köleliğe yol açan erkek egemenliğini inceler, çözümler ve açığa çıkarıp teşhir ederek aşılmasının ve mücadele edilmesinin yol- yöntemlerini bulur. Kısacası kadının özgürlük sorunu olduğu gerçeğine ulaşmış ve kölelik gerçeğinden, erkek egemenlikli sistemin yani sınıflı-devletli uygarlığın hakimiyetinden kurtuluşunun düşünce sistemidir. Kadın kurtuluş ideolojisi Önderliğimiz tarafından geliştirilmiş olup 08 Mart 1998’de Med TV aracılığıyla halkımız ve kamuoyuna açıklanarak ilanı yapılmıştır.
“Partimizin de, sosyalizmin güncelleşmesiyle birlikte salt Kürdistan’daki kurtuluşla sınırlı kalmayıp; başta Ortadoğu olmak üzere dünyadaki yeni sosyal mücadelelere de, kadın boyutunda oldukça hem iddialı hem de yaratıcılığı içeren bir yaklaşımı büyük önem taşımaktadır. Ve her şeyden önce bir kadın kurtuluş ideolojisinden bahsetmek gerekiyor. Biz bu ideolojiyi yaratma peşindeyiz. Böyle sıradan bir-iki olay, bir-iki eylemle, yorumlamakla bu işin altından çıkılamaz. Çok yoğun bir biçimde kadın kurtuluş ideolojisinin gelişimi sağlanmadan her şey kendini kandırmaktan öteye gidemez. Ve inanıyorum ki, çok ciddi bir kadın kurtuluş ideolojisine ihtiyaç var.
Bu salt cins kurtuluşu anlamında bir ideoloji değildir. Sosyalist öğretinin ve hatta toplumun bilimsel analizinin bizi getireceği bir nokta, kadın eksenli bir kurtuluş ideolojisinin büyük önem taşıyacağını önümüze koyacaktır. Benim şahsen daha çok üzerinde yoğunlaştığım hususlardan birisi budur. Bu şüphesiz feminist bir yaklaşım değildir. Zaten ben kendim bir kadın değilim. Ama kadın boyutlu, kadın eksenli bir düşünme giderek bir ideolojiyi ve buna dayalı bir örgütlenmeyi geliştirmeyi oldukça önemli bulmaktayım. Savaş sorunlarına çözüm getirmekten tutalım özgürlüğe dayalı bir barışı mümkün kılmaya kadar böylesine bir ideolojik gelişmeye ihtiyaç vardır. Şimdiye kadar ki tüm ideolojiler erkek damgalı, erkek ağırlıklı ideolojilerdir. Şüphesiz sınıf boyutu vardır yine emperyalist sömürgeci boyutu vardır. Ama çok çarpıcı bir biçimde erkek egemenlikli boyutu da vardır. Bunu hiç kimse inkar edemez. Her ne kadar topluma hakim olan erkek egemenlikli yaklaşım, bunu yüzyıllardan beri sürekli gizlemişse de biraz, bilime saygı, biraz da kadının kurtuluşuna, dolayısıyla çok sıkı bağlantılı temelde de halk, bir halkın kurtuluşuna yüksek ilgi duyan birisinin bunu görmemesi mümkün değildir. Ve dolayısıyla düşüncesinde de kadın eksenli bir ideolojinin yaratılması gereğini önemli görür.
Diğer komünist ve sosyalist önderliklerde bu az-çok işlenmiştir. Ama oldukça sınırlıdır ve erkek egemenlikli anlayışları aşamamıştır. Ve bizzat kendi yaşamlarında da esas itibarıyla mevcut aile içindeki egemenlik anlayışının çok ötesine geçememişlerdir. Bu sosyalizmin de bir eksikliği olarak düşünülebilinir. Bizim burada dile getirmek istediğimiz, daha fazla bir şeydir. Aslında bu zorlama bir ideoloji değildir. Tarihin ilk toplumsal örgütleniş aşamasında, ideoloji esas itibariyle kadın eksenlidir. Mesela büyük İştar tanrıçası vardır. Dilimizde Star-Sterk, Yıldız anlamına geliyor ve ilk tanrıçadır. İlk tanrı, tanrıçadır aslında. Erkek tanrıları daha sonra çıkmış veya tanrılar daha sonra erkek tanrıları biçiminde kendilerini ortaya koymuşlardır. Tabi bu da kadının üreticiliği ile oldukça bağlantılıdır. Yani kısaca kadın ideolojisi aslında bir sosyal ideolojidir, cins ideolojisi değildir.
Eğer bu sorunlara bu çerçevede yaklaşırsak -ilkesel, ideolojik boyutlu- sanırım şimdiye kadar ki bütün yaklaşımları, bütün ideolojileri dolayısıyla onlara dayalı örgütlenmeleri -ekonomik, kültürel, siyasal, askeri örgütlenmeleri- gözden geçirmek gerekecek. Neden? Çünkü erkek egemenliklidir ve dolayısıyla içinde savaşı içerir, eşitsizliği içerir, baskıyı içerir. Bu da cinsin düşüşünü beraberinde getirir. Cinsin düşüşü de tabi ki yaşamın düşüşü demektir. Yaşamda düştükten sonra -ki kadın boyutunda bu çok çarpıcıdır- cinsin tutsaklığının bütün toplumu tutsaklığa doğru götürmesi çok çarpıcıdır. Ve genelde toplum kaybeder ve azgın savaşların yolu baştan sona kadar açılmış olur. Nitekim Türkiye’de bugünkü savaşın çok azgın bir karakterde gelişmesinin sınıfsal özü var, emperyalizmle bağlantısı vardır, ama çok şoven hakim bir erkek anlayışıyla da bağlantısı çok somuttur.
Bu nedenle diyorum ki, “öyle zamanı değildir, daha sonra olabilir” biçiminde bir yaklaşım son derece hatalıdır. Herhangi bir devrimci akım hatta herhangi bir ciddi sosyal faaliyete girişmek istiyorsak; giderek kadınlık boyutunu esas alan bir ideolojik faaliyete şiddetle ihtiyaç vardır.
21.yüzyılın kadın özgürlük yüzyılı olacağı ve gelişmelere cins çelişkisinin yön vereceği tespiti Rêber Apo tarafından 1996 yılında yapılmıştır. Bu durumda bu yüzyıla damgasını vuracak olan cins çelişkisinin güçlü ideolojik bir temele bağlanması kaçınılmazdı. İdeolojik yaklaşım temelinde bir örgütlülük gücünü ortaya çıkarmak, yine çelişkinin yol açtığı mücadeleyi radikalleştirmek gerekliliği vardı.
Kadın kurtuluş ideolojisi kadınların nasıl yaşayacaklarına dair oluşturdukları düşünce sistemidir. Kadın açısından mevcut yaşamın verili bir yaşam olduğu, erkek egemenlikli akıl tarafından kadın aleyhine inşa edildiği ve bunun kadın açısından sürekli olarak varlıksal (ontolojik) sorunlara yol açtığını, kadını sürekli tecavüz kültürü altında tuttuğunu, kadınların bu aklın oluşturduğu sistem altında sürekli olarak katliama, tecavüze ve hırsızlamaya maruz kaldığını, yalana ve aldatmaya dayalı bir yaşam içerisinde olduğunu dolayısıyla bunun kadının en temel sorunu olduğunu ortaya koyar. Bu durum kadın açısından böylesi bir yaşamın reddini gerektirmektedir. Yani bu yaşama bir karşı koyuş ve buna karşı tutum gerekmektedir. Sadece reddetmek bu sistemi ve yaşamı aşmaya yetmemektedir dolayısıyla bir nasıl yaşamalı sorunsalı ortaya çıkmaktadır. Kadınların nasıl yaşamalı sorunsalına yol açan etkenleri, nedenleri sadece günümüzdeki nedenleriyle ya da görünen yanlarıyla değil geçmişten, tarihten beslenen yanları ve en önemlisi de görünmez kılınan yanlarıyla derinliğine inceler.
Kadın kurtuluş ideolojimizin militanlarının en çok yoğunlaşması gereken hususlardan biri de neyden kurtuluş olmalıdır. Her bir kadın öncelikle kurtuluş bilincine erişmelidir. Kurtulma ihtiyacı duymalıdır. Ve neyden kurtulmak istediğine dair kendi inandığı, özümsediği cevapları olmalıdır. Neyden kurtuluş? Beş bin yıllık erkek uygarlığının yarattığı gelenek, ahlak, siyaset, askeri örgütlenme, ev yaşamı, düzeni yani toplum yaşamından, kadınlık-erkeklık klasik rollerinden, devletten, iktidardan, kölelikten, erkekten, toplumsal cinsiyetin tüm yapılarından, zihniyetinden, verili ilişkilerinden kurtulmaktır, kurtuluşu sağlamaktır.
ŞEHİT ZİLAN AKADEMİSİ
Devam edecek...
pajk.org
YORUM GÖNDER